Düşündüm, taşındım, defalarca tarttım ve belki de son zamanlarda karşıma çıkan en iyi iş teklifini reddettim. Eşim oldukça sinirlendi, sanırım ailemi de biraz hayal kırıklığına uğrattım, belki şimdi bunu okuyan birçok insan için "iş buldun da beğenmiyorsun" bencilliği olarak da görünebilir yazacaklarım. Ama inanın, kendi içim rahat..
huzurluyum.
Fakat itiraf edeyim, çocuklardan çok da kendim için yaptım bu seçimi. Bundan 7 sene önce kızım yeni doğmuş ve ben onu kanguruya sokup doktora derslerine girip çıkarken, doktora hocam da beni bir köşeye çekip "kızım bak.." diye başlayan uzun bir nutuk çekmiş ve kendi terapi merkezinde çalışmaya davet etmişti. O da emekli olacaktı, o nedenle "hemen birkaç ay içinde" karar vermemi istemişti. Ben o zaman da "çocuğuma kendim bakmak istiyorum" diye reddetmiştim. Kızımı küçücükten kreşe bırakma düşüncesi bana zor gelmişti ama asıl kendime kıyamamıştım, kızımla geçireceğim zamanı karşılığında para ve mevkii vererek benden almalarına, bu şansımı elimden almalarına izin vermemiştim..
Ben çok yoğun ve işini çok severek çalışan bir annenin kızıyım. Annem corona başlamasa bu sene 71 yaşında kendini emekli etmezdi. Keza teyzem 74 yaşında hâlâ üniversitede hoca, süpervizörüm 73 yaşında.. Bu kadınlara büyük saygı duyuyorum. Onlarla gurur duyuyorum. Çocukluğumdan beri "bir kadın kendi ayakları üzerinde durmalı, kimseye bağımlı olmamalı" mottosuyla yetiştim, buna ben de inanıyorum. Fakat bir kadın olarak çok fazla yükün altında olduğumuzu düşünüyorum. Hem ateş gibi bir iş kadını ol, hem çocuklarının anası evinin kadını ol, yetmedi şöför nebahat ol, mutfakta michelin stara koş, yatakta offff yeter.. Peki ben? Benim isteklerim, hayâllerim, hayat planlarım?
şimdiki yaşamımda lüks olan bu işte...
Eşime süpervizörümün teklifini anlatınca çok heyecanlandı. Bana "sen hayatımda tanıdığım en zeki insansın, bence potansiyelini küçümsüyorsün" dedi. Fakat ona reddetmeyi düşündüğümü söyleyince, tuhaf şekilde sinirlenmeye başladı. Bana üstü süslü kelimelerle tembellik ve bencillik ediyorsun dedi. Artık 42 yaşındayım ve daha rahat, beni zorlamayan bir çalışma şeklini 10 sene daha sürdürüp, en küçük çocuğum da 15 olunca (Alman çocukları erken olgunlaşıyor) kendi hayalimi yaşamaya başlamak istiyorum dedim. Hayalimi biliyorsunuz, havası ve insanı daha sıcak bir iklimde deniz ya da akan suyun kenarında ufacık taş bir ev, birkaç ağaç, çiçek ve sebze bahçesi, sanat ve edebiyatla içiçe olmak ve her gün görüştüğüm birkaç komşu.... Hayalim bu.... Bu kadar.
Kimseye anlatamıyorum.
Sıkılırsın diyorlar. 30 sene böyle yaşanmazmış.. Ne malum önümde 30 sene olduğu?
Kızıma örnek olmalıymışım. İyi de "yaşamayı severek" örnek olmak daha önemli değil mi?
İnsana sürekli bir mücadele, bir kavga, bir uğraş, bir kendi potansiyelini gerçekleştirme ve aşma motivasyonu şartmış. Neden?
Süpervizörüme dahi anlatamadım. Neden kaçınıyorsun diyor, çocuklarına bir bakıcı bul ve tam zamanlı çalış diyor, "daha 42 yaşındasın, önünde 30 senen var, biz terapistlerin altın çağı 40-75 arası".... Kaçınmıyorum ki, sadece "iş ve özel hayat dengesi" benim için çok önemli. Eğer sabah çıkıp gece perişan döneceksem, deve yüküyle altın verseler ne yazar? Zaten lükse düşkünlüğüm yok, ayağım hep yorganımdan 5cm uzakta, azla çok yapabilen biriyim... Çok param olmasın ama zamanım olsun, sakin sakin göğe bakarak sevineyim, çiçeklerle hayvanlarla uğraşayım.. Evet hırsım yok benim hayata dair..... Onun yerine sakinlik istiyorum, huzur istiyorum.
Bu nedenle reddettim teklifi. "Acele etme, 1 senen var" dendi ama ben kararımı verdim, istemiyorum tam zamanlı işe dönmeyi. Benim dışımdaki herkes hata yaptığımı düşünüyor ve sürekli "sıkılacaksın, pişman olacaksın" diye tehditler savuruyorlar. Soruyorum size, çalışmak kadar yaşama da zaman ayırmak istemenin nesi yanlış? Nesi hata? Buysa bencillik, evet bencilim... Hayata bir defa geldim ve kıyamıyorum işte kendime, ne yapayım, kıyamıyorum.....
Ne güzel bir karar vermişsiniz. Günümüzde çoğu kişi anlamıyor bunu. Kariyer denen şey mutluluk vermedikten sonra orada ilerlemenin hiçbir anlamı yok. İnsanın kendine vakit ayırmak istemesinden doğal ne olabilir. Herkesin hayalinin iyi iş, yüksek maaş olduğunu sanıyorlar.
YanıtlaSilBen de çalışmak istiyorum ama bunu kariyerden çok birilerine yardım edebilme fırsatı olarak gördüğüm, bir şeyleri başarabilmek istediğim için istiyorum.
Bizde yarı zamanlı iş pek yok, genelde vasıfsız işlerde oluyor. Ben de az maaşlı, yarı zamanlı işi tam zamanlıya tercih ederim. O yüzden kendi alanımdan farklı işlere odaklanmayı planlıyorum artık.
Geçmişte bir kamu kurumunda sözleşmeli çalışıyordum. Sevmediğim için istifa ettim. İş arkadaşlarım nasıl istifa edersin, rahat iş, düzenli maaş falan dediyse de dinlemedim. O zamandan beri de işsizim ama pişman değilim. Bir kapı açılacaktır bana da İnşallah. Kısacası iyi yapmışsınız. Her şey gönlünüzce olsun. :)
Çok doğru.. İşsizlik fena, insan bir şeyler üretip karşılığını da alınca çok mutlu hissediyor. Ama çok çalışmak da fena, bu sefer de karşılığını alsan bile yine mutsuzluk devam ediyor...
SilEmekli olduğumda (ki az da değil 28 sene çalışmıştım) 50 yaşındaydım ve herkes genç olduğumu, en verimli çağımın olduğunu, çok sıkılacağımı söylemişti. Genç değildim, tamam yaşlı da değildim ama önümde vücut sağlığım yerindeyken kendi keyfime göre geçireceğim kaç senem kalmıştı? İşte pandemi geldi, dizlerim beni zorluyor, ilerde ne olacağı belirsiz. Benim en verimli çağım olabilirdi ki ben her çağımda verimli olduğumu düşünüyorum ama maalesef öğrencilerin verimi giderek düşmekteydi ve ben hayatımın birkaç yılını daha hiç sevmediğim bir alanda duvarlara ders anlatarak geçirmek istemiyordum. Canım mı sıkılacak, peh! Ben çalışırken çok sıkılmışım meğer. Senin ne anlattığından haberdar bile olmayan bir öğrenci kitlesi (ticaret lisesi ve liseye gidecek kapasitesi olmayanları yollayıp lise derslerinden daha zor dersleri öğrenmeleri isteniyor), maaş almak için işe gidip gelen, kendini şu kadarcık geliştirme zahmetine katlanamayan bir çoğunluk ve mal idareciler, birtakım torpilli öğretmenleri mutlu etmek için bize kakalanan ağır dersler ve ders saatleri, evdeki işler, çocuğun bakımı, eğitimi, sanattan çok hoşlandığım halde vakit bulamamam ve daha neler, cinnet geçirmek üzereydim ki emeklilik imdadıma yetişti. Hayatımın en verimli dönemlerini de emeklilikte yaşadım. Kitaplar, konserler, tiyatrolar, festivaller, seyahatler, okumak, yazmak, yeni şeylerle uğraşmak ve bunları yapabilecek yeterli zaman. Etraftaki statükocu çoğunluğun aksine ben en doğrusunu yaptım, hiç sıkılmadım ve çalışırken olduğumdan çok daha mutlu oldum. O yüzden Cerencim hayatınla ilgili en iyi kararı sen verirsin ve verdiğine de eminim. Klişe lafları ve bu kitabın yazarını hiç sevmesem de "Yüreğinin götürdüğü yere git" ve hep huzurlu ol...
YanıtlaSil<3 öyle iyi geldi ki yazdıkların, çok teşekkürler!
SilSelam Ceren seni anlıyorum senin için doğru olanı yapıyorsun. Ben olsam da aynısını yapayım. Bir yazı konusu aklımdan geçirirken senin yazın karşıma çıktı. İlk işim muhasebecinin yanındaydı. Arkadaşımın ağabeyiydi. Güneşe hasret kalmıştım.Daha sonra öğretmenliği seçtim. Hem boş günüm vardı. Hem de yarım gün o boş gün yok mu dünyalara bedeldi. Hele hafta ortası ise tam keyiflikti. Herkes evden gitmiş ev sana kalmış. Kahvaltını uzun uzun yap kahveni iç. Peki tek pişmanlığım ne diye soracaksan biraz sonra söyleyeyim. Ruh sağlığım yerinde mutlu bir insan oldum. Peki buna değer mi evet. Yalnız her işi üstüne alma. Zamanın çok diye üstüne görev olan işleri alma. İşleri paylaştır, ben yapamam de. Becerikli olma. Ben kendi hayat standartım yükselsin diye becerikliyim. Ama üstüne yapışıyor. Ne yapmak istiyorsan yap. hayat ertelemeye gelmez. Sevgiler.
YanıtlaSil"Ben yapamam" demekten utanıyorum nedense... Onlar da alışmış "aslansın kaplansın yaparsın edersin".. Bak kızdım şimdi.
SilDediğin gibi becerikli diye adın çıkıyor görevin oluyor becermek!
İşim var diyeceksin. İşimiz o kadar ok ki blog yazmakta iş. Sevgiler.
Sil:))) <3
SilSeni o kadar iyi anlıyorum ki... Yıllar önce, dur bakayım 2010 sanırım, çalıştığım firmadan ayrılmak istediğimde insan kaynakları müdürü beni görüşmeye çağırıp "Bizim senin için büyük planlarımız var. Seni ileride şirketin yurtdışı mağazalar sorumlusu yapmayı düşünüyoruz. Henüz erken olduğu için gündeme getirmedik ama istifadan vazgeçersen bu süreci hızlandırabiliriz." demişti. Ama ben gözümü çoktan kararttığım için vazgeçmedim. Sonrasında girdiğim İspanyol şirketinde de yine benzer şeyler oldu. Kırık ayağımla hiç şikayet etmeden çalışmam, sistemli ve sonuç odaklı oluşum, İspanyolca bilmem kısa sürede dikkat çekti. 6 ay kadar kısa bir sürede şirketin İspanya'daki yetkilileri beni arayıp gelecek vaadettiğimi, her şey yolunda giderse birkaç yıl içinde koordinatörlüğe geçebileceğimi ve bunun için çeşitli eğitimler içeren süreci başlatmak istediklerini söylediler. Sonrasında gelen yoğun çalışma sürecinde her şeyi en iyi şekilde yapmaya çalışmaktan tükendim ve panik atak geçirmeye başladım. Yine istifa ettim. Tüm şirket yetkilileri o kadar kızdı ki anlatamam. Hepsi bana tavır koydular. Elime geçen böyle bir fırsatı nasıl teptiğimi anlayamadıklarını söylediler. Ama ben tekrar tekrar panik atak geçirip "ölümün kıyısına gidip gelme" hissiyle boğuşmak istemedim. Arya olduktan sonra 2 yıl evde kalıp tam zamanlı anne oldum. Sonrasında da tam senin dediğin gibi yarım gün çalışıp sonrasında evde olabildiğim mesleğimi, öğretmenliği tercih ettim. Ne uzayıp ne kısalıyorum. Başkalarının değişiyle potansiyelimi boşa harcıyorum. Ama ben böyle iyiyim. Çok çalışıp çok başarılı olmaktansa, az ve öz çalışıp daha özgür olmayı tercih ediyorum.
YanıtlaSilKaravanla çıkacağın yolculuğu dört gözle bekliyorum. O taş evin bahçesinde hep birlikte yemek yiyeceğimiz zamanı daha da çok bekliyorum. Düşününce içim neşeyle doluyor! Yapacağız, yapmalıyız <3
Valla seni bi an İspanya'da hayal ettim ama yok yok hayır panik atağa vardırmaya değer mi ya! Gidersin tatile İspanya'ya. Hem zaten en güzeli o, İspanya'da yaşamak değil, tatile gidip gelmek :)) Karavan işini ben tek başıma düşünmüştüm, işin rengi değişti ailecek çıkacağımız kesinleşince bende bi motivasyon daralması oldu :))) Yazıcam.
Silİki ev yapalım yan yana ;) Komşum ol daha ne ister insan?
Sevgili ceren yerinde ben olsaydım bende aynı şeyi yapardım. Nitekim kendii hayatımla ilgili planladığım şeyde erken emeklik. Benim annem 9 yaşına kadar çalışmadı. Sonra çalışmaya başladı. Geçenlerde annemede dedim. Benim çocukluğuma dair anımsadıklarım o çalışmazdan öncesine dair.
YanıtlaSilYazında hep kendimi buldum. Bende huzurlu ve mutlu bir yaşam sürmek istiyorum.
Hırs ve statü peşinde kosan değil.
Ben de aslında çalışan annenin kızı olmakla acaip övündüm, saklamayacağım. Hep böyle annesi evde olan çocukları "e napıyo ki tüm gün evde" diye bi süzmüşümdür çocuk aklımla. Ne zaman ki kendim anne oldum, aslında ne büyük yükmüş küçük çocukla çalışmak o zaman anladım. Onun için birazda kendimi nazlamayı istiyorum. Bundan çocuğum faydalanır mı yoksa ilerde beni kariyerimde en üst noktaya gelmediğim için küçük görür mü açıkcası bilmiyorum ama pek o konu umrumda da değil, sonuçta çouğun görüşüyle senin yaşam doyumun arasında fark olabilir olacaktır da.. Ama zamanı olan, neşeli olan bir anne olmak isterim yani çalışan da çalışmayan da olsam.... Zor o konu...
SilŞu dünya da işkolik insanlar var gerçekten Ceren, onlarda huzuru
YanıtlaSilev dışında uzun saatler çalışılan ofislerde buluyorlar. onları nasıl anlayamazsam onlarda bizim gibilerinin nedenlerini anlamazlar. üniversitede ev arkadaşlarımın hepsi mühendislikte okuyorlardı. sonrasında iş hayatı başladı. onlar artık bir yerlerde müdür ve benden en az 3 kat fazla maaş alıyorlar. ama sabahtan akşama kadar çalışma, yılda 20 gün tatil. benim bu kadar çok gezmeme, hayatı ''yaşamama'' gıptayla bakıyorlar. haa değiştirirler mi durumu. ee kimisine para tatlı kimisine özgürlük, kendine ait saatlarin çokluğu.
ileride komşu olalım!
Olalım <3
SilBir denge tutturunca insan, o dengeyi bozmaktan da korkuyor. Ama dediğin gibi herkes için farklı şeylerin ağırlığı farklı... Universal bir denge de yok ki
Ben açıkcası çocuğa örnek olmak için istedimediğimiz, zorlandığımız hiç bir şeyi yapmama taraftarıyım. Zaten çocuk bunun zorlama olduğunu ebeveynin gözüne bakarak da anlayacaktır. İleri de belki bu yüzden bizi suçlayabilir de.Hayatımı sürdürmek için çalışmam lazım bu gerçeği kabul ederek işime gidip geliyorum ama daha fazla para veya kariyer için asla bir adım daha fazlasını yapmam, yapmadım. Geçen gün bir dellemdim sıfır araç almak istedim. (Ötv den imkansız hale gelmiş) Ama olmuyor bu maaşlarla ev borcu özel okul parası derken olmuyor. Arkadaşım dedi ki madem para derdindesin özel kurs ver haftada 10 saat versen maaşın kadar eder. Ben sana öğrenci arayayım bulurum .Sonra yatıştım. Sen bir mal için
YanıtlaSilen nihayetinde seni bir yere sağlam götürmek dışında fazla da bir amacı olmayan bir mal için stresini 10 kat artırmaya değer mi?? Tabi ki de değmez. Kızım büyür yuvadan uçar da sıkıntıdan kurs veririm o başka... Pek sanmıyorum ama :)))) Emekliliğime 10 yıl olsa motivasyonum düşmeyecek mesela ama 16 yıl gözümde o kadar büyüyor ki bazen emekli olmadan ölür müyüm diye endişe ediyorum. Yani 52 yaşında tamam diyebilmek ben de çok isterim. Şansın varda kimse elinden hayatını alamaz yaa almamalı. (Komşuculuk işinde de iyiyimdir keşkeeee...) Sadece şunu demeden de geçmek istemiyorum. Bazen bazı şeyleri gözümüzde çok büyütüyoruz belki sen bu işi deneyip ondan sonra vazgeçsen için daha mı rahat olurdu??
Denersem bırakamam diye korkuyorum, söz verdim süpervizörüme diye aşırı ciddiye alırım kendimi perişan ederim..
SilÜfff aşırı sorumlu kişilik.
SilKendimize ait bir odamız olsun ama yarım kalır, kendimize ait zamanımız olmadığı sürece. İkisinin olması çok keyif verebilir. Bir de neden kaçınasınız... Zaten belli bir seviyeye gelmişsiniz ki süpervizörünüz teklifte bulunmuş. Nedense tersi pek düşünülmüyor. Çok yoğun çalışarak belki bir şeylerden kaçınıyoruzdur? Zaman ne getirir size bilemiyorum ama şimdi karar vermişsiniz ve umarım zamanla hayallerinizi gerçekleştirirsiniz:
YanıtlaSil“Yavaşlığın keyfi neden yitip gitti böyle? Ah nerede şimdi geçmişin aylakları? Halk türkülerinin tembel kahramanları neredeler?... Bir Çek atasözü onların tatlı aylaklıklarını bir eğretilemeyle tanımlar: Tanrı’nın pencerelerini seyrediyorlar.”
Teşekkür ederim. Haklısınız, öbür türlüsü de mümkün..
SilMerhaba C. verdiğin kararın doğruluğu ya da yanlışlığı hakkında fikrimi sunacak konumda değilim fakat bir kaç şey yazmak istedim. Çocuklarınıza örnek olmak hakkında yorumlar almışsınız. Kariyerimin daha çok başında (3aylık bir iş deneyimim var :) olan bana çok güzel bir örnek oldunuz. Tam olarak aynı şeyleri düşünüyorum sizinle. Ve ileride böyle bir yol ayrımına geldiğimde bu yazıyı hatırlayacağım. Teşekkür ederim paylaştığınız için. ^.^
YanıtlaSil:) herkesin şartları farklı oluyor, fakat farklı bakışaçılarını duymak da insana iyi geliyor..
SilCeren cim sonuna kadar arkandayım, hatta o taş eve komşu olmayı bile hayal ettim. Sen kararının ardından huzur duyuyorsan zaten benim onun bunun arkanda olup olmaması da önemli değil. Hırslı olan nesil geçmiş nesil. Yeni nesil artık küçük işlerle mutlu olma hayalleri kuruyormuş köpek gezdirsin yoga eğitmeni olsun. Gerçi yoga eğitmenliği çok küçük bir iş değil ama. Sen ne istediğini bilme şansına sahipsen ve bu senin hayatınsa kimsenin kararına sinirlenerek üstünde baskı kurmaya hakkı yok. Hem mutlu bir insan olarak çocuklarına en güzel örnek olursun.
YanıtlaSilCanım Joe, komşum :)
SilHaklısın ve genç nesil de haklı. Maalesef ülkemizde en büyük problem herkesin üniversite(ler) mezunu olması. Bak Almanya bu hatasını 1970’te anlamış kimse ara iş yapmak istemeyince yırtdışından göç alarak yaptırınca o işleri.. Bizde de aynı yola gidiyor. Herkes üniversite mezunu ama zanaat işinin ustası çırağı kalmıyor. Onu bırak üniversite mezunları her işi yapmıyor gocunuyor. Bindiğimiz dalı kesiyoruz haberimiz yok. Ara mesleklere insan yetiştirmek ve bu meslekleri toplumda yüceltmek şart.
Protestan iş etiği de etken biraz F.’nin tepkisinde. O kendisi 70’ten önce bırakmayacak işi ama benim bundan haberim yeni oldu. Onun da benim 52’de kendimi emekli etme düşüncemden... Baya şok geçirdik karşılıklı....
Bu şekilde de geçinebiliyorsanız şanslısınız. Tabii sizin kararınız üzerinden bu kadar baskıya maruz kalmanız kötü; ama uzun zamandır iş arayan biri olarak içimden kızarak okudum itiraf etmem lazım :D
YanıtlaSilUmarım en kısa zamanda bulursunuz severek çalışacağınız bir işi. İş sahibi olmak çok önemli elbette.. O süreç çok zorluyor insanı..
Silİş sahibi olmak gerçekten çok önemli ama bir anne olduğunuz için verdiğiniz kararı çok doğru buluyorum.Hayatta yerine konulamayacak tek şey zaman. Zamanınızı kendi istediğiniz şekilde gecirmenizi diliyorum.Benim blogumda biraz problem vardı, şuan düzelttim, umarım bir daha olmaz.Bu arada hikâyedeki karakter de gerçek bir karakter. Bir yazı dizisi halinde yazmaya başladım, kısa kısa hikâyeler, çok az kurgu var ama olayların hepsi gerçek:)
SilHoşgeldiniz. Evet zevkle takip ediyorum :)
SilCerenciğim,
YanıtlaSilReklam vardı, "çocuk da yaparım, kariyer de" şarkısı söylenen. O iş öyle olmuyor işte! Çocuklar küçükken güvenerek emanet edebileceğin yardımcın da olsa, iyi yuvalar, okullar da olsa, çocuğunun senden uzakta başka etkiler altında büyüdüğünü görmek, işte fazlasıyla yorulduğun için onunla geçireceğin saatlerden fedakarlık etmek, hiç birisini yapmasan da sürekli kendinden vermek hiç iyi fikir değil. Eğer imkanın varsa, kariyer tutkun ya da zorunlu olarak para kazanma ihtiyacı yoksa, tercihine uygun olarak yaptığın seçimin doğru olanı, diye düşünüyorum.
Ah bak bu çok ilginç; “tutku” kelimesini hakikaten iş anlamında hiç kullanmadım ben. Tutku deyince aklıma ya aşk ya yazmak ya yüzmek ya da hani bir uğraşa ilk başladığın o an vardır ya hep onunla meşgul olmak istersin (evine gelen yeni bir kedi bile olsa bu) o anlamda kullandım. Bak birden aydınlandım şimdi :) çok teşekkürler! Kararım bence de doğru sırf bu nedenle!!!
Silc. Beyaz atlı ile farklı külütürlerde büyüdüğünüz için F. bu kadar şaşkındır muhtemelen. maalesef bizim ülkemizde köleliğin adı çalışmak ve belkide sen sırf bu yüzden erken emeklilik planları kuruyorsun. her nekadar şu anda sosyal bir devlette yaşasanda bazı şeylerin DNA mıza işlendiğini düşünüyorum ben. Bende kararına saygı duyuyorum ve bu özgürlüğe sahip olduğun için imreniyorum. eğer sıkılırsan pişman olursan hayat karşına yeni fırsatlar tekrar çıkarabilir. maalesef bizim coğrafyamızda bu çok zor, yarının bilinmezliği, hiç bir şekilde kendini güvende hissedememek vs. :( son dönemde iliklerime kadar hissediyorum doğduğumuz/yaşadığımız coğrafya kaderimiz ve bir çok kararı alırken bu coğrafya etkiliyor bizi. ayy daldan dala atladım umarım anlatabilmişimdir hissettiklerimi. Yaşadığın hayatını tadını çıkarma şansın varken kullan :)
YanıtlaSilÜlkemizde çalışma etiği yok ve şartlar anlamsızca ağır, katılıyorum.. Fakat Türkiye’de olsaydım aslında daha rahat olacaktım ben. Yani evet 8-17 çalışacaktım hem cumartesi de ama en azından destek mekanizmam olacaktı. Buradaki gibi yapayalnız büyütmeyecektim çocuklarımı. Şu an ben öğleden sonra doktora gitmeye kalksam sorun oluyor, kimsem yok..
SilAlman sistemi çok sert aslında, bunu Almanların kendileri söylüyor. Çoğu kadın bu nedenle 35-40’a dek kariyere aşırı abanıp sonra çocuk yapma maratonuna giriyor peşpeşe doğuruyorlar. Alman sisteminde anne çocuk sonrası tam zamanlı çalışacaksa 2. çocuğu genelde yapmıyor ve hemen 1 yaşına gelince kreşe yollanıyor çocuk işe devam edebilmek için. Kreş anaokulu ilkokula dek çocuk burada da dabah 7.30 akşam 17 bakım alabiliyor. Çocuklar burada en geç 19’da uyur düşün yani 2 saat anca görüyorsun çocuğunu... çok zor bence. Coğrafya falan değil bence biz kadınlar hakikaten çok zorlanıyoruz dünyanın her yerinde aynı, kariyerlerle çocuk çok zor :(((
Ben çocuk yaparken bunun bilincindeydim o nedenle 35’ime dek bekledim. O yaşıma dek eğitim iş sosyal hayatın doruğunu yaşadım bitti yani içimde özlem kalmadı, şimdi isteğim artık çocuklu ortayaşlı bir ev kadını olmanın da keyfini çıkarabilmek.. Cefası da çok tabii :)) ama keyfi de var yani olanı çıkarmaya çalışıyorum.
Erkeklere de uyuz oluyorum böyle dertleri olmadığı için. Dünyanın her yerinde aynı inan bana.....
İşten ayılırken çok sıkılacaksın demişlerdi,21 sene geçti hâlâ sıkılmayı bekliyorum :)
YanıtlaSilBence sen işinle evinle çocuklarınla kendinle çok güzel bir denge kuruyorsun, yetmiş küsür yaşına kadar tam zamanlı çalışmak isteyenler çalışsın çok yönlü olup her şeyin tadını çıkartmak isteyenlere de kimse karışmasın. Hele bir erkeğin bir kadına tembellik ediyorsun demesi tepemin tasını attırır, tabi kendileri iş dışında evde bi sorumluluk almadıkları için anlayamazlar..
<3 Ya diyorum işte zaten 5 farklı işte çalışıyoruz şu an. Ne sıkılması ayol zamanım yok sıkılmaya.. Tembellik bencillik konusuna zaten totomla güldüm geçtim :))
SilFakat Handan benim çözemediğim tek bir şey var. Hani şu bi şekilde üniversite bitirip önce ana baba parası yiyip sonra direkt koca parasıyla devam eden, en az iki bakıcı bir her gün gelen temizliğe yardımcıyla yaşayan ve tüm bunlardan sonra da prensesmişçesine nazlanan bir grup kadın var ya. Kocaları bunları yere göğe koyamaz.. Bu kadınların kocalarını çözemedim ben. Kadınları çözdüm bildiğin asalak ama kocaların o pervane halini çözemedim yemin ederim....
Bunu cozersen ne olur bize de yaz😊 sevgiler Ceren
SilÇözdüm çözdüm de adab-ı muaşeret kanunları gereği yazamıyorum :))))) yorumcular da çözmüş ama onlar da sakın yayınlama diyor :)))
Sil"Kızıma örnek olmalıymışım." bu meselede ki bence en kritik nokta burası.. Çalışmak tabi ki güzel bir şey ama çok çalışarak, 70'li yaşlara kadar iş hayatında olmak "gerçekten bir başarı mı? Yada örnek olma kriteri mi?" Kaçan hayat ne olacak peki? Ben de kararınızın doğru olduğuna inananlardanım:-)
YanıtlaSilKızıma sordum bu haftasonu. Ne dersin dedim, baba gibi daha uzun saatler çalışmama. Bir arkadaşının annesi uzun çalışıyor, okuldan bakıcı alıyorama bakıcı aşırı sert bir kadın. Onu düşündü sanırım hayııııır dedi :) Peki dedim baban benim gibi yarım gün çalışsa ben baban gibi tam gün çalışsam rolleri değişsek. Aaaa evet harika olur dedi :))))
SilKesinlikle aynı düşüncedeyim. Kim ne derse desin sizin ne şekilde mutlu olacağınız, kalbinizin ne söylediği önemli. Bu yüzden çok iyi yapmışsınız. Zamanı yalnızca işe gidip gelmekle öldürmek bir insanın kendine yapacağı en büyük kötülüktür...
YanıtlaSilBana da öyle geliyor. Toplumsal yarar bireysel yarardan daha geride sanırım..
SilAman Ceren coronadan sonra hiç ciddiye alamıyorum artık kariyerdi şuydu buydu.Azıcık aşım ağrısız başım,huzur sağlık gibisi yok.lisedeyken yaz tatillerinde balkona oturur tek tek saç tellerimdeki kırıkları keserdim.Annem maymunların bit ayıklama seremonisine benzetirdi bunu.Saatlerce kalkmazdım zamanım boldu,kafam rahattı.Şimdilerde tekrar o günlere döndüm zamanım geniş,saatlerce bitlerimi ayıklayabiliyorum:)Bu paha biçilemez bir huzur.Hayallerin gerçek olsun geniş zamanlarda.
YanıtlaSilDiğer yorumuna gülmekten buna odaklanamadım :)))))) yayınladaydım baya yankı yapardı bence :))))))) ayh deliricem.
SilTerbiyesiz arkadaşlarım öğretti,yoksa ben hep belgesel biliyorsun 😂
SilHepimizin istekleri sartlari farkli ben calisan anne cocugu olarak ne ozenirdim annesi evde olan cocuklarin eve gelince yemeklerinin hazir olmasina evden kek borek kokularinin gelmesine ayrica yzik degil mi bana da kimse demiyor dedigin gibi sadece calismiyorsun annesin soforsun muhasebicisin evin temizlikcisi ve tabii es ve sevgilisin hepsi olsun ama ben kendim olmakta istiyorum ve bu senin secimin baskalari farkli duygular ysayabilir ben de farkli duygular yasiyorum kisacasi gayet iyi bir karar benzerini ben de verdim 🥰 sevgiler Ceren
YanıtlaSilAnonim değil de ufak bir harf olsun bi rumuz olsun bırakabilirseniz çok sevinirim.
SilKek börek kokuları hakikaten cezbediciydi :))
Sevgiler Ceren derken adim bu benim🥰 adasis ismimi en sona yaziyorum karisiklik oldu bu tarz yazinca demek ki kusura bakmayin🙈
Sil:)))) anlamamışım evet kusura bakmayın
SilÜretim faktörlerinden biri olan emeğin tanımı değiştikçe biz de birey olarak bundan etkileniyoruz. Sanki emek ile sermayenin arasındaki sınır inceldi. Hani bilgi çağındayız ya, ben bilgi üretim için hem emek hem de sermaye olabiliyor gibi anlıyorum. (Çok fena bir yanlış yapıyor olabilirim. Bunların uzmanı olan biri açıklasa da debelenmesem).
YanıtlaSilAslında şuraya gelmek istemiştim aa beceremedim: Bilginin bir ucu uzaya gitmekte ise, öbür ucu da bizim kaldırım üniversitesi diye dalga geçtiğimiz noktada. Bu skalanın (ki çizgi değil bence daha çok bir düzlem gibi düşünüyorum) hangi noktasında olacağına karar vermek bireyin hakkı (ve sorumluluğu) olmalı. 'Potansiyelini harcıyorsun' denen nokta da, 'çalışmadan yaşayamam' noktası da aynı düzlemde. Birisi öbüründen yukarda ya da aşağıda değil.
Evet tabii ki ama bu noktada da "seçimlerimizin ne kadarı gerçekten kendi seçimimiz" konusu geliyor önümüze..
SilElbette. İmtiyazlı insanlar seçim yapabiliyor.
Silayol bir defa gelmişiz dünyaya, bu kadar kasmaya ne gerek var. canınız ne istiyorsa onu yapın bence, boşverin kimin ne diyeceğini :)
YanıtlaSil:)) Bill Murray misali
SilBen lise ogrenciysiyim bu yıl sınav senem ve bana önemli bir şeyi anlattınız. Sevginin gücü.
YanıtlaSilVallahi baştan bir daha okudum sevginin gücü nerde diye. Bulamadım..
Silİçimizde! :)))))))))))))
Silhttps://youtu.be/SbBLNj2CkRI?t=176
Link açılmıyor, kopyala araştır yapınca karşıma how to build a jeep çıktı!!! Allahım bu bir işaret. :)))
SilCem Yılmaz - Baba 400'ü Nasıl Verdik başlıklı video. Hepsini seyretme. 2:57'ye git.
YanıtlaSilKişisel bir karar. Eğer ailenizle birlikte gelecek günleri de düşünüp yaşamınızı idame ettirebilecek durumdaysanız ben de sizin gibi düşünürdüm. Emekli olduktan sonra dört beş yıl çalışmaya devam ettim çocuklarımın ikisi de mesleklerini ele alıp çalışmaya başladıktan sonra erken sayılabilecek bir yaşta mesleğimi bıraktım. Mesleğimi sevmeme rağmen hırslı biri değildim. Ama tam manasıyla bir işkoliktim. Bunun daha çok para kazanmakla ilgisi yok. Ülkemizde hiçbir mesleğin hakkı verilmiyor. İyi mühendis iyi hesap yapana çözüm üretene değil işverene daha çok kazandırana deniliyor. Ağırlıklı olarak benim kararımda bu konu etkili olmuştu. Şimdi son derece memnunum hayatımdan. Çok kazanıp kazandığını harcamaya zaman bulamıyorsan paranın ne anlamı var.
YanıtlaSilKesinlikle haklısınız
SilBirkaç yıl önce bu tarz bir yazı yazmıştım. Kadın olmak gerçekten zor. Arada derede kalma durumu çoğumuzda var. Ben de Orhun doğmadan önce maliye memuruydum. Onu bakıcılara bırakmak istemedim, istifa ettim. Aile çevrem değil ama arkadaş vs. garanti iş olan memuriyetten istifa etmenin doğru olmadığından bahsettiler. İş yerinden hâlâ görüştüğüm bir arkadaşım "istifa etmeseydin yeşil pasaportun olacaktı, bak ben müdür yardımcısı oldum sen de yükselirdin, maaşlarımız şu kadar" der arada:) Yeşil pasaport için oğlumun büyümesini kaçırmak istemezdim doğrusu. Ayrıca hiç memnun olmadığım da bir ortamdı. Orhun ilkokul hazırlığa başlayınca ben de üniversite sınavına girdim ve Mimar Sinan'ı kazandım, yeniden öğrenci oldum. Öncesinde 2 yıllık Halkla İlişkiler diplomam vardı ama sanat tarihini tamamen keyfim için okudum. Yani hem Orhun'u istediğim gibi büyüttüm, hem istediğim bölümü okudum, sonrasında da gelsin kurslar, gelsin seyahatler:) Arada keyfe keder ortaokullarda ücretli resim öğretmenliği yaptım. Belli bir rutinde çalışıyor olsaydım bunları gerçekleştiremezdim ve aklım kalırdı. Üstelik lise döneminde geröek anlamda depresyon yaşayan oğlumun yanında olamazdım, o zor günleri atlatamazdık. Fiziksel sorunları da olmuştu biliyorsun sanırım, çalışıyor olsam nasıl yaınnda olacaktım? Gerçekten şükrediyorum. Fakat şöyle bir durum var ki kariyer yapmanın da cezbedici olduğunu düşünüyorum:) Annen ve teyzen gibi insanları da yürekten takdir ediyorum. Kadınların arada kalması durumu tam da bu. Sen de -çocuklarını gönlünce büyütmek dahil- hayatın tadını çıkarmak isteyen birisin. Seni çok iyi anlıyorum. Kararında net görünüyorsun. En önemlisi bu. Dilerim her şey gönlünce olsun.
YanıtlaSilGerçekten çok teşekkür ederim. Bu yazıya yorum bırakan, benden önce aynı ikilemi yaşamış aynı yollardan yürümüş insanların şimdi bulundukları noktada mutlu olduklarını görmek bana öyle iyi geliyor ki....
SilBazen özellikle Almanya’daki bu protestan iş etiği yani ölene dek çalışma anlayışı beni - zaten göçmen olmanın iç savaşları arasında - acaba beni tembel mi görüyorlar sorgulamasına itiyor. Yani kendi içimde mutluyum ve bu yarı zamanlı çalışma sistemiyle ama dışarıdan bir tepki gelince (özellikle eşim nedense bu sıra benim tam zamanlı işe dönmeme taktı kafayı yoksa alakasız insanların yorumları da etkilemiyor pek) biraz moralim bozuluyor ve seçimlerimi sorgulamaya başlıyorum. Falat sakin kafayla ve tek başıma düşününce benim istediğim yolun bu olduğunu görüyorum... Bakalım, biraz da o yakın çevrenin dediklerine kulak asmamayı öğrenmek konusuna geldi dayandı sanırım.....