3 Ekim 2024 Perşembe

Prens Fridolin teşrif ettiler

Fridolin bugün geldi ama ne gelmek…

Onu getiren barınak görevlisi gerekli koşulları sağlamış mıyız diye evi baştan aşağı kolaçan etti ve bizimle bir saat oturdu, bu arada da sadece hazırladığımız alanı teftiş etmekle kalmadı resmen çocuklarımı hayvanseverlik sınavına tabi tuttu. Şükür geçtik sınavlardan ve kadın Frido’yu bize bırakmaya karar verdi. Hurraaa. 

Fakat Frido hakikaten Fridoymuş! Başıma geleceklerden habersizmişim...

Ben bizim Tessi sever mi, ya istemez ve saldırırsa derken, maşallah Frido dağdan gelip bağdakini kovdu! O kadar aktif ve özgüveni yüksek ki, hiç yabancılamayı bırak, heryere girdi çıktı ve en güzel köşeyi de kendine kaptı! 

Gariban Tessi'm son derece sakin ve her istediğini yaptırttığı Monster'dan sonra asıl canavar olduğunu fark ettiğimiz Frido'dan o kadar korktu ki, gün boyu sürekli ufacık kutunun içine saklandı. Barınak görevlisi kadına göre bu "güç savaşı ve baskın bireyin seçilmesi" normalmiş ve birkaç hafta sürebilirmiş. Fakat Frido kızı rahat bırakmıyor, deli dürtmüş gibi arasıra kalkıp kızı arıyor, buluyor ve peşinden koşturuyor. Garibim Tessim sürekli kaçma ve gizlenme halinde... Barınak görevlisi bu duruma 1-2 hafta vermemiz gerektiğini söyledi, alışmaları bu kadar sürermiş...

Fakat Frido sağolsun sadece Tessi'yi gıcık etmekle kalmadı, her yere işeyerek ("bura benim alanım" mesajı..) beni de deli etti.. Yahu benim mis gibi tavşanlarım gider tuvaletlerine yapar bir damla çiş temizletmezlerdi bana.... Hayır o değil, bu böyle giderse valla ev kokmasın diye ben her gün 1 saat temizlikle bozarım kafayı, yine olan bana olur... Oooof of. 

Çok sevimli aslında ve saldırgan değil sadece meraklı ama Tessi huylandı bir kere, ne yapacağız bilmem. 

Nasıl olmuş bu arada tavşan alanım? Şu çiftkapılı küçük ev dışında tamamen ben yaptım, kestim biçtim çaktım oydum, içimde hakikaten bir marangoz yatıyormuş, çok aşırı keyif aldım :)) Umarım Tessi Fridolin'e alışır da tüm bu yaptıklarım boşa gitmez..... Haydi bakalım, ay sonunda rapor veririm size... Merakla bekliyoruz :)

2 Ekim 2024 Çarşamba

Dönüşüm - Yazan C. Kafka :))

Bu yaz bir kitap okudum (ve hayatım değişti hahahaha değil tabii ki ama etkilendim): "Radikal Kabullenme" diye bir kitap. Yazarı Tara Brach. Özünde bir kişisel gelişim kitabı ama milyon tane benzerinden farkı; dillere pelesenk ettiğimiz ve o nedenle anlamını yitirdiğini düşündüğüm "kabullenme" konusuna, budizm öğretisinin bakış açısından yaklaşması. 

Kitap, psikanalistimin önerisiydi. Bir defa hızlı, bir defa da yavaş, iki defa üstüste okudum ve beni o kadar etkiledi ki, bir ay boyunca başka kitaba elim gitmedi; okuduklarım içimde tortulansın istedim. Bende ufak bir dönüşüme neden olduğunu düşündüğüm için, sadece goodreads'te yazıp geçmek yerine, bloğa da aktarmak istedim. 

Kitabı kendinde birşeyleri yanlış gördüğü için, kısırdöngülerini kıramadığı için, bir türlü olan biteni kabul edip, normalleştiremeyenler için ve en önemlisi de bunlar nedeniyle kendini suçlamayı ya da yetersiz görmeyi huy edinenler için (hatta genelleyip tüm dünyada olan bitenler için sürekli bir suçluluk ya da huzursuzluk duyan "hassas ruhlar" için) öneriyorum. 

Kitabın benzerlerinden farkı; Budizm yolunda, Buddha'nın hayat ve öğretilerinden kaynaklanan ve kendinden sonraki birçok tek tanrılı dine de aktarılan, bir tür "hayat bilgeliğinin" uygulamalı örneklerle anlatılması. Mevlana'dan çok fazla alıntı olması da cabası.. Son derece çözüm odaklı ve bu çözümü de kendi içsel süreçlerimizle ve algı / davranış değişimlerimizle bizim ellerimize bırakan, aktif rol üstlenmemizi sağlayan bir bakışının karşısında; aksine, bize daha pasif, kabullenici, daha az kontrol ve onarma dürtüsü içeren, daha sakin bir yaşam önermesi, çözülemeyen ve dolayısıyla çözemediğimiz için kendimizi yetersiz ve suçlu hissettiğimiz alanlarda, sadece özşefkatle değil, affedici ve kabuledici bir bakış açısıyla kendimize ilaç olabilmek.. Danışan örnekleri ve meditasyon önerileri de gerçekten çok güzel..

Kitapta beni düşündüren bir konunun cevabı şuydu meselâ; hayatın bana öğretilmiş olan amacı kendini daha iyi, daha başarılı, daha mutlu birine dönüştürmekti bugüne dek.. Ve ben asla ulaşamadım bu duruma çünkü çıta hep yükseldi ve bir noktada "realist" bir hal olmaktan da çıktı. Annemle olan sorunlarımda hep kendimi suçladım çünkü "o daha iyi bilir"di her zaman, huysuz ve mutsuz olan hep bendim. Bundan hiç kuşkum yoktu ve hep kendime yüklendim, iyi bir evlat olmadığım için, sinirliliğim ve huysuzluğum için, hep "suç" vardı ortada. Ya da kendi anneliğimde "benzer hatalar yapmamak için" aşırı bir özen göstermek, gerekiyorsa kendimden ödün vermek ama "o çocuk mutlu olacak" demek! Nasıl büyük bir yük koymuşum omuzlarıma; birini mutlu etmeye çalışmak, ne kadar sonsuz ve ulaşılamaz bir amaç; hele ki annelik aslında özünde sadece "orada onunla olmak" kadar basit bir kavramken.... Ya da ilk sevgilimi "kırdığım" için, diğerlerinde de hep o ilk aşkı onarmak için uğraşıp durmam.. Geçen Günün Tortusu'nda yazdığım gibi; "Meğer en lâzım olan kendimi, hep başkaları kazansın diye harcamışım.."

Neyse özetle; bu kitap bana iyi geldi ve eğer sen de kendini başkalarının mutluluğu ve iyiliği için uğraşırken ihmal ediyorsan ve o ulaşmaya çalıştığın yer hep daha yükseğe hep daha yükseğe çıkıyorsa ve ulaşamadığın herşey için kendini suçluyorsan yani kısacası kendinden razı değilsen, kendinin en iyi dostu değilsen, oku derim... Oku çünkü bizim gibiler için nokta atışı bir kitap. Tek sorun şu; biraz öfkeni arttırıyor çevrendeki "sevimli" vampirlere karşı :))) 

Son bir söz ile bitirelim Carl Rogers'tan: "En tuhaf paradox da şudur; kendimi olduğum gibi kabul etmeye başladıkça, değişmeye de başlamam." ;)