Kasım da bitti; yılın son ayına girdik. Aylık yazdığım bu "toplama, özetleme, arşivleme" yazıları bana ne iyi geliyor! Hakikaten bundan 8 ay önce "of hayat boşa geçiyor" der dururken, şimdi "hayat dopdolu ve çok da olması gerektiği gibi geçiyor" diyebiliyorum, çünkü elimde kanıtım var! :)
FARK ETTİM:
Bu ayın başında Mimas'ı yürüyordum. Uzun uzun yazdım zaten, bana çok çok çok ama çok iyi geldi. Belki 10 senedir tek başıma olmamıştım. Oysa ne kadar insanî bir hakmış ve benim ne çok ihtiyacım varmış! Bir aydır o kadar farklı bir C. var ki evde; şeytanlarıyla çarpışmış ve iç huzurunu bulabilmiş bir C. Hem ben mutluysam ve huzurluysam, çevremdeki herkes fark ediyor ışıltımı ve ısımı. Benden uzaktaki sevdiklerim bile.
DÜŞÜNDÜM:
Bu ayın konusu tabii ki çocuklara aşı konusuydu. Ben 5 ve 8 yaşındaki çocuklarıma aşı yaptıracağım ve bunu açık söyleyeyim diğerlerinin sağlığı için yaptıracağım. Evet Corona belki çocuklara zarar vermiyor ya da çok az risk içeriyor ama benim aşısız çocuklarım hissetmeden virüsü başkasına taşıdığında, o başkasının sevdiklerinin ölmesini ben insan olarak kabul edemem, vicdanım kaldırmaz. Bu konuda "birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için" şeklinde düşünüyorum. Umarım birçok aile de benim gibi düşünür ve bu illetten artık kurtuluruz..
ÇOK SEVDİM:
Bu ay, coğrafyamızda artık kış koşulları başladı. Tabii kış hastalıkları da. Çocuklar gece sık uyanıp sızlanınca, üst kata in çık zorlandım ve kendime salon koltuğunda "ana kucağı" gibi yatak yaptım. Fakat Allahım nasıl güzel, nasıl rahat! Yattığım yerden göğü izleyebiliyorum, o zaten müthiş bir keyif. Bir de sabahları bu şekilde uyandırılma lüksüm var:
Çok tatlı değil mi ya şapşiklerim benim.. Kedi köpek tarafında uyandırılmak da bildiğim ve sevdiğim bir histir ama onların derdi genelde "hadi kalk bana mamamı ver, çişe çıkar" iken, tavşanların öyle bir niyeti yok. Yemekleri kafeslerinde, çişlerini de kafesin köşesindeki tuvaletlerine yapıyorlar. O nedenle evde serbest dolaşabiliyorlar böyle ve sabah bu şekilde uyandırılmak nasıl güzel bir his anlatamam..
İZLEDİM:
Bu ay 3 billboards outside Ebbing, Missouri'yi, Yara'yı ve Baby teeth'i izledim ve üçü de ÇOK tavsiye edebileceğim filmler. Özellikle Baby teeth beni baya etkiledi.
DİNLEDİM:
Spotify'daki versiyonu benim için çok daha güzel ama bu ay defalarca, döndüre döndüre şunu dinledim:
Beni tamamen klarinetten yakalıyor bu şarkı (youtube versiyonunda yok maalesef), ya da belki "Des chromosomes dans l'atmosphère" deyişindeki telaffuzu.. Fransızca kesinlikle dünyanın en güzel ve kullanışlı dili..
OKUDUM:
Bu ay Barış Bıçakçı'nın da içinde bulunduğu Hüseyin Kıyar, Yavuz Sarialioğlu'nun 97'de birlikte çıkarttıkları "Kendi Yayınımız" geçti elime. Ödünç tabii. Hemen okudum, bazı sayfaları defterime not aldım. Bana Kaan'ı (İnce) hatırlattığı için Bıçakçı'nın şiir rengini severim. Kaan'ı çok erken, gerçekten erken kaybettik.. Tam o yıllarda.. Bıçakçı ise çok güçlü bir kalem olarak şiirden düzyazıya geçti ve bence çok da iyi etti. Fakat bu şiirlerde, onu henüz çok genç bir adam olarak okumak çok keyifliydi.. Birkaç dize alıyorum, içime işleyen.
sevgilimsin bazı şeyleri görmezlikten gelebilirsin."
YEDİM / YEDİRDİM:
Bu ay tamamen kafamdan, uydurmasyon bir ekmek yaptım fakat çocuklar dahil yiyenler çok sevdiler. Hattâ aramızdaki Karadenizliler çok daha iyi yaparlar bence unu yarı yarıya mısır unuyla karıştırırlarsa ;)
Tuzlu muffinleri çok seviyorum. Rüya'mın yeni keşfettiğim yemek sayfasından da şu tarifi yine muffin tepsisinde denemeyi çok istiyorum!
TUHAF BİR HUYUMU KEŞFETTİM:
Haftasonu bazen kızımın arkadaşları (7-8 yaş) yatılı misafirimiz oluyor. Almanlar bu konuda çok rahatlar, ben hatırlıyorum öyle çok rahat yatılı yollamazdı ailem. Hele şimdi heralde baya zor oldu koşullar, insanlara güvenebilmek vs. Ben hep 3 çocuk istemiş ama yapamamış olduğum için, başkasının çocuğunu bizim eve 3. çocuk kadrosuyla kattığımda deli mutlu oluyorum :))) Nedense 2'den daha kolay ve neşeli geçiyor zaman.. İçimdeki mükemmel anne ortaya çıkıyor! Her şeye evet diyorum, sürekli enerji dolu ve neşeliyim. Hakikaten tuhaf bir durum.... Belki de "nasılsa 3 çocukla hiçbir şey mükemmel olamaz, sal gitsin yaaa" diye yaklaştığımdandır, evi mok da götürse, yemek olarak bunu da sunsam, zaman çok keyifli geçiyor. Yaşasın kaos..
İLK KAR VE SON RENKLER:
Yılın ilk karı 27 Kasım'da düştü, fazla tutmadı ama çocuklar hemen "çamurdan-adam"larını yaptılar :P
Hava sıcaklığı hafta boyu fırtınalı 0-1 derece. Bundan sonra artık böyle burası, ama dışarısı ne kadar soğuk olursa olsun evin içinde bahar devam ediyor. Çünkü sardunyalarıma kıyamadım, onları bizim "efsane banyo penceresi"nin önüne aldım. Kamuflaj da sağlıyor ;) Sizce de sardunya dünyanın en güzel çiçeği değil mi? Yuva kokusudur benim için sardunya..
Ama bu sıra evde bir de bu var... Amaryllis. Güzel Hatun Çiçeği... <3 Dev hatun desek daha doğru aslında, çiçeklerin çapı 20cm'yi buldu! Neyse ki kokusu yok..
KUTLADIM / REZİL OLDUM / ÇOK GÜLDÜM:
Ay ortası St.Martin yortusunu kutladık. Çocuklara paylaşmayı öğreten bir hikayesi var bu yortunun, bir de fener alayı yapılıp gece yürünüyor, sonra totomuz donarken bir arada sıcak şarap içiyoruz. En keyifli kahkahalı anımızda oğlumun anaokulu öğretmeni yanıma yanaşıp "Bayan S. oğlunuz L. St. Martin ilahisini kafasına göre değiştirmiş, tüm çocuklara da öğretmiş, bilmem fark ettiniz mi, hepsi yanlış söylediler" dedi. Yok vallahi farketmemiştim, "Martin sırtındaki ceketi çıkarıp bir bıçakla keser ve yarısını üşüyen fakir adama verir, böylece adamı ölümden kurtarır" kısmında L. "Martin patates kızartması ve salata yer ve kola otomatından aldığı kolasını da tamamen tek başına içeeeeer" şeklinde söylüyor hakikaten!!! Of tanrım bu çocukla ne yapacağız daha yaşı 5...!
KORKTUM / ŞÜKRETTİM / YİNE ÇOK GÜLDÜM:
Bu ayın giderayak atraksiyonu tabii ki kendimi gözümden bıçaklamamdı. Pizza yaptım kesiyorum tam, elim fırın tepsisine değdi ve yandı. O refleksle elimi çekince elimdeki bıçak gözüme girdi.. Acile gittik, girişte kayıt alan kadın "insan gözüne bıçak sokmamalı" dedi (Alman şakacılığı). En yakın arkadaşlarımdan A. ile buluşacaktık ertesi sabah, olayı anlatınca bana "kendini yaralayıp durmaktan vazgeçmelisin" dedi (Polonya şakacılığı). En son geçen gün O.cuğum duyunca o da şunu dedi (Türk şakacılığı) :))))
İşte bu ay da böyle geçti. Geri dönüp bakınca hakikaten dolu dolu, rengarenk, çok çeşitli duyguları yaşayarak geçirdiğimi görüyorum. Bu beni mutlu ediyor... Yılın son ayı da ışıl ışıl, güzelliklerle geçsin umarım hepimiz için.... Haydi bakalım, ver elini Aralık!