29 Eylül 2023 Cuma

Eylül bitti.. Yaz bitti.

Eylül nasıl geçti ve bitti inanın bilmiyorum!? En son hâlâ yazdı, tatildeydik, denize güneşe doymaktaydık, sonra ne oldu bilmem, şu an üzerimde kazak, ayağımda çoraplar, elimde çay, önümde de 12'si anca bitirilmiş 43 maddelik bir yapılacaklar listesiyle oturuyorum. 

Yapılacakların yanına bir de keyif listesi hazırlamayı akıl ettim neyse ki :)) Buraya aylık raporumu yazmak da bu keyif maddelerinin başında geliyor. 

Yazın son haftasından kalanlar, son renkler..

Haydi başlayalım ve bakalım Eylül nasıl geçmiş: 

Eylül bence çoooook güzel bir ay! Yepyeni başlangıçların ayı bir kere; okullar açılmış, bu sezona dair kim bilir neler planlanmış, belki yeni hobilere, kurslara kayıt olunmuş, sonra aşırı sıcaklar geçmiş ama günler hâlâ uzun ve sıcacık, dolayısıyla tiril tiril incecik elbiselerin, iş çıkışı arkadaşlarla buluşmaların, balkonlarda akşam yemekleri ve çay içmelerin, gece camlar açık, efil efil uyumaların, sabaha karşı tatlı tatlı üşümelerin de tam zamanı! Hele bir de güneş ve denizden faydalanabildiysek, yazdan kalan pırıl pırıl cilt ve saçlarla, verilen kilolarla kendimizi güzel ve enerji dolu hissetmek de yanımıza kâr.

Tabii ki mevsim geçişleri bazen stres de yaratıyor. Misal bizde iki tane 1. sınıf öğrencisi var. İkisi için de hayat kocaman bilinmeyenlerle dolu bir denklem şu anda ve bu geçiş dönemi ikisi için de zor oluyor. Yeni arkadaşlar, yeni öğretmenler, yeni sorumluluk ve ödevler.. Nasıl yorgun geliyorlar anlatamam, yorgun (ve tabii asabî).. 

okulun ennn sevdiğim yanı: kırtasiye :)) 
saatlerce dolaşabilirim kırtasiyeleri

Okul yolu desen ayrı bir dert. Burada çocuklar okula assssla veli tarafından arabayla ya da servisle bırakılmıyor. Herkes evine yakın okula gittiği için, bu güzel bir yaklaşım ama minikler dikkatsiz oldukları için, 1. sınıflara bisiklet ve roller da yasak, ille de yürünecek o yol. Tabii benim ananesi tarafından yaz boyu mantılar, pilavlar ve su börekleriyle beslenip göbek Türk kası yapmış bulunan tembelişko oğlum daha ikinci günden "bu okul denen şeye her gün mü gidicez böyle?" diye sormaya ve oflamaya poflamaya başladı bile... 

Bu arada bir sorun da, sabahın 7'sinde acıkmayan çocuğa kahvaltı hazırlamak.. Kızım 1 adet meyve yiyip gidiyor okula (okulda 9.30 gibi araları var ve beslenme kutusundan benim hazırladığım kahvaltıyı yiyor) ama oğlum ciddi sorun, onu yapayım mı hayır bunu yapayım mı hayır, meyve böğk.. 1 bardak soğuk sütle yallah... Siz bu sorunu nasıl çözdünüz? Fikir isterem...! Bu arada edepsiz arkadaşımın biri "biricik yavruma ve canişkom kocişime bu sabah bunu yedirdim" diye yolladı (direkt arkadaşlıktan çıkartasım geldi ayol), lütfen insan evladının hazırlayabileceği fikirlerle geliniz... 

Ya da "boşveeer kahvaltı yapmasın zaten uzmanlar uyandıktan sonra ilk 3 saat bi'şey yenmemeli diyor" diyiniz :))

Okullar işler koşturmalar tam gaz başladı işte... Ay dur dur! Asıl neye uyuz oldum ay boyu! Eşim yeni bir huy edindi: her haftasonu cuma akşamdan pazartesi sabaha hasta! Çocuklar ellerimden öper vaziyette. En son altın vuruşu yapıp nanovirüs türü bir şey geçirdi, ishal halsizlik ateş.. Corona'nın yeni versiyonunu da geçirmiş olabilir bence çünkü testlerde pozitif çıkmıyor bu yeni versiyon ve biz malum hangisi çıkarsa hemen hop almaya ant içtik... Özetle bir hafta süründü ve beni de süründürdü (erkekler hasta olunca tam teşekküllü bakıma ihtiyaç duymaları nedir Allahaşkına?!) şimdi şükür iyi. Ben ve çocuklar da hafif bir soğukalgınlığı (ya da doktorların iddiasıyla: Oktoberfest gribi, çünkü her sene bu dönemde Oktoberfest sayesinde tüm Münih hasta) geçirdik ama şükür, fazla süründürmedi. Şimdilik deniz ve güneşin etkisi devam ediyor bence ama Ekim ayı vitaminlere başlamanın zamanı sanırım... Bu arada eczacı bana şunu verdi :))) Hayır hayır yaşlılık emaresi değil, düzenli vitamin alışkanlığı içinmiş :P İtiraf edeyim kutularından çıkarıp tek tek yerleştirmek de oyun gibi, hoşuma gitmedi değil. Bakalım işe yarayacak mı?

Ama tabii "haydii bu sene erken başladık" hissi de gelmedi değil.. İnanın şu kışı, sırf bu hastalıklar, sürekli oradan oraya koşturmalar ve tüm bunları da totom dona dona yapmalar nedeniyle hiiiiiiç sevmiyorum hiç. İnsan bekar ya da haydi çocuksuz olsa kış hoş bişi tabii, romantik romantik durumlar.. Ama bu "orta yaşlı çalışan anne" kişisi için kış vallahi eziyet, eziyet.... Bir de ben durup durup "of offff şimdi yaza en uzak andayım" diye düşünüp duruyorum! Evet olumsuzum bu sıra biraz, susayım en iyisi size de bulaşmadan.


Ayın en güzel yürüyüşü: Eibsee <3
Bizde de turkuaz sular var işte (10 derece olsa da :P)

Hem daha sonbahar var, turuncu günler var, Allaaah! Federweisser var, fırında kestane, mis kokulu mandalina, bol bol doğa yürüyüşü ve pastırma yazı denen cennet de var.. Kuyruğu dik tutalım, daha var.... Hem ben son iki yıldır her mevsimin kendince güzelliğini görmeye çalışıyorum, daha çok dışarıda zaman geçirmeye, daha aktif olmaya çalışıyorum. O zaman kış da sanki daha hızlı geçip bitermiş gibi bir umut duyuyorum..

Güneşli bir sonbahar gününde misal..
Hayat çok güzel gelmez mi insana?!
🧿

Benden şimdilik bu kadar. Eylül ayı "geçiş ayı". Bence çok güzel bir yazdan çıktık, umarım hepimiz için çok güzel geçecek bir sonbahara girmişizdir.. Amin bin!

23 Eylül 2023 Cumartesi

Mini mini birler, çalışk...

Oldu vallahi oldu; evimizin en küçüğü de okullu oldu. Daha doğrusu iki hafta oluyor o okullu olalı da, annesi yazmaya anca fırsat buldu. Üstelik sadece o değil, evimizin Hürrem Sultan öhöm PreMsesi de gymnasiumlu oldu! Bir değil, tam iki tane mini mini birler var evimizde; biri ilkokul bir, diğeri ortaokul bir.

Belki ilginç gelir, hoşunuza gider diye, bu yazıda okula başlayan çocuklara Almanya'da neler yaptığımızı anlatayım dedim. Anaokulunun son haftalarında, çocuklar ilkokul için ergonomisi özel tasarlanmış ve türün dışına çıkmamızın yasak olduğu, "Schulranzen" denen ilkokul çantalarını satın alıyorlar. Yine aynı günlerde, hep birlikte öğretmenleriyle birlikte "Schultüte" denen huni şeklinde kutular yapıyorlar. Kesiyorlar, biçiyorlar, yapıştırıyorlar ve sonra gururla "yaz partisi"nde gösteriyorlar. 

Bu hunilerin içini doldurmaksa biz velilere ait. İçine şekerlemeler, oyuncaklar, kırtasiye malzemeleri ve ufak sürprizler koyuyoruz ve kurdeleyle bağlıyoruz. Çocuklar okulun ilk günü bu hunilerle okula gidiyor ve aslında okulda kurdeleyi açıp birbirlerine "aaa sende şu var, bende bu var" derken kaynaşıp ilk arkadaşlıkları kuruyorlar ama zamane çocukları "ben hepsini kendime saklıycam" kafasında olunca, okuldan eve döndükten sonra açıyorlar hunilerini :))

L.

M.'in 1. sınıfı <3 
Onu da hatırlayalım, nasıl minicikmiş...

Çocuğun ilk günü hattâ ilk haftası genelde tanışmayla, oyunla ve velilerin yanlış aldıkları malzemeleri değiştirmeleriyle :)) geçiyor ama ikinci haftadan itibaren dersler, ödevler başlıyor. Okulun ilk günü her şube birbirinden 30dk arayla başlıyor ve öğretmenleri ve müdürleriyle tanıştıkları ufak bir tören sonrası öğretmenlerinin peşi sıra sınıflarına gidiyor, 1 saate yakın sınıfta kalıyorlar. Bizim müdürümüz çok tatlı ve yaratıcı bir kadın ve çocuklara yaptığı "hoş geldiniz" konuşmasında, okulu "bir gemi" ve kendisini de "bu geminin kaptanı" olarak tanıttı :) Fotoğraftaki kaptan şapkalı olan, o. Yanındaki sarışın bayansa L.'in ilk öğretmeni. Oturan miniklerse 4 sene birlikte okuyacağı sınıf arkadaşları <3

Bir saat boyunca bahçede velilere kahve ve kek sunumu vardı, sonrasında çocuklar yine öğretmenlerinin arkasında neşeyle çıkıp bize koştular. Almanya'da genellikle okulun ilk gününde tören sonrası öğlen yemeği ailecek dışarıda yenir. Hava çok güzel olduğu için şansımıza, biz de ailenin diğer %50'siyle buluşup bira bahçesine gittik. Evet maalesef M.'in de okulunun ilk günüydü ve aynı anda iki yerde bulunamayacağımız için maalesef sabah bahçede birer foto çekip sonra çocukları paylaşmak, ayrı ayrı okullara dağılmak durumunda kaldık.... Şans işte..


Gelelim M.'in ilk gününe. Bizim kız biraz nasıl diyeyim, enteresan bir çocuk. Aşırı derecede sosyal ve kendine güvenlidir ama aynı zamanda aşırı derecede mızmız ve nazlıdır. İkizler burcu tabii ki, tam bir drama queen öhöm Diva kendisi.... 

Bursa'da bir sabah nerden bulduysa, 
ananenin ipek kimonasını bulup giymiş bir Diva.

Fakat hakkını yemeyeyim, akıllı ve aklına koyduğuna ulaşmanın yollarını da bilen bir Diva :)) Sonuçta benim ya da başka birinin hiçbir desteği olmadan, tamamen kendi çabası ile çok iyi bir okula, istediği okula girdi, bir anne daha ne ister.. O nedenle, adı okununca okul müdürünün ve sınıf öğretmenlerinin elini sıkmak için bu kadar kendinden emin adımlar atmasına da şaşmamalı.. Tabii ki bu kendi minicik ama kendinden emin adımlarla onlara yürüyen "dev kadın"a bakan öğretmenlerin yüzündeki sevecen ifadeyi fotoğrafı büyütüp görmek de benim için bir mutluluk oldu :) Yolu açık olsun, umarım iyi ve vicdanlı eğitmenler ve doğru düzgün arkadaşlarla birlikte olur hep...

İşte böyleeee. Başladık yepyeni okullara. İlk haftadan hepimiz (yani en çok ben) kendimizi kaybolmuş hissediyoruz ve yapacak öyle çok şey var ki.... Özellikle gymnasium apayrı bir dünyaymış gerçekten, eve öyle yorgun geliyor ki.. Kendisi 26 kilo, çantası 7 kilo ve bu çocuğun belinde özel bir sorunu var, doktoru 18 yaşına dek asla ağır taşımaması lazım diye özellikle uyardı.. Ama gel gör ki o 7 kilo çanta, her gün sırtında :( Kafayı çok takmıştım ama sonra Elif "ikinci bir set kitap alıp okulda dolabına koysa ya" diyince ampul yandı (Elif tekrar teşekkür ederim sana), evet oluyormuş, şimdi ikinci set kitap siparişi verdik, dur bakalım ne zaman gelecek.... Bir de okuldaki dolabı üç katlı dolap rafının en üstüne denk düşmüş, müdüriyet onu değiştirmeye çalışıyor. İnşallah çabucak çözülür de mini mini 1'iciğim sırtındaki 7 kilonun bari 3'ünden falan kurtulur..

Yani çocuk büyüyor ama dertler de büyüyor. Önümüzdeki 9 senesi bu okulda geçecek, bu okulda büyüyecek, yetişkin olacak.. Çok tuhaf bir his. Biraz korkuyorum, biraz onun için seviniyorum, bolca da kaybolmuş vaziyetteyim demiş miydim.... Ama adım adım... Yavaş yavaş.... 

Bu da iki numara.
Okulun ikinci gününde, yeşil dinozorlu okul patikleriyle :))
hem minicik, hem kocaman..

Biz böyle başladık işte.. Okullu çocuğu olan tüm blogdaşlarım da benzer heyecanlar içindedir eminim. Hepimize sağlıklı, başarılı, neşeli, eğlenceli veeee bürokrasi içinde az kaybolmalı bir eğitim yılı diliyorum :)