15 Kasım 2024 Cuma

Mallorca GR 221 Rotası Yürüyüşü

Dağ tepe yürümeyi seviyorsan, Ege bölgesi iklimine aşıksan, fıstık çamları altında yürürken masmavi denizle gözgöze gelmeye bayılıyorsan, hele bir de insandan uzak, doğanın tam göbeğinde sessizliği hissetmeye özlem doluysaaaan; insanı fazla zorlamayan ve sadece beş günlük, bütçeni de fazla zorlamayacak, mütevazi bir “kaçamak” da istiyorsan; kaçırma bu yazıyı, müthiş güzel bir rota önerim var! İspanya’nın Mallorca adası GR 221 Rotası.

Önce ekonomi tabii. Anakaraya oranla Mallorca turistik yaz dönemi dışında yani Kasım ayında ve Nisan ayında oldukça ucuz. Kamp çadırı için geceler hafif serin ama hâlâ keyifli. Otellerse son derece lüks, çoğunun restaurantı Michelin Star sahibi ama iyi araştırırsan, çok uygun mütevazı pansiyon ve hosteller de var. Mesela bunlar:


Manzara hep muhteşem!

Fiyatlar; kahvaltı ve kahvaltı büfesinden “aşıracağın” (göz yumuyor hatta kendileri teklif ediyorlar) öğle yemeği paketi de dahil, genelde (iki kişi) 80-100 euro arası. Akşam yemekleri 1 bardak şarap (4 euro) eşliğinde ana yemek 10-12 euro tutuyor - ki Münih’te bu rakama anca sandviç bulabilirsin.. Yani günlük toplam harcaman otel konaklamalı iki kişi için 130 euroyu geçmez ve kalite hakikaten yüksek. 

Genelde akşam yemekleri: Tapas türü
Tabaklar tepeleme dolu ve 5 euro!
Vejeteryan olarak da çok mutluyum!

Şefin ikramları..

Doğanın ikramları :)

Mallorca, yaz turizmi ve kalabalık, keşmekeş başkent Palma dışında muhteşem bir ada. Son derece bakir ve inanılmaz bakımlı. Rotanın büyük kısmında iz tabelaları ya da kırmızı işaretler var, kaybolmayı yine de başarırsan drone’lu kurtarma ekipleri emrine amade. 

Uzun mesafe sonra ilk yol tabelasını görünce,
 koşup sarılıp öpmeli 🤣

Günlük rotalar 15-25km arasında değişiyor ve çoğu mavi (kolay), az kısmı kırmızı (orta) düzeyde. Genelde 5-8 saatte tamamlanıyor etaplar ve akşam kararmadan hostele varmış oluyorsun. Hostellerin çoğunda, yorgun yürüyüşçüleri bu keyif bekliyor ;)


Ya da bu:

Mevsim kesinlikle Kasım olmalı çünkü hava hâlâ ılık (22-23 derece) ama sıcaklık bunaltmıyor, yağmur olasılığı az (anakarayı seller götürürken Mallorca kuru kaldı şansımıza) ve günler hâlâ uzun sayılır, güneş ideal eğimde ve genelde sırtımıza vurmaktaydı. Bizim rotamızı kesinlikle öneririm; Sant Elm’den başladık, Soller’de bitirdik (4 gün, 80km, molalar dahil 28 yürüyüş saati). 

Fotoğraflarda da gördüğün gibi, ufacık çantalar var sırtımızda ve sana da aynen bunu öneririm. İhtiyaçların şundan ibaret: pasaport, para, kredi kartı, 2 (tercihen merino yünlü çünkü ne kadar terlersen terle kokmuyor!) tshirt, bir pantolon (ben kot taytla yürüyorum), iç çamaşırı çorap sayısı kişisel tercih, bir uzun kollu merino polar kazak, yağmurluk ve hava durumunu kontrol ederek, gerekiyorsa yağmur pantolonu, ufak diş macunu, diş fırçası, ufak bir tarak, olmazsa olmaz kırmızı ruj (neden diye sorma işte!) ve mini deodorant, toka, gerektiğinde şapka gerektiğinde boyunluk olacak bir bandana, iyi kalite trekking ayakkabısı (mutlaka bilekli çünkü burkacaksın), gecelik, mayo (çünkü genelde hostesler havuzlu), terlik. Kullandığın ilaçlar, ağrı kesici, spor yaralanmaları için olan renkli yapışkan bandajlar ve su toplamaları için yara bandı vs. Tabii telefon şarj kulaklık klasiği. Plastik su şişesi (2 adet 500’lük). Bu kadar! Bu kadar! :) Toplam ağırlığın 4kg’ı geçmiyor! Ve yetiyor!

Ön bilgilerimizi aldık, çantamızı yaptık. Hazır mıyııız? O zaman haydi gidiyoruz :) 

Tabii turistik Mallorca’ya gün içinde inen birsürü uçak var, biz 40 euro’ya gidiş dönüş Ryan Air ile uçtuk. Ryan Air konusunda yorum yapmıyorum, ödediğini alıyorsun işte :))

Fakat Mallorca’ya iner inmez tüm yorgunluğun gerginliğin bitiyor. Palma büyük, kalabalık ve çirkin bir şehir, hemen otobüse atla ve uzaklaş ordan.. 

İlk gece 🩵 ve gökte de ilk ay!

Otobüs saatleri bu mevsimde biraz sorunlu, bizim de başlangıç noktamız olan Sant Elm’e varmamız iki farklı otobüsle neredeyse tüm günümüzü aldı. Taksiyle de gidebilirsin ama ne gereği var :)) Acelen yok, nasılsa yürüyüş ertesi gün başlayacak. Sant Elm tam bir sahil kasabası; sakin sessiz kıpırtısız bir deniz… Sabah nefis bir manzaraya karşı kahvaltımızı yapıyor ve daha saat 8 olmadan hızla fırlıyoruz dışarıya.

İlk gün: Sant Elm’den Estellencs (25km - 9 saat): İlk gün tüm yürüyüşün aslında en uzun günüydü ama ilk heyecanla insan anlamıyor :) Yolun ilk etabı deniz seviyesinden başlıyor, orman içinden “La Trapa” yani merdiven geçidiyle yavaş yavaş 770 metreye yükseliyor, kısa bir noktada kaya tırmanışı (kolay seviye) gerekiyor. 

Yolun en güzel yeri bence Mirador d’en Josep Sastre yani tamamen denize dik inen falezler. Yaklaşabildiğin kadar yaklaş, çünkü falezin üstünden uçuruma bakmak muhteşem bir deneyim; lütfen kaçırma! 

Kısa bir Adrenalin Arası verip devam ediyorsun ve akşam inerken Estellencs’e varıyorsun. Muhteşem güzel ve sakin bir dağ kasabası bu.. Ne kadar tatlı bir gece, uzakta keçi melemeleri, havada portakal kokusu!

İkinci gün: Estellencs’den Esporles (15km - 5 saat): İkinci gün yürüyüşü kısa, fakat sakın ola hafife alınmamalı çünkü tam bir “ayakkabı patlatan” yolu burası. Arnavut kaldırımı yolun 500 senedir bakım görmemiş hali diyeyim, sen anla. 

Bugünkü etapta kelimenin tam anlamıyla iki dağ aşılıyor; yani inip inip çıkıyorsun, toplamda 630 metre tırmanış yapıyorsun ve 600 mt de geri iniyorsun tabii, kasaba sadece 200mt yüksekte olsa da :)) Çok iyi kalite çorap ve ayakkabı öneriyorum ve eğri büğrü taş yolda burkulmalara dikkat! 

 
Gerideki dağları aşıp aşağı vadideki Valldemossa’da bir espresso arası ve yeniden dağ tırmanışı..

Kasım başı bölgede “ağaç çileği” denen bitki meyve veriyor, ye yiyebildiğince ama bir avuçtan sonra bir tuhaf hissedersen korkma :)) Bu bitki biraz “çarpıyor” çünkü ama keyifli bir çarpılma bu.. Neşeli ve çakırkeyf varıyorsun hedefe. 2001’de tek başıma yaptığım Mimas Yürüyüşü’nü hatırlatayım, aramıza yeni katılmış ve deliliğimin sınırlarını farketmemiş olanlarımıza :)) İşte oradan da tanıdık bu meyve ;)


Hansel ile Gratel fantazisi :P

Yanında şu son moda “hafif ötesi çadır”lardan varsa, Esporles’i geç ve lütfen Valldemossa yoluna düş! Kesinlikle pişman olmayacaksın ekstra bir - bir buçuk saat daha yürüdüğüne, çünkü muhteşem çadır kurma alanları var. Bunker tipi üstükapalı beton alanların içinde de konaklayabilirsin, bunlar uzun yıllar önce ağaçlardan kömür yapmak için “fırın” olarak kullanılmış! 

Üçüncü gün: Esporles’ten Deia (21km - 9 saat): Hem uzun hem de kırmızı yani ortadüzey zorluk derecesine sahip bir etap, kesinlikle ikiye bölünmeli bence. Biz hızlı ve tek parçada tamamladık ama sürekli tırmanış etabıydı, yol 8 saat boyunca neredeyse hiç düzleşmedi ve sanırım vücudumda gram su kalmayacak derecede terledim - tüm çantam ve hatta içindekiler bile ıslanmıştı diyeyim, sen anla. 

Ormanın ortasındaki küçücük kırmızı bir
 “doğru yoldasın” işaretini
fark etme sanatı 🤣

Daha yavaş ve mola vererek gitmeni öneririm, benim gibi anlamsızca “totona motor takılmış gibi” yapma.. Bizim acele etmemizin tek nedeni fırtına uyarısıydı aslında ama beklenenden az yağdı geçti.. Yine de etap çok dik, aşırı kaygan ve son derece riskliydi. Çok keyif aldığım bir gün olmadı açıkcası çünkü gözüm sürekli bastığım yerdeydi ve hem bedenen hem de zihnen yoruldum.. 

🌈 
 Yarıyoldaki Valldemossa’da konaklayabilirsin örneğin.. 

Dördüncü gün: Deia’dan Soller’e (16 km - 5 saat): Muh-te-şem bir etaptı. Neredeyse dümdüz diyebileceğim, orta yerde turkuaz sularda yüzme molası verdiğimiz, kesinlikle “finalde altın vuruş” denebilecek bir etaptı. 


Falezlere kurulu evler 🩵

Port de Soller son derece turistik bir sahil kasabası, sevimli. Kasım ayında yüzmek de, aslında planlamadığımız ama cesaret edip suya atlayınca bayıldığımız bir sürpriz oldu. Deniz buz gibiydi çaktırma :))) Son yürüyüş günümüz gerçekten keyifli geçti.. 

Şiş ayakların tuzlu (ve buzlu) suyla kavuşma ânı

Beşinci gün: Soller’den direkt havaalanı ve öğlen yaz mevsiminden kış mevsimine, buz gibi Münih’e varış. Yazmaya tenezzül etmiyorum bu kısmı :))

Sonuç olarak “ideal mevsim, ideal rota!” diyorum. Müthiş keyif aldım. Yürüyüş severlere mutlaka ama mutlaka öneriyorum! :)

9 Kasım 2024 Cumartesi

Teşrini evvelden teşrini sanîye geçiş

Bilir misin bu dönemi? Teşrin ayları.. Rûmi takvime göre, Ekim'den Kasım'a geçiş dönemi; yani, güz mevsimi :) Çünkü evet, hem Eylül hem de Aralık’ın ruhu bambaşkayken, tam bu geçiş döneminin özel ve kendine özgü, kendi içinde uyumlu başka tür bir ruhu var. Eskiler biliyormuş azizim.... Biliyormuş.



Bizim ateş sarmaşığının teşrinden geçişi de bambaşka bir keyifti.. Üç hafta süresinde, adım adım yemyeşilden sapsarıya döndü ve her sabah onun karşısına oturup, bu renk oyunlarını izlemek, bir önceki günden bambaşka bir renk cümbüşüne uyanmak, beni çok mutlu etti... Geçen sene kıpkırmızı olmuştu, bu sene öyle kızarmadı nedense; sanırım güneşle ya da hava ısısıyla alakası var renk değişiminin. 

Her sene bu geçişin bambaşka tonlarda oluşu çok hoşuma gidiyor.. (Meraklısına: Geçen seneki kıpkırmızı hali) Minicikti taşındığımızda ve bir köşeye öylesine dikilivermişti. Ben bu son beş sene boyunca, onun aykırı dallarını tek tek iplerle bağladım, yanlış yöne gittikçe inatla düzelttim; bir çocuğu yetiştirir ya da bir oya ya da nakış işler gibi.. Beş senelik emeğim işte bu..... Benim bağladığım şey, sonuçta benim de "bağlandığım" bir şeye dönüştü baksana....



Geçen hafta annemler geldi. Onların gelmesi, bana iyi geldi :) Hem çocukların bir haftalık okul tatilinde birlikte olmuş olduk, hem de annemler ilk defa Cadılar Bayramı'nı deneyimlemiş oldular. Aslında Münih'te son üç beş senedir kutlanıyor bu bayram ama her sene daha da fazla katılımcıyla, daha şenlikli kutlanıyor.. Eski köye yeni adet, güzel bir şey bence :)



Katılmak isteyen evler, kapılarına oyulmuş, yanan bir balkabağı bırakıyor, böylece çocuklar gruplar halinde kapı kapı dolaşıp ev sahibinin hazırladığı şeker ve çikolataları alıyor. Kimileri ufak sihirbazlık gösterileri de yapıyor. Ev sahibi şakacıysa çocukları korkutacak ufak sürprizler hazırlıyor. 



Bu aslında Amerikan adeti diye biliyordum fakat annem ananesi ile çocukluğunda böyle bir bayram kutlandığından, aynen böyle kabak oyduklarından ve içine mum koyduklarından, çocuklara özel tatlar yapıldığından bahsetti.. Fakat bu eski bir Türk pagan adeti mi, benim ailemin kökenlerine özgü bir adet miydi bilmiyorum.. Ailesinde böyle bir hikaye olan var mı aramızda?


ben de "kendim olarak" katıldım :))


Kasım'ın ilk haftasında, tam 11 senedir ilk defa (!) eşimle başbaşa bir tatile gittik. Evet tam 11 senedir bir gecemiz bile birlikte ama çocuksuz geçmemişti! Bazen ben kaçamak yaptım, çocuklara eşim baktı, bazen de eşim gitti ben kaldım ama çocukları yatılı bırakıp birlikte hiç (!) gitmemiştik.. Yine gidemezdik ya, 2500km ötedeki annemle babam 500 mt ileride oturan kayınvalidemin asla yapmayacağını yapıp, çocuklara bakmaya gönüllü olmasalardı... Gelini olmasan eğlenceli kadın aslında :))) Vatandaşı olmasan eğlenceli ülke misali....


Karadul örümceği kurabiyesi
A aa buraya da tamamen rastlantısal denk gelmiş ayol
😬

Sağolsunlar annemler çocuklara göz kulak olurken, biz de eşimle uzun zamandır planladığımız Mallorca Trekking'ini yaptık. Gençliğimizdeki gibi, sırtımızda birer çanta, sabahtan akşama dek dağ tepe yürüdük. Mallorca bizim Güney Ege bölgesine çok benziyor ve sanırım kalbimin bir kısmını orada bırakıp döndüm ben.. 


Mallorca yürüyüşümü ayrıca anlatmak istiyorum çünkü güzel hazırladığımız bir plan ve belki birileri de aynı yolu yürümek ister diye umdum. Bize iyi gelen, başkalarına da gelsin! Birkaç güne hazırlar yollarım :) Ufak bir “tadımlık” bırakayım, “iştah açıcı”:



Bugün, aslında her sene Türkiye dönüşü hissettiğim "üfff döndük kürkçü dükkanına" hissiyle uğraşıyorum. Çünkü Teşrini evvel öyle güzel güneşli, ılık ve hafif geçti ki, yazın uzamış bir uzvu gibiydi. Fakat Mallorca dönüşü mevsim geçişini çok sert hissettim. Kış başlamış Münih'te, bu kesin. Yapraklar dökülmüş, etraf gri-beyaz-kahve tonlarına bürünmüş.. Ve uzuuuunca bir süre de böyle artık.. Bakalım kış mevsimi hoş sürprizlerle gelecek mi bu sene? İnşallah neşe, huzur ve sağlıkla geçer bu kış.. Hepimiz için! Amin amin!