20 Mayıs 2021 Perşembe

Elimdeki kalem yeter canıma*

Her gecenin bir sabahı.

Dün yazdığım yazıyı biraz değiştirmek istedim. Çünkü geçen senenin 7 Şubat'ına bir defa daha dönmeye artık gücüm de, cesaretim de yok. Kendimle birlikte başkasını da sürüklemeye o kör kuyuya.. Hakkım da yok. Çünkü ne demişti, "kurşuna ne gerek var, elindeki kalem yeter.."

"O şekilde" yazmak istemiyorum artık. Küçük, hafif ve neşeli şeylerle oyalanmak istiyorum. Zaten çocuklar zaman alıyor, çalışmak da. Geriye kalan sürede de sevdiğim şeyleri daha çok yapabilmeye, kendim dışındaki insanlar ve "şey"lere odaklanabilmeye, ruhumu içinde barındıran kozaya özen göstermeye çalışıyorum. Yine de bazen zor oluyor devam edebilmek..

Fakat hayat da tam olarak böyle bir şey işte. İnişler çıkışlar. Ve buna rağmen - ya da belki de tam bu nedenle - güzel...

Dün gece Elif'i çok özledim ve hayatımın ikinci pulsuz mektubunu yazdım. Kafka'nın babasına yazdığı gibi bir mektup.. Ağır, aksak, sahte bir gülümseyişin ardına beceriksizce saklanmaya çalışılan bir özlem.. Sonra sabah oldu ve ben devam ediyorum..

Bir de, dün eklediğim videonun altına bir yorumcu demiş ki "hiç kafanı kaldırmadan mı yürüyorsun sen? o zaman hiç bir şey göremezsin ki, boşuna olur bu emek.." Telefon elimde olunca, açısı eğik duruyor, gerçekten sadece önüme bakmışım gibi gözüküyor haklı... Ama hayır, bu güzel yürüyüşten asıl gördüklerim şunlardı.. Anlaşılan V-blog işi pek bana göre değil :) O zaman böyle devam..



*Kaan Tangöze'nin sesine en uygun şarkı aslında Elimdeki Saz Yeter Canıma'ydı. Herkes bilir..

15 Mayıs 2021 Cumartesi

1 güne 30 şarkı meydan okuması :)

Zihnin Arka Sokakları'nın Müzikli Meydan Okuması'na zamanında katılmayı çok isterdim ama psikologların da depresyona girebilme hakkını kullandığım bir dönemden geçiyorum, o nedenle, bugün biraz dinlenmiş ve neşelenmiş olarak meydan okumaya ancak katılabiliyorum (uzun zaman sonra sadece bir gece deliksiz 8 saat uyuyabilmenin insan bünyesine katkısı bu kadar mı büyüktür?!)

Vur deyince öldürenler gururla sunar: 1 Güne 30 şarkı meydan okuması!

1. İçinde bir renk ismi geçen bir şarkı?

Tabiiiiii ki Norah Jones - Black ve benim için tüm zamanların en iyi şarkısı!

2. İçinde bir rakam geçen bir şarkı?

Daha 17..17..17..17'ymiş. Bir de bu versiyonu var.. içiniz alırsa.

3. Size yaz mevsimini hatırlatan bir şarkı?

Rodrigo y Gabriela - Tamacun

4. Size unutmak istediğiniz birini hatırlatan bir şarkı? - Ne acaip biriyim yahu, unutmak istediğim kimse yok hayatımda.. O zaman, geçelim.

5. Yüksek sesle dinlenmesi gereken bir şarkı?

Düşünsene böyle bir alanda dinliyorsun bir de! AC/DC - Thunderstuck

6. Duyduğunuzda dans etmek istediğiniz bir şarkı?

Röyksopp feat. Robyn - Monument - Kızım "ağlak bebek"lerdendi, onunla çok dans ettim bu şarkıda, hâlâ arabada radyoda falan çıktığında istemsizce ellerim belim kıvrılmaya başlıyor oturduğum yerde :))

7. Duyduğunuzda size seyahate çıkmayı hatırlatan bir şarkı?

Soldaaaan güneş yükseliyorduuu :) Bulutsuzluk Özlemi - Güneye Giderken 

8. Uyuşturucu ya da alkol hakkında bir şarkı?

Smoke on the water - Deep Purple.  Biliyorum çok klasik oldu ama aklıma gelmedi başka.

9. Sizi mutlu eden bir şarkı?

Sabahın ilk ışıklarıyla yollarsasın yine.... der gibi. Steve Miller Band - Serenade

10. Sizi üzen bir şarkı?

Niye bilmem beni çok üzer bu şarkı, içli içli böyle.... Gipsy Kings - Un Amor

11. Dinlemekten hiç sıkılmayacağınız bir şarkı?

Bu sıra Duman - Elimdeki Saz Yeter Canıma sürekli dönüyor kulaklığımda.... 

2020 öncesi konserlerde falan eğlenirken......
ya da boğazlanırken..
arkadaki adamı tanımıyorum ama 
o ortamda şahane ciddi poz vermiş, tebrik ederim yani

12. Çocukluğa dair bir şarkı?

Sanki ninni gibi söylenmiş kulağıma Beatles - Here comes the sun Tüm Beatles şarkıları gibi çocukça ve çok güzel gelir bana...

13. En sevdiğiniz 70'ler şarkısı?

1971 çıkışlı Imagine - John Lennon tabii ki de. Nahif.. O noktada donup kalabilseydik keşke insanlık olarak.

14. Düğününüzde çalmalarını istediğiniz bir şarkı?

Haha. Çalındı. Hem de Fijili 2 çıplak ayaklı sokak gitaristi tarafından, kumsalda evlenirken :) Sürpriz bir şekilde. Elbette ağladım evet :) Sonra da iki çocuğuma da büyürken ninni olarak söyledim, hâlâ da düştüklerinde yaralandıklarında falan sakinleştirici babında söylerim ama biraz sözleri değiştirerek: you are my sunshine, my only sunshine, you make me happy each and every day, you always know that how much i love you, so grow up happy and healty şekilde :)) Sevimli evet.

15. Başka bir müzisyen tarafından yorumlanmış bir şarkı?

Bence en iyi yorum. Cem Adrian - Sarı Gelin. Orijinali "Sar Gelin, nenen ÖRSÜN" olan bu türküyü (eskiden yün elde sarılır ve yumak yapılırdı, sarılan yünden de kazak vs örülürdü) Cem Adrian doğru şekilde yorumluyor, sırf bu nedenle bile sevilebilir ama o ne ses be arkadaşım ya, tüylerim diken diken!!!!

hey gidi heeeey hey.... ne özledim sizi ya!

16. En sevdiğiniz klasiklerden biri?

 Schubert - Serenade ;) 

17. Karaoke yapmak isteyebileceğiniz bir şarkı?

Sezen Aksu - Kalbim Ege'de Kaldı. Yaş 16 ilk aşk, ben gitarla çalıyorum, o gözlerini gözlerimden ayırmadan söylüyor... Ege denizi.. Hey gidi günler.. Hâlâ nerede çalınsa mutlaka eşlik ederim.

18. Doğduğunuz yıldan bir şarkı?

Dire Straits - Sultans of Swing - birden kendimi aşırı yaşlı hissettim :))))

19. Yaşam hakkında düşünmenize neden olan bir şarkı?

Dido - White Flag Arabadaymışsın da inceden bir yağmur yağıyormuş da sen onu düşünüyormuşsun da falan filan ağır konular.

20. Sizin için farklı anlamları olan bir şarkı?

Makis Ablianitis - Love Secret

21. İçinde birinin ismi geçen bir şarkı?

İlk aklıma gelen My Lady D'Arbanville - Cat Stevens 

22. Sizi motive eden bir şarkı?

Ve kendinizle dalga geçmeniz için de :)) Monty Python - Always look on the bright side of life.

23. Herkes dinlemeli diyeceğiniz bir şarkı?

Sertab - İzmir Big Band ile "Olsun". Bence sınırları aşması gereken bir ses.

24. Keşke dağılmasalardı dediğiniz bir gruba ait bir şarkı?

Jethro Tull - Locomotive. 

25. Artık hayatta olmayan bir sanatçı tarafından söylenen bir şarkı?

Yok ben Amy demeyeceğim. Bob Marley - Redemption Song.

26. Duyduğunuzda aşık olmayı istediğiniz bir şarkı?

Tabii ki Something Stupid - Lola Marsh versiyonu ile... 

27. Kalbinizi kırmış bir şarkı?

Geyik soruya geyik cevap (yoruldum ayol, ne uzun meydan okuma bu!) Duman Kırmış Kalbini 

28. Sesini beğendiğiniz bir sanatçı tarafından söylenen bir şarkı?

Pink Martini - Amado Mio 

29. Çocukluğunuza dair bir şarkı? 

Tüm kız çocukları gibi benim de aşık olduğum Erol Evgin'den geliyor Bir tanem söyle canım :) Beni alır çocukluğumun en mutlu yerinin tam ortasına götürür işte!

30. Size kendinizi hatırlatan bir şarkı?

Ha ha ha tabii ki MUSE - Map of the Problematique hiç kuşkusuz, sorgusuz sualsiz ve beni tanıyan kime sorsanız, aynı cevapla gelecektir :))

7 Mayıs 2021 Cuma

Arınma 4. Hafta

Hava günlerdir 6-7 derece ve yağmurlu. Bıktım artık.. diyip devam etmek, en fenası da bu.

Arınmanın 4. haftası. Hafta başından bu yana, becerebildiğim ölçüde, Ramazan ayının son 10 gününe denk getirilen itikaf geleneğiyle ilgileniyorum. Doğu dinlerindeki meditatif uygulamalara da denk düşen bu adet, aslında kişinin kendi içine çekilerek, dünyanın hayhuyunu bir köşeye bırakıp düşünmesi anlamına geliyor. Hayatın hızlı devinimi, çocuklar, iş güç içinde günün sadece 10dk'sını ayırabilsem de, çok iyi geldiğini belirtmek isterim. 


Internette "10 dakikalık meditasyon" diye arattığınızda bir sürü video bulabilirsiniz ama ben sadece sıcak içeceğimi alıyorum ve camın önüne oturuyorum. Bu hafta hep yağmurluydu, ben de hep yağmuru izledim, nefesime odaklandım, mümkün mertebe aklıma takılanları, endişe ve korkuları bir kenara bırakıp iç dengemi sağlamaya, kendime şefkat duymaya çalıştım. Başaramasam da "sadece gözlemciymiş gibi" yaklaşmaya kendime, dışarıdan, nötr olarak en azından.. Çünkü başkalarına kolayca verebildiğim sevgi ve şefkati, nedense kendime vermekte çok zorlanan bir insanım (meali: içsesim öküzün biri).

Öz-şefkat benim için hakikaten sorunlu bir konu. Siz başarabiliyor musunuz kendinize de en azından diğerlerine davrandığınız kadar nazik, merhametli, adil ve şefkatli olabilmeyi? Yoksa herkese şifacı, kendine zorba olanlardan mısınız? Son bir senedir - coronanın tek güzel tarafı - ben bu konuda baya güzel adımlar attım ama hâlâ didişmelerim devam ediyor. Güneşli tek gün çocuk parkında vakit öldürür  sakin zaman geçirirken, sanırım aylardan sonra ilk defa selfie çektim, gayet süssüz püssüz, çimene oturmuş, her zaman olduğum (biraz yorgun) halimle bir selfie. Haftanın 7, ayın 30 günü olduğum halimle... Yataktan kalktığım, çocuklarla koşturduğum, ev işi gördüğüm halimle.. Sonra uzun uzun baktım bu kadına. 


Çizgilerine, makyajsız kremsiz yüzüne, üşümüş, rengi kaçmış dudaklarına, kaz ayaklarına, dağınık saçları ve daha da dağınık düşüncelerine.. Ne bileyim karşımda oturuyormuş gibi baktım. Dışardan biri gibi. Ve dedim ki, "en azından rol oynamıyor... neyse o." Kendi hakkımda bir bunu düşündüm, bir de "güler yüzlü.." dedim, iyi niyetli belli, zarar gelmez bundan :) Şimdilik bu kadar öz-şefkat de yeter. Bir yerden başlamak lazım...

Ve bu haftadan bana kalanlar:

OKUDUM - DÜŞÜNDÜM:

Bu haftanın kitabı Aslı Erdoğan'ın sanırım Türkiye'de basılmayan, köşe yazılarının yer aldığı "Artık Sessizlik Bile Senin Değil" isimli deneme kitabıydı. Almanca çevirisi ile Türkçe çevirisini karşılaştırmamı isteyen çevirmen arkadaşım sayesinde aslında geçen Aralık ayında okumuştum ama bu hafta aklıma takılan bir bölümü yeniden okuyunca, zaten zayıf denebilecek kitabı da baştan bir defa daha okudum. Yine etkilendim. İçim düğüm düğüm oldu. Azıcık alıyorum buraya: ".. Uçsuz bucaksız, boş, beyaz kağıtlar. Toza bulanmış imgeler, iç içe akan resimler, sahipsiz gölgeler. Yazılmamış satırlar. Yalımları sönmüş, çoktan soğumuş, bir türlü doğamadığı için küle dönüşmüş dünyalar. Bir girdaba kapılmışçasına dönüp duran sözcükler. Son sözünü bir türlü söyleyememiş, bitirilememiş, aslında yazılamamış yazılardı her biri..."

Aslı Erdoğan'ın sıfat tamlamaları ve benzetmelerini çok güçlü buluyorum, kendisini ise çok duygusal, adeta bizlere uzun zamandır unuttuğumuz bir yetimizi, insan olmayı hatırlatan biri gibi.... Bu sıra bir de elimde "Kabuk Adam" var, canım Manxcat'imin hediyesi.. Belki haftaya da ondan bahsederim..

KISKANDIM:

Bunca yıl "ben kıskanç biri değilim" diye ortalarda dolandım. Hakikaten ne çocukluğumda başka çocukları, ne yetişkinliğimde başka insanları, hattâ sevgilimi dahi kıskanmayan ben, itiraf ediyorum sonunda deli gibi kıskandığım bir "insan türü" buldum: Aşı olanlar! Fakat sadece aşı da değil, Biontech olanlar. Ve sadece Biontech olanlar da değil, Münih'te yaşayarak Biontech olanlar!!! Çünkü "aşı kartını göster, eski hayatını yaşa" yavaştan başladı burada.. Tünelin ucundaki ışık diyelim haydi....

her yerde bu üçlü..... kıskanılan üçlü.

UNUTMADIM

Hıdrellezi unutmadınız değil mi? Bu sene sanırım hepimizin dileği bir, umarım gerçekleşir!

ÖĞRENDİM

Karşı komşunun çılgın ağacı bir açtı, ben de mutluluktan çıldırdım. Bazı akşamlar yağmur birden durup, kısa süreliğine güneş çıkıverince hemen fırladım, "bana modellik yapar mısın?" diye sordum ağacıma. Kırmadı sağolsun, zaten tüm yıl o da bu anı beklermiş.. Bakınız:


İlk başta çiçekleri öyle küçük ve koyu renkti ki, "ay bu erguvan olmasın yoksa?" heyecanı yaşadıysam da, sonra top top çiçekler belirince ortaya çıktı. Münih'te çok sayıda olan sakura (kiraz) ağaçlarından (Alm. Nelkenkirsche) biriymiş. Çiçekleri ve yaprakları arasındaki farkı ekliyorum:

Bu erguvan:


Bu sakura / kiraz ağacı:


Bu da süs elması ya da çiçek elması ağacı diye bilinen ağaç (sakura ile de bu çok karıştırılıyor):


Böyle bakınca tabii üçünün de çok farklı olduğu aşikâr ama uzaktan neredeyse aynı görünüyorlar ve insanı erguvan gördüm! heyecanı basabiliyor işte :) 

Ah bir de! İlkokuldan lise sona dek hep yanıbaşımda olduğu halde değerini ancak yıllar sonra anlayabildiğim sevgili Hirondelle'nin önerdiği iNaturalist'i yükledim ve birden dünyam aydınlandı! Telefonu neye tutsam adı ekranda! Tekrar teşekkürler..

PİŞİRDİM - YEDİM - ZEHİRLENMEDİM

Mayıs ayı gelince kırları karahindiba (radika da deniyor ot kısmına) basar. İnsanın saatlerce bu sarışın kırlarla kucaklaşası gelir. Karahindibanın yendiğini ben geçen sene 6 yaşındaki kızımdan öğrendim :) Kendisi botaniğe çok ilgili ve bu "yemek tarifi" ile geldi bir gün. Otların direkt salatalara katılması, kavrulması ya da çiçeğin kurutulup çay yapılması, zeytinyağında bekletilerek yağa özünün geçirilmesi hatta sabun yapılması gibi seçenekler var. Özellikle şeker ve tansiyon hastalarına günde 1 bardak çayını öneriyorlar.

Sağdaki aynı bitkinin "yaşlanmış" hali, biliyor muydunuz? Ben bunu da üç sene önce kızımdan öğrendim! Meraklı cahil, buyrun benim! :)


Bu hafta da böyle geçti.. Ramazanın son haftasına girdik, sağlıkla ve huzurla nihayete ersin!

Fotoğrafların içine en sevdiğim, bende mutlaka bir hatırası olan Yeni Türkü şarkılarımı sakladım ama yetmediyse (yetmez ki..) işte bir güzelim konserin tamamı bu linkte ya da şu videoda: