Noel sonrası, yılbaşı öncesi tüm Batı dünyasında tatil olan yılın son haftasının anlamsız boşluğunda, tek umudum biraz dinlenebilmek ve şöööyle bir geçtiğimiz yıla bakmak, ölçüp biçmek ve geleceğe dair bazı hayaller kurmak, planlar yapmaktı..
Onun yerine hasta bakmaya devam ettim :))
Ne biçim virüsse 15 gündür oğlanın mide krampları, kızın öksürüğü dinmedi yahu. Bu nedenle yılın son haftası da neredeyse tamamen evde geçti. Öksürük arası monopoly, kusmuk arası elişleri yaptık. Gerikalan zamanlarda saklambaç oynadık (çünkü iyi saklanabilirsem emaillerimi kontrol edebiliyor hatta kitap bile okuyabiliyorum, streetsmart anneden çömezlere tavsiyeler).
Evlat ayrımı yapmamak lazım dostlar. Hafta boyu kızdan öcümü monopoly'yle çıkardığım kadar, oğlanı da elektrikli matkapla tehdit ettim. Bunun bir tahta atölyesi var odasında. Bildiğin çivi çakma, testereyle kesme ve matkapla delme işleri yapıyor. Hakkını yemeyeyim, 6 yaşında bir velet için fena işler de yapmıyor:
Fakat "eline çekiç alan her şeyi çivi olarak görür" sözünü doğrularcasına, bazen de tutup "topuz" falan yapıyor hani şu ucu üç çivili savaş aleti olan topuz!!! Sanatçı mı olacak psikopat mı karar veremedi zaar...dünyada küçük oğlan çocuklarından daha acaip ve anlaşılamaz çok az şey var bence..
Yine evde oğlanın kızı el yapımı topuzuyla kovaladığı bir sabah "yok bunlar iyice cozuttu, enerjilerini atmaları için bi ormana götüreyim, tutarsa Hansel ve Gretel, tutmazsa da bi yürür eve döneriz artık" dedim. Eve tam kadro ve bol oksijen almış vaziyette geri döndük fakat gecesine öksürükten uyuyamadık, burnumuzdan geldi.
Bir sabah ben kimse uyanmadan evden kaçıp, tek başıma evin az ötesindeki ormana gittim. Kayboldum falan şehrin göbeğinde, değişik mantarlarla karşılaşıp heyecanlar yaşadım (40 yaşından sonra yaşanılacak heyecan anca bu oluyor sevgili gençler).
Bir gün de yine kimse uyanmadan evden kaçmayı başaran eşim kayağa gitti, ben onun bu inovatif kaçışına sinir oldum. Sonra "yahu adam aslında ne yapıyor, sadece yaşamın keyfini çıkartıyor, beni tutmuyor ya?" diye aslında ona değil kendi basiretsizliğime sinir olduğumu keşfettim.
Kayağa gidemedim ama bir gece en yakın kız arkadaşımla akşam yemeğine çıktım. Bu mekan ödüllü Vietnam mutfağı nedeniyle aşırı popüler, normalde yer bulunmuyor ama şansımıza bir masa boşluk vardı. Süslendik püslendik gittik. Fakat daha içeri girmemle pişman oldum.. Ay dipdibe koymuşlar masaları, iki masa arası döt geçmiyor ancak 20cm boşluk! Sanırım pandemideki zararı sürümden çıkartma kafası.
Neyse zorum zorum masaların arasından totomuzu geçire geçire, bardak çanaklara çarpa çarpa oturduk. Odun gibi katı, dimdik, donuk Alman hatunlar arasında iki Akdenizli hemen dikkat çekiyoruz tabii :)) Beş dakika geçmedi, yan masamıza iki adam geldi, onlar da totolarını zorum zorum geçirip 20cm yanımızdaki rezerve masalarına oturdular. Ay ama dipdibeyiz, dirseğim adamın kaburgalarına batacak, çatalımı sallasam gözüne saplanacak mesafedeyiz. Sanırsın dördümüz yemeğe çıkmışız, sinir oldum! Sanırım benim normalde zaten bir hayli mesafeli olan ayarlarım pandemi sonrası iyice uzamış, bu yakınlıklar bana paranoya olarak döndü, eve döndükten sonra bir daha da evden çıkmadım.
İşte öyle böyle bu hafta da geçti, bitti. Yıl geçti bitti hattâ.. O zaman ne zamanı?
Haydi o zaman - Yılın Bilançosu:
Yılın sonunda blogtaki 52 haftayı film şeridi gibi gözümün önünden hızla geçirirken, şunu çok net gördüm: Son bir senede ne kadar verimli çalıştığımı, dostlarıma ve kendime zaman ayırabildiğimi, çocuklarıma candan sarılabildiğimi, hissedebildiğimi, görebildiğimi, fark edebildiğimi gördüm bu özellikle derinleşmekten kaçındığım "sığ" yazılarda.. Yaşıyorum, dedim hakikaten.. Dolu dolu yaşıyorum. İşte bu da kendi kendime kanıtım!
Özellikle bu sene, yaşam boyu arayıp durduğum derin anlamın, aslında ufacık deneyimler ve ilk elden hissedebildiğim basit duygulardan geldiğini fark ettim. Ve bu benim için çok öğretici, değerli bir gözlem oldu!
Hayatı karıştıran, arapsaçına çeviren, zorlaştıran kendimiziz.. Hiç dışımızda bahane aramayalım!
Peki ya hanimiş cillop gibi 2023 Blog Hedeflerim:
Canım artık günce şeklinde haftalık aylık yazılar yazmak istemiyor çünkü Almanya'da her şey çok rutin, 2022'de ne yaptıysam 2023'te de hafta hafta aynı şeyleri yapacağıma eminim. Kendimi tekrar etmemek için "haftalık döküm"e burada son veriyorum.
Mesleğimden de yazmak istemiyorum, çünkü aç instagram'ı elini sallasan klinik psikolog görüşüne çarpıyor, hem hepsi de en doğrusunu biliyor.. Ailemi ve çocuklarımı da yazmak ters geliyor artık çünkü büyüdüler ve kendi özel hayatları, bireysel gizlilik hakları var. Koca zaten herkeste aynı, Almanı da bir a dostlar :)) E hobilerim ilgilerim keşiflerim düşüncelerim Tortu'da zaten..
Geriye ne kaldı? Hiç.. Şeytan diyor çek kapıyı çık git.
Ama kaç yıllık bloğa kıyamıyorum ve yazmak benim terapim, her türlü meselemi yazarak anlamaya ve çözmeye alışkın olduğum için, yazmadan duramam da..
Tortuya devam edeceğim çünkü çok keyif alıyorum ama burayı biraz "bu ânı mutlaka not etmeliyim, unutmamalıyım" dediğim çok daha özel ve nadir anlara ayırmaya karar verdim. Bir de eskiden yaptığım gibi ufak hikayelerimi eklemeyi düşündüm. Bakalım yapabilecek miyim :) Yapamazsam da sağlık olsun..
2022'yi, bu yılın benim için ennnn güzel ânına dair son bir fotoğrafla kapatıyorum: