31 Temmuz 2024 Çarşamba
Temmuz: Sınanma ayı
19 Temmuz 2024 Cuma
17.7: Bir anlık aydınlanma
Hafta başında üzücü bir olay yaşadım; minik bir kuş saksağanların saldırısına uğradı ve ellerimde can verdi. Akâbinde tabii ben hemen kendimi suçladım; acaba hiç karışmasa mıydım doğanın işine, ellerimde ölmek belki onun için kuşların saldırısından bile korkutucu oldu diye.. Fakat vicdanım da saksağanların gagalayarak öldürmesini izlemeye izin veremezdi… Hemen elime alıp yaralarına bakmaya, kanamayı durdurmaya çalışmak içgüdüydü.. Uzun süre doğru mu yanlış mı diye düşündüm durdum… ve tabii neden sürekli beni bulduğunu bu tip durumların..
Bir ders vardı, fakat anlamıyordum, anlayana dek tekrarlanacaktı, istemiyordum..
Sonra dün akşam birden bir aydınlanma yaşadım. Öğrenmem gereken şey, birden apaçık göründü gözüme.
Kuşcuk ellerimde son nefesleri için çırpınırken ve ben de onun ölmek üzere olduğunu düşünmeksizin ve kabul etmeksizin, hâlâ onu nasıl iyileştirebilirim, onarabilirim diye çırpınırken, bir an için şöyle bir şey yaşandı: Kuş minicik ayağının parmaklarıyla, sol elimin küçük parmağına sıkı sıkı sarıldı….
O an bunun üzerinde durmadım hattâ kanamaya daha iyi müdahale edebilmek için şefkatle çözdüm parmaklarını ve onu yan yatırdım.. Fakat şimdi anlıyorum ki, o bana “lütfen sakin ol ve ölüyor olduğumu kabul et, son anlarımda sadece yanımda ol” demeye çalışıyordu. Benim bu deneyimden ve doğrusu bu ya, birçok benzer deneyimden almam gereken ders sanırım bu: herşeyi onarmaya, iyileştirmeye, herkesi kurtarmaya, düzeltmeye çalışmaktan vazgeç. Kaderin önüne geçemezsin ve onu değiştiremezsin. Bu tip durumlarda kendini asla övmediğin gibi (bak bu doğru), kendini suçlamamalısın da..
Daha sakin ve şefkatle yaklaşabilmeliyim ölüme. Onu bir felaket ve son olarak görmek yerine, bir değişim, başka bir forma geçiş olarak görebilmeliyim. Bedenin de ruhun da değişimi; bedenin yeni varlıkları beslemesi ve dönüşmesi, ruhunsa bilmediğimiz bir boyuta geçmesi olarak..
Cennet cehenneme inanmıyorum, ki zaten İslam dininde bile, imanın şartları arasında değildir dikkat edersen. Fakat öldükten sonra bizi yaratan Tanrıya döneceğimize, onun enerji boyutu içine geri katılacağımıza inanıyorum. Ve bu düşüncemi destekleyen bir çok ayet de var tüm kitaplarda. Dünya yaşamını bir eğitim, ruhu olgunlaştırma ve Tanrıya yakınlaştırma olarak düşünüyorum fakat bu eğitimin sonunda ödül / ceza olan bir sınav olduğuna da inanmıyorum. İnandığım, her insanın kendi kapasitesinde hayattan bir şeyler “fark etmesi”, “alması” ve dünya hayatı deneyiminin ruhun sonsuz yolculuğunda sadece bir dönem olması..
Bomboş gelip bomboş gidenler de var, dolu gelip zamanla boşalıp gidenler de, boş gelip dolu gidenler de.. Çok ilginç bu işler bence. Tabii herkes için ilginç değil, bazıları benim gibi sorgulayan, uzun uzun düşünmeyi ve kendini geliştirmeyi sevenler, bazıları fazla takılmayıp tamamen eğlence ve neşe için yaşayan hedonistler, kimi de sürekli mızmızlanıp hiçbir şeyi değiştirecek cesareti olmayan korkaklar. Her tür insan lazım bence, tek tip olsak çok sıkıcı olurdu hayat, birilerine sinirleneceğiz, birileriyle neşelenip vur patlasın çal oynasın yapacağız, birilerine üzülecek birilerine de imreneceğiz ki hayat dümdüz ve bomboş geçmesin, az entrika, az komedi, az trajedi, az da ciddiyet….. Hepsi lazım.
Bana dönecek olursak. Birkaç kişiden duyduğum bir şey var: “sen dünyanın ruhuyla çok iyi iletişim kurabiliyorsun.” Buna katılıyorum, dünyanın ve içindeki canlı ve cansız varlıkların dilini anlayabiliyorum bence de. Bu benim gücüm. Fakat karışıklığım, aceleciliğim ve sabırsızlığım, bu anlamı bazen kaçırmama neden oluyor. Bunlar da benim güçsüzlüklerim. Sakin, huzurlu, dingin kalabildiğim zamanlarda, yorgun olmadığımda, içimi dinlediğimde, çok güçlü ve doğru yolda hissediyorum. Fakat aynı anda dört beş işi yapmaya kalktığımda, ipin ucunu kaçırıyorum. O nedenle bu minimalizm olsun, zen deneyimleri olsun, tevekkül ve yaradana yakınlaşmak için biraz spirütüel yanımı beslemek olsun, bana iyi gelebilir..
Bir kuşun düşündürdüklerine bak……. Tanrı bazen varlıkları aracılığıyla konuşur der Coelho, Hesse, Popper ve diğer birçok öğretmenim…. :) Evet.. Sanırım uzun zaman sonra, yeniden dinlemeye başladım onları ve tanrının tüm ulak / elçi varlıklarını..
Bir sonraki yazı, içimdeki zen ve ruhsal minimalizm ile devam edecek. Umarım sıkılmaz ve yorumlarla değer katarsınız. Bu sıra hayat beni bu yolda yürütüyor..
Karikatürler: Bu yaz mahallemizin direklerine asılmış bir karikatür sergisi var.. :) Çok sevdim bu sergiyi.