... oysa bazen yetmiyor.
Gökyüzü masmavi ve kuşlar cıvıldarken kolay oluyor etrafa bakıp "bunlar bana bir ömür boyu yeter" demek, kendimi hayatla oyalamak. Ama gri bulutlar gelmeyegörsün, üzerime an be an çöreklenen bir ağırlık, sıkışmışlık duygusu ve hayatı sorgulamalar, cevap aramalar, yetmemeler yetirememeler...
Saat 03.12 ve ben
Elif'i çok özlüyorum.
Gel gör ki, yapacak hiç bir şey yok. Elif kendince haklı nedenlerle benden uzakta, kendi halinde yaşamayı seçti. Giden-kalan ilişkisinde bana biçilen saygılı kabullenme rolünü oynamak zorundayım. Fakat her gün öyle çok şey olup bitiyor ki, hepsini ona yazmak istiyorum. Dün meselâ bisiklete bineyim dedim, her köşe başında "bunu Elif'e anlatmalıyım!" dediğim en az üç şey çıktı karşıma. Ve sonra, ama Elif artık yok. Çok dayanılmaz bir hüzün bu. Ağır.
Elif'e yazmayı çok özledim. Her gün aramızda gidip gelen sayısız mektupları çok özledim. Son zamanlarda suyu gittikçe azalan bir derecik gibi kuruyan kelimeleri. Çok özledim ona yazmayı, ondan gelen cevapları okumayı, bazen gülmeyi, bazen hüzünlenmeyi.. Saçma sapan şeylerden konuşmayı ya da en mühim meseleleri tartışmayı. Yokluğunda kelimelerim de yitiyor, kayboluyor sanki...
Ona yazacaklarımı size yazsam bir süre? Tek bir Elif'ten açılan boşluğu bir sürü insanla doldurmaya, kapatmaya çalışsam? İyi gelir mi? Çünkü içimde tutmak zor geliyor bazen....
Sevgili Elif, Desem. Yeniden.
Bugün bisiklete binerken nedensiz bir mutluluk kapladı içimi. Yahu dedim, yaşamak ne güzel şey. Rüzgarın saçını hafif hafif okşaması, artık enikonu ısıtmaya başlayan güneşe bakarken burnunun gıdıklanması.
Hatırlıyor musun, sen bana ağacını anlattığında - ve bir de fotoğraf eklemiştin hattâ - ben de sana "biliyor musun Elif, senle ben gibi değil herkes, bazı insanların tek bir ağacı bile yok şu hayatta. Yani köşe başında görüp de gönül vermemişler bir ağaca hiç, gölgesinde oturup da serinlerken şükran duymamışlar, nasıl olabilir ki böyle bir şey?" demiştim ya.. O gün bugündür, benim tek bir ağacım değil, bir çok ağacım oldu ama, en güzeli de bugün oldu be Elif.. Tam da yaşamanın ne güzel olduğunu düşünürken, birden karşıma çıkıverdi işte. Ve ben bir refleks gibi seni hatırladım, ah dedim Elif'e göstermeliyim şimdi bunu! Bir ağacın bir insana diğer bir insanı hatırlatması; ne güzel şey be Elif...
Bir fotoğrafını ekliyorum bak.
Manolya, evet. Fakat hiç bu kadar büyüdüğüne şahit olmamıştım ben. Peki ya sen?
Üstelik biliyor musun - beni bilirsin ya - durup da uzun uzun bakışırken ağaçla, sahibi çıkmasın mı dışarıya! 80 yaşlarında ince uzun, saçsız, sakin devinimlerle ağır ağır yürüyen bir adamcağız.. Bir an göz göze geldik. Aynı anda gülümsedik. Bazı insanları ilk gördüğün anda, aniden sevivermek, ne ilginç değil mi Elif? Sanki daha önceden bir hukukun olmuş da, ezelden beri tanıyormuşsun gibi.. Eski bir tanışa denk gelmişsin gibi.
Bugünlük bu kadar. Kafka gibi ben de pulsuz bir mektup yazabildim sonunda galiba be Elif....
Haydi kal sağlıcakla.
c.
*
Ekleme. Aslında akıllanabilsem, sadece kendime yazmayı ve yayınlamamayı bir başarabilsem, en güzeli o olacak. Hem böylece iki gün sonra ölesiye utanıp içimdeki bu özlemden, silmek zorunda da kalmazdım belki.... Ama sözler içimde kalınca ya da bir başkası tarafından duyulmayınca, söylenmiş sayılır mı bilmiyorum ve o nedenle de, yazıyorum. Yazma ve Elif'le değilse de adsız sansız bir okuyucuyla paylaşma ihtiyacı duyuyorum.. Çünkü bazen, yetmiyor işte (kimseyle paylaşamadan tek başına duyumsadığın) yaşamın renkleri de, bahar da, hayatın hayhuyu da ve hattâ zaman da....
Sabahın körü, bir baktım dumanı üstünde bir yazı. Başladım okumaya, sıcak. Sıcacık. Bir iç döküş, mayası şefkat. Dostluk. İhtiyaç. Güven. Tecrübeli bir gülümsemem var okurken, kalbin öylesine farkındayım ki. O an bir şiir gelip yapışıyor bana, akıyor, kelime kelime. Finalde tutamıyorum kendimi, başlıyorum bu yoruma. Bıraksam soğuyacak... Sıkı bir Elif'in en çok neyi özlenir ki? Bilirsin şiiri belki ama şöylece bırakayım yine ben iyisi mi:)
YanıtlaSilBu geç vakit
bu sonbahar gecesinde
kelimelerinle doluyum;
zaman gibi, madde gibi ebedî,
göz gibi çıplak,
el gibi ağır
ve yıldızlar gibi pırıl pırıl
kelimeler.
Kelimelerin geldiler bana,
yüreğinden, kafandan, etindendiler.
Kelimelerin getirdiler seni,
onlar : ana,
onlar : kadın
ve yoldaş olan...
Mahzundular, acıydılar, sevinçli, umutlu, kahramandılar,
kelimelerin insandılar...
Nazım Hikmet
yazı ayrı, yorum ayrı güzel...
SilAnca cevaplayabiliyorum, çok teşekkür ederim gerçekten. Yorum da şiir de çok iyi geldi.
Silbebek'te hayatımda gördüğüm en büyüğü var, baharın gelişi ritüelim yapraklandığı zaman gidip altında durmak ve kapısı açıksa karşıdaki ayazma'nın bahçesine girmek. google maps bile haşmetini kabul etmiş :)
YanıtlaSilhttps://www.google.com/maps/place/Manolya+A%C4%9Fac%C4%B1/@41.0775383,29.0411833,15z/data=!4m5!3m4!1s0x0:0xd52cc8e9fe37cdb5!8m2!3d41.0775383!4d29.0411833
:)) güldürdün beni Barış ya, gerçekten bir sürü tarihi binanın oku bir de "manolya ağacı" diye not düşülmüş :)) ilahi...
Silbu sene yapabildin mi? benim için de yapar mısın!
ama görsen gerçekten tarihi, salt arşivine girecek kadar https://archives.saltresearch.org/handle/123456789/206465
Silşansım yürüyüş mesafemde olması, kocaman bir mimoza ile aynı günlerde çiçeklenirlerdi. mimoza can çekişiyordu ki bu sene tamamen kurudu. geçen sene görmeye gittiğim gün ülkedeki ilk covid vakası açıklanmıştı. bu seneki daha olaysız oldu :)
belki gelirsin birlikte görürüz...
Çok isterim!!! Hattâ evet ya, planlayalım, bir aksilik çıkmazsa Ağustos'un tamamı Türkiye'de olacağım, denk gelelim ne olur..
SilBilmiyorum, bu kadar yakınlık duyduğum arkadaşım/larım çok gerilerde kaldı. Artık çoğu yüzeysel.
YanıtlaSilManolya çok güzelmiş, bende kızımın okulunda görmüştüm , gövdesi kısa, küçük çiçekleri kocaman kocamandı. Başka bir gezengein çiçekli ağacı gibi. Ağaç resimlerine bayılırım, çokça çekerim, bazen farkında olmadan bile tüm resimlerimde bir ağaç vardır:)
Gerçekten öyle, bambaşka ve nahif bir gezegenin ağacı gibi..
SilBizlerle paylaşmakla iyi yapmışsınız. Dostunuzdan ayrı olmanız zor olmalı ama insan her şeye alışıyor. En yakın diyebileceğim belki 2 3 arkadaşım oldu hayatta, onlarla da görüşmüyorum artık. Eskisi gibi bir önemi yok benim için sağlam dostlukların, hiç sağlam kalmıyor çünkü. Daha çok sanal ortamda tanıştığım arkadaşlarım var. Onlarla ortak nokta daha çok olabildiği için ve yazmayı sevdiğim için seviyorum bu dostlukları da. Sonuçta çok da beklentin olmuyor bu durumda. :)
YanıtlaSilAğaç da çok güzelmiş, sevdim.
Benim kardeşim yok ondan arkadaşlarım dostlarım bazen kardeş mertebesine ererler. En yakın dostum meselâ tam 35 senelik şu an :) İlkokul 1'de bir arkadaş olduk, sonra kardeş, şimdi ahretlik diyorum takılıyorum kendisine.. Çok önem veriyorum ben dostluklara.
SilTabii yıllar içinde özellikle yaş ilerledikçe sonradan edinilen arkadaşlıklarda mutlaka yüzeyselleşenler bitenler olur, bunları normal karşılıyorum ben de. Fakat birine tanış ya da arkadaştan öte dost dediysem onun farkı oluyor tabii.
Sanal arkadaşlıklar da güzel evet onların da yeri ayrı tabii :)
Benim erkek kardeşim var ama çok ortak noktamız yok, belli yaşa kadar da kavga edip durduk. :) Küçüklükten beri çok şehir değiştirince çok uzun süren dostluğum olmadı. Yakın arkadaşım olarak düşündüğüm iki üç kişi de başka ilgi alanları ya da daha önemli gördüğü
Silkişiler nedeniyle uzaklaşmayı tercih etti. Yapacak şey yok, demek dostluğumu hak eden insanlar değillermiş.
Selam Ceren yazının içeriğinde ve ardında söylemek istediklerin o kadar çok ki. Çoşmak istiyorsun için kıpır kıpır. Bağır bağırabilğin kadar demek geldi içimden. Haykır dolmuş olanı boşalt. Boşaltmasanda da boşaltmak için çabalıyorsun. Manolya ağacını ilk defa yurt dışında görmüş bayılmışım. Sevgiler.
YanıtlaSilEvet yazmak iyi geliyor.
SilManolya Bursa'da çok vardır aslında!
Okudum. kaldım öylece. bir daha okudum sonra. Her an, "okuduğum her cümlede, konuştuğum her insanda, gördüğüm her güzellikte" çok aradığım, çok özlediğim bir Esram vardır benim de 30 yıldır ayrı kıtalarda yaşadığım. belki ondan, daha da içime işledi yazdıklarınız. bazen hiç tanımadığımız insanlarla uzun zamandan beri dostmuşuz gibi hissederiz ya, öyle oldu yine, uzaktan da olsa sarılıyorum size...gününüzü aydınlatan ağaçlarınız, kuşlarınız, çiçekleriniz bol olsun :)
YanıtlaSilAh.... O konuya hiç girmeyin. Daha dün eşime sinirlendim insanın en yakın arkadaşıyla arasında 2500km olması çok acı dedim... Burada da çok şükür çok yakın arkadaşlar edindim ama birkaç kişi var ki, özlemek kelimesinin anlamını tanımlıyorlar.
Sil<3 çok teşekkürler, bloğunuzu (güzellikler) çok severek okuyorum!
Ben de kuzenime mi yazsam acaba. Doğumgünü geçti geçen gün, sessizce içimden kutladım.
YanıtlaSil:/ ay bilmiyorum. kafka da babasına yazmış işte..
SilBazen sana öfkeleniyorum sonra bunun çok normal olmadığını düşünüyorum.Kimi insanlar o kadar gereksiz iyi oluyor ki sadece silkeleyip Yeter demek geliyor içimden.Üzdün beni,üzmek için yazmadın biliyorum.Tam böyle ifade etmeyip etrafından dolansan yine üzülürdüm.Elif hayali bir arkadaş değildir umarım 😶
YanıtlaSilDeğil.. Elif gayet gerçek.. "Gereksiz iyiler" :) güzel tanımmış.
SilAklıma şu dizeler geliyor böyle olunca:
YanıtlaSil"Bazen ona bir şeyler yazarsın,
yazar silersin...
yazar silersin...
o hiçbirini okumamış olur; ama sen hepsini söylemiş olursun"
(Sanırım Murathan Mungan'a ait dizeler.)
Evet aynen öyle.
SilGeçen defa yazdığın, ayrılışı haber verdiğin yazıyı da bir kaç kez okumuş, ne yazacağımı pek de bilememiştim.
YanıtlaSilBu defa da öyle oldu, bilemedim ne denir? Aklıma ne geldi onu yazayım; insanın eşinden ayrılması mı, sevgilisinden ayrılması mı, yakın arkadaşından ayrılması mı daha zor olanı?
Ayrı ayrı hepsinin yeri ve önemi var, biliyorum da yine de aklıma geldi işte...
Yaz sen, biz okuruz. :)
Arkadaşından ayrılması bence..
SilUzun zaman önce kaybettiğim duygulardan, arkadaşlık, dostluk.. Ne güzel böyle dostluklarınız olması 🙏☺️ Mutlu hafta sonları 🙏 🤗
YanıtlaSilevet çok şanslıyım hayatımdaki insanlar konusunda :) size de güzel haftasonları
SilBu arkadaşlıktan da öte bir şey sanırım. Arkadaşlıkla dostluğu farklı değerlendiririm. Dostluk, arkadaşlıkla aşk arasında bir yerde olmalı...
YanıtlaSilBizim Kierkegaard "komşum" diyor sanırım bu tanıma. Ben yol arkadaşı diyorum, hayat daha dinamik diye düşünerek.
SilEn sevdiğim çiçektir kendisi. Şükür ki İstanbul’da boldur. Bebek’tekini yazmışlar. Fenerbahçe’de, Selamiçeşme’de de büyümüş ağaçlar var. Ortamını bulunca serpiliyor demek.
YanıtlaSilGeçen seferki yazıya sessiz kalmıştım incitmekten korkarak. Ben de o dostluk, arkadaşlık, tanışıklıklar ne dersen bir kaç kere bitirmiş taraftayım. Hatta bazen de maalesef kırarak olıyor çünkü araya mesafe koymak istediğim insanlar bunu anlamamakta ısrar ediyor. Ben mesela 15-20 yaşında can ciğer olduğum biriyle 50 yaşında da dost kalmam gerektiğini düşünmüyorum. Hepimiz değişiyoruz. Hayatımızdaki insanlar misyonunu tamamlayıp gidiyor. Bazen benim için onlarla paylaşacak hiç bir şey kalmıyor. İnsanlar aniden sevgilisinden ayrılıyor, hiç bir ciddi sebep yokken sıkılma nedeniyle evlilikler bitebiliyor. Bunlar daha normal karşılanıyor da sanki arkadaşlığı bitirmek nedense çok şaşırtıyor herkesi. Kendimi de sıkça didikliyorum bu yüzden ama içim rahat. Öbür türlü hep hatır için mış gibi yapmak zorunda kalıyorum bu da en çok bana zarar veriyor.
Kendi açımdan düşüncemi belirtmek istedim. Sizin durumunuzu bilemem tabii.
Umarım haddimi aşmamışımdır. Işın
Tabii herkesin fikri farklı olabilir, benim için insan ilişkileri oldukça önemli. Hayatımdaki insanlara misyon ya da yarar, beklenti olarak yaklaşmadığım için genelde ilişkilerim samimidir ve sonunda hayal kırıklığı da yaşamam. Fakat benim de bir insanı arkadaş / dost sınıfına almak çok ince elemek sık dokumak anlamına geliyor. Hayatımdaki çoğu insan "tanış" diyebilirim, çok arkadaşım yok. Hele dost diyebileceğim insanlar 3 kişi. 1 tane de ahretliğim var ki onunla 35 senedir birlikteyiz türlü sınavdan geçtik.. Ve o kadar farklıyız ki yaşam tarzı, hayata bakış, fikirler herşeyimiz zıt neredeyse ama yine de canımın bir parçası.. Belki ben ilişkilere çok aşırı anlam yüklediğimden hayat da karşıma böyle insanları çıkartıyor çünkü "düşman" ya da "hısım" diyebileceğim kimse de yok hayatımda, yani yakınıma girebilenler zaten bir eleme/deneme aşamasından sızabilenler olduğu için yanıltmıyorlar, kalıcılar diyebilirim.
SilYoksa dediğiniz gibi, zaten o "iç çember"e giremeyenler gelmiş gitmiş, pek önemli değil :)
Bu yazıyı bu kadar iyi anlamamış, bu kadar özdeşleşerek okumamış olmayı dilerdim. Dostu hayattayken kaybetmek çok acı, hele de benim gibi sadece bir tane dostunuz varsa. Hala travmasını atamadım 1 seneden fazla oldu görüşmeyi keseli.
YanıtlaSil<3
SilNe mutlu sana ki yazmaya cesaretin, mecalin ve de hevesin var. Bende heves var amma velakin o kadar... o yüzden yaz lütfen; benim gibi yazamayıp gecenin kör vaktinde (02.44) anca okuyanlara bir nefes...
YanıtlaSilçok iyi geldi, teşekkürler..
SilEski bir blogger olmanıza rağmen ilk kez rastladım size... Benim de böyle çok yakın hissettiğim arkadaşım yok artık. Sevdiğim güvendiğim insanlar var ama her şeyi anlatacak kadar kimseyi yakın hissetmiyorum. Ve sanırım bu daha iyi yaptığı en ufacık şey çok daha fazla kırıyordu çünkü böyle olunca
YanıtlaSildaha iyi yaptığı ufacık şey kırıyordu derken, anlamadım pek kıskançlık değil heralde demek istediğiniz?
Sil:) hoşgeldiniz
Hayatımızdan çıkan kimse aslında gerçekten çıkmıyor. Yaşanmışlıklar, onlarla paylaşmaya alıştığımız şeyler, onları hatırlatan şeyler hep var oluyor. Bazen acıtsa da bu güzel bence.
YanıtlaSilDoğru
Sil