Henüz ortasında olduğumuz Mart ayının tartışmasız en muhteşem anı, doğum günümden bir önceki gece yaşandı. Albaguen adasında bir kaç gece önce yumurtadan çıkan ve tesisin ekolojik hassasiyet sahibi personelinin yıllardır sahip olduğu deneyimle birkaç gün suyla ve kayalarla dolu kırmızı bir leğende yüzdürdüğü yavru deniz kaplumbağaları suya salındı. Yavruların kumsalda debelenip, denize kavuşma anı ve sonra birkaç saniye durup birden denizin sonsuzluğunda kaybolmaları muhteşem bir görüntüydü.
2002'de yüksek lisansımı yaparken üniversiteden tanıdığım bir ekiple, Dalyan'daki Caretta Caretta'ların yumurtadan çıkışlarını ve denize kavuşmalarını desteklemiştik. Projeyi Hacettepe Biyoloji'den Ali Fuat Canbolat yönetiyordu ve bölümde okuyan öğrenciler de hem tatil hem staj yapıyorlar, Caretta'ları taramadan geçiriyor, veri topluyor ve denize ulaşmalarına destek olmaya çalışıyorlardı. Benim kampta bulunduğum dönem yumurtlama sonrası, yavru çıkışına denk gelmişti ve öğrencilerden beklenen, yeri belirlenmiş bulunan yuvaları, kedi, köpek, kuş gibi predatörlerden korumak ve yavruları denize kavuşturmaktı. Caretta yavruları yuvadan çıkınca içgüdüsel olarak deniz üzerinde dalgalanan ayışığına yani yakamoza yönelir, bu sayede denize kavuşurlar. Fakat Dalyan gibi doğal sit alanı olan bölgelerde ne yazık ki izin verilen turizm ve yapılaşma, onları deniz yerine çok daha güçlü olan ışık kaynaklarına yönlendirir. Dolayısıyla deniz yerine otellere yönelen kaplumbağaları doğru yola çevirmek öğrencilerin en büyük göreviydi. Aslında yavru kaplumbağalara dokunmak, onları elimize alıp denize götürüvermek yardımsever bir davranış gibi gözükse de, öyle değil. Çünkü yavrular kumsalı geçerken öğreniyorlar ve olgunlaştıklarında dişiler aynı kumsala geri dönerek yumurtalarını bırakıyor. Bu nedenle ele almadan, gerektiğinde yönlendirerek denize kavuşturmak en doğrusu. Gece boyu uyanık kalmayı, kedi köpek kuş ve yengeç kovalamayı gerektiren ama insanı çok da keyiflendiren bir görev bu. İlgilenenler için daha fazla bilgi burada.
Albaguen adasındaki personel kaplumbağaları direkt denizin kıyısına bıraktı, bence de iyi oldu çünkü kumsalda sayısız yengeç ve iki koca köpekle kimsenin uğraşacak enerjisi yoktu. Ayrıca bunlar carette caretta olmadıkları için, ben de bilgiçlik taslamak ve hepsi ayrı yöne koşturan 17 minik canavarın peşinde tüm gece uyanık kalmak istemedim. Ama denize kavuşma anlarını görebilmek mütiş keyifliydi. Yolları açık olsun bakalım. Köpekbalıklarını ve diğer büyük balıkları, açlığı ve çalkalı sonsuz denizi yenebilirlerse, belki 10 sene içinde adaya geri dönerler. Kim bilir..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder