İran; ya da 1935'ten önceki ismiyle Persia; tarihi MÖ 2800 yıllarında başlayan çok köklü bir uygarlık ve 1979'dan beri İslam Cumhuriyeti adıyla ve 74 milyonluk nüfusu ile batı dünyasına kafa tutmaya devam ediyor. 2004 senesinde sırtta çanta, altında uzun palto, başta başörtüsü ile seyahat mümkündü, fakat sol ele takılan bir yüzük, insanların size daha güvenle yaklaşmasına ve kadın olarak daha rahat etmenize olanak sağlıyordu. Batı ambargosu nedeniyle, İranlıların çoğunun batı imajı kaçak filmlerden gördükleri hollywood sarışınları ile ilintiliydi ve bu nedenle gezgin kadınlar tek başlarınayken erkekler tarafından rahatsız edilebiliyordu. başkent Tahran'da benim de kendimi tedirgin hissettiğim zamanlar olsa da, güneye indikçe bakışların yumuşadığını ve hoşgörünün arttığını hissettim.
Başkent Tahran, çirkin bir kent. Yol yorgunluğunu atmak için ve "amerika'ya hayır" pankart ve duvar resimlerini görmek için sokaklarda yürünebilir. Cuma günü dini tatil olduğu için, şehir daha sakin bir havada gezilebildiğinde biraz daha az gürültülü ve rahatmış gibi düşünülüyor. tahran, açık ara gördüğüm en çirkin ve iç karartıcı şehirdi ve dakikada 178 kere başımdan kayan başörtüsü nedeniyle iyice sinir bozucu oldu. kısacası ben birşey anlamadım bu şehirden.. Neyseki ilk günkü memnuniyetsizliğim ertesi gün Esfahan'a varınca tamamen değişti. Esfahan'a akşam üzeri, çok güzel bir yoldan geçerek, dağları aşarak, kıvrıla kıvrıla vardık. Bugün bile o güzelim karlı dağlar ve yeşil ovalar zihnimde canlı.
İmam Hümeyni (ya da Naghsh-e Jahan) meydanı, kentin UNESCO koruma listesinde de yer alan, gerçekten görülmesi gereken, dünyanın ikinci büyük meydanıdır. Bol bol çay ya da şişa (nargile) keyfi yapılabilir, şehirdeki diğer 3 turistle (2004 yılında ortalama turist sayısı, gerçekten..) kaynaşılabilir, kollarında duran şahinlerini sevebilir, yerel halkın akşam yemeği ya da evlerinde çay davetlerini kabul edebilir, Sheik Lotfollah camii'nin güzel çinilerine hayran kalabilir ve gün batımında mozaiklerin rengini izleyebilirsiniz. Meydandaki diğer bir camii olan Emam camii açık avlusu ve ortadaki havuzuyla gerçekten güzel ve Ali Qapu sarayının üst katındaki manzara uzun yıllar akıldan çıkacak gibi değil. Akşam yaptığımız bir taktik hatası sonucunda "Yoghurt koresh" isimli kuzu etinden yapılan yoğurtlu, şekerli ve safranlı bir yerel yemeği yedik.. Hakikaten kötüydü, görüntüsü bugün bile gözümün önünde. geceyi kurtaran dağ çilekli safranlı pilavdı ve İran'da ne yapın edin, her çeşit pilavı mideye indirin!
Esfahan'a göreceli olarak yakın sayılan küçük dağ kasabası Kashan'a bir araba kiralayarak günübirlik bir gezi yapmanızı öneririm. Manzara ve köy adetlerini deneyimlemek için birebir. Şiraz, İran'ın bir başka cennet köşesi. kentin 3te 2si pazar yerleriyle kaplı ve iklim ılıman olduğu için her evin avlusunda üstü mandalinalarla kaplı ağaçlar var. Esfahan'dan yol 7.5 saat sürüyor ama görüp görebileceğiniz en güzel dağ manzaralarının ve keçi sürülerinin arasından geçiyorsunuz. Otobüsler rahat ve güvenli, insanlar misafirperver ve çok samimi. Şiraz'ın önemi tabii ki tarihi Persepolis kenti ve Nekropolis alanları. Kesinlikle tur alınmasını öneririm, çünkü tarihi ve hikayeleri uzmanından dinleme şansını yakalıyorsunuz ve Perslilerin tarihi anlatırkenki haklı gururunu da görmüş oluyorsunuz. Rehberler genellikle üniversite öğrencisi ve masraflarını bu şekilde çıkardıkları için bahşişi bol tutmada sakınca olmamalı.
İran bir zamanlar sahip olduğu Pers medeniyetinin tırnağı bile olamamış bir medeniyet, üstelik oldukça agresif dış politikaya sahip. Fakat insanı çok sıcak, misafirperver ve batıdan gelen herşeye de bir özlem duyuyor. İran'a gelirken yanınızda çocuklara ve evine davet edenlere verebileceğiniz küçük hediyeler getirin. İrandan giderken bir yumuşak helva türü olan Gaz'dan alın. Persepolis'e hayran kalın, Esfahan'ın meydanlarının, çimenlerinin, çay evlerinin keyfini çıkartın. Ve dönerken de özgürlüğünüze, rahatlığınıza şükredin; özellikle bir kadın olarak!
Ceren M. - 2004.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder