21 Mart 2010 Pazar

Sosyal zekamı korumak hiç bu kadar zor olmamıştı..


Bu sıralar kendime şaşırıyorum, aksini gösteren emareler olmasa diyeceğim “ben büyüdüm galiba”. Bu ne organizasyon, rutin, “başımı kaşıyacak dakikam yok” durumları böyle?!? İnanılmaz sıkıcı! Saçmalık!

Sabah 7’de uyanıp, tek gözüm açık öteki kapalı halde apartmandaki spor merkezine iniyorum. Yarım saatlik bisiklet, koşu bandı ve yaşa bağlı olarak yer çekiminin etkisine girmeye başlayan kas gruplarının ağırlık eşliğinde nizama sokulmasının ardından, bir koşu eve gelip banyoya atlıyorum, ordan ağzıma koca ekşi bir kiwi tıkıp okula doğru yola çıkıyorum. Tüm gün okul, ilim irfan yuvası, beynimde yeni sinir bağlantılar, gri gri hücreler.

Akşam eve geliyorum ve internete giriyorum, sağa sola laf yetiştiriyorum. Haftasonu vakit bulunduğunda Blog’a aktarılmak üzere, bir Word dosyasına haftalık incilerimi biriktiriyorum. Flo eve geliyor, sanki yüzyıldır ayrıyız gibi bir kucaklaşma anı. Sevgi arsızı oldum. Serotonin ve dopaminin verdiği enerjiyle yemek hazırlığına girişiyoruz. Hava bir güzel ki, balkonda yeniyor hala! Hala bir teleskop alma planımız var, “astronomiye ilgiliyiz” adı altında geceleri karşıdaki gökdelende ne olup bitiyor öğrenmek istiyoruz.

Tüm hafta okul-iş-spor üçgeninde geçiyor, garip bir şekilde hep birileriyle buluşmaya sözler verip alıyoruz ve her seferinde kendimizi salondaki koltukta sarmaş dolaş tv izlerken buluyoruz! Ta ki Cuma akşamı gelene dek...

Cuma akşamı resmen bir metamorfoz yaşanıyor evde, yaşlı nine ve dede ayarındaki ruh halimiz yerini efil efil giysilere, parlayan gözlere bırakıyor ve canlı müzik dolu sokaklara, yeni keşfettiğimiz bir bara ya da bu sıralar takıntı haline getirdiğimiz açık hava sinemasına gidiyoruz. Haftasonu mutlaka kocaman kahvaltılar yapıp sonra kumsala, mutlaka çıplak ayak yürünen hippi pazarlarına uğruyoruz. Şehrin kıyısında köşesinde kalmış gizlerini keşfediyoruz ve deli gibi yorgun, haftasonunun kısalığından yakınarak eve dönüyoruz.

Bipolar kişilik bozukluğundan muzdarip bir haldeyiz, haftaiçleri huysuz rutinin dibine vurmuş birer yaşlı, haftasonları yerinde duramayan insanlar olduk. Roller-coaster rutinimiz oldu, ne yalan söyleyeyim: Mutluyum!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder