L.'yi Jiujitsu'ya yolladım, dönmesine 45 dakika var. O zaman haydi, silmeden, düzeltmeden, bilinçakışı...
Analistim tatilde bu hafta. Yılın benim için en zor haftasıdır bu, 20 senedir iyileştiremediğim yaralarım var bu haftaya dair. Üstüne bir de çocuklarımla ilgili zorlanmalar... Yani tatile gidecek haftayı buldu analistim..
Demin eve gelirken yaşlı bir kadınla sinir harbi yaşadım. Sık olmuyor ama olunca tam savaş yeri... Kadına "sen çok fazla yaşamışsın, gereğinden çok çok fazla" diye bağırdım, ki sonuna dek hak etmişti ama yine de suçlu hissediyorum çünkü kaç zamandır mis gibi bakıp büyütüp semirttiğim "zen"imi kaybettim.... Alkolikler misali bilmem kaç gündür zen'im derken derken, al sana, sıfır noktasına geri döndük... Neyse, yarın yeniden başlarız; gün 1 diyerek..
Öfke patlaması yaşamam aslında normal, birkaç gündür çok stresliyim. Kendimi sürekli engelliyorum, sakin ol nefes al tamam geçti diye diye ama bir noktada patladım işte tutamadım. Biz akdenizliler diyeceğim ama genellemelerden de kurtulmaya çalışıyorum nicedir.... Şöyle diyeyim, kısaca: oooof of annelik çok zor ve ben galiba beceremiyorum bu işi yahu. Yani genel resme bakınca iyiyim de. Cımbızla çekip alınca bazı an'ları....
Misal kızım 12 yaşına girdi ve tam "arkadaş baskın" evreleri başladı malum. Bugüne dek gayet kendine güvenli bir küçük hanımken, birden aynen "Inside out" çizgifilmindeki gibi "güvensizlik" düğmesi devreye girdi. Daha doğrusu ben öyle sanıyorum bak anlatayım da sana da ders olsun bana olduğu gibi... Çocuğun 5 kızdan oluşan klasik kız grubu var. Bunlardan biri inanılmaz sinirime dokunuyor(du) çünkü aşırı dominant ve kızım tamamen onun istekleri çevresinde yaşıyor son iki aydır. A. bunu istedi, A. böyle yapalım dedi.. Kızım senin kendi aklın yok mu diye içimden söyleniyor, dışımdan da artık yavaştan belli ediyordum.. Ama yok, A. ne dediyse o! Kanun koyucu A.!
Hatta öyle bir noktaya geldi ki, M. bebeklikten bu yana pembeden nefret ederken, birden doğum günü temam pembe olacak, pembe kıyafetler almak istiyorum falan demeye başladı ve nedenini sorunca çünkü A. pembe olsun demiş, pembe seviyormuş! Delireceğim. Ay benim özgüvenli çocuğuma ne oldu? Aklımı kaçıracağım...... Hele "Anne sen pasta yapma, A. yapacak pastamı, kursa gitmiş çok güzel pasta yapacak annesi de yardım edecek" deyince.... Yahu ne oluyor, A. kim ya??? Birkaç defa patladım "eeeh bıktım sürekli A., yeter yahu" falan diye...
Sonra bu sabah.... İkimiz yalnızız evde, saçını örmemi istedi ve dedi ki "anne sana bir şey söyleyeceğim ama kimseye söyleme. A.nın annesiyle babası geçen hafta boşandı."
Offffff. O an anladım. Çocuğum özgüven eksikliği çekmiyor, A.nın altında ezilmiyor, sadece arkadaşına destek olmaya çalışıyor aylardır... Bunu da kimseye anlatamıyor, A.yalnız ve üzgün diye sürekli ona gidiyor, onun istediği şeyleri yapmak, onu mutlu etmek istiyor... Bana da anlatamıyor çünkü söz vermiş A.'ya... Tabii ki A.'nın anne babası boşanırken çocuk büyük ihtimal geriplanda kaldı ve bir şekilde birine "üstünlük kurma"yı istedi bu nedenle, biri de onu dinlesin, onun dediğini yapsın, onu mutlu etsin istedi.... Kızımın yapmaya çalıştığı da bu..... Oooof of. Şimdi herşey birden yerine oturdu, A.nın aşırı makyaj merakı, yaşından büyük kıyafetlere merakı, sürekli kendini özellikle maddi konularda gösterme çabası.... "Babam evimize havuz yaptı" bile "babam evde, babam bize ilgi gösteriyor" demeye çalışması.... Pastayı bile belki annesiyle zaman geçirebilmek için yapıyor çocuk yahu! Of ben ne salağım, ne körüm....
Sabah bunu duyunca, birden A.ya karşı aylardır duyduğum öfke sis gibi dağıldı gitti, yerine hafif, şefkatli bir duygu geldi.. Amaaaağn dedim, bırak bir yaş günü de pembe olsun, M.nin değil, A.nın istediği şekilde olsun.......
Sevgi ve şefkat böyle bir şey demek ki.... M. bana bunu gösterdi bugün.. Kendimden utandım. M'den gurur duydum..... A.ya olan sinirim dağıldı gitti..... veeeee evet; her şey pespembe oldu :)
Hamiş. E peki yaşlı kadına ne diye patladın eve gelirken dersen..... E o da hak etmişti yahu. Arada da insanlar hak ederler yani...... Pişman değilim. Zen'im gitti ama, napalım, yarın yeniden: gün 1.
Çok hoş bir yazı olmuş Ceren. Bayılarak okudum. Varsın gitsin. Zen varılacak bir yer değil, niyettir, yoldur en nihayetinde ☺
YanıtlaSilŞekerim düşünsene Mevlana böyle bağrınıyor sokak ortasında.. Ay çok büyük rezalet aslında ama hamım işte, henüz çok hamım...
Silbazen de kendini koruman gerekir, hep zen olacağız diye yemin mi ettik? O değil de ona yakın bir şey söylemek istedim sana. A. ve M. arasındaki ilişkiyi yanlış yorumlamışım diye kendine kızdın ya. Geçende Beyhan Budak mıydı yoksa başka bir sayfada mı iki teknenin hikayesini anlattı biri. Hatta sen anlattın diye kalmış aklımda ama demek ki değil. Güzel bir teknesi olan bir adam varmış. Gecenin ortasında denizde seyrederken, başka bir tekne gelmiş ona çarpmış. Adam çok sinirlenmiş, küfürler savurmuş diğer teknenin kaptanına. Bütün gece sinirden kudurmuş durmuş. Sonra şafak sökmüş, ve adam ne görsün? Diğer tekne boş bir tekneymiş. Öyle kendi kendine sürüklenirken gelip çarpmış ona. Yani ortada sinirlenecek suçlu biri yok. Ve bunu anlatan diyordu ki tekne genelde hep boştur. Çoğunlukla kasten sizi üzmek için tekneler çarpmaz size.
YanıtlaSilBen biliyorum o hikayeyi :) Masal terapisinden. İyi ki hatırlattın teşekkürler!
SilBen birkaç gündür üzgün ve sıkıntılıyım ve bir konuda yenildim hayata.. Ve bu üzerime çok bindi yük olarak. Taşıyamadım… Ondan oldu aslında şimdi sakinleşince üzülüyorum ve kendime kızıyorum..
Ceren senin gibi birinin (iyimser, neşeli ve psikolog) öfke patlaması yaşaması bana çok iyi geldi, insan olduğumuzu hatırladım. Pınar.🥰
YanıtlaSil😅🙈
SilTam olarak aynısı olmasada yıllar önce bir öğrencim ödevlerini hiç yapmıyordu bende kızıyordum neden yapmıyorsun diye…konuştuk bir gün o yaz babasını kaybetmiş ve hiç birşey yapmak istemediğini söylemişti o kadar çok üzülmüştümki bana göre ödevini yapmayan bir ergendi yalnızca hikaye bambaşkaymış…kim ne yaşıyor bilemiyoruz çoğu zaman…bu arada uzun zamandır okuyorum yazılarını ilk defa yorum yazdım sevgiler İzmir’den fatma
YanıtlaSilİyi ki yazdın Fatma :)
SilEvet aslında her hikayenin en az iki yüzü var değil mi, böyle düşünmek lazım aslında…
Mevlana'nın bağırmadığını nereden biliyoruz, şahit mi var? Biz de insanız yahu, arada bir dışa patlamazsak içe patlarız, hatta patlayamayız içimizde kalır. İyi etmişsin, bağırtmasaydı. A hakkında hangimiz olsak aynı şekilde düşünürdük sorun açıklanana kadar, o yüzden anneliğini sorgulayıp durma. Ezelden ebede ideal anne olmadı, anneler de insandır yahu...
YanıtlaSilNe bileyim, hayal edemiyorum yani bağırıp çağıran bir Mevlana :)) Annelikte evet kimse başarılı değil, bazen ananelikte babannelikte daha başarılı olunuyor ;) Sence neden?
SilÇünkü sen sadece seviyor, koruyorsun, 7/24 sende değil, sorumluluğun sende kaldığı sürece, o yüzden gerçekten daha başarılı olunuyor ama tek bu da değil. Olgunlaşıyorsun Ceren, hoşgörün ve empati duygun artıyor, batmıyor çocuğun davranışları, üstündeki çalışma ve geçim yükü nisbeten bitmiş, sabrın artmış, şefkatin çoğalmış. Mesele bu...
SilDoğru…
SilSabrım çok az çünkü sürekli koşturma halindeyim, kolturmazsam hiçbir iş yetişmiyor ki
Bence öfke patlaması yaşamak sağlıklı ama kontrol altında olduğu sürece. Yani fiziksel şiddet olmadan veya ses tonunu kontrol ederek. karşı tarafın da kırılması önemli değil, yine popüler olmayan bir fikir :)) karşıdaki kişi sizi gerçekten seviyor ve değer veriyorsa az da olsa empati kurmaya çalışır. Öfke patlamasını hayatı boyunca bastırmak zorunda kalanlar pasif agresif oluyor . En tehlikeli insanlar.
YanıtlaSilAlmanların %90’ı pasif agresif. Görünürde aşırı sakin kurallara uyan tipler alttan alta sürekli sinir harbindeler.. Bazen biz Akdenizlilerin sağa sola ufak şeylere takılıp kavga etmemiz bir tür sibop gibi, daha sağlıklıymış gibi geliyor bana da.
SilFiziksel şiddet ya da küfür vs asla yaptığım şeyler değil ama tam bir Akdenizli öfkem var.. Genelde beş dakika sonra unutmuş oluyorum ama bazen obeş dakikada olan oluyor..
Almanları çok seviyorum ama bu pasif agresif huylarından dolayı kindergarten çocuğundan beterler. Biz akdenizlilerin sadece adı çıkmış ;) herkes bizi olduğumuz gibi kabul etmek zorunda. İstemeyenler bye :)
Silayyyy M.ile onu uzaktan tanıyan bir teyze olarak ben de gurur duydum. arkadaşının yarasını sevgisi ile iyileştirmeye çalışıyormuş demek kuzu...öperim onu
YanıtlaSilDeğil mi, ben de çok memnun oldum... Ama kendinden ödün vermeden yapabilse daha iyi olur bence..
SilIrkçı genellemelerden ve her türlü ön yargıdan uzak durmaya çalışsam da anneannemin 23 sene Almanya'daki yaşaması ve anlattıklarından kaynaklı ön yargılarım var Almanlarla ilgili maalesef. Seni bile çileden çıkardıysa kimbilir ne gudubettiro kadın. Boşver, hiç sıkma güzel canını. Sen dönersin en kısa sürede zene.
YanıtlaSilM'nin doğum gününü kutlarken pembe rengi seven genç kızlara biraz özendiğimi de ekleyeyim. Arya da sevmiyor pembeyi ve ben sevmesini isterdim. Hep siyah hep siyah, içim karardı yahu! M.nin arkadaşı için üzüldüm. Ben de ayrılmış anne-baba çocuğuyum ve zor bir durum. Umarım M'nin arkadaşlığı ile bu sürece daha kolay alışır.
Rüya her an değişebilir, bizimkinin pembe sevdası (ki bence içten değil) 1 ay önce başladı tamamen arkadaş yönlendirmesiyle. Sadece pembe olsa iyi. Makyaj konusu da var daha 12 yaşında ve hepsi okula makyajlı gidiyor... Üstelik o kadar uzmanlaştılar ki, anlayamazsın yani çocuğu bilmesen. Çok tuhaf bir nesil..... Arya bence daha çok bizim neslin ergeni gibi, siyah, müzik falan.. Onu hiç değilse biliyoruz yani bildiğimiz yer :))) En fazla rock dinler, bunalım takılır tamam geçti bitti.. Ama bu pembe olayı ve genel anlamda kokoşluk, filtreler, sürekli beğenme beğendirme durumları çok ayrı bir boyut ve benim hiç çalışmadığım yerden geldi yani...
SilBiliyor musun Arya'nın hiç yakın arkadaşı yok Ceren. Sürekli dışlanıyor. Hani öğretmenlerin bayıldığı ama öğrencilerin gıcık olduğu her şeyi bilen, her şeye atlayan, eli hep havada olan, öğretmenim ödev vermiştiniz kontrol etmeyecek misiniz diye hatırlatan inek tipler vardır ya.. Arya onlardan biri ve bu yüzden hiç arkadaşı yok. Voleybola gidiyor, orda da hep zorbalık görüyor çünkü boyu uzun diye hoca, "Arya olduğu yerde dursa yeter ama sizin boyunuz uzamazsa işiniz zor" diyor. Tüm bunlar olurken Arya arkadaş edinmek için birilerine yaklaşınca ya kullanılıyor (hep o ebe oluyor, parasıyla diğerlerine hep o bir şeyler ısmarlıyor) ya da istenileni yapmazsa hemen dışlanıyor. Diyeceğim o ki ergenlik çok zor bir dönem ve ne hikmetse hep anne-babanın beklemediği yerden geliyor sorunlar.
SilArya da sırf bir gruba girmek için hiç kullanmadığı halde marketlerden bir sürü uyduruk makyaj malzemesi almış ve tüylü bir kalem kutusunu makyaj çantası yapmıştı kışın . Şans eseri kalem ararken keşfettim. İçinde de 15-20 maddelik bir liste. Arkadaşı yapmış listeyi, bende bunlar var, sen de al diye... Malzemelere el koydum, Arya'ya ucuz ürünlerin zararlarını ve makyaja ihtiyacı olmadığını, güzelim tazecik cildi bozulursa ileride çok pişman olacağını anlattım ama tabi işin sonunda yine gruptan dışlanan kız oldu. Elimden gelen bir şey yok maalesef. Sadece bu ergenlik denen boktan sürecin geçmesini bekliyorum.
Tüm anne-babalara kolaylık dileyeyim burdan yeri gelmişken :(
Arya sosyal bir çocuk Rüya, böyle çocuklar aslında yakın bir arkadaşa sahip değil gibi görünürler ama herkesle bir şekilde anlaşırlar, bence de aslında en güzeli Arya gibi olmak :) Çünkü nerede yakınlık orada ya manipülasyon ya sindirme.. İnan bana, en iyisi hafif uzaklık, kendin gibi olabilmek...
SilAyrıca uzun boylu bir çocuk da bende var valla bu uzunların kısalardan çektiği ne yahu! :))) Ben kısayım ve F. bana "kıçı yere yakın olandan korkacaksın çünkü bir o kadarı da yerin altında var" der (sağolsun canım benim) bence uzunlara dert biz kısalar :))) İdare edeceksiniz artık....
Rüya ben de anlattım hatta tuttum cildiyeciye götürdüm bir de o anlattı sağolsun şahane bir cildiyeci arkadaşı var annemlerin. Bak bana şunu önerdi, buraya yazayım belki sen ve diğer annelere de yarar. Cerave'nin yüz temizleme jeli, nemlendiricisi ve serumu günde bir önerdi, bunlar eczanede satılan ürünler biraz pahalı ama en iyisi dedi) bir de eğer maske vs yapacaksan özeniyorsan sadece hyaluronlu olanlar dedi (en azından zararı yok). Bir de dudak nemlendiricisine aşırı meraklılar onu da ama yediğini ve vücuduna kimyasal ürün girdiğini bilerek kullan dedi. M bunları kullanıyor mutlaka ve özel günlerde (okulun partileri ya da doğumgünleri) bildiğin eyeliner falan sürüyor.. Ona artık bişey demiyorum çünkü gerçekten dediğin gibi arkadaş baskısı çok yoğun....
Gözlemim 15 gibi bu işler duruluyor, biraz daha doğal olmaya önem vermeye başlıyorlar, o nedenle ben yasak koymadım çünkü aklına koyduysa yapar biliyorsun.... Biz de yapmadık mı aklımıza koyduğumuzu :))) Öperim
M. doğum günü kutlu olsun. Ne kadar güzel arkadaşı için kendi isteğinden vazgeçiyor mutlu olsun diye. Hepimizin içinde fırtınalar kopuyor bazen dışa taşıyor insanız. Ama bazı insanlar da hakediyor bunu da kabul edelim. Hülya
YanıtlaSilAslında ben sanırım kendime yakıştıramadığım için daha çok etkilendim. Kadını unuttum gitti ama o derece öfkelenmiş oluşumdan utanıyorum açıkcası hala.... Hak etse de etmese de bence ben kendimi kontrol edebilmeliydim...
SilBazende bende öyle anlık patlıyor sonra duruluyorum. Hatta bu akşam kardeşime söyledim " sanırım yine insan sevmeme dönemime girdim" diye. Oluyor, birikiyor, patlıyor sonra geçiyor. Basit ve klişe ama insanız yahu e nihayetindeeeee :) Şimdiden mutlu yıllar diliyorummm. 💖🎈☘
YanıtlaSilEvet :)
SilTeşekkürler, neyse geçti bitti... Şükür.
Bazen de yaşlılar hak ediyorlar ama sabrın da sınırı var sonuçta . Pembe dogum günü konsepti hoşuma gitti bu arada . :)
YanıtlaSil:) uzun zamandır yoktunuz, hoş geldiniz
Sil