Bu böyle huy mu olacak acaba bende, her gün 45 dakika icat edip yazmak? :)) Neyse dur bakalım, gittiği yere kadar... Şimdi L.ı tenise bıraktım, hava da çok güzel, kortun karşısındaki parkta oturuyorum ve 45 dakika zamanım var. O zaman haydi; silmeden düzeltmeden bilinçakışı :)
Dün başıma çok acaip bir şey geldi.
Sabah Milie ile yürüyüşe çıktığımızda bir adamla karşılaştım. Tam sevdiğim adam türü: sakin, sessiz, kendi halinde. Dikkatimi çeken, köpekle olan ilişkisiydi. Köpek tasmasızdı ve adamın sadece elişaretleriyle her tür komuta (ödül maması olmadan) harfiyen uyuyordu. Öyle bir uyum ve bağlılık vardı ki aralarında, insan onları bir bütün olarak görüyordu.. Köpekler karşılaşınca, tabii koklaşıp selamlaştılar, biz insan evlatları, tabii koklaşmadan selamlaştık. Bir iki de laf ettik belki, iyi günler, ne sıcak falan babında, sonra hayata devam ettik, gün içinde de tabii ki adamı hiç varolmamışçasına unuttum gitti.
Akşam yeniden karşılaştık.
Şimdi burada bir durup, son zamanlarda okumaktan büyük keyif aldığım Ev (Nermin Yıldırım)'den bir alıntı: "Bir defa karşılaşan, artık hep karşılaşır." - Kitabın sonlarına doğru ekleme: ".. eğer iki taraf da bunu istediyse."
Böyle insanlar beni çekiyor. Sakinlikleri çekiyor. Adamla yeniden karşılaşınca, yüzüme bir gülümseme yayıldı ve o da "aaaah, tekrar merhaba" deyince, daha uzun duraklayıp, daha derin konuştuk. Psikoloji mezunu olduğunu öğrenince, aramızda komik bir sohbet geçti.
Ben: Aaa, hangi alandasınız?
Adam: Thu.. sokağında
Ben: Hahaha yok yani mesleki anlamda.
Adam: haaa :))) of utandım şimdi.. alanım sound healing (bir tür müzik terapisi)
Başka bir sürü konuşmalar, köpeklerle oynamalar, araya bir sürü dikkat dağıtıcılar ve beş dakika sonra:
Adam: Peki siz hangi alandasınız?
Ben: Ra... sokağı.
Adam: Hahahaha hayır yani mesleki anlamda
Ben: Hahahahahah You got me! (Beni faka bastırdın)
Böyle olunca bol gülmeli, bol keyifli bir sohbetin kapısı açıldı tabii. Mesleği aslında benim pek "inanmadığım" bir alanda; daha çok enerjiler, çakralar vs., ben kendim çok "büyüğüm" ya, küçük gördüğüm bir alan, bilimsel değil falan diye. Bilimselin ne olduğu da tartışılır ya..
Fakat biliyorum, Osmanlı'da müzik terapisi çok ciddi araştırılmış, uygulanmış ve çok iyi cevap alınmış bir alan, Türk Sanat Musikisi'nin belli makamlarının belli hastalıklara iyi geldiği öne sürülüyor, ben de biraz bundan bahsettim. Adam aslen İsviçreliymiş. Üzerinde doğu işi bol gömlek ve pantolon vardı, "ben bu kıyafetleri İstanbul'dan aldım" falan dedi yani sohbet uzadı da uzadı ve bana web sayfasının adresini de verdi, bak buraya ekleyeyim belki ilgini çeker..
Bu sound healing benim için fazla ezoterik ama neden olmasın, belki sana iyi gelir, bu da bir yol sonuçta, birçok insanın yürümekten keyif aldığı.... Ama işin doğrusu, ezoterik mezoterik, adamın varlığı bana iyi geldi.. Sesi, sakinliği, mütevazı duruşu, sadeliği, olumlu enerjisi, köpekle arasındaki uyum, kıyafetindeki Sufî etkiler, frekansı (?) nedir tam bilmiyorum ama adamın "geneli" beni de sakinleştirdi ve huzur verdi... Güzel bir karşılaşmaydı.. Umarım Nermin Hanım haklıdır ve artık "hep" karşılaşırız....
Müziğin rahatlatıcı ve iyi gelen bir etkisi olduğuna inanırım en azından bana iyi gelir, şifa kaynaklı olması yani hastalıklara iyi gelmesi bilemiyorum dolaylı yoldan oluyordur belki. Osmanlıdan kalan müzikle şifa verilen bir kaç müzeyi gezmiştim. Makama göre şifa bulunan dertleri yazmışlardı, bilinmezlikler.
YanıtlaSilGüzel tesadüfler hayatta her an karşımıza çıkabilir.
Bu kişi, müziğin değil frekansın etkisinden bahsetti kısa sohbetimizde, linkini de verdiğim web sayfasında da tatlı tatlı anlatıyor videolarda :) Benim çok inandığım şeyler değil bu frekans işleri ama henüz "bilimsel" bir şekilde kanıtlanmadığı için inanmıyorum, belki ileride birşeyler kanıtlanırsa, değişir görüşüm... Müziğin duyguları değiştirme üzerindeki etkisini en çok film endüstrisi kullandı ve geliştirdi, bunu da es geçmemeli :)
Silben Nermin Yıldırım'dan yaptığın alıntıya vuruldum en çok. Ne güzel, ne doğru...
YanıtlaSilbu sesle terapi bana bergama'daki asklepionu anımsattı. orada da su sesinin şifalandırıcı etkisinden yararlanılırmış ya...
Evet! Doğru.... Bak bir dahaki karşılaşmamızda onu da söyleyeyim, anladığım kadarıyla bir Türkiye meraklısı var karşımda :))
SilEdirne deki külliyede hangi makamım hangi hastalığa iyi geldiği ile ilgili bir sergiyi gezmiştim yıllar önce. Nefis bir tanışma olmuş...Hem web sitesinin adresini aldıysan, o zaman tesadüfleri beklemezsiniz belki tekrar karşılaşmak için, umarım birbirinizi ararsınız. Arkadaş olup, devamlı görüşmenizi çok istedim, bana ne oluyorsa buradan oraya :)
YanıtlaSil:) aslında o da dedi lütfen bana yaz, birlikte çalışma olanaklarını da konuşalım diye.. ama ben çekindim ya ne bileyim.. bir de hakikaten çok inandığım bir konu değil bu frekanslarla tedaviler falan.... nedense hoşlanmıyorum bu tür şeylerden, bir tür kibir dedim ama belki altında başka nedenler vardır....
Silbu arada ikimizde de telefon olmaması da komikti, bu devirde telefonsuz evden çıkan mı var değil mi.... yoksa hemen telefon değişimi yapmak istedi o aslında.. birer köpek birer anahtarla çıkmışız evden..... ay neyse komik ama şimdi deştikçe anlam yüklemeye başladım, bence durayım.
SilFrekanslarla tedavilere ben de pek inanmıyorum, bana biraz safsata gibi geliyor. Kibir olduğunu düşünmüyorum. Fakat şunu yapabilirsin, ya da ben cesaret edebilsem yapardım: açıkça frekans bilimine uzak olduğumu yaklaşmak gibi bir isteğimin olmadığını söylerdim. Fakat bunun onunla kurmak istediğim iletişimin önüne geçmesine bir engel teşkil etmediğini de söylerdim. Üstelik sana kapı açmış lütfen yaz demişken. Bir insan sana kaç kapı açabilir Ceren. Her insan binlerce kapı penceredir. Bunu maddeci bir açıdan söylemiyorum her insandan öğreneceklerimiz illa ki vardır anlamında söylüyorum.
SilAslında dün buraya yazdıktan sonra, bir kapı açıldı.. Biraz geliştireyim bahsedeceğim. Bu karşılaşmayı kendi adıma güzel bir işe çevirmeyi umuyorum:)
SilAma sanırım ben işi kadere bırakanlardanım, bakalım bir daha karşılaşırsak belki daha uzun tartışırız bu frekans konusunu ama şimdilik nadasa bıraktım.. Evet böyle arkadaşlara ihtiyacım var salında yaaa…
hangi ezoterik kadınla tanıştıysam kafayı yemiş derecede takıntılıydı. Yani her konumuz ezoteriğe geliyordu. O yüzden ezoterik arkadaşım asla yok ve olmayacak. Üstelik bu konulara benim de ilgim var ama takıntılı bir şekilde değil. Ezo erkek? bilemiyorum çünkü hiç tanışmadım. Belki erkekler bu kadar takıntılı değildir. Sen yaz da görelim bak merak ettim :D tatlı birine benziyo <3
YanıtlaSilAynen!!!! :)))
SilYani erkekleri de aşırı takıntılı.. Aslında takıntılı olmaları beni sıkmıyor da, seni sürekli kendi fikirlerinin mutlak doğruluğuna ikna etmeye çalışmaları beni çok aşırı rahatsız ediyor… Aslında onlara sorsan en “geniş görüş” onlarda ama gerçekte aşırı dar görüşlü ve kalıp yargılılar, istianasız karşılaştıklarımın hepsi! O nedenle ben de hı hı de geç modunda oluyorum..
Ama ezoterik olup seni ikna etme meraklısı olmayanları bence de tadından yenmez :))
Ne güzel bir karşılaşma olmuş ki bence illa ki var bir sebebi.. ses frekanslarıyla minik adımlarla tanışma belki de iyi gelecektir ya da bu tatlı bilgi alışverişi dostluk.. Bende bilimsel olarak einstein ın enerji- ışık-madde-hücre-atom ile ilgili belgesellerini izlemeden önce pek gerçekçi bulmuyordum ve hatta ablam ses frekanslarıyla çalışıyor zamanla deneyimle de yaşayarak şöyle bir araştırınca ( elbet ablamdanda duydukça:)) bildiğim kadarıyla kuantum fizik açısından baktığımızda atomlardan oluşan bedenimiz en alt hücrelerimize kadar kendi frekansımızda titreşiyoruz dünyanın da Schuman rezonansı denen bilimsel olarak kanıtlanmış bir frekans titreşimi (7,83 hz ydi sanırım) var. Buna dünyanın kalp ritmi deniyor ve insan beyniyle uyumlu..bu ritimle uyumlu kalmak bizleri sağlıklı yerde tutuyor. “ Om” sesiyle başlamış olan kainatında bir müziği olduğunu, müzik denen güzelliğin notaların belli frekans aralıklarında titreşmesinden meydana geldiğini bazısı bizim frekansımızla rezone ettiği kimisi o anki frekansımıza uzak düştüğü, su da titreşimin hızla aktığı ve insan bedeninin 3/4 ü de su olduğu için bazı tınılar özellikle akutonics gibi ses çatalları kullanılarak yapılanlar bedende bloke olmuş enerjinin sağaltılmasında faydalı olduğu gibi bilgiler okudum öğrendim. Ablamın da uygulayıcısı olduğu tibet çanaklar ve akutonics le yaptığı çalışmalar batı tıbbının yanında destekleyici olarak enerji bedende oluşan tıkanıkların fizik bedene sirayet etmeden arınmasına destek olduğunu öğrendim yıllar içinde . Benim içinse ses frekansı aynı koca bir okyanusun derinliklerinde gezen balinaların arasında huzurdaymışım gibi kalbimi farklı bir sevgi boyutuna taşıyan deneyimler oldu..Aslında belki biraz ayağını çıplak yerküreye basıp topraklanma gibi sesle hemhal olma.. ilerde belki sesle şifa yöntemleri doğru el ve bilgilerle kullanılarak hastalıklar fizik bedene sirayet etmeden enerji bedendeyken savuşturmanın bir yolu olarak daha cok hayatımıza girer. İç sesim burda kıymetli bişiler var diyor zihnim uzak durmaya devam etsede bilimsel çalışmakara baktıkça yargıları paranteze almaya başlıyor gibiyim uzattım kısaca şifa dolu nice karşılaşmalarınız olsun🙏🏻 🎵 💓
YanıtlaSilTeşekkürler Özge, ne kadar bilgilisiniz bu konuda..
SilAy bu nee! oldum sabah kendi yazdığımı akşam görünce Yok yok çok bilgili falan değilim aslında bu konu bir durum yüzünden kafamda çok dönüyor bu ara..yazınızı okuyunca konuya heyecan ve merakla araştırdığım bir yerdeyken süzmeden yorum değil fazla detaylı hatta karman çorman dökülmüşüm dönüp bakmadan yollamışım 🫣 affola . ben teşekkür ederim
YanıtlaSilÖzge neden öyle dediniz, bence gayet bilgi ve ilgi dolu güzel bir yorumdu, ben beğenmiştim :)
SilYorum açısından (maşallah 🫣) kapladığım alanı görünce kendim bile okumaya üşendim😬 .. kısa ve net olmak benim için zor bir zanaat whats app mesajlarımda böle paragrafca sürüyor bu konuda kendime hep kızarım ama sağolun yazdıklarımı beğenmenize sevindim 🤍☺️
SilAma ben hep yazarım, ben aşırı çok seviyorum uzuuuun yorumları. Yoksa böyle "ulusa seslenir" gibi, kendi kendime konuşuyormuşum gibi çok anlamsız oluyor yahu.. :) Çok sevgiler, daha da uzun yazın lütfen.....
Sil