13 Ağustos 2020 Perşembe

İnat

Sait Faik “Alemdağ’da Var bir Yılan”ı Leylâ Erbil için imzalarken, önsözüne: “Seni anlıyorum anlamasına. Anlamıyor gözükmem işime gelmediği içindir. Bu kitapta seni anladığımı isbat edecek hikayeler var. Ama seni seviyorum. Sen de beni anla istersen.” yazmış.

Leylâ’yı Leylâ’ya rağmen sevme inadı, işte Abasıyanık’a şiirler romanlar yazdıran temel güç.

Abdülhak Şinasi Hisar bu hâli çok güzel açıklamış: “Bazı yazarlar ben diye başlayınca daha kolaylıkla yazarlar. Kendi hatıralarının havasına daha kolay girerler. ben de bunlardan biriyim. Nasıl ki başkalarının da tercih ettikleri diğer hususiyetleri vardır. Mesela Nedim sevgililerine seni, sana diye hitab ettiği zaman en güzel mısralarını yazmıştır. Onun da ilhamının yardımcısı bu cana hitabıdır.”

Bu durumda Leylâ’yı bir ilham kaynağı ya da yaratıcılık objesi olarak gördüğü için suçlayabilir miyiz Sait’i?

28 yorum:

  1. Ben okuyucuyum, eleştirebilirim neviinden lakırdılar için fazla büyük bir usta; biz kimiz ki suçlayabilelim 😍. İyi ki kullanmış, iyi ki yazmış ❤️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kullanma kelimesi ağır geldi bana nedense. Ben daha çok ilham almış demeyi tercih ederim çünkü kullanma ve atma ilişkilerinde böyle hissedemez, yazamaz insan.. Sevgi varsa bir eser ortaya çıkıyor, yoksa zaten bir dışavurum ihtiyacı bile olmadan yaşanıp bitiyor sanırım

      Sil
    2. Leyla’yı kullanmamış, ona olan sevgisini kullanmış kendini ifade etmek için, bir şeyler üretmek için. Bu yüzden yazışarak konuşmayı sevmiyorum ben, bedenimi ve yüzümü çok kullanıyorum çünkü konuşurken 🤗. O yüzden bazen yazdıklarım istediğim yere gitmiyor. Aynı şekilde hissediyoruz bu konuda aslen 😀

      Sil
    3. Ayrıca Sezgin Bey’e ve de Kedi’ye katılıyorum. Leyla olmasa Ayşe olur, Fatma olur. Evet sen de haklısın; kıvılcımı patlatan Leyla ama elbet o kıvılcıma yol açacak başka biri de olabilirdi. Burada ulaşamamaktan doğan duygular, ulaşılamayanın kafada aldığı mükemmel ötesi hal vs vs söz konusu. Oysa beraber olunduğunda başlayan tekdüzelik, sonrasında gelen sıkılma, anlaşamama, kavgalar vs o güzelim duyguları da İlhamı da öldürecek, biliyoruz, hepimiz yaşadık. Sen çok daha romantik yaklaşıyorsun ama ilhamı doğuran şey ulaşılamayanı kovalamaktır esasen. Hayır kendimden biliyorum, bir zamanlar şairdim ben de 🤗😁😂😂😘

      Sil
    4. Valla ben hiç şiir işine bulaşmadım. Sanırım nedeni de bu, evet benim bakış açım fazla saf :) Neyse ki aşk meşk yıllarımda fazla hırpalanmadan kurtarmışım, bu devirde olsak bu kafayla zorlanırdım..

      Sil
    5. Sevgili Sevda'nın her kelimesine katılıyorum. Altına imzamı atarım :)

      Sil
  2. Bence bir noktadan sonra sevilen, özlenen, beklenen "Leylâ" değil aslında. Bir şeye tutunma ihtiyacı, melankoliden beslenmek, kafamızdaki Leylâ'yı besleyip büyütmek...

    Leylâ ile Mecnun hikayesinin sonunda Leylâ çöllere gidip Mecnun'u bulur ama Mecnun "Leylâ benim içimdedir, sen kimsin?" der. Bence şairler ve yazarlar için de durum böyle. Biri Nahit diyor, biri Leylâ, biri Piraye... İsimler değişiyor ama aslında hepsininki aynı. Senin dediğin gibi ilham kaynağı ya da yaratıcılık objesi. Düşüncelerdeki "idea"nın birebir karşıtı olan bir "madde" mevcut değil aslında.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ama Leylâ olmasa o yangın çıkmaz, kıvılcım Leylâ yine..
      Bu kadınlar arasında benim favorim yine de Tomris (ve cinsel tercihi nedeniyle biraz kategori dışı olsa da Virginia). Çünkü sadece obje olarak kalmamış bu kadınlar, kendileri de aynı şekilde üretmiş.. Karşılıklı bir verimlilik muhteşem bir şey. Düşünsene Tomris olmasa ikinci yeni olabilir miydi ya da ikinci yeni olmasa Tomris olabilir miydi?!

      Sil
    2. Tomris evet ama Virginia bana fazla melankolik ve depresif geliyor. Dipsiz kuyulara düşürür insanı ki biz de bazen düşecek yer arıyoruz zaten :)))) Bizim bakış açımız hatalı canım. Bak aşağıda ne diyor SzgnBsl, "Leylâ olmasa, Derya olacak, o da olmasa..." Yani kişiye özel bir şey yok işte :))) Ona Leylâ denk gelmiş, berikine Tomris, diğerine Simone :))))

      Sil
    3. Bak ona ben inanmıyorum. Yani belli bir derinliğe inmeyen duygulardan, deneyimlenmemiş yaşamlardan bir eser çıkmıyor, olsa olsa sarı şekerim gel bize gidelim.. Şimdikilerin sorunu da bu, ilhamı sığ sularda arıyorlar, olmuyor tabii

      Sil
    4. Kızıl - hem de en doğalından ama işte - şekerim gel biz başka yerlere gidelim :))

      Sil
    5. Hahaha ne kızıllığım ne de şekerliğim kaldı geçen yıllarda ama sen gidelim dersen bavulum hazır :)))))

      Sil
  3. Suçlayamayız:) Leyla olmazda, Derya olacak, o da olamazsa başkası olacak... Adamların işi bu:) İlham kaynakları, tabiri caizse malzemeleri insan:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hahaha siz erkekler böyle bakıyorsunuz değil mi olaya? :))) Evet biraz da öyle ama..

      Sil
  4. biz suçlamayız belki, kazanımlarımız var bu durumdan :) fakat kendisi, kendi hayatına neler yaptığını en iyi bilen olarak, belki biraz dışarıdan baksaydı, belki suçlardı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yağmura yağma diyebilir misin, bir yolunu bulur yine yağar üstelik yağana dek boğar insanı kurutur perişan eder ;)
      Bence iyi yapmış, biraz ayarı kaçmış ama ayarlı olsa da Sait Faik olamazdı.

      Sil
  5. Niyeyse okurken dilime Leyla'dan geçme faslı, dizeleri geldi. Açtım Buselik Makamını dinledim.

    İlla ki Leylâ yani:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben iki Leylâ tanıdım, hakikaten haklısın, Leylâ ismine sahip olmak ince bir görev galiba.. :)
      Mazhar Alanson da ne güzel söyler…..

      Sil
  6. Leyla bir şaraptır... 
    Leyla' nın sonuna bir K harfi gelir ki mis kokulu çiçektir.. 
    Leyla nefis bir mor renktir... 
    İster masada, ister doğada, ister saç telleri arasında 
    oturtur da yazdırır yaşamı. 
    Bir kere o Leyla' dır, 
    iki keresi yoktur. 
    Zaten Abası yanık Sait,
    veryansın etse nolur..
    Leyla bu gitse de,
    kalır etrafa dökülmüş harfleri
    öylece.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok güzel!
      Acaba podcast’ten de sesinden dinleyebilir miyiz?
      Bu arada Momentos’un hayranları için bir de buraya ekleyeyim poscastinin linkini <3
      https://open.spotify.com/show/6jy4BXtEnLeKi36ctRnveP?si=qNUwQfLhRdayXpBRkc99yQ&dl_branch=1

      Sil
    2. Bu şiirimsicik sadece senin bloğuna özel yazıldı :)))
      Aaa çok teşekkür ederim canım C link için.. kendi aramızda dinleşiyoruz işte :)

      Sil
  7. Hiç bilmediğim hikayeler öğrendim, sevgili yazarlara dair. Ne güzel! :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Başka bir dönemin insanlarıymış onlar….

      Sil
  8. leyla erbil'in ahmed arif'in "leylim"i olduğunu öğrendiğim yaz çok şaşırmış ve sonrasında mektupları yayınlandığında, içim yana yana okumuştum bu derin sevdanın izlerini. sait faik o mektuplarda da az biraz bahsediliyordu ama ben tabii ahmed arif'e odaklandığım için çok da üzerinde durmamıştım. Senin yazını okuyunca sait faik leyla erbil yazdım google'a ve daldım içine yazılanların. sağolasın C'ciğim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet üstelik Sait Faik’e baya çamur atmış Leylisi onu tercih etmesin diye Ahmed Arif - ki zaten Leylâ Erbil “siz benim hocamsınız olmaz öyle şey” demiş çoktaaaan. Ne işler hey gidi hey.. Hepsi göçtü gitti ne kaldı geriye o sevdalardan kavgalardan….

      Sil
  9. Yalnız Ahmet Arif çok güzel yazmamış mı?

    YanıtlaSil