Geçen Paris saldırılarından sonra, varoluşsal düşünceler sardı yine beni. Düşünsene konsere gitmiş hoş bir müzik dinliyorsun, birden etraf kararıyor, bildik tünel, ışıklı yol, Cem Yılmaz'ın değimiyle totoya pamuk, hop bitti işte.. Hayat pamuk ipliğine bağlı, yarın ne olacağını bilemiyoruz ve yine de bunu umursamıyor, basit, bomboş, niteliksiz ve verimsiz hayatlar yaşıyoruz..
Mesela dünyanın gidişatı ve özellikle çevre konularında insanlık olarak "koy dötüne gitsin, benden sonraki nesilden bana ne.." anlayışı içindeyiz. Bir de işi gücü bıraktık yapay zeka ile uğraşıyoruz. Bence de uğraşalım ki yapay zeka gelişsin gelişsin, "ama bu insan denen canlı bir nevi virüs, bir nevi pislik, bundan kurtulmalıyız" kararını verecek seviyeye gelsin de evrimin son halkası tamamlansın, dünya da kurtulsun biz de kurtulalım aslında.. Ama işte insan bu dünyaya bir çocuk getirince, bu tip konularda iki kez üç beş kez daha düşünüyor, "kendimi geçtim de, benden sonra bu yavrular ne olacak?" diye merak ediyor. Çöpünü fırlatıp sokağa atanın da, geri dönüştürenin de, musluğu iyice kapatanın da, odaları ışıl ışıl yananın da yavrusu aynı derecede yaşam hakkına sahip ya da beraber yok olmaya mahkum, ne yazık ki.. Hiç adil değil tabii. Ama illa adil olsun dersen, bu şartlarda bizzat kendin ırkçı, statükocu falan oluyorsun..
Aslında dediğim gibi, yapay zeka bu işin çözümü gibi duruyor. Evrimin son halkası. Bu konu ile uğraşan bir araştırmacı / eğitmen ile tanıştım geçen haftalarda. Yapay zeka'nın gelişimi şu an daha bebeklik döneminde, yapılan deneyler, araştırmalar, gelişmeler herkesi heyecanlandırıyor. Ara sıra "yapay zeka satrançta bilmemkimi yendi" ya da "yapay zeka tarafından kullanılan arabalar trafik kazası riskini %500 azalttı" ya da "yapay zeka aşçı oldu, öyle çeşitli tarifler üretti ki, insanlık ağız tadına doyamadı" gibi haberler geliyor sağdan soldan. Yapay zekayı "üreten" olarak övünüyor, heyecanlanıyoruz. Aslında felsefi boyuttan bakınca için için insanlıktan nefret ediyor, insana o derece dayanamıyoruz ki, insanın dışında bir varlığın insanı alt etmesine heyecanlanıyor, seviniyoruz. Oysa, kendimiz de insanız, yapay zeka değil. Ve şunu düşünemiyoruz "ya bir gün yapay zeka bizden daha zeki olursa?".. Amaçlanan bu değil mi yapay zeka çalışmalarında? Yoksa yapay zeka gelişecek gelişecek ama hep bizim kontrolümüzde olacak, durmasını istediğimiz noktada duracak diye mi düşünüyoruz? Bu ne naiflik?! Nasıl olur da yapay zekanın öğrenme hızını insan zekasının gelişimiyle karşılaştırabiliriz ki, bu makina devamlı ilerleyecek oysa insan zekasının sınırları var. Şu an %1'ken yarın %5, ertesi gün %20, ertesi gün %5000 olmayacağını kimse garanti edemiyor. Yapay zeka, öğreniyor.. İnsanı çalışıyor, şimdilik insan için çalışıyor (ve bu sayede insanlar robotlara karşı işsiz kalıyor) gibi görünse de, aslında bir gün "insanı çalıştığı"nı göreceğiz (google gibi bir arama motoru bile reklam verirken nasıl sizin önceki aramalarınıza, girdiğiniz kelimelere göre reklam veriyor..)
Velhasıl yapay zeka'ya karşı olanlardanım, evet. Daha doğrusu karşı olmak değil, artık o noktayı çoktan geçtik çünkü. Yapay zeka'dan düpedüz korkanlardanım, evet. Sosyal bilimciler, felsefeciler bu alanın çok dışında kaldılar, çok sessiz kaldılar diye düşünüyorum. Hubert Dreyfus'un görüşleri, Stephan Hawking, Bill Gates ve Elon Musk'un açıklamaları, hatta imzaladıkları ortak mektup, Noam Chomsky'nin demeci, ya da şurada okuyabileceğiniz uzun araştırma belki bir iki haykırış oldu ama YZ'dan korkanlar olarak yine de çok etkili oldukları söylenemez.. Sanırım bunda "biz gittikten sonra ne olursa olsun" diye düşünen insanların çoğunlukta olması da etkili.. Aslında burdan bakınca, düşünen, koruyan, yeniden değerlendiren insanların tuhaf bir şekilde YZ'ya karşı duran muhafazakarlar konumuna düştükleri; aksine tüketen, aldırmayan, harcayan insanlarınsa modern görüşe sahip oldukları gibi tuhaf bir çelişki de çıkıyor, ki bu bile aslında düşünen insanın beyin egzersizlerine eklenecek bir durum.. Ama zaten sorun da bu; düşünen insan "düşünürken", düşünmeyen insan "yapıyor"...
O kadar çok "öbür dünya" ile ilgilenen bir türün, bu kadar az "içinde yaşadığımız bu dünya" ile ilgilenmesi de ayrıca çok tuhaf..
Aynı fikirdeyim ve özellikle son cümleye bittim.
YanıtlaSilYaşasın düşünen insanlar :D
Silİnsan bir parazit. Hiç bir şey üretmeyip sadece doğayı katlediyoruz. Temel savunmamız ise hayatta kalmaya çalışmak.
YanıtlaSilHayatta kalmayla tüketmeyi yanlış algılıyoruz. Yapay zeka cidden çok ama çok tehlikeli. ortaya çıkarttığın şeyi kontrol edememe olasılığın o kadar yüksek ki. Bu na rağmen her gelişmeyi merakla takip etmekten, bunun üzerine çalışmaktan, en basit bir şeyi başarmış olmaktan inanılmaz keyif alıyorum. Resmen ülke yetmiyor yatıp kalkıp doktorayı falan Amerika`da yapsam hayali kuruyorum :D
Hepsi değil, hepsi değil, çok güzel insanlar var şu dünyada ama yetmiyor işte.. Genelimizin mayası bozuk.
SilYZ üzerine mi çalışıyorsun Lady Witch?
Yaaa yorumları yayınlaya basacağıma sile basarak yanlışlıkla sildim, yorumcu arkadaşlar çok özür dilerim, üşenmezseniz yeniden yazabilir misiniz...
YanıtlaSilPeki baştan yazalım ama kelimesi kelimesine bekleme =)
YanıtlaSilDünyada henüz sanayi devrimini tam olarak sindirememiş yönetimler, halklar, ülkeler varken bariz bir tehlike olduğunu düşünebiliriz. Genele vurduğumuzda insan zekası gittikçe gerileme gösteriyor. Yapay zeka da bir noktadan sonra durmadan ileriye doğru bir devinime girecek, kaçışı yok. Bunun yanında bir bireyin kısıtlı yaşam süresiyle ve bu sürenin gittikçe daha çok hastalıklara karşı açık olmasıyla kolayca değiştirilen yedek parçalar, kolay onarımlar karşı karşıya konduğunda İskenderiye Kütüphanesi'yle ilkokula yeni başlamış bir çocuğun minik kitaplığı resmini karşılaştırmak sanırım çok da abartı olmaz.
benzetme çok yerinde olmuş!
SilBen de adım alakasız diye sildi herhalde :P Bu aralar ben de en çok antibiyotiğe direnç geliştiren bakterilerden korkuyorum yazmıştım :)
YanıtlaSilVirüsler ve bakteriler evet onlar bizi sonunda yenecek gibiler, bu senenin grip virüsü baya iddialı, bizi ele geçirdi mesela.. (sıra sizdeeee hepimiz öleceğiiiz)
Sil