Pembe kar yağdı! Valla! İşte yanda kanıtı, inanmıyorsanız kendi gözlerinizle görün. Hava muhteşem, tam bahar havası. 15-17 derecelerde, gece yağmur yağmış, mis gibi kokuyor toprak. Yapraklar artık çiçeklerin arasından iyice belirgin. Çiçekler yavaş yavaş dökülüyor. Bazen pembe kar gibi, bazen sapsarı kar gibi, bazen de bembeyaz, mosmor.. Doğanın bahar coşkusuna katılmamak mümkün mü?
Pazar ve çarşamba sabahlarını kendime ayırıyorum, kendimle başbaşa. Belki tek çocuk olduğum ve çocukluktan yalnızlığın tadına vardığım için, belki eski çağlarda dedikleri gibi melankolik yapım nedeniyle, belki de sadece basit bir tercih. Benim için kendimle başbaşa kalmak, bir zevk. Hafta boyu kurduğum hayalleri gerçekleştirmek, yenilenmek için bir ihtiyaç.
Dün sabah erkenden doğaya çıktım. Niyetim biraz yürümek ve kahvaltı için ekmek alıp eve dönmekti. Babamın değimiyle "100mt yürümüş, yorulmuşuz" muzip muzip.. Ama dışarıya çıkıp da pembe karı görünce birden koşmak isteği geldi bana. Böyle amaçsızca koşma isteği bana ara sıra gelir, çocukken bizimkiler beni çimenliklere falan salarlardı. Özellikle Pazar günleri, şehir çocukları için doğaya çıkma (ve sonrasında evde keseli bir banyo ile doğadan arınma ve normale dönme) günü. Oradan heralde kaldı bu alışkanlık. Çimenlik gördüğümde, özellikle de Pazar günüyse koşarım arkadaş.
Velhasıl bu pek doğru değil, şimdi abartmayayım. Şehir çocuğu büyüdü, şehir insanı oldu (onca dünya seyahati ve bahçeli evler, doğa gönüllülüğü falan derken kalıplarımın dışına çok da çıkabildiğim söylenemez). Dolayısıyla her şehir insanı gibi doğada değil koşu bandında, kapalı alanda koşar oldu. Mevsime atmamak lazım suçu, yaz kış kalabalık oluyor spor salonları. Belki toplu halde ter atmanın motivasyonu. Ama spor salonunda koşu bandında 40 dakika koşabilen ben, doğada aynı performansı sergileyemiyorum. Doğada 5 dakikada yoruluyorum, dilim damağıma yapışıyor. Bunu maraton koşan bir arkadaşıma anlatınca, bana "hızlı koşuyorsundur da ondan" dedi. Ne kadar basit ama akıl edememişim bu zamana dek. Doğru, hızımı ayarlayamıyorum kendi başıma. Sanki peşimde zombi ordusu var.. Bu arada bu zombi koşusu hakikaten var, oldukça da eğlenceli gözüküyor. 11 Mayıs'ta da Münih'te de olacak, sadece 5km aslında hiç birşey değil ve çok katılmak isterdim. Ama doğada işte nafile! Oysa şuraya tıklayıp bakın ne çok eğleniyor insanlar.
Pembe karda koşmaya başladım. Kulaklıklarım da yanımda, salonda koşarken her zaman dinlediğim albümü açtım (Muse - Black holes and revelations) ve adımlarımı albümün ritmine uydurmaya çalıştım. Çünkü salonda aynen böyle yapıyorum. O da ne, yorulmadan koşuyorum! Olayın sırrı buymuş, ritm. Tabii bir de bir önceki gece protein almak, uykuyu iyi almış ve dinlenmiş olmak gerekiyor. Bu ritme adım uydurmanın bir de iyi tarafı var, dikkatiniz sadece adımlarınızda ve nefesinizde olduğu için hiçbirşey düşünmüyorsunuz, beyniniz tamamen bomboş! Muhteşem bir meditasyon şansı.. Öyle koştum koştum koştum. Birden yorulup da kendimi uzaklarda bulmam tabii pek iyi olmadı. Planlı koşmak lazım. Doğanın acemisiyim işte..
Bazen rüyalarımda koşuyorum. Hiç yorulmuyorum, terlemiyorum, sadece doğayı, çevreyi, insanları izliyor ve koşuyorum; sanki saatlerce koşuyorum.. Öyle güzel bir his ki..
Geçen sene, eşimin de sporda bana eşlik etmeye karar vermesi üzerine, koşu bandından açık havaya terfi ettik. Tam gezi olayları patladığında biz her akşam eşimle koşuya çıkıyorduk. Çünkü biz koşarken parkın etrafında protesto gösterileri yapılıyordu:) Günlük 4 km, yarım saat. İlk başta ciğerlerim öyle yandı ki, geçmiş yıllarda onca emek verdiğim koşu hayatıma ihanet ettiği için bedenime kızdım. Sonuçta hergün koşu bandındaydım ama kondüsyonum açık havaya yetmemişti. Durmadım, bir haftanın sonunda molasız 5km ve 20 dk gibi bir dayanıklılığa çıkmıştım. Zaten koşmaya alışan insan normal tempoda yürümeyi unutur, biz de eşimle atom karınca gibi olmuştuk:) Sonra tatil, gebelik falan ortaya çıkınca ben biraz da güvenlik açısından evdeki koşu bandına dönüş yaptım. Şimdi hergün 2km, 20 dk tempolu yürüyüş, bebek bi doğsun slinge attığım gibi doğaya koşucam:)
YanıtlaSilÇok iyi edersin :) Zaten o da alıştıysa durmana izin vermez doğduktan sonra! Az kaldı, sevgiler
SilBen de bu akşam sahile yürüyüşe gitmeyi planladım kafamda iki saat sonra vazgeçtim. Planı bile dayanmıyor hareketsizlikten öleceğim sanırım :(
YanıtlaSilYemek pişirmekten zaman kalıyor mu? :P Ya ben deniz bulsam eve girmem valla, şanslısın, benim için yürü desem?
Silben de açık hava yürüyüşlerini çok seviyorum. gym'deyken, tembellik yapıp yarıda bırakabiliyorum ama açık havada o imkan olmuyor, yolu tamamlamak gerekiyor mutlaka :)
YanıtlaSilHer gidişin bir dönüşü var, kendimi kaybedip uzun mesafe yürüyünce her sefer "of bir de planlı yürüyebilsem" diyorum ben de.. Ama kendimi kaybettiğimde 10km falan uzakta oluyorum, burada 10km uzaklaşınca doğanın ortasında olabiliyorsun, toplu taşım yok tarlalar falan :)
SilKürek takımına girdim, koşmak ne hafif şimdi şınavla karşılaştırıldığında!
YanıtlaSilBen de başlıyorum yakın zamanda bizim sokaktaki parkurda koşmaya.
Dün "house of cards" izlerken fark ettim ben de, kürek olayı iyiymiş. Bi dakka ya, ne küreği Ankara'da? Dur bloğuna geliyorum, ben okumayalı neler olmuuuuuş.. :)
Sil11 Mayısa katılamamanın sebebi nedir ? =) katılıyor musun yoksa?
YanıtlaSilYok katılmıyorum, katılım zamanını kaçırmışım ama fotoğraf çekicem :D
Sil