10 Haziran 2016 Cuma

Yaz okumaları üzerine

Benim için; en azından çocukluğum, gençliğim ve genç yetişkinliğimin büyük bir kısmında; yaz mevsimi demek, deniz ve kitap demekti. Okullar kapanıp da 3 aylığına ananemin yazlığına "göçme"mevsimim geldiğinde, kitap dolu bavullar hazırlayışım, sonra onları o deniz gören yatağımın başucundaki mermer pervaza sıralayışım, kitapların arasından görülen o masmavilik.. Yavaş yavaş yazın olgunlaşmasıyla gelen cırcır böcekleri, incir ve üzüm ağaçlarının baygın kokuları, uzayıp giden ve insana hiç bitmeyecekmiş hissi veren Ağustos öğleden sonraları.. Yaz bu demekti, ne şanslıymışım..

Bir yaz mesela Red Kit çizgi romanları ve bahçede çadır kurmakla, yemeklerimi (en severek de Ege'nin bahçelerinden toplanmışzeytinlerin yağında mis gibi pişirilmiş, buz gibi servis edilen yeşil fasülye, yanında çoban salatası ve taş gibi yoğurt yerdim o sene) bile o çadırda yemekle geçti.. Bir başka yazı ise, Agatha Christie'lere dalmış, tüm seriyi okumuş, gecenin puslu karanlığında yatağımdan sadece başımı kaldırarak denize bakarak, dalgaları dinleyerek, anca ergenlik öncesine mahsus o sakin ve meraklı dönemde insana hasıl olan o dingin hayallerle dolu yani Herkül gibi bir dedektif olduğumu ve o Ege kasabasının sakladığı tüm gizemleri çözdüğümü hayal ederek geçirmiştim. Bir başka yaz - o yaz ne çok yağmur yağmıştı - Rus klasiklerini keşfetmiş, Dostoyevski mi Tolstoy'mu ikilemine hiç bulaşmadan hepsini yalayıp yutmuş, sonra yıllarca döne döne okuduğum aynı kitaplarda daha derin başka bir şeyler olduğunu keşfedip durmuştum.

Yaz demek, masmavi bir denizde yüzerken aklının hala o romanda olması demekti. İyi bir romanın içinde yaşamak ve bittiğinde sanki yaz sonu anca bir sonraki yaza kavuşacağın yakın bir dosta veda ediyormuşsun gibi bir düğüm hissetmek demekti..

Her yaz kulelerce kitap okurdum, çoğu zaman öyle ayrı bir dünyada yaşardım ki, adımı defalarca seslendiklerini bile duymaz, bazen "yeter artık gözlerine yazık"ı duymadan elimden kitabı bırakmaz, çevremde olan bitenin ayırdına varamazdım. Bu bana normal gelirdi, oysa ne büyük lüksmüş..

Artık senede 25-30 kitap anca okuyabiliyorum, Bunun nedeni benim yetişkin dünyasının sorumlulukları içinde asla kendimle baş başa kalamamam mı, yoksa şu an sadece bahane üretiyor olmam mı, emin değilim.. Her neyse; bu yaz kısacık da olsa, denizsiz de olsa, kendimle baş başa, kitaba gömülü birkaç güncük olsun yaşamak istiyorum..

23 yorum:

  1. Yeni yazı gelmiş hey! :) Engin kitap bilgilerinden faydalanmak istiyorum ceren bana kitap önersen ya malum yaz geldi hoş bende kitabıma eşlik edecek bir deniz bulamayacağım bu yaz büyük ihtimal ama napalım bende orda olduğunu hayal ederim :) sana kendinle ve kitaplarında baş başa güncükler diliyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şu doluluk geçsin daha da gelecek ;) Valla ben hiç iyi değilim o konuda çünkü işi çok ciddiye alıyorum, senin zevklerini soruyorum, okuma tarzını sıklığını soruyorum, sonra benim için bir çok yazar var en iyi diyebileceğim, karar veremiyorum falan iş tatsızlaşıyor, bissürü kitap listesi var internette, onlar işine benden çok yarar bence.. Ben bu sıra sufizm, psikoloji ve sevdiğim yazarların son çıkan ve kaçırdığım yani güncel kitaplarına daldım.

      Sil
    2. internette bulabilirim tabii ama ben istedim ki sen bana öner güzel ceren. Zevk aralığım, kitabın konusu falan farketmez farklılıklara açığımdır özellikle psikolog adayı olarak psikoloji içerikli kitap önerilerine! Sufizm de ilgimi geçen bir alan ayrıca zevkine guveniyorum ;) öpüyorum.
      ( zorlama yoktur:P )

      Sil
    3. :) işte şimdi yaktın beni, 3-5 gün düşünürüm ben şimdi bu konuyu :D

      Sil
  2. “Okumak; Şeyh Gâlib’in, Hüsn'e kavuşmasının koşulu olan Kimya'yı bulmak için çetin yolculuğu göze alan, mumdan gemilerle ateş denizini aşan, ejderhaları yenen aşkının, çileli ama mutlu serüvenidir. Sonunda herkesin kendisini bulduğu gizemli bir serüven.”

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Buradaki okumak sanırım daha ziyade eğitim almakla eş anlamlı ;) Ama her kitap zaten bir nevi eğitim değil mi, iyi ya da kötü olsun..

      Sil
  3. Ben de geçen annemin kütüphanesini düzenlerken ne şanslı bir gençlik geçirdiğimi fark ettim. Kütüphanenin karşısına geçip aralarından bir tanesini seçiyor ve odama gömülüyordum :) Neyse, seneler sonra yeniden kitaplarıma kavuştum. Emeklilik de çok güzelmiş :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ay sorma o yazıyı bir kıskandım ki yorum bile yapamadım :D Kıskanmadım canım, imrendim valla.. Çok şanslısın, bizim o kadar büyük kütüphanemiz yoktu. Ama tıp kitabı ararsan sürüsüne bereket :D

      Sil
  4. ah ahhh anılarımı depreştirdin cerennnnnnn.

    efenim yazlığın havuzuna giderdik bir tavla partisi yapardık ki 2 kişi oynar 20 kişi seyreder havuza her giriş yapana ya dondurma ya bira ısmarlanırdı istisnaszı ki hesabı kaybeden öderdi...ev kirası gibi olurdu hesap o derece:))

    sonracıma ben buzlu abrdakta biramı alır şezlongta sızana kadar okurdum...o durgun don u kaç kere okudum bilmem...martin eden ı...ölü canları...savaş ve barışı...

    hafif dalga geçerlerdi benle biliyo musun:))
    aldırmazdım.
    o kadar girerdim içinde o romanların...
    gençler böyle akşam hangi diskoya gidelim diye geyik yaparken ben don kazaklarıyla gezinirdim.

    insanlara katkım olsun diye bi derdim yoktu...
    fakat sırf meraktan durgun don okumaya başlayan kızlar oldu...
    hakkaten hep neden kızlar başladı ki şimdi farkediyorum:))

    neise efenim...
    zaman hayat yolculuğu...
    hayatın hızlı akışı...
    eh tabi üstüne sen evli ve çocuklu bi kadınsın.
    tekrar o tempoya girmek zor.

    ben de aynıyım...
    durgun don u n son ne zmana okudum bi 4-5 sene olmuştur muhtemelen.

    yine de...

    her tatilde martin eden alınır çantaya niyeyse bunu da bilemedim:))
    her otelden her yazlıktan her pansiyondan küçük bi çiçek alınır arasına konur kurutulur.

    şahane bir martin eden a sahibim anlayacağın:))
    çiçek bahcesi gibi.

    yazıdan uzun yorum olur mu ahahahaa
    olur be kime ne.

    ben durayım artık...
    dur de banaaaaa cerennnnnn

    ahahaha



    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ay çok özür dilerim çok sexist olacak ama okuyan erkek buldum mu kaçırmam :D Öyle azsınız ki :D
      Allahtan nihayetinde bağlandığım adam da okur çıktı, bilimkurgu teknoloji ama çok okur yine. Okumayan adamdan boşanırdım heralde ben o derece :P
      Dediğin gibi genelde kadınlar okuyor halbuki yazarların çoğu erkek! Durma yani yaz.

      Sil
  5. Yaz, kitap ve deniz manzarası ne cazip bir üçlü. Yazıda görünce balıklama atlanır konuya:) Bu arada, kendi çektiğim fotoda denize odaklanmaktan kirazları fark etmemişim iyi mi! Sağol vurguladığın için:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kiraz var mıydı ya o fotoda? :D Ben sadece çok özlediğim için ekleyivermiştim!

      Sil
    2. Buralarda yaz meyveleri aldı başını gitti. Erikleri gördüm şimdi kızarmışlar. Uzakta olunca daha duyarlı olunuyor, burnunun dibindeyken göremiyorsun bile!

      Sil
    3. Buraya Türkiye'den kiraz gelir her sene bu mevsimde ama ilk gelen aşırı pahalı olur, kilosu 14 euro'dan başlar, şimdi 500gr'lık torbalara 4 euro falan verir konuma düştük ama tadı yok kirazların nedense, Türkiye'ye gelsem de yesem diye bakıyorum ;)

      Sil
  6. İlk okul 4e giderken can yayınlarının çocuk kitapları setini almıştı annem bana. Aziz nesinler, Samed behrengiler, vasconcelos, bilgesu erenus, lamorisse'ın kırmızı balonu! Neler neler (Aklıma ilk gelenler bunlar) 100 kitaplık falan bir setti. Saat 3 e kadar denize gitmek ve sokağa çıkmak yasaktı güneş çok tepede olduğundan. Evde çılgınca okurdum! Akşam üstü de eriğe kiraza dalar ağaçlara tırmanır, yokuş aşağı frensiz bisiklet sürer düşüp dizlerimi parçalar ağlaya zırlaya tentürdiyotlu pamuğu bastırırdım teyzeme :) dizler tentürdiyottan daimi turuncu, güneş kremsiz korumasız Deniz sefalarından omzumdaki deriler dünya haritası; çocuk gibi çocuktum :-)) Orta okulda dünya klasikleri, emile zola'nın erotik sahnelerinden tut, edgar allen poe korku hikayeleri, bir dostoevski denememe ramen yemese bile turgenyev, şolohov :) ve Rus edebiyatına giriş :) lisede bukowskiyle, antony burgesla yeraltı edebiyatına giriş, kafkayla sartre la depresyonun gözüne vuruş :) Üni de foucault ve lacanla postmodernist sosyal inşaacılık :) hayatımın her döneminde yanımda yürüyen onlarca yazar! Ahh ceren beni de aldın götürdün şuan :)

    Geçen yaz evde buldum tekrar okudum çocukluğumun favori yazarı behrengiyi mesela. Anneme dedim ki: anne sen bana bunları Nasıl okuttun ya? Fazla dram fazla travma var, çocuk için uygun değil bunlar! (Ki ulduz ve konuşan kargayı okurken çok ağladığımı da hatırlıyorum. Annem de okuyup o da ağlamıştı) annem Dedi ki; çocukta vicdan, empati gelişimi için gerekli bunlar! Dünya sadece çiçekler ve dondurmalardan ibaret değil! Mesela Ömer Seyfettin gereksiz ajitasyon ve travmadır, edebi değeri dili ve üslubu da tartışılır onları hiç okutmadım! Ama behrengi öyle değil...
    İkna oldum gibi. Ama yine de bilemiyorum :S
    Benim okuma sürecim ve alışkanlığım, elbette annemin itelemesiyle ama yine de doğallıkla gelişti. Çocuklarımda en büyük hayalim, okumayı sevdirmek ve kaliteli güzel işler okutmak! (Okusun da ne okursa okusuncu değilim ben; okumak ciddi ve seçici olunması gereken bi mesele.) bilemiyorum becerebilecek miyim? Sen ne dersin kendi adına? Becerebilecek miyiz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kırmızı şapkalı kız'dan bile huylanan ebeveynlerle çevrili bir dünyada yaşıyoruz artık, bu beni çok rahatsız ediyor, annen çok güzel bir cevap vermiş bu tip insanlara.. Dünya pamuk şeker değil ne yazık ki :(
      Benim kişisel fikrim, çocuğun içinde olan birşey bu kitap okuma tutkusu, her çocukta olmuyor, mesela kitap kurdu anne babalar oluyor çocukları kitap sayfası açmıyor, buna başka ne dersin? Ana babanın kitap içine gömülü dünyasına tepki olabilir anca..
      Okursa mutlu olurum, güzel bir dünya açılır ona ama okumazsa da en çok kendi kaybı olur, başaramadım diye üzülmem heralde :) Haftaya Tcye gidiyorum, kendime 10, ona 10 kitap sipariş ettim, hazırlandı daha biz gelmeden oleeey :D Ama kiraza eriğe dalacaksa da dalsın, doysun..

      Sil
  7. Ceren'ciğim, Sevgili (rahmetli) dedenin Çorum'da evimizin bahçesindeki iki odalı eklentinin bir odasında Kütüphanesi vardı. Ona "Gülaçan Kitap Sarayı" ismini koymuştu. Yaklaşık 5.000-6.000 den fazla kitabı vardı. Akbaba, Yedigün.. gibi Mizah dergileri, Varlık yayınları Dünya Klasikleri, Çocuk Klasikleri tüm serileri vs. vs. aklına gelebilecek tüm kitaplar. Bazısını kendi eliyle ciltlerdi (baban ve bende yardım ettiğimiz için cilt işlerinden anlarız). Ayrıca, önce babanı sonra o üniversiteye gidince beni "Kütüphane Müdürü" atadı, bize aylık verirdi, görevimiz kitapları sıraya koymak, akrabalardan yakın aile dostlarımızdan kim hangi kitabı okumuş/okumamış -arkasındaki çizelge sayfasından- takip eder okumayanlara okuması için verir, daha sonrada kimlerde hangi kitabımız var onu takip eder gelince yerine kaldırırdık. Her kitabın bir numarası vardı ve onlar hep itina ile numarasına göre yerine kaldırılırdı. Tabi, bizde müdürüyet masamıza kurulur yeni kitapları okurduk. Varlık yayınlarının tümünü okumuşuzdur. Bir kısmı hala bende ve ben muhafaza ediyorum. Geçen geldiğinde baban da 1950-1960 yılından kalma mizah dergilerinden aldı, takip ediyorum hala geri getirmedi :) Ben artık müdürlükten ayrıldığım için fazla da dert etmiyorum, onların emin ellerde olduğunu -benden önceki müdürde- olduğunu biliyorum :).
    Şuna inanıyorum, kitap okuma alışkanlığıda genlerle geçiyor.
    Gözlerinden öpüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet biliyorum, babam arada getirirdi bizim eve de, o kütüphanenin muhafaza edilmemesi çok yazık olmuş, siz de kızınızı atardınız şimdi müdür olarak..
      Bu arada kütüphane müdürü olarak çok iyi biliyor olmanız lazım, dosta ve akrabaya verilen kitaplar geri gelmez, kuraldır :) O nedenle ben iş kitaba gelince baya bencil davranır mümkünse bir punduna getirir vermem kitaplarımı ;)

      Sil
  8. Ahhh canım nenecimin evindeki yazlar.. Bahçesinde mis kokulu limon ağacıyla kayısının ortasına hamak yapmıştı okuma yeri olsun diye bana:) Denize gir,bahçedeki duta dal,kumla çamurla oyna ve kitap oku.Yazlarım hep böyle geçti ahh onca kitap şimdi oğluma miras.Behrengiyi annem okumuştu bana ortaokula geldiğimde ciddi siyasi kitaplar okuyordum,devrim,kan,drama.. Şimdi liseye giden çocuk okusa bunları aileleri panik olur.Dediğin gibi kırmızı başlıklı kızdan nem kapar bir anne baba sürüsü var artık.Bence okusun ne isterse okusun dünya toz pembe değil ki.İndirim reyonundan alınmış,muhtemelen iki günde yazılmış aşk romanımı okusun:p

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Coooook sansliymissin, cocuklugu iyi gecen insan belli oluyor gercekten yetiskin de olsa gozleri yumusak bakiyor dunyaya :)

      Sil
  9. İşin kötü tarafı ne biliyor musun? Stephen Hawking okumak bile zor geliyor. Daha çıtır çerez kitaplara yöneliyorum.

    Bu arada, kitap listeni merakla bekliyorum. Irvin Yalom kitaplarından birini internet üzerinden almıştım. Ama direkt psikoloğun danışanına nasıl, ne şekilde davranması, izlemesi gereken adımları anlatıyordu. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Irvin Yalom'un ogretici yani cok agir basar, bahsettigin kitabi tahmin ettim sanirim :) Bu arada anne babalik cocuk yetistirme konusunda Jesper Juul onerririm o konulara ilgiliysen.

      Sil
  10. Kitabın ismine baktım Depresyon Terapisi. Öğreticilik güzel ama danışan kategorisine olunca daha güzel. :P

    İstersen ilgilenme. Okuyacağım bir iki kitap vardı. Şimdi bakayım kitaplarına. Teşekkür ederim. :)

    YanıtlaSil