Zaten bu memlekette "yazın" normalde 20 derecelerde giden hava, son üç gündür 16 derecenin üzerine çıkamıyor. Yağmur ve rüzgara ek dolu yağdı dün! Dün; yani 19 Haziran! Yaz uleyn bu yaz! Bu mevsimde karpuz yenir, kabuğu denize atılır, akabinde denize girilir, denize işenir (hepsi aynı karpuzun hikmeti işte) falan filan. Şu yapılmaz: Eller gökyüzüne doğru açılmış, dona kadar ıslak halde "nedennnn, neden bennnnn" diye haykırılmaz!
Derken; karanlık havada fazla Rus Romanı okumanın verdiği gazla, aklıma "suç ve ceza" ikilemi geldi. Son zamanlarda kimse bana "behave, girl!" demediği için biraz salmış haldeyim, doğru.. Bu hava bir nevi ceza mıdır?? Anlatayım, birlikte karar verelim:
Ben galiba hırsızım. Son günlerde saat 15 sularında, içimdeki (kan şekeri düşmüş) şeytan dürtüyor, iki adımlık markete gidip adam gibi bir kutu kuru üzüm almak dururken, Flo'nun meyveli müslisinin içindeki kuru üzümleri yürütüyorum! Sonra kutuyu hiçbişey olmamış gibi yerine koyuyorum. Ne bu şimdi? Bu sabah, meyve oranı %70 azalan (itiraf edeyim, siz yabancı değilsiniz; tamamen arpaya döndürdüğüm) müsliyi yutmaya çabalayan Flo'cuğum "kendimi at gibi hissediyorum" dedi; çok utandım. Ben galiba oburum, tembelim ve hırsızım.
Bir de bazı bazı mesela bankamatik bana bir banknot fazladan veriyor, sokaktaki içecek kutusu bir yerine iki kola atıyor falan. He bu son günlerde bikaç kez oldu. E şimdi bunları nereye bırakayım değil mi, a dostlar? Bu hırsızlık mıdır, şans mıdır şimdi? Hassas bir ayrım.. Ama dikkat ettim, bu tip hadiseler vuku bulduktan sonra hep aynı miktarda para cebimden çıkıyor, ya da değerli bir şeyimi kaybediyorum. Ne bir kuruş eksik, ne bir kuruş fazla. Sanırım evren benim aldıklarımı benden geri alıyor. Karma mevzuu, en favori konularımdan biri, şimdi girersem çıkamam.. Kıssadan hisse: dışarda bulduğumuz dışarda kalsın, nokta.
Yoksa Haziran'da hava 16 dereceye düşer, evde Rus Romanları okumak zorunda kalırız (ya da ders çalışmak - ki hiç de olası değil..)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder