22 Mayıs 2020 Cuma

Ennn bi' arkadaş!

Kelime "muharebesi"nin beni en zorlayan sorusu şu oldu: "en" yakın arkadaşınızı tanımlayan bir kelime (Soru no 2). Tam 35 senelik bir "en" yakın arkadaşım var (evet anaokulunda tanıştık!) ve onu "vazgeçilemezim" olarak tanımlayacağımı biliyorum. Bu kolay. Ama benim zorum "En" kelimesiyle! Kendimi bildim bileli bu "En" kelimesine alerjik reaksiyon gösteriyorum. Meselâ bana "en sevdiğin renk, en sevdiğin yazar, en sevdiğin müzik grubu, en en en.." derseniz, bende o ortamı topuklarım totoma vura vura kaçma isteği baş gösteriyor! Çünkü bulamıyorum "en"lerimi, kenarlarımı, köşelerimi, sınırlarımı ve kesinliklerimi.. Böyle bir sorunum var. En'lerin tamamı benim için koşula, ortama ve zamana göre değişiyor..!

vazgeçilmezimmm!

Meselâ; şimdi Burcukum benim 35 senelik ve hakikaten en yakın dostum. Fakat benden taaa 2500km ötede. E ne olacak şimdi? Ya da meselâ, Burcu ile hiç kopmadık ama onsuz girdiğim farklı ortamlarda farklı "en yakın"larım oldu. Bazen ona anlatamadığım bir derdimi ya da anlık bir sevincimi ilk başkasına açtım, o başkasını o an, orada en yakınım gördüm.. Bu ona ihanet mi oldu şimdi?

Ben bazı kavramların sınırının, köşelerinin olmasına karşıyım. Sevgi, dostluk, aşk bunlardan bazıları. Bu kavramlara "en" yapıştıramıyorum. Dostlarım ve arkadaşlarım dediğim kişileri zaten "en çok" sevmişim ki, hayatımdalar. Zaten karşılıklı sevgimiz azalır ya da biterse hayatımda da yerleri azalmış ya da bitmiştir, öyle değil mi? E bu durumda, şu an hayatımdaki herkes benim için "en".. Herkesin bir yönü "en", sevdiğim her şeyin "en"i var.

3 kafadarlar; orta ve lisede ayrılmaz üçlü - ve yavruladık..

Üstelik "en" kelimesinin ardına bir de sıfat eklenirse, çileden çıkıyorum. En iyi, en güzel, en tatlı, en çirkin, en kötü.. Dünya siyah ya da beyaz, 0 ya da 1 değil ki!

Bir de sanırım asıl sorun; birine "en" etiketini yapıştırdığımda aslında hayatımdaki diğerlerine haksızlık ettiğimi düşünüyorum ben. Evet Burcukum benim vazgeçilemezim ama farklı ortam ve zamanlarda, koşullarda onun kadar derinlemesine dostluklar kurduğum, birçok en iyi dostum daha var. Belki bu size saçma geliyor; "en iyi" sadece 1 tanedir diyorsunuz ama şunu sorayım: "en" sevdiğiniz çocuğunuz hangisi? :) Seçemezsiniz. Çünkü sevgi böyle bir şey; birini sevince, kalbinizde yeni bir bölme açılır, onun ardından şanslıysanız bazen biri daha girer hayatınıza ve yeni bir bölme açılır, daha da şanslıysanız biri daha ve böylece genişler sevginiz. Bölünmez, artar. İşte bence arkadaşlık ve dostluklar da böyle.. "En"i, sınırı, sonu yok..

Gençliğimi de bu Bünyamin midir Benjamin midir nedir, 
bu lumbersexual herüf yedü, afiyet ola..

Bu anlamda evet ben aslında aynı anda iki kişiye aşık olunabileceğini, sevilebileceğini de savunuyorum. Bunlar olabilir ama "arkadan dolap çevirmek ve aslında sevmediğin birini seviyormuş gibi aptal yerine koymak, daha iyisini bulana dek oyalamak ve aldatmak" işte o benim kitabımda büyük günah.. Ama bunlar bambaşka bir konu, poligami anlayışına ya da açık evlilik konusuna, "aldatma nerede başlar"a falan girersek çıkabilir miyiz, emin değilim :)) Neyse ki kelime muharebemizde yok öyle zor sorular.

"İstanbul'a gelmeyi istiyorum" diyince, 
3 mum birden yakıp amin diyen bi'tanem de bu.

Hazır en konusuna dalmışken, izninizle diğer "en"li soruları da cevaplamak istiyorum:

Soru no 5: En sevdiğiniz renk için bir kelime: Nar çiçeğinin rengi, Ege'nin "firûze" de denen kendine has mavi/yeşil rengi, içine minicik bir etek giyilmiş upuzun bir paltonun hâkiye kaçan koyu yeşil rengi, sardunyalarımın kıpkırmızısı, oğlumun saçlarının ve kızımın gözlerinin rengi.. Bir de renk olarak hiç sevmediğim ama ismini çok sevdiğim "fuşya" vardır, onu ne yapacağız peki?

Soru no 10: En sevdiğiniz spordan bir kelime: su sporlarını çok seviyorum; aletli dalış, kulvarda yüzme ve denizcilik. Her birinin çok güzel kelimeleri var ama beni asıl büyüleyen, bir fırsat çıksa da kullansam dedirten; denizcilik terimleri. Bazen sırf denizi özlediğimden, günlük hayatta kullanıyorum: “alesta!” diye bağırdığımda hazırola geçip bekleyen tayfalarım pardon çocuklarım var meselâ :) Ya da beklenmedik bir anda çocuklardan biri bana sarılırsa ve şaşırırsam "Aborda? Hayrola?” derim. Severim denizcilik terimlerini günlük hayatta kullanmayı.

Bunlar da son 7 yılımın en yakınları: A., N., S. (ve 4 eşantiyon)
Olmasalar... çıldırırdım!

Soru no 15: En sevdiğiniz kitapta bulduğunuz bir kelime: İşte şimdi tam eyvah! Kitaplarıma da yazarlarıma da hiç “en” diyemedim ben ama bu soruyu en son okuduğum olarak değiştirip şu kelimeyi huzurlarınıza sunuyorum: Bergüzâr. Anlamı; birine seni hatırlatması amacıyla verdiğin hediye. Üzerinde hoş bir el yazısıyla "benden sana ufak bir bergüzâr.." yazan bir paketçik aldığınızı düşünsenize, içinden de evdiğiniz bir kitabın orjinal ilk baskısı çıkmış meselâ! Mutluluğun bizatihi resmi değil de nedir bu?!

Fotolar: çocukluk, ergenlik, gençlik, ilk yetişkinlik ve artık ortayaş dönemimdeki bestieee'lerim; hepsi hâlâ duruyo ha, yanlış anlaşılmasın :))) Ömürlük bunlar, ömürlüüüüük.. Allah herkese versin!

13 yorum:

  1. Tamam kabul, söylediğin derinlikte düşünmemiştim ama şu"en" sözcüğü bana da "muğlak" geliyordu. Güzelce ortaya koymuşsun nedenini. Evet, benim zihnimi de açtı yazdıkların. Doğru ya, niye her şeyin "en"'i olmak zorunda? Her şeyin mutlaka bir tane mi olmak gerekir?
    Dile getirdiğin konuların hepsine katılıyorum:) Bir tanesi hariç!
    "Dünya siyah ya da beyaz, 0 ya da 1 değil ki!" demişsin konuya ilişik tutarak:)
    Gri rengi sevmediğimden olsa gerek, huysuzlandım bu sözden. Çünkü "en" ile bağdaştıramadım kendimce. Çünkü siyah ya da beyaz olabilir bir şey, bana göre olmalı da! Lakin en siyahı, ya da en beyazı olmaz, olamaz:) Yani şey gibi, "doğru" ya da "yanlış" diyebilirsin ama "en doğrusu" ya da "en yanlışı" diyemezsin. Doğruysa doğru, yanlışsa yanlış. Sahi mantık dersinde öyle bir şey vardı değil mi?
    Doğru ise doğru = Doğru - D → D= D,
    Doğru ise yanlış = Yanlış - D → Y= Y
    Yanlış is yanlış = Doğru - Y → Y= D:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ooooo aramızda sembolik mantık sevenler varmıııış!
      Hayır dünya SADECE siyah ya da beyaz değildir demek istemiştim, ifade bozukluğu haklısınız. Bir kısa film vardı. 2+2=4 diyor matematik öğretmeni. Oysa çocuk 22 diyor. Olay büyüyor, kadını "düz düşünmekle, yaratıcılığa sınır koymakla" suçluyorlar, kadın derdini anlatamıyor, matematikte kesinlik vardır diyor, kimse dinlemiyor, sonunda işinden oluyor. Tazminatını alırken 2000 eski aydan, 2000 yeni aydan toplam 4000 euro diyince müdür, "hayır!" diyor, 2+2=22 olduğuna göre, 22000 euro olacak ;)
      Benim demek istediğim, kavramların sınırları olmayabilir. Evrenin sınırının olmaması gibi. Fakat iş bilimselliğe, matematiğe, klasik fiziğe dayanırsa evet, sonu vardır.. Işık ya açıktır ya kapalıdır. İnsan ya corona virüsüne sahiptir ya değildir. Fakat meselâ depresyon; insan ya depresyondadır ya değildir sistemi kaldırıldı, artık depresyon derecelendirilen bir rahatsızlık.. Öyle yani :) Bu konuda konuşmak güzel oluyor sizinle..

      Sil
    2. Mantığın her türlüsünü severim:)
      Bahsettiğiniz filmi izlemiştim, evet güzel bir filmdi.

      Demek depresyon ölçülebilir bir özelliğe sahip. Elbette bu işin uzmanısınız ve siz iyisini bilirsiniz. Hamilton Bey'in 17 soruluk bir testi varmış. Benim yaptığım ise bilimsel gerçekleri alıp üzerimde test etmekten ibaret:)

      Delilik ve dahilik arasındaki ince bir çizgi üzerinde ilerlemeye çalışıyorum. Ancak yapım itibariyle çizginin üzerinde fazla vakit kaybetmiyorum. Çoğunlukla çizginin deli tarafında dolaşıyor olsam da bu durum beni depresyona sokmuyor. Delirdiğimi kabul etmediğim ya da onu anlamadığım zamanlar bende depresyon kaçınılmaz oluyor:)

      Sil
  2. En'leri cevaplandırmayı sevmeyen insanların olduğunu görmek çok güzel. Bunu dile getirmeniz ayrı güzel. İlle de tek "en"imiz olmak zorunda mı? Bugün en sevdiğim yemek mantı ise yarın makarna olabilir. En sevdiğim şarkı her dem değişir. Çünkü "ben" de değişiyorum. Her şey, herkes değişiyor.

    Çok sevgiler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Koşullar, insanlar, zaman değişiyor.
      Algılar, tutumlar, istekler değişiyor.
      Aynı bedende apayrı bir insana dönüşüyoruz, çok haklısınız..

      Sil
  3. Ananemi..
    Ah Aysan işte çocukluğumun kabus sorusu buydu. Cevabı da hep bu oldu. Tarafsız bölge: anane...
    Neden yaparlar bu zalimliği bir çocuğa?!

    YanıtlaSil
  4. Benim demek, sahiplenmek.. Çok haklısın.

    YanıtlaSil
  5. "En" ler konusunda sana tamamen katılıyorum. Birden fazla aşk konusuna da. Aldatma ve yalan olmayacak ama dediğin gibi.

    Bu da benim en çoklarım :)

    https://metebilge.blogspot.com/2017/09/hangisini-ne-cok-seversin-kultur-sanat.html

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Sanırım ben en çok dört mevsimi yaşamayı, başlarken ve biterkenki duygu selini, değişimin insanı silkelemesini seviyorum." demişsin ve şöyle bitirmişsin: "sanırım ben en çok hepsini seviyorum" :) Muhteşem bir yazıydı!

      Sil
    2. Teşekkür ederim :)

      Sil
  6. en sözcüğü fazla sınırlandırıyor evet kesinlikle :)
    bende zorlanırım bu tarz soruları yanıtlamakta :)
    denizcilik terimlerine çok uzağım ama bergüzar seçimin ne güzell :)

    YanıtlaSil
  7. İnsanın hayatında dostum diyebileceği en az bir kişi olmalı...

    YanıtlaSil