31 Ağustos 2023 Perşembe

Ağustos biterken..

Memleketin ekonomik halini, aşırı sıcakları, orman yangınlarını ve insanlık dramlarını dışarıda tutarsak - ki tutmazsak aklımızı oynatabiliriz - tamamen bencilce söyleyebilirim ki, Ağustos - çok şükür - çok güzel geçti.

Eşim Ağustos’un ilk 10 günü sırt çantası ve çadırıyla tek başına Norveç’e gitti. Böyle her sene bir 10 gün tek başına çıktığı ve bedensel anlamda kendini zorladığı, eve perişan ama mutlu geldiği tatilleri oluyor kendisinin. Kafasını boşaltıyor, topukları totosuna vura vura kaçtığı çocuklarını ve beni özlemiş oluyor falan. Hoş bir “aralık” oluyor, yalnız zaman geçirebilmek çok büyük bir lüks evli ve çocuklu hayatta..

Böyle yerlerde özellikle..

Bu “aralık” bana ve çocuklara da çok iyi geldi. Yalnızken tam bir Akdenizli gibi yaşadım; rutinsiz, plansız, spontan ve tamamen anda kalarak. Kim arayıp buluşalım dediyse evet dedim, eşimin kuzeni ve eşimin liseden bir arkadaşıyla bile buluştum ki hep onlarla beni bağlayan tek unsur eşim sanıyordum.. 

Çocukların bir sürü arkadaşı gidip geldi - kimi yatılı - ben evde arkadaşlarımla şarap geceleri, kahvaltılar yaptım, bir danışanım seansı iptal edince iki çocuğu emrivaki babanneye yıkıp haftalık (Prensesten Mektuplar) uzuuuun yürüyüşümü bile yaptım. 

Sadece gezmedim tabii. Evi de pürüpak ettim, çocukların eylülde başlayacak okullarına dair ihtiyaçlarını tamamladım, anlayacağın tamamen kendi kafama göre yönettim evimi ve çok ama çok iyiydim yahu! Çocuklar da bir sakin, bir söz dinler..! 

Şahane bir haftaydı kısacası. Tabii herkes birbirini özlemiş, kavuşmamız da efsane oldu. Belki de işin sırrı budur; herkes kendi alanında, ara sıra bir araya geliniyor? :))

Telefon kamerasının yerini hâlâ öğrenemeyengiller

Biraraya geldikten 2 gün sonra yeniden ayrıldık. Bu defa ben çocuklarla ve annemlerle İzmir’de birkaç gün geçirdim, eşim de peşimizden geldi ve bir 15 gün de birlikte ailecek tatil yaptık. Denize güneşe kıpkırmızı domatese keçi peynirine sele zeytine miss gibi Girit mezelerine doyduk :)

💚💙

Bahçeden domates 🍅

Giritten meze 🫒 

Anasonlu mısır ekmeği 🌽 

Son dört gün geçen sene oğlumla gidip çok keyif aldığım Bergama ve Dikili’ye kızım ve eşimle de gittik. Bir senede Türkiye nasıl değişebiliyor şaştım kaldım ama yine de güzeldi.

Ama yine kalpli bir ev buldum ;)

İşte Ağustos da böyle geçti, bitti. Bu ay sadece 1 hafta çalıştım 3 hafta yan gelip yattım (çok iyi geldi), baya güzel okudum (okuduklarımı goodreads’e ve bloğun sağına ekledim bak), yine hiç tv / netflix / youtube / blog dışı sosyal medya vs izlemedim (bu sanırım artık kalıcı olacak bende yaşasın), hiç vicdan falan yapmayıp çocukları direkt babalarına ve anane dedelerine yıktım ve kendime zaman ayırdım; bol bol yürüdüm, tek başıma deniz keyfi yaptım, okudum yazdım ohhh missss!

Aaa dur bak ne anlatıcam! Kızım şnorkelle dalarken denizden bir bileklik buldu. Sahilde neredeyse herkese sorduk, sahibini bulamadık. Öyle pahalı bir şey değil ama doğal taş, hoşumuza da gitti, kızım çok istedi sahip olmak. Ama ben haramdan aşırı korkarım, asla böyle şeyleri zimmete geçirmem. Bir iki defa hani yerde bulduğunda şans getirdiği söylenen 1 cent’ler vardır ya, inanayım dedim, yok, çok daha büyük ve değerli şeylerimi kaybettim. Asla almam yani bana ait olmayanı, buluntuyu direkt bulduğum yere bırakırım, çocuklara da böyle öğrettim.

Gel gör ki kerata çok güzel :)) Oturdum araştırdım, hatta biriki dindar ya da etik yönü ağır basan, adil arkadaşa danıştım, ederinden biraz fazlasını bir ihtiyaç sahibine bağışlarsan haram olmuyormuş. Minarenin kılıfı hazır anlayacağın :)) Hemen biz de bu şekilde davrandık, gördüğümüz bir ihtiyaç sahibini sevindirdik. Hattâ o gün içinde bir de karavanlı birileri yolda durup “susuz kaldık, hiç çeşme bulamadık, bahçenizden karavanımıza hortumla su alabilir miyiz?” diye sorunca, resmen hayır işi ayağıma geldi yahu diye düşündüm. Çok matrak değil mi ya bu karma işleri?! Vallahi garip bir sistem var hayatta..

İşte Ağustos böyleydi bizde. Güzel şeyler ne çabuk geçiyor.. Eylül ferahlık ve yepyeni, taze bir enerji getirsin hepimize inşallah! 

Hamiş. Daha 10 gün Türkiye’deyim, bir iki güne Bursa’ya geçeceğim. Görüşmek istersen haber sal ;)

20 Ağustos 2023 Pazar

Tanışalım mı baĞyan?

Yüreğimin İklimi Temmuz için güzel bir mim hazırlamıştı Handan da katılmıştı; kişisel sorular var, bu sayede insan kendini de daha iyi tanıyabilir. Bugün onu cevaplamak istedim - kendi tarzımda - :) Yorumlara en az 1 soruya yanıt vererek katılmak zorunludur :))

1. Kişiliğini tanımlar mısın?

Valla tanımlayamam çünkü kendisini tanıdığımı sandığım her an beni şaşırtıyor. Şükür kimseden "C., senden bunu asla beklemezdim" sözünü duymadım şu yaşıma dek, neysem oyum bak; saydam, güvenilir, merhametli ve samimiyim. Çevremdekilere iyi gelirim, kendimleyse çok didişirim.   

2. Seni mutlu eden şeyler nelerdir?

Tamamı manevi :) Beni asla maddi şeylerle mutlu da edemezler, etkileyemezler de. Misal gelmeden önceki gün, yazar komşum "posta kutuna baaak" diye mesaj attı. İçinden bir taş çıktı. Daş yahu bildiğin daş :)) Üstüne "şans" yazmış keçeli kalemle ve altında bir not: "bu taşı sabah nehir kenarından sırf senin için seçtim, sana şans getirmesi için veriyorum" :) Vallahi pırlanta verse bu kadar etkileyemezdi sağolsun.. Sevgiyle anılmak ve samimi içten insan ilişkileri beni çok mutlu ediyor..

3. Bir anını paylaşır mısın?

"Senin anılar Seinfeld'e bölüm olur" diyor eşim bazen (seinfeld biz dinozorların zamanından enfes bir komedi dizisi ben de oradaki Elaine karakterine cismen ve ruhen benzeyen biriyim). Erkeklerin askerlik, kadınların hamilelik ve doğum hikayeleri asla bitmez derler :P Ay bilemedim ne anısı anlatayım benim her "an"ım dizilik vallahi.... 

En son olanı anlatayım dur. Bisikletle dörtyoldan geçerken ev ve araba anahtarlarımın olduğu, çanta içinden kolay bulayım diye koca koca aldığım anahtarlığımı yere düşürdüm, trafiği durdurmamak için devam ettim, bir sonraki kırmızı ışıkta karşıya geçer alırım dedim. Fakat bisikletli bir adam tüm trafiği durdurup benim anahtarı yoldan aldı ve bana "atıyorum yakala" diye bağırdı. Yakala dediği mesafe 12 metre falan 3 şeritli yol var aramızda :)) Ve daha ben tepki veremeden adam koca anahtarlığı fırlattı! Tüm trafik durmuş herkes bize bakıyor, nefesler tutulmuş. Film sahnesi gibi ve ben de tek elle yakaladım mı!!! Bir "wooooooow bravo” uğultusu geldi vallahi, bense her zamanki hallerimmiş, her atılanı böyle yakalarmışım gibi kasıla kasıla bisiklete döndüm, eteğimi böyle savuraraktan devam ettim yola :))) Bence hayatımın en "cool" anlarından biriydi yahu. Anahtarlık da bu; kafana gelse kafan yarılır, arabaya gelse camı kırar kaportayı göçertir valla Allah korudu :P

4. Ziyaret etmek istediğin yerler nereleridir?

Yolgezer olarak, 54 ülke gezdim ve insan bir noktadan sonra küreselleşmenin de etkisiyle hep aynı yeri geziyormuş, aynı insanlarla aynı konuları konuşuyormuş gibi hissediyor. Fakat defalarca gittiğim Kudüs'e bir de anne babam ve çocuklarımla birlikte gitmeyi çok istiyorum. Kudüs bence büyülü bir yer..

5. Ailen hakkında bir şeyler yazar mısın?

Anne babam muhteşem insanlar, maalesef kulak tavşan kulağı olunca, boynuz olarak onları geçememiş olmanın üzüntüsü içindeyim :) Annemle karakterimiz 180 derece terstir ve bence bu kadar sabırlı bir insan olmasa - Alman anası olsa misal - beni evlatlıktan çoktan reddederdi, çok çektirdim kadına tersliğimle, antisosyalliğimle, ukalalığımla. Fakat çocuklarım olunca eline düştüm :))) O zaman anaaaam anaaaam diye ağladım. Şimdi son 10 senedir ilişkimiz daha iyi sanırım, bunda benim uzakta olmamın da olumlu etkisi var. Babamsa çok bilgedir, hayatımda tanıdığım en çok konuda bilgisi ve fikri olan insanlardan biridir ama çok da şahane mizah anlayışı vardır. 

Aile derken koca ve çocukları düşünmediğimi, anne babamı düşündüğümü şimdi fark ettim ha, çok enteresan :)))) 

6. Bekar ve mutlu mu evli ve mutlu mu?

Soruyu anlayamadım; ikisi de mutlu sonuçta, niye kurcalıyon hemşire.. Mutluysan takılma fazla. 

7. Favori filmlerin neler?

Hımm zor yerden geldi. Ben pek film izleyen biri değilim ama defalarca izleyip bıkmadığım film sanırım "Lost in Translation" oldu. Ay çok bayılıyorum o en sonunda kulağa fısıldanan cümlenin ne olabileceğini düşünmeye :)) Bir de Vicky Christina Barcelona'yı çok sevmiştim. Türklerden de Zeki Demirkubuzun filmlerini seviyorum, masumiyet misal.. Rahatsız eden, karakterlerinin altı derin filmleri severim özetle.

Ev sineması,
 sinemaların en şahanesi :)))
Yönetmen psikopat ebeveynler olunca hele..

8. Müziğin gücü hakkındaki düşüncen ve tercihlerin nelerdir?

Vallahi müziğin GÜCÜnden çok şikayetçiyim tercihim müziğin kulaklıkla dinlenmesinden yana :P Spotify hesabım burada, işte tercihim de onlar.. 

9. Mutluluk hakkında yazar mısın?

Yazarım, sen iste yeter ki :)) Bence mutluluk hava gibi, her yerde, göremiyorsun ama hissediyorsun. Bir de yokluğunda boğulacak gibi oluyorsun ya, o zaman anlıyorsun önemini.. Odaları ara sıra havalandırmalı yani yeni mutluluk edicileri belirlemeli ve hayata katmalı... 

10. En iyi arkadaşların bu "en" olayını nasıl hak ettiler?

Hayatımda yediğim tüm naneleri, dipsiz kuyularımı ve içimi dışımı tersimi yüzümü bilen 2 kişim var. Burcuk ve Oğuz. Ben onlara "Ahretliklerim" diyorum. Sen "en"de diyebilirsin evet. Nasıl oldu, valla anlayamadım; mazoşist olabilirler mi ki? Beni çok pis eleştirirler, bazen "geri zekâlı mısın bilmiyorum ki" bile demişlikleri vardır ama asla yanımdan ayrılmadılar, düştüm tökezledim hep elimi tuttular, "çok yanlış davranıyorsun ama yanındayım" dediler yani dümdüz. Ondan bence... Gitmiyolar o'lm ya gitmiyolar :))))) Şaka şaka, Allahım ayırmasın... Onlar olmasa ben yaşayamam açık söyleyeyim. 

Üçümüzün bir arada olabildiği ender anlardan

11. Kardeşin hakkında ne anlatabilirsin?

Olmayan biri hakkında ne yazayım şimdi? Bir defasında 9 yaşında mıydık neydik, bir arkadaşım gelip sır verir gibi bana "biliyo musun kardeşim olcak" dediğinde öyle üzülmüştüm ki, sarılıp "üzülme, ben hep senin arkadaşınım" demiştim :)))) Vallahi yaptım bunu artık nasıl bir korku ve endişeyse bende kardeş mevzuu... Kızıma da acıyorum valla ama ona kardeş olsun diye değil, kendime bol çocuk olsun diye yaptım açık söyleyeyim, kabak onun başına patladı garibim.... 

Kardeşlik işte tam olarak bu maalesef
:)))))

12. Favori dizin hangisi?

Sağ dizim. Şaka şaka. Seinfeld komedide, dramda Breaking Bad, bilim kurguda love, death + robots.

13. Favori kitabın hangisidir? Neden?

Hay bari yazar diyeydin daha kolaydı ama ne bileyim öyle çok ki. Zamana göre de değişiyor.. Bu sıralar Clarissa Estes Kurtlarla Koşan Kadınlar'ı okudum misal (3 senedir okuyorum, sonunda bitti puh) daha önce birçok başarısız denemem olmuştu, aşırı sıkıcı, saçma sapan gelmişti ama şu an, son 6 aydır inanılmaz iyi geliyor bana. Kitaplar bence böyle, okuyan kişiye ve o kişinin yaşam dönemine göre değişiyor etkileri. 

Son mücadelem: mai ve siyah

14. Stilini tanımlar mısın?

Modayı takip etmiyorum. Vücuduma yakışan bazı modeller ve renkler var, bunun farkındayım. Stilim hep aynı, saçım, makyajım da hep aynı :P Elbise çok severim ve çok giyerim. Topuklu sevmem ve zorunda olmadıkça giymem. İddialı görüntüsü olan bir kadın değilim. Sade ve doğalım sanırım. İçimdeki ışık yeter diyorum :)) 

15. Eğer kaçabilseydin nereye gitmek isterdin? 

Şimdi mi hemen mi valla mı? Bavullar hazır! :)) Kaçabildikçe kaçıyorum ama çok uzağa gidemiyorum. Üstte de vardı bu soru sanki ya da ben nüans farkını anlayamadım ama Kudüs diyeyim yine. 

16. Özlediğin biri var mı?

Var.

17. Kalbini kazanmanın yolları nelerdir?

Valla ilk anda oldu oldu, olmadı hiç zorlama :)) İlk enerjiye çok güveniyorum, hiç yanıltmadı. O nedenle olduğun gibi ol derim, olursa olur.. 

18. Kendinle ilgili 10 gerçek?

10 emir gibi oldu bu soru da yahu pek ciddi.. 10 tuhaf ve komik gerçek diyeyim mi? 1). Solak olup da sevmediğim kimse olmadı şu hayatta, tanıdığım tüm solakları seviyorum uleyn. 2). Gördüğün en az su içen insanım maalesef, bu huyumu değiştiremiyorum. Deve gibiyim tövbe. 3). Geceleri uyumadan önce çocuklarıma masal uyduruyorum. Her gece. Hiç hazırlanmadan anında ve doğaçlama. Sanki fena da değilim ha.. 4). Öğlen 12'den sonra çay, kahve, kola içmeyeyim, tüm gece uyuyamam ama hiç uyumadan tüm günü de kolayca geçiririm, şaşar kalırsın.. Sanırım anamla babamın doktorluktan nöbet tutma genleri geçmiş bana :P 

Masum sessiz göründüğüme bakma,
Aslen ben bildiğin cadıyımdır.. :))

5). Şekerli madde zulam var. Banyonun üst çekmecesinde havluların altında mutlaka bir çikolata ya da haribo ayıcık paketi saklıyorum. Çocuklardan ve kocamdan şşşt. 6). Bazen uyumadan önce kurduğum hayaller o kadar çetrefilli bir hal alıyor ki, sonu ne olacak diye heyecandan uykum kaçıyor. 7). Hah, 7 rakamını hiç sevmem, 7 ile asla bitirmem işimi, misal 7 zeytin yemem :) 7 numaralı şeylerden uzak dururum.. 8). Çok maymun iştahlıyımdır. Aşırı şevkle başlayıp hemen sıkılırım. 9). Assssla haram yemem, rüşvet veremem, 1 defa vermek zorunda kaldım, canımdan can gitti.. Hatır için de asla ters işler yapmam, aşırı hatta biraz fazla aşırı dürüstümdür.. 10). Felaket unutkanımdır, bu nedenle yalan söylemeyi birkaç sene önce tamamen bıraktım. Söylediğim yalanı unutuyorum ayol. Beyaz yalan bile söylemiyorum artık. Bazen gerekiyor kibarlık gereği diyeceksin, ben direkt susuyorum, konuyu değiştiriyorum, soruya soruyla karşılık veriyorum ama yalan söylemiyorum ;) 

19. Kendini sabote ettiğin olur mu?

Of hem de nasıl. Saniyelik değişimler olur ruhumda.. Ama fark ediyorum ve fark edince de hemen şunu soruyorum kendime: "bu içinde konuşan şu an kimin sesi?" Kesinlikle çocukluktan birinin sesi geliyor bak dikkat edersen "yapamazsın edemezsin"ci baskıcı ve kendi de mutsuz birinin... Bunu farketmek iyi geliyor, azaldı..

20. Ritüellerin var mı?

He evet her ayın 1. dolunay gecesi gökten inen gençlik iksirini alabilmek için tanrılara oğlak kurban ederim. Ne ritüeli ayol, hayatım ritüel olmuş çocuklardan sonra.... 

Sanat mı obsesyon mu?

21. Alışverişi tek başına mı yaparsın?

Evet. Haftalık ev alışverişini de, kendime ya da çocuklara alacağım kıyafetleri vs de tek başıma yaparım. Çok nadir bir kıyafetten emin olmadığımda, deneme kabininde foto çekip ahretliklerimden birine fikrini sorduğum olur :) Bu arada erkeklerin kıyafet alamayıp eşlerine bırakmasına çok gülüyorum, "bunu da eşi giydirmiş" diye düşündüğüm çok oluyor :)) 

22. Yaz aylarında en favori içeceğin?

Su ayol su :)) Ama "bi gece çıkalım birer drink alalım bebeYim" diyorsan "hugo". Köpüklü beyaz şarap kokteylidir kendisi, hem hafiftir hem susuzluğa birebir. Alkol kullanmıyorsan, alkolsüz versiyonu da enfes oluyor... yeter ki bi gece çıkalım bebeYim yani :))) Bu yukarıdaki "kaçma" sorusuna da cevap olabilir bak, ille Kudüs'e gitmemize gerek yok yani.

Reyhan suyu bir de

23. Nelere minnettarlık duyarsın?

Sıkıştığımda tuvalete. Tam önümdeki araba radara yakalandığı an reflekslerime. Devlet dairesinde sıramın çabuk gelmesine. Bir de vallahi çocukları uyutup da elime kitabımı aldığım ve yatağıma uzanıverdiğim o efsunlu âna çok aşırı minnet duyuyorum.

24. Kendini nasıl şımartırsın?

Bunu ben de yeni yeni öğreniyorum. Derin konu bu :) Sanırım yavaşlayarak ve yaşadığım ânı dolu dolu hissederek şımartıyorum kendimi, çok iyi geliyor be... 

Buraya her geldiğimde de 💚

25. Şu an aklında ne var?

Akşam yemeği. Maalesef çok sığ oldu ama aklımda tam bu var... Ispanaklı kiş yapacağım sanırım ama gözümde büyüyor..

26. Mücadele etmen gerektiğini nasıl anlarsın?

Midem söyler :) Evet aynen öyle, midemde hissederim ne zaman durmam ne zaman devam etmem gerektiğini. Ben de sana bir soru sorayım "peki hayat ne için mücadele etmeye değer" sence? ;)


27. Bugünkü ruh halini anlatan smiley, renk hangisidir?

Vallahi bu smiley olayını ben anlayamadım annemlerin nesli ile ergenler çok kullanıyor. Benim kızla ananesi bir yazışıyorlar hiç kelime yok neredeyse ve anlaşıyorlar ayol. Kız diyor ananem bugün deniz kenarına gitmiş, bir kedi görmüş sonra kahve içmiş ayol tek kelime yok metinde! Böyle böyle çivi yazısına geri döneceğiz sayelerinde..... 

28. Seni üzen şeyler neler?

Yaşlılardaki yalnızlık üzüyor beni. Umutsuzluk gençlerdeki. Orta yaşlı bizlerdeki bu aşırı koşturma ve hayatı kaçırma hisleri üzüyor. Çocukluktaki sevgisizlik ve ilgisizlik üzüyor. Çaresizlik ve kaderine boyun eğmişlik, denememek bile, yani öğrenilmiş çaresizlik de çok üzüyor.. Bir de anlamaya çalışmamak karşındakini, hep ben’ciler.. Tüm bunlardan da agresiflik ve kabalık doğuyor, ona da üzülüyorum.. 


29. Hangi hobileri denemek isterdin?

Bu sene duvar tırmanışına başlamayı istiyorum. Kıçımı kaldırabilirsem hahaha gerçek anlamıyla yani. Bu arada bir arkadaşımın sevgilisi "benim hobim sensin" demiş kıza, gülsem mi korksam mı bilemedim...

30. İdeal günün nasıl geçiyor?

Sabah errrrkenden kalkmışım, hemen evin önündeki çarşaf gibi denizde yıkamışım yüzümü, o derece yüzmüşüm doya doya. Eve gelmiş, keçi peynirli narrr gibi domatesli sele zeytinli simit ve çaylı mükellef bir kahvaltı yapmışım sonra yine denize bakan verandama geçmiş, bir sürahi naneli limonata alıp yanıma, yazmış, okumuş, düşünmüşüm. Öğlenden sonra bir arkadaşım aramış aynen şu cümleyi kurmuş "çayı koy geliyorum", ondan yarım saat sonra da elinde üzümlü kurabiyeler (kek de olur elmalı ya da havuçlu tarçınlı fındıklı falan yapıyosunuz ya hihi) gelmiş, çançançan çene etmişiz "yemeğe kal" demişim, bir iki meze hazırlamışım, yetmiş, terasta hafif bir esintiyle yıldızların altında oturmuş da oturmuşuz, hayatı çözmeye çalışmışız, elbette başaramamışız.. Sonra o evine gitmiş, ben kitabımı alıp yatağıma girmiş okurken uyuyakalmışım. Bence işte bu mükemmel bir gündür.

Bu da mükemmel ev

31. Hangi sınırlayıcı inançlara sahipsin?

"Başkaları ne düşünür" kalıp yargısı yetiyor. Çok inançlı biri değilim ama sanırım tüm etik anlayışım "bunu yaparsam başkaları hakkımda ne düşünür"le şekillenmiş maalesef çocukluğumdan ve kültürümden kaynaklı olarak. Beni sevmezler, ayıplarlar, bu davranışım başkasını kötü etkiler, üzer diye düşünüp, içimden geldiği halde yapamadığım çok şey oldu.. Pişmanlıklarım yok hayatta öyle ama bazen keşke daha cesaretli olsaydım da deneseydim, inat etseydim dediğim anlar oldu.. Kendimi sınırlayan sadece kendimim yani... 

DÜZELTME. Aslında eksik ifade olmuş, yorumlarda fark ettim, rkleme ihtiyacı duydum. Başkaları derken en yakınlarımdan bahsettim, annem babam çocuklarım eşim ve en yakın dostlarım. Yoksa diğerlerininne diyeceği ne düşüneceği eleştiri ve yorumları hiiiiç etkilemez beni. Ama değer verdiğim indanların düşünceleri maalesef bazen çok kısıtlıyor; onlar mutlu ya da rahat olsunlar diye çok fazla hayalimi isteğimi gerçek ben’i hasır altı ettiğim oldu. Çünkü evet onların dığruları benim hislerimden ve ihtiyaçlarımdan genelde daha etik ve doğru oluyor.. Bu benim için kısıtlayıcı ama belki hayat tam da bu, sevdiğin değer verdiğin insanlar için yaşamak… Bilmiyorum sevgili dostlar, bilmiyorum.


İşte ben buyum. Peki sen? :)

1 Ağustos 2023 Salı

Dikkat! Blog Adı Değişikliği - Bölüm 158.875 :))

Geçen ay yazmamak bana iyi geldi biliyor musun.. Yazarak ya da yürüyerek çözebilen biriyim sorunlarımı ama demek ki bazen kendi içine kapanıp, hiçbir şey yapmadan beklemek de iyi gelebiliyormuş... 

Haftasonundan beri daha iyi hissediyorum, biraz toparladım kendimi. Çözülmesi gereken çok fazla sorun var, hâlâ tam bitmedi bu zor dönem ama, en azından tünelin ucundaki ışığı görebildim.. Hamdolsun....

O ışığı görünce tabii bir hayat enerjisi geliyor insana :) Blogla ilgili birkaç fikir zaten aklımdaydı nicedir, hazır enerji bulmuşken onları da uygulamaya karar verdim.

Bu okuduğun blog, benim taaaa 2008'de, Türkiye'den umudumu yeniden ve bu sefer tamamen kaybedip, pılımı pırtımı toplayıp Avustralya'ya taşındığımdan beri yazdığım ilk bloğumu silip, oradaki yazıların bazılarını da yanıma alıp, 2010'da "taşındığım" ikinci bloğum. Burayı açtıktan sonra, birçok blog daha açıp kapattım ama batmasına kıymadığım "Ana Gemim" her zaman bu blog oldu. 

Buraya tam 13 senedir hem kişisel hayatımı yazdım, hem de hayallerimi, özlemlerimi, bunlardan çıkan ufak hikayemsi denemelerimi, varoluşsal krizlerimi.. Yaşamımdan kızıma ve oğluma bir şeyler kalacaksa, bu blogla kalsın istiyorum. İsmini de bu nedenle "Yaşamın Tortusu" olarak değiştirdim.

İkinci bloğum - ki onu çok sevdim diye buraya taşımaya kalktım ama ı-ıh olmadı - Günün Tortusu'nu Şubat ayında bıraktığım yerden yeniden hayata geri kazandırıp, oraya her gün o günden bana kalan keşifleri yani "beslendiğim şeyleri" yazacağım. Bazen ufak düşünce kırıntıları, bazen bir kitaptan okuduklarım, bazen görüp sevdiklerim, anlık ve duyusal ama beni besleyen her şey orada olacak. Kısacık kısacık...

Her sene Aralık ayında 10-15 yazı yazdığım ve o sene içinde neyi "çalıştıysam" ve neyi "biraz daha anladıysam" aktardığım proje 365 blog'umu ise "Yılın Tortusu" ismiyle yeniden düzenledim. Dediğim gibi, her Aralık bir sürpriz oluyor orada :) Geçen yıllarda kendime göre mutluluk, sevmek gibi varoluşsal kavramları masaya yatırmıştım, bakalım bu Aralık neyi çalışacağız? Zamanı gelince duyurusunu yaparım yine ama o blog da öyle yılda bir ay aktif bir blog işte... 

Bir de son olarak, Prenses'ten Mektuplar var tabii. Onu büyük bir heyecanla, yepyeni ve bence şahane bir fikirle yeniden başlatıyorum bu ay.. Bir git bak derim, tam burada, Prenses kendini bir anlatsın sana :)

Neden tüm bu fikirleri tek bir bloğa toplamadın dersen; çünkü bence formatlar çok farklı ve her bloğun kimliği kendine özel.. Birleştirince olmadı, denedim, bir şeyler uymadı.. Karakterimin farklı yönleri, renkleri, farklı bloglarda olsun, daha doğru geldi bana... Takibi belki zor olabilir ama seven katlanır bence yahu :))

Blogların hepsinin sağ konsolunda "takip et" düğmesi var. İstediğini, formatı sana uyanı, sevdiğini, kafana göre takip edersin ya da etmezsin. Ben yorumcularımın tamamını takip ediyorum - takipçiler listesinde görünmeden maalesef, çünkü isim soyisim ve neredeyse ev adresi ve doğum kütüğü şeklinde apaçık görünen, bir türlü düzeltemediğim bir google kimliğim var :P Blog okumayı da yazmayı da çok seviyorum.. Ama kimseden bir geri takip, yorum beklentim yok bilirsin. Diyorum ya summer of love kafası bu bendeki, sayı değil gönül bağı..... :))

O zaman, haydi yolumuz açık olsun.... 

Drawing Artist: Togamin211 (because we all are the same.. thnx for letting me referring to your art.)