28 Ekim 2022 Cuma

Yeni başlayanlar için akvaryum hobisi

İki aylık acemilik dönemim sona erdi ve artık kendime "orta düzey" bir akvarist (akvaryumculukla uğraşan kimse) diyebilirim! Bu süreçte sıfırdan çok fazla şey öğrendim ve bunları paylaşmak, belki de aramızda akvaryum isteyen ama cesaret edemeyenlere bir "gaz vermek" istiyorum. 

;)

Bir defa; çok zor değil, çok masraflı değil, çok zaman istemiyor. Biraz merak, suyu ve balıkları sevmek gerekiyor. Çocuklar için güzel bir sorumluluk olabilir, günde bir defa yemlemek kolayca yapabilecekleri bir görev. Fakat akvaryumun bakımı ve temizliği kesinlikle yetişkin işi.. Tatile gittiğinizde, otomatik yemleme ve ışık sistemi kurulduğunda, 3 haftaya dek temizlik istemeden kendi kendine durabiliyor. Sadece ilk kurulumu ve ekosistemin dengesinin oturtulması süreci biraz zor fakat sonrası yani balıkların teşrif etmelerinden sonrası, çok daha kolay ve keyifli :)

Türkiye'deki fiyatları bilemediğim için fiyat vermeden, sadece neye ihtiyacınız olduğunu yazacağım.

- 60 litrelik yatay dikdörtgen şeklinde klasik bir akvaryum. Cam kalitesi önemli, ucuz malzeme bazen suyun ağırlığıyla patlayabiliyor.. Nano akvaryumlar bu sıra çok moda ama klasik akvaryumları temizlemek ve temiz tutmak çok daha kolay ve balıklar açısından da daha mutluluk verici bir ortam.

balık dünyasının en acıklı görüntülerinden biri, 
zaten çoğu sonunda atlayıp intihar ediyor..

- Kaliteli, mümkün olduğunca küçük (bizimki 10x7x5cm) bir su filtresi, 7/24 sürekli çalışacak. Bazı karides ve balık türleri içine kaçabiliyor ve bu maalesef ölümcül olabilir, en kapalı sistemi sorarak almalısınız (ya da en ince naylon çorap geçirebilirsiniz çevresine ama çorabı sık sık değiştirmelisiniz yoksa yosun olabilir).

- Akvaryum ısısını 25 dereceye sabitleyecek bir ısıtıcı ve kontrol etmek için ekstra bir sualtı derecesi.

- Akvaryum ışıklandırması için "otomatik sistem", bunlar çok basit manuel fiş şeklinde aletler, istediğiniz aman aralığını seçip günde 8 saat ışıklandırmak zorundasınız, yoksa yosunlaşma olacaktır.

akvaryumumuz ve çocuk kitaplığımız :))

Akvaryumunuzu aldınız, önce güzelce (deterjansız) yıkıyorsunuz, suyu koyduğunuzda en az 100 kiloyu bulacağı için, sağlam bir dolap üzerine ve direkt güneş ışığı almayan, sakin ve güvenli bir köşeye koyuyorsunuz. Evinizde çocuk varsa lütfen akvaryumu çok dikkatli kurun, 100 kiloluk bir ağırlıktan bahsediyoruz!

nano akvaryum, az yer kaplıyor ve daha şık
ama klasik akvaryumlar balıklar için daha iyi ve daha az yosun kaplıyor..

Tatlı su balığı alacağınızı var sayıyorum (çünkü hem daha ekonomik, hem de bakımı daha kolay). Akvaryumcudan iki çeşit kum aldınız, ilki canlı bitkilere gübre de sağlayan bir kum, ilk olarak bunu 2cm kalınlığında akvaryum tabanına koyuyorsunuz. İkincisi balıklara göl havası verecek koyu renkli orta incelikte bir başka kum, bunu düz suyla yıkıyorsunuz ve 2-3cm yüksekliğinde eşit seviyede yayıyorsunuz. Daha sonra temiz suyla (bizde musluk suyu içilebiliyor, fakat Türkiye'de bence şişe su daha mantıklı olabilir) akvaryumu dolduruyorsunuz. Aldığınız dekoratif taşları da üzerine koyuyorsunuz. Biz akvaryumun duvara bakan arka yüzeyinin dış tarafına kağıttan bir su altı resmi yapıştırdık, bu onlara sahte de olsa bir derinlik hissi veriyor ve rahatlatıyormuş. Filtreyi, ısıtıcıyı ve dereceyi de çalıştırdığınızda işiniz bitiyor. Bu şekilde akvaryumunuz tam 2 hafta boyunca dinlenecek. İlk haftanın sonunda, filtreyi durdurup, suyun 1/3'ünü boşaltıp, yeni su koyacaksınız. Filtre suyu temizleyecek ve bakteriler yavaş yavaş üremeye başlayacak. Bu süreçte akvaryumu henüz ışıklandırmak zorunda değilsiniz.

- 15. günde su testi yapılıyor (su kalitesi, kireç ve bakteriyel ölçümü yapan ufak kağıt çubukları akvaryumculardan alıyorsunuz) ve test sonucu iyiyse, akvaryumunuza bitkileri alabilirsiniz. 60lt'lik bir akvaryumun geri kısmına 3büyük bitki, ön kısmına ise iki küçük bitki yeterli olacaktır. Bitkileri aynen çiçek diker gibi, kumu biraz açıp içine dikiyor ve üstünü kumla kapıyorsunuz. İlerleyen günlerde salyangozlar çıkmaya başlarsa şaşırmayın, onlar bitkilerle gelen iyi huylu salyangozlar :)

- Bitkileri diktikten sonra her gün günde 8 saat akvaryumun ışığını açık tutmalısınız. Biz sabah 7-11 ve akşam 4.30-8 arası otomatik ışıklandırma yapıyoruz. Bu sayede balıklar gece boyu rahatça uyuyor :)) Bitkiler de yeterli fotosentezi yapmış oluyorlar. Eğer 12 saatin üzerinde ışıklandırırsanız, balıkların uyku kalitesi ve dolayısıyla immün sistemleri bozulacak, ayrıca alglar yani yosun ve bakteriler de ışığı sevdiği için, zevkle üreyecek ve su kaliteniz düşecektir. Ayrıca elektrik faturanız da yükselecektir :) O nedenle ideal 8-9 saat ama maksimum 11-12 saat ışıklandırma öneriliyor.

Bitkilerle bir 10 gün daha geçirdikten sonra, ilk sakinlerinizi akvaryuma davet etmenin zamanı geldi! Fakat önce 1). Su kalitesini yeniden kontrol edin hatta mümkünse biraz su örneğini akvaryumcuya götürüp onun da kontrol etmesini sağlayın. 2). Filtrenizin sürekli çalıştığından emin olun 3). Su ısısının 25 derece olduğuna emin olun.

kiraz karides volta atarken

60litrelik bir akvaryumda ideal olan maksimum 15 küçük balık, 3-5 karides, 3-4 çöpçü / temizleyici balık ve 5-6 büyük salyangozdur. Daha fazlası kalabalık oluyor, fakat tek tür balık alacaksanız ve bunlar çok küçük balıklarsa, 20 balığa kadar çıkabilirsiniz. Biz renkli ve farklı balıklar istedik fakat akvaryumcumuz ilk hafta sadece salyangozları ve karidesleri verdi bize :)) Karidesler, özellikle amano türü, sürü halinde yaşıyorlar ve sosyal hayatları önemli. Biz iki de kiraz karides aldık fakat bizimkiler pek geçinemiyor (biri diğerinden daha irice, sizinkiler boyca eşit olsalar iyi olur). İtiraf edeyim ben karidesleri balıklardan daha ilginç buluyorum ;) saatlerce izleyebilirim, çok ilginç ve sosyal canlılar. Renkli şeyleri çok seviyorlar, akvaryuma renkli parlak şeyler yaklaştırırsanız hemen geliyorlar..

Balık olarak da ertesi hafta lapistes, guppy ve molly aldık. Renkleri ve sudaki hareketlilikleri enfes! Fazla büyümemeleri de iyi.. 

Betta ya da kavgacı balık çok güzel ama akvaryumdaki diğer balıklar için bir kabus..
Aynı türden bir tane alabiliyorsunuz, yoksa ölümüne kavga ediyorlar.
Diğer balık ve karidesler için de stresli bir ortam, almayın daha iyi....

Şimdiiiii. Akvaryumu kurdunuz, balıkları aldınız. Balık yemini tarife göre veriyorsunuz. Su 25 derece, ışık 8 saat, filtre çalışıyor, bitkiler sağlıklı, peki bu "cennet"i nasıl sürdürülebilir halde tutacaksınız?

- Akvaryumun suyunun 1/3'ünü her 3 haftada bir değiştirmeniz gerekiyor. Bunu yaparken balıklar ciddi stres yaşayacağı için lütfen dikkatli ve yavaş çalışın. Su değişimi sırasında filtreyi kapatmanız gerekiyor (susuz çalışan filtre motoru yanabilir). 

- Eğer bizimki gibi 15 salyangoz (çoğu kendi kendine üredi) ve 3 çöpçü balığı sahibiyseniz, alg ve yosun problemi pek yaşamazsınız :))) Ama yine de 3 haftada bir camları temizleyin (akvaryum cam temizleyicisi ya da dıştan mıknatıslı sistemler kullanabilirsiniz). 

- Filtreyi her ay söküp, temizleyip, yeniden takmanız gerekiyor. Filtre kalitesine göre, belli aralıklarla filtreyi de yenilemeniz gerekiyor.

- Bitkiler için bazı vitaminler satılıyor, ben gerek görmediğim için henüz almadım. Henüz tatile gitmediğimiz için otomatik yemleme de kurmadım. Otomatik yemleme, ışıklandırma kurarsanız 3 haftaya dek tatile gidebilirsiniz, sorun olmaz.. Tabii elektriklerin kesilmediği ülkeler için geçerli bunlar, Türkiye'de bence en geç 2-3 günde bir birinin kontrol etmesi lazım sistemi.. Yazık telef olmasınlar.. 

- Bizim en büyük problemimiz amano karideslerinin sürekli yokolup yeniden ortaya çıkması! Transparan gövdeleri ve utangaçlıkları nedeniyle bu karidesler birden ortadan yokoluyor, sürekli karides sayma halindeyim ve 2 sayınca "ah filtreye girdi öldü" paranoyası yapıyorum. Hatta son filtre temizliğinde eşim "bir amano karidesi girmiş filtreye ve ölmüş" dedi, meğerse çürük yaprak gibi bir şeymiş çünkü ertesi gün üçü de sapasağlam ve neşe içinde yüzüyorlardı :)))) Kiraz karidesler sürekli volta attıkları için onları görmek kolay ama amanolar yürek hoplatıyor.. Sürekli 1-2-3 oh 1-2 eyvah...

benim en sevdiklerim: neon tetra. fakat aldınız mı 10 tane almanız lazım 
çünkü sürü balığı bunlar, kendilerini yalnız hissediyorlar..

Anlatacaklarım bu kadar. Beslenme ve suyun derecesini kontrol etme bizim evde çocukların görevi, temizlik ise yetişkinlerin. İnanılmaz keyifli bir hobi, karşısına oturup kahvemi çayımı içerek yarım saat balıkları izleyebiliyorum, o kadar dinlendirici ki.... Suya ve balıklara düşkün herkese tavsiye ederim!

19 Ekim 2022 Çarşamba

41: .. kere maşallah derken 42 cort

Bu haftadan kısa kısa:

NAZARA İNANMA, BONCUKSUZ KALMA:

Ne bileyim Kuran'da da var şimdi, inanmıyorum diyemem. Hattâ sanırım tek batıl inancım nazar. O nedenle şunu bir şuraya koyayım, elemtere fiş, kem gözlere şiş de diyeyim. Öyle başlayayım :)) 

Zira Temmuz'dan bu yana (Türkiye'de yaz tatilindeki 2 haftayı saymazsak) ilk defa dördümüz de hasta değiliz, taaaaam: 3 gündür :)))) Başlıyoruz saymaya, gün üüüüç, hastagillerin bir sonraki hastalığı ne zaman geliyor dersiniz? Alalım bahisleri? Belki de bir süreliğine hastalık kotamızı doldurduk ve hakkımızı savdık, olamaz mı? Haydi inşallah.. Maşallah.. 

KAMP:

Minik kızım sınıfıyla birlikte 5 günlüğüne dağlara kampa gideceği sabah, ateşlendi. O kadar mutsuzdu ki, dayadım ilacı vitamini organik tavuk çorbalarını, çocuk 2 günde toparladı. Yani pek de toparlamadı, burnu horhor çeşme gibi (Bursalılar bilir bu benzetmeyi) akmaya devam ediyordu ama o kadar ağladı ve istedi ki gitmeyi, öğretmeniyle de konuşup onay alınca, kıyamadım ve yolladım. 

Kamp, Münih'e 2,5 saat uzaktaki Bischofswiesen'daydı

Evet yahu, 9 yaşındaki minicik kızım ve onun ufak mor bavulu, pembe sırt çantası, oğlanların yataklarına koyup onları korkutmak için götürdüğü plastik böcek koleksiyonu, oturunca pırt sesi çıkartan şaka balonu, ayıcığı, pullu disko elbisesi, pembe simli botları, tavşanlı terlikleri, tekboynuzlu göz bandı, pembe diş fırçası hep birlikte kampa gittiler! Ay çok acaip bir histi.. Bir yanım seviniyor onunla, diğer yanım korkuyor, garipti..

Kızımla 3 gün boyunca iletişim kuramadık (acil durumlar dışında yasaktı), yatağına nevresim geçirmeden tut, her akşam duş almaya, saç taramaya, eşyalarına sahip çıkıp, bavul toplamaya ne yaptı hiç bilmiyorum ama çok mutlu geldi. Sanki üç günde büyümüş gibi de geldi bana....!

Ha bir de bebek nasıl yapılır onu da öğrenmiş...... Zaten bu senenin (4. sınıf) okul müfredatındaydı ama işte 6 ranzalı odada kızlar konuşacak konu bitince birbirlerini bilgilendirmişler. İyi de oldu çünkü ilk regl yaşı ortalaması 10,5 ve ilk cinsel ilişki yaşı ortalaması da 15,5 olduğu için, çocuklarımızı 10 yaşında puberte ve 14 yaşında cinsellik, korunma vs konularında eğitmemiz şart. Ama tabii insan - psikolog da olsa - hep öteliyor daha çok küçük, daha bekleyeyim biraz diye.. Ben bu konuları iki çocuğumla da çok küçük yaşlarından itibaren konuşuyorum, yaşlarına uygun olarak ikisine de bebek nasıl yapılır nasıl ve nereden doğar anlattım ama bir tek işte "herşeyin teorisi" diyebileceğim cinsel ilişki konusu kalmıştı, onu biraz erteliyordum yani daha yaşı küçük, aman biraz daha bilmeyiversin hayatın gerçeklerini diye öteliyordum.. Daha çok sanırım kendim hazır değildim bu konuları konuşmaya. Neyse olan olmuş :) Şimdi bir defa da derste öğretmen üstünden geçerse, tamamdır... Kadın ve erkek bedeni, teorik anlamda cinsel eğitim bu sene verilmiş oluyor. Bir sonraki eğitim yani hastalıklar, korunma yöntemleri vs konuları ise ortaokulda (sanırım 13 ya da 14 yaş) işleniyor. Siz nasıl konuştunuz / konuşmayı planlıyorsunuz?

ya da onu marketten aldığınıza inandırabilirsiniz :P

SANAT:

Bu haftaki evde sanat projemizde ana-oğul başbaşaydık. Oğlan kızdan farklı bizde, daha bebekken bile yaptığı resimlerde "hareket" ve "zaman" mevhumu vardı onun. Karalama sandığım yuvarlak bir şeyin "çalışan ve dönen bir motor" olduğunu söylerdi meselâ.. Onun bu "devinim" ihtiyacını göz önünde bulundurarak, bu hafta uzuuuun bir yürüyüşe çıkıp, sararan yaprakları, bulduğumuz çiçek ve tohumları topladık önce. Sonra onları masamıza döküp, önümüze boş beyaz kağıtlar alıp, dilediğimizce aranjmanlar, yaprak boyama, yaprak ve resim birliktelikleri yaptık. Toplam 3 saatimizi alan bu aktivite ikimize de iyi geldi, aramızdaki oğlan annelerine tavsiye ederim :) Eğer çok güzel bir "eser" çıkarsa ortaya çerçeveleyip odasına asabilirsiniz, inanılmaz gurur duyuyor "sergilenen eser"iyle :))) Çerçevede hava almadığı için yıllarca taze kalabiliyor bu canlı sonbahar renkleri! 

renklerin güzelliği.. <3

İşte böyle. Bizde asayiş berkemâl, peki sizde? Güzün renklerinin ve görece pastırma yazı diyebileceğimiz havaların keyfine varabiliyor musunuz?

Çalışma alanımın güz renkleri <3 
Ön taraftaki alev sarmaşığı çoktan kızıla döndü ama yandaki daha fazla güneş alan bir bölgede olduğundan hala yeşil sarı ve kızıl karışımı, baktıkça mest oluyorum! 

42. haftadan ekleme: Yazdııııım ve daha yollayamadan hop 4. gün ateşli hastayım yine ve ta taaaaam: corona pozitif. Bu sefer ilk ben ;) Gülün gülün, ben de gülüyorum yapacak başka bir şey yok.. Allah beterinden saklasın daha kötü hastalıklar var diyeceğim ama biraz yani yeter artık be kader.. Gelme üstüme bu kadar. 

Söz veriyorum bir iyileşebilirsem kendimi bakıma alacağım! Yoksa böyle gidersek biz bu kışı çıkaramayız be blog :((

Geçmiş olsunlarınızı aldım sayalım yine. Yorulmayın hiç vallahi, ay sonuna topluca yazarsınız :P 

MINDHUNTER:

Şükür ki ilaç denen bir şey var.. İlaç aldıkça gözüm açılıyor. Gözüm açıldıkça Mindhunter’ı izliyorum. Ben çok beğendim. ABD’de 70’lerin başında kriminal psikolojinin doğuşunu anlatan, bu alandaki ilk insanların (FBI ve bilim insanları) karşılaştıkları olaylar sonucunda kendi psikolojilerinin de nasıl etkilendiğini işlemiş olan, aynı zamanda da polisiye diyebileceğim güzel bir dizi. Ayrıca müzikleri şahane, tam 70’ler.. Bu dönemi sevenlere tavsiye ederim. 

;)

Haftanın geri kalanı yatakta ve mindhunter izleyip bir çorba dahi yapamayan kocaya sinir olmakla ve ben ölürsem bu bebeler perişan olacak paranoyalarıyla geçeceği için, bu yazıyı Çarşamba gününden yolluyorum.. Bol şans dileyin de çabuk toparlayayım ve çarçabuk negatife dönüp üstkattaki bebelerime kavuşayım! Artık bu kışın hastalık kotasını da doldurmuş olalım ve bir süre ne olur hiç birimiz hasta olmayalım! Amin amin!

9 Ekim 2022 Pazar

40: Yeni bir dönem

Bu haftadan kısa kısa:

alev sarmaşığımın en güzel zamanı <3

PROJE:

5 ay sürecek yeni bir projeye başladım, haftanın 5 günü 9-13 arası sürüyor. Dünyanın dört bir yanından insanlarlayım ve nasıl söyleyeyim bilmiyorum ama: çok çok ama çok mutluyum. Bu tip çok kültürlü ortamlar, umut dolu projeler benim işim sevgili blog. 

Yeni projenin zoom görüşmeleri oluyor ve ne bileyim Myanmar'dan bir arkadaş sıcaktan bunalmış, penceresini açmış oluyor, o tropik kuşların sesleri benim evimin içine doluyor ya.. Ahhhh.. Dünya ne kadar küçücük ve ne kadar güzel.. Türkiye'yle ve Türkiye'de olup biten haksızlıklarla sınırlı değil dünya, biliyoruz değil mi.... Bazen unutuyoruz ve hayata küsmelere kalkıyoruz ya.... Değil işte! Yazayım, kendime hatırlatayım istedim....

sarışın <3

TERAPİLER:

Devam ama biraz rölantide. Proje 13'te bitiyor, çocuklar eve 14.30'da geliyor, benim bir şeyler atıştırmak, ev işlerini ve ihtiyaçları halletmek ve azıcık soluklanmak için 1,5 saatciğim var. Dolayısıyla bahara dek yeni danışan almayacağım, süregelen terapileri de geceye kaydırdım. Canım çıkıyor doğrusu ama iyiyim, şükür, çalışmak, insan yaşamlarında olumlu bir fark yaratıyor olduğunu hissetmek çok güzel.. 

Üç-renk sarmaşıklı ev <3

AKVARYUM:

Akvaryumumuz tüm sakinleriyle birlikte hazır. Tam 1 ay sürdü ve oldukça ilginçmiş bu işler, zor demeyeyim de, emek istiyor gerçekten. Sıfırdan akvaristlik konusunu ilk fırsatta ayrı bir postta yazacağım; ben bağımlısı oldum, tv gibi karşısına oturup izliyorum! 

Eşim eve gelince bazen üçümüzü de akvaryumun dibine birer sandalye çekmiş izlerken buluyor ve çok gülüyor.. Fakat balıkları aldığım yerde çalışan (ve beleş salyangozlar hediye ederek benimle flört etmekte olan) Louis C.K.'in kopyası satıcı adam da geçenlerde dedi ki "13 yaşıma dek tv izlemedim ben, balıkları izlemek daha ilginçti".. Şimdi yazınca creepy geldi ayol..... Jeffrey Dahmer misali.. Beleş salyangozları kabul etmeseydim daha iyiydi galiba.... :P 

bizim efsane tuvaletin penceresinden :))

SANAT:

Haftada bir akşam, çocuklarla bir masa çevresine oturup, mırıl mırıl sohbet ederek, 3-4 saat sanat yapıyoruz. Bu haftaki projemiz Kuş Evi'ydi. Aslında L.'e alınan marangoz atölyesinde kesip biçip çivilediler iki erkek başbaşa ama evi güzelleştiren yine biz kadınlar olduk ;)

OLUMLAMALAR:

Her sabah 6.30 gibi kalkıyor ve çıplak ayakla bahçede dikilmeye devam ediyorum (sonra da neden iyileşemiyorum diyorum). Elimde vitaminli suyum, üstümde palto kaşkol bere üçlüsü, kulağımda da DW'nin günlük haberleri derlediği podcasti. Bir süredir Türkiye'den haberleri dinlememeyi seçtim, çok üzülüyorum ve açıkcası çoğu zaman elimden bir şey gelmeyecek bir şeye üzülüyor olmam da beni sinirlendiriyor. Gerek yok.. Size de DW olmasa da ne bileyim "iyi haberler" kanallarını bulup üye olmanızı ve sabaha bu şekilde olumlu başlamanızı önereceğim.. İnanın çok fark ediyor.

Deniz Özturhan'ın Olumlu Dünya'sını dinliyorum bir süredir, çok keyifli. Özellikle "Veda Özgürleştirir" eski bir bölüm olmasına rağmen, tam yerine denk gelerek beni keyiflendirdi, tavsiye ederim.

her cuma kendime çiçek alıyorum, 
bu hafta sapsarı kasımpatılar <3

PASTIRMA YAZI: 

Ya da Indian Summer. Tam gücüyle, en doruğunda yaşanıyor. Bu hafta birkaç güneşli ılık hava yaşadık ve o sarıları kavuniçileri kırmızıları doya doya içimize çektik. Ben hâlâ bisiklet üstündeyim ama sanırım bir 15 güne kalmaz artık sabahları önce kırağı sonra don başlaması.. Sonrası beyaz ve gri.. Ama öncesinde.. Bol bol depolayalım diye rengarenk fotoğraflar ekledim bloğa, umarım gözünüz gönlünüz açılmıştır - karşılığında biraz deniz, güneş vs'inizi alırım! :))


Herkese güzel haftalar!

3 Ekim 2022 Pazartesi

39: Eylül biterken..

Eylül bitti ama ben de bittim sevgili dostlar. Son 10 günümün özeti budur:

daha bunun arka tarafı da var, 
iş ve özel hayatla ilgili maddeler :))

Evet, efsane liste neredeyse bitti! F. covid olup alt kata yerleşince, çocuklar da okula başlayınca, benim projelerim de Ekim'de başlayacağı için, bulduğum bu boşlukta karıncalar gibi iş yaptım! Fakat nasıl güzel bir ferahlık a dostlar... Ev misler gibi, dolap içleri, pencereler, duvarlar her yer pırıl pırıl ve evde tek bir fazlalık, eskimiş kullanılmayan süs püs yok, her şey minimalist ve yerli yerinde. 

evdeki en sevdiğim köşelerden biri.. 
o legoların tozu nasıl alınacak: çocuklar oynarken 
:)) tabii eşim yokken, yoksa inanılmaz geriliyor! sorarım size: lego sanat mıdır, oyuncak mı??

Bahçe de sonbahara hazır, çimi biçtim, gümreli tohumla kış öncesi güçlendirdim, yazdan kalan çiçek tarhlarımı söküp, güllerin ve berry'lerin budamasını yaptım. Sonra yaz boyu topladığım akşam sefalarının, sümbüllerin ve nergislerin tohum ve soğanlarını saksılara dikip onları kış ortasına dek garajda ılık ve karanlık bir ortamda uykuya yatırdım. En son da boşalan saksılarıma yeni sonbahar çiçekleri aldım, rengârenk! Ay içim açıldı, ne iyi geldi..

Ev ve bahçe bitince, evdeki çalışma masama kuruldum ve danışanlarımı planladım, aklımda kış boyu sürecek yeni ve çok heyecanlı bir proje var, onun hazırlıklarını yaptım. Sonra çocukların spor programlarını ayarladım, evin ve bizlerin kışlık giyecek, yiyecek, malzeme gibi eksiklerini giderdim. Akvaryuma su bitkileri, bir hafta sonra da ilk salyangoz ve karideslerimizi aldım. Bu bitkilerin ekosisteminin kurulması ve karideslerin sosyal hayatının (!) oturması için de bir 10 gün bekledikten sonra balıkçıklarımızı seçmeye gideceğiz! Fakat şimdi bile ışıl ışıl, sanki içinde balık varmış gibi geliyor bana, suyun ve nazlı nazlı salınan bitkilerin görüntüsü, utangaç kiraz karidesin ve hiperaktif amano karideslerinin hallerini izlemek insanı nasıl rahatlatıyor..

Salı sabahı koca'fendi 8 günün ardından negatife dönünce, ofise gitmeye karar verdi. 7.30'da çocukcağızları, 8'de onu uğurladıktan sonra, bir zil takıp oynamadığım kaldı, o'kkadar mes'udum blog. 

Çarşamba kızımın okulla ilk yüzme dersi vardı. Yemin ediyorum bu Almanlar manyak, yüzlerine de söylüyorum. Şimdi ilkokuldaki spor dersinin üç hedefi var: çocuk yaşı çarpı dakika kadar (9 yaş 9dk) ara vermeden koşacak, çocuk stilli yüzecek, çocuk bisiklet ehliyeti alacak. Triatlona çocuk yetiştiriyoruz adeta! 

Tamam güzel, spor bence de önemli.. Sonuçta Almanların vücutları ve dayanıklıkları ortada.. Fakat yüzme dersi hava ısısı -10, -15'i bulan kış dönemi ve okul dışı havuzda mı yapılır? Onu geçtim, sabahın köründe (8-10 arası) mi yapılır ve sonra çocuklar (bone giyseler de biliyorsunuz yani o bone iki dalmaya bakıyor) ıslak saçla (çünkü saç kurutma makinası zaman kaybettirdiği için yasak) önce otobüsle okula gelip sonra üstüne 3 saat daha ders mi dinlerler? Hani onu da geçtim corona nedeniyle sınıf camları da açık.. Ayh delireceğim! Bari son derse koysaydın alırdım çocuğumu mis gibi ısıtırdım evde.. Velhasıl bi ben tavuk anneyim sanırım, kimseden ses çıkmadı, ben de sustum oturdum. Çocuğun kendisi de bikinileri, parmak arası pembe terlikleri çekti, gitti.... Ay bu sene bana huzur yok! 

beterin beteri de var tabii.. amazonda.
bunu çocuğuna alan velinin akıl sağlığından şüpheliyim..

Haftasonu Cts Oktoberfest'e gittik. Dirndl ve Lederhose'lerimizi çıkarttım, ütüledim. Foto eski ama ben hep aynı :))) 

Dirndl'ın fiyongu komik hikâye bak; sağdaysa evli ya da biriyle birliktesin, soldaysa biriyle birlikte değilsin, arkadaysa dulsun, öndeyse bakiresin ya da kimseyle ilgilenmiyorsun (küçük kız çocukları için de önde fiyonk geçerli). Eğlenceli millet vesselam.. Fiyonktan al mesajı.

bavyeralı gelin :))

Pazar günü en ufaklığımızın doğum günü vardı. Geçen seneden beri bir akvaryum tutkusu başladı kendisinde (zaten akvaryumu aldıran da o bitmeyen ve geçmeyen tutku oldu), bu seneki doğumgünü teması o nedenle balıktı :) Her sene berbat görünen :P ama içinde ne olduğunu bildiğim %100 el yapımı pastalar yapıyorum biliyorsunuz çocuklarıma :))) Bu seneki fena olmadı sanki. Tek yuvarlak kekten yapılıyor, çok pratik ve içinde 1kg çilek var, isteyene tarif yollarım. 


Gelelim haftadan kendime kattıklarıma:

- Elektronik müzik sevenler için Spotify'da harika bir liste keşfettim, her hafta yenileniyor, adı: Organic Techno. Enfes bir çalışma müzik listesi, tavsiye ederim. Onun dışında yine sıradan dinlediğim Can Kozanoğlu Mirgün Cabas'a bir de Fularsız Entellik'in son bölümünde konusu geçen Deniz Özturhan'ın Olumlu Dünya'sından birkaç bölüm eklendi ve elbette sevdiğim terapistlere ait podcastlerin son bölümlerini de dinledim.

- Momentos'cuğumun önerdiği ve sağolsun linkini bile bulup yolladığı şu filmi çok çabaladığım halde izleyemedim, halbuki Tilda delisi olduğumu ve ne yapsa izlediğimi bilirsiniz.. Hiçbir link çalışmıyor, bilgisayarım "riskli" diyip kapatıyor. Sanırım Almanlar korsana çok iyi bir çözüm bulmuşlar :) Ama onun yerine nefis bir Polonya filmi izledim "The Hater". Film, takibi biraz ağır bir film ama konu çok güncel ve maalesef sosyal medya sonrası tam olarak dünyanın geldiği şekil bu, fazlası var azı yok. Polonyalı yönetmenleri ve filmlerini zaten severim, bunu da sevdim. 

- İlk keşfettiğimde kitap yorumlarını çok sevdiğim ama sonra "ben"i fazla kaçmış yazılarında resmen kadın düşmanı alt metinlerine daha fazla dayanamadığım ve takipten çıkarttığım bir blogger'ın (kimmiş kimmiş, hehehe dedikodu size) sürekli bahsedip durduğu ve maalesef bu ay içinde kaybettiğimiz Javier Marias'ın iki kitabını okudum, oldukça etkilendim. Biraz dinlendirip ilerleyen zamanlarda Tortu'ya yazacağım.  

sevgili tortu.. :)

Bu arada şükür tromboz sorunum da geçti, baya ağrılı ve sıkıntılı 10 günlük bir süreçti. Doktor "genelde covid sonrası birkaç haftada olabiliyor" dediyse de, yahu covid olalı 3 hafta oldu, bilmem ki ondan mıdır? Yakın bir arkadaşım üstelik yaşıtım, aynı dönemde beyin kanaması geçirdiği için, valla trombozla kaldığıma şükrediyorum, bu 40'lı yaşlar, pıhtıların damarları tıkaması falan olayları sıkıntılı. Kafada olmadığına şükür..... Hoş kafa da normal çalışmıyor, bi baktırmalı belki de..

Bu hafta da böyle geçti. Hattâ ay sonu geldi.. Önümüz Ekim, tam aşık olunacak mevsimler sevgili arkadaşlar dikkatli olun :))) Tam üşütülecek diyeceğimi sandınız di miiii. Vallahi Ekim'de insan kendine mukayyet olmalı, doğa bir Nisan'da bir Ekim'de insanı renkleriyle, kokularıyla bir sallayıp silkeliyor, Ekim'de aşk başkadır ama kışın da buz gibi havada aşk acısı gayet çekilmez olabilir, ailenizin psikoloğu olarak benden uyarması.. Haydi herkese sağlıkla, neşeyle keyfini çıkartacağı güzel Ekim'ler olsun!