15 Mayıs 2024 Çarşamba

Dohtur beğğğğ

4 aydır ağrımakta ve bazı geceler beni uyandırmakta olan kalçamı sonunda Dr. Gıcır’ın oğlu Dr. Gıcır gıcır’a gösterdim. Kalça ile bacak birleşiminde bulunan İliosa bağlarını (Gesi Bağları mübarek) yırtmışım bir şekilde, üstüne bir de tenis oynamadığım halde tenisçi dirseği edinmişim (ağrısı çok olurmuş, nasıl dayanıyormuşum?! - çocuğu yok bu Dr. Gıcır Gıcır’ın tabii daha, pft, soruya bak!). Yeni nesil doktorlar da bi garip; dedi ki “fizik tedavi desem çok sıra var, sen youtube’dan bul egzersizleri” :)))) Vallahi 14 Mart’ta Google’ın doktorlar gününü kutlayanlar abartmadı….

Yatıp kalkıp dua ediyorum doktor olmadığıma çünkü bu garibim Dr. Gıcır Gıcır, doktor ana babanın tek çocuğu olarak, hayatının hatasını yapıp doktor olmuş ve ailesinin muayenehanesinde çalışıyor. Al başına belayı; sürekli kendini kanıtlamaya çalışma hali.. 

Dr. Gıcır Gıcır adını taktık ona eşimle (bu soyadlarını uydurduğumu sanıyorsunuz vallahi uydurmuyorum; misal bunların soyadı Brand, biraz da gıcık tipler, oldu mu Gıcır; eh yeni gelen oğul da “Brand new” (Gıcır gıcır) olmaz mı şimdi?!) 

Muayenehanede tam bir kaos hüküm sürüyor, sekreter “Dr. Gıcır?” diyor, gencimiz “evet?” diye atılıyor, sekreter “ehem, Dr. Büyük Gıcır?” diye düzeltiyor. Allahım aşağılık kompleksine, kendini kanıtlama savaşına gel! Üstelik nedense anne ya da babasının kaşesiyle iş yapıyor, “bak sigorta kartını unutma, annem kızıyo” dedi yahu bana.. Yavrum yaaa.

Dr. Gıcır da rahat duran bir adam değil ha, bana bile defaatle “o daha yeni… o bilmez” gibi laflar etti ki ben özellikle ortopedi uzmanı olduğu için Dr. Gıcır Gıcır’ı görmek istediğimi belirttiğim halde. Valla bazı insanlar (ve tüm çifte doktor çocukları) şanssız doğuyor.. Bu konuda tez bile var anacım: “Doktor olmak zor mu, siz bir de doktor çocuğu olmayı deneyin” diye vallahi atmıyorum! Pubmed varsa ararsın.. Keşke benle de konuşsalarmış, diyeceğim öyle çok şey vardı ki…..! 

Neyse terapimizi alıyoruz, kimseyi de kendimizi de suçlamıyoruz. Dedim ya, hayat enstrümanını çalmayı öğreniyorum…… Sonuçta annemle babam da insandı, Dr. (Öz hakiki Gerçek) Gıcır da insan, hepimiz aynı enstrümanı öğrenmeye çalışıyoruz, biraz deneyim ve yaş almadan da, hata yapıp durmadan da öğrenilmiyor kerata..

Foto: Oğlum bu sıra eşek şakalarına merak saldı ;)

7 Mayıs 2024 Salı

Uyan! Dediysem..

Geçen gün “Ceren, uyanmaya hazır mısın?” dediğimde, gecenin 3’ünde uyanmaya başlamayı kastetmemiştim! 

Son dört gündür 3 dedin mi gözlerim açılıyor; umarım alışkanlık olmaz. Orta yaş zor azizim, ikinci ergenlik her anlamda. Yine değişmeye başlayan hormon düzeyi insanı 5-7 sene zorluyor. Hormon-bilim hakikaten eğilmemiz gereken bir alan, nasıl her şeyi bu kadar etkiliyor?! Kendimizi komplike entelektüel bir birey sanarken, aslında bizi belli bir şekilde davranmaya zorlayanın temelde hormonlar olduğunu görmek de çok tuhaf bir duygu..

Bu konuda bilgim arttıkça psikolojik anlamda daha rahat hisseder oldum çünkü ayın belli günlerinde gece yarısı uyanıp saçma sapan şeylere endişelenmek ya da gün içinde aniden düşen enerjimin, pamuk gibi bir insanken birden tahammülsüzleşmemin nedenlerini ve dolayısıyla suçunu da üstlenmemeye, aha yine östrojen coştu anlaşılan deyip topu ona atmaya başladım. Terapi kadar hormon-bilim eğitimi de beni rahatlattı doğrusu. Bu konuda bilgilenmeni tavsiye ederim..

Bu hormon konusu sadece biz kadınlar için geçerli değil tabii. Birlikte büyüdüğüm erkek arkadaşlarım da benzer ama yine de benzemez bir süreçten geçiyorlar :) ama onlarınki daha eğlenceli duruyor: extrem sporlar, azgın teke sendromu vs, neyse ki kırmızı korvet araba modası kalmadı :))) Neyse, uzaktan izlemek ve biraz da kendilerini düşürdükleri hallere gülmek eğleceli..

Kimimiz de güzel yaşlanıyor. Böyle sakin, kendi halinde, hayatın tat veren ayrıntılarına odaklı. Kendine bakarak, şefkat vererek. Onlardan kan alıp baksak bence çok farklı bir hormon yapısını göreceğiz :)) Evet genç arkadaşlar bakın size hazır doktora konuları.

Neyse gecenin 4’ünde bana bunları yazdıran işte bu. Alternatifi düşünüp düşünüp karalar bağlamak. Gecenin bu saatinde hiçbir düşünceden hayır gelmeyeceğini ve hepsinin de aldatıcı olduklarını bildiğim halde..

Onu yerine demin Konserve Ruhlar’dan öğrendiğim bu muhteşem grubu dinliyor ve bloglarıma yazıyorum. Böylece bir sıkıntıyı keyfe dönüştürüyorum. Birkaç günün uykusuzluğuyla, umarım gün içinde sinirlerime hakim olabilirim. Ya da olmam, önceden uyarayım yine de koca ve çocukları, kişisel almasınlar.

Şimdi biraz Jeremy’nin çiftliğindeki son durumu izleyeceğim, bu adam da resmen çiftçi oldu yahu! James dünyayı gezer, Richard mühendislik harikası buluşlarla bizi etkilerken, Jeremy yine Jeremy işte :) Seviyorum bu üçlüyü..

Bir saate güneş doğmuş olur, az kaldı. Bu sabah spor sabahım, umarım yapacak enerjiyi bulurum.. Haydi tüm erkenci ortayaşlı yoldaşlarıma güzel günler!

Fotolar. Günün güzeli Leylak Hanım, biizm Leylak Hanım’ımıza sevgilerle :)

2 Mayıs 2024 Perşembe

Ceren: Uyanmaya hazır mısın? :))

Aslında bu yazıyı 1 Mayıs’a hazırlamıştım ama sabah Paul Auster’ın vefatını duyunca çok kötü oldum.. Sanki dünya birden ıssızlaştı.. Yollayamadım.

Fakat hayat hâlâ bize emanet.. Meşâle bizde.

bu güzeli tanıştırayım:
brunnera, ya da göğcegözü çiçeği <3

Bahar diye bir dizi var ya; bazı noktalarda sanki benim hayatımı dizi yapmışlar gibi hissediyorum. Önce aman ne saçmalık, ne abartılı oyunculuk falan dediysem de, evet izlemeye başlayınca, ben de duramadım. Malum toplumumuzda kadınların yarısı Bahar. Hepimiz kendimizden bir şeyler buluyoruz.

Bahar'da benim ve sanırım bir çoğumuzun kendini bulduğu konu ise şu: kendini hep sevdiğin diğer insanların geri planına atmak. Onlar için kendini parçalarken, kendini unutmak... 

Aman ayıp olur, x kişi üzülür, y kişi kırılır’larla büyütüldüğümüz için de böyle oluyor biraz değil mi? Blogta bile öyle, aman annemin arkadaşı okur, ayıp olur, aman bizim ünlü “anonim huysuz” alınır, aman türk örf ve adetlerine ters gelir. Ayıp ayıp ayıp.. Ay yeteriniz.

Sonunda gittikçe renksizleştim, sıradanlaştım, politik doğrucu, sıkıcı bi tip oldum. Yahu insan değil miyiz? Hangimiz mükemmel? Ayrıca düşünsene karşında mükemmel biri olsa, onu sever miydin, uyuz mu olurdun? Eğri oturalım doğru konuşalım; ben sinir olurdum sinir! İnsan dediğin azıcık hata yapacak, başını belaya sokacak, ara sıra rezil olacak, önemli olan “sıçtık mavisini mi gördün, gülümse, dersini al, devam et”.. Değil mi?

maviş panjurlu evimi <3
Allah sahibine de, inşallah günün birinde bize de bağışlasın :))

Nasılım? Bahar gibi ben de aydınlanmamış mıyım Allasen? Bu aydınlanma bana son 2 aydır aldığım terapi sayesinde geldi. Vallahi, aynen Bahar gibi bir sürecin içinden geçiyorum.. Aynen Bahar gibi ben de yeniden kendim olmayı, kendim gibi davranmayı, kendimi hatırlamayı öğreniyorum. Bunu da bencilleşmeden, 'diğerlerinden çok ben' demeden, 'diğerleri kadar ben' diyerek yapmayı öğreniyorum..
 
mor salkım olur da, sarı salkım olma mı :)
bu haftanın galibi: laburnum ağacı.

Ah bilsen 45'inde bunu öğrenmek ne zor.. Ama imkansız değil :) Nereden anladım biliyor musun?

Son iki yazıdır çok eğleniyorum; sizlerden gelen yorumlar, sizin de sevdiğiniz yönünde. Sadece bozuk klavye ve “Exeri Türkçesi” :) değil bence konu, bence ben Öğrenen Anne'yi kapattığımdan beri aslında 'kendim gibi' yazmıyorum ve özledim o kimseyi takmayan, politik doğruculuğu hallaç pamuğu gibi sallayıp atan, 'göte göt diyebilen' kadını.... 

Hayatımın bu döneminde, o kadının gücüne ihtiyacım var. Bir süre sahneleri ona bırakacağım, yani bu blogta o yazacak bir süre. Korkma annelik konusunda değil (aştık güzelim onu, bir sonraki level'dayız artık: ortayaş krizi :))) Bakalım 'Öğrenen Ceren' neler yapacak, bana (bize) iyi gelecek mi? 

Yılın ilk karpuzu <3 

Mayıs; ayların en güzeli, böyle de güzel başlasın bakalım.. Merkür retrosu geçmiş diyolla, duydunuz mu? Ay doğru mu ayol? İnanmam ama (sol cebime koy) doğruysa çok şükür.. Bitirdi anam hepimizi… Uğurlar ola..

Fotolar. 1 Mayıs 2024 <3 

Ekleme: Bu akşam sarı ve mor salkımı içiçe görünce dayanamadım, ekleme yapıyorum :)