5 Mayıs 2020 Salı

Hıdrellez ve el ele yaşlanmak

Bugün sevgili Vladimir'in Hıdrellez hakkında taaa 9 sene önce yazdığı yazısını yeniden okuma şansım oldu. Buyrun, linki buraya bırakıyorum. Hıdrellez benim için gerçekten özel, Hıdır ile İlyas'ın hikâyesinin içinde ismimin geçtiğini ise ilk defa bu yazıdan öğrenmiştim. Kalbi temiz diye seçilmiş Ceren...

Kalbim temizdir gerçekten, övünmek gibi olmasın (oldu) :)) Karşımdaki için dileklerim, dualarım içtendir. Sinirim de uzun sürmez, saman alevi gibi geçer. Ne düşmanım, ne kırgın olduğum biri var şu dünyada.. Şanslıyım. Tabii mutlaka bilmeden kırdığım insanlar vardır ve malesef birkaç tanesini kırmış olduğumu da biliyorum.. Düşündükçe iç çekerim, pişmanım ama ne çare.. Hayat böyle, malesef bazı şeyler karşındakini kırarak, üzerek öğreniliyor. Yeter ki "niyet" daha baştan kırmak, üzmek olmasın.

Kendi içime bakınca, "meselem"in kendimle olduğunu, başkasıyla olmadığını görüyorum. Bunu görebilmek biraz da meslekten tabii, sonuçta herşeyin (öfkenin, kırgınlığın, neşenin ve mutluluğun hatta aşkın bile) kendi içimizde olduğunu öğrendik eğitimimiz boyunca. Yani benim de meselem aslında kendi içimde. Ama insan ilişkileri işte.. Eğilip bükülmek, kırılmamak, kırıldıysan da filiz verip yeniden devam edebilmek.. Katı olmamak, affedici olmak, empati yani modern tabirle.. Hep bana dememek, biraz karşındakini dinlemek; cevap vermek için değil, anlamak için.

Bu gece hıdrellez. Sadece kendimiz için değil, hepimiz, birbirimiz için de güzel şeyler dileyelim ne olur... Sevdiklerimizin değerini düşünelim, yaşadığımız anların kıymetini.. Çünkü hepsi, geçiyor..

Bu sabah markete gitmem gerekti. Ben de herkes gibi sağa sola paranoyak bakışlar atıyor, maskenin altında hiç gülmeyen yarım suratlı insanları şüpheyle süzüyor, işimi hızla bitirip güvenli bölgeme dönmeye bakıyorum.. Tam çıkarken, ben diyeyim 100, sen de 90 yaşlarında iki insan gördüm kapıda. Markete gelmişler. Yüzlerinde maske olmadığı için güvenlik içeriye almıyor, ikisi de incecik, kemikleri eğrilmiş, kamburları çıkmış, kendileri kadar yaşlı görünen kıyafetleri üzerlerinden sarkıyor. Kadının saçları bembeyaz ve upuzun, omuzlarından aşağıya salınmış. Adamın az saçı var ama onunki de bembeyaz. Dışarısı yağmurlu ve 7 derece; ne üstlerinde ceket, ne ellerinde şemsiye. Ama elleri sıkı sıkı kenetlenmiş, el eleler!


Güvenlik ne yaptı etti, almadı. Zaten kural bu. Adam kadına döndü ağır ağır "Hazinem; bugün sokmuyorlar bizi, yarın yine gelelim olur mu.." dedi. Kadın pek ikna olmadı ama başını ağır ağır salladı, adamın elini daha da sıkı tuttu, incecik kıyafetleriyle çıkıp gittiler...

Ne almak istemişti kadın, acaba onların yerine benim almama izin verirler miydi, bi koşu gidip alsaydım keşke.. Ama işte bazen sadece izliyorum olan biteni, sonra da oturup hikâyeler yazıyorum. Neye yarıyor bilmem..... Sanırım; el ele yaşlanmak ve birinin hazinesi olmak da mümkün bu hayatta.

Umarım en az bir kişinin, mümkünse de birçok kişinin hazinesi olasınız.... Sağlık, mutluluk ve huzur diliyorum, hepimize!

16 yorum:

  1. Son bölüm hüzünlendirdi beni...

    YanıtlaSil
  2. hıdrelleeeeez çok severim. ateşin üzerinden atlamak ve ağaca dilek asmak. evet ne tatlymışlar o dede nine. hıhıms çok kişinin hazinesi olalım kimse bizi paylaşamasıııın :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok kişinin hazinesi olmak paylaşılamamak değil ki, Deeptone. ne bileyim mesela çocuklarını, eşini, anneni babanı teyzelerini düşün, kimse "paylaşma" derdinde değil ki seni :) paylaştıkça artması klasiği.

      Sil
  3. sabah bunu okumak nasıl güzel geldi:) bir de dedim kimlerin hazinesiyiz de hazine olduğumuzu farketmiyoruz bazen. böyle düşününce içim ferahladı... bir de ilekleriniz, hepsine bol ol amin diyorum:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet bazen de alışıyoruz ne bileyim ailemizin sevgisini normal görmeye hakkımız zaten diye düşünüp fazla önem vermemeye başlıyoruz..

      Sil
  4. Yanıtlar
    1. keşke. ama o an onları izlerken ne bileyim talepleri varmış gibi bakmadılar, daha çok "a iyi o zaman sonra geliriz" der gibiydiler. olayın büyüsünü bozmak istemedim :))

      Sil
  5. Ceren’in anlamını bilmiyordum çok güzelmiş❤️ Hıdırellezi düşünürken şunu farkettim. Ben ki şu sıralar iyice artmış olan astrologların ne bilim işte yaşam koçlarının falan durmadan karşıma çıkan ritüel önerilerine iyice kılım, çoğunu saçma buluyorken bilmeyen birinin gözünden Hıdırelleze baktığımda farkı olmadığı halde onu çok ama çok önemsiyorum. Sanırım altında uzun yıllara dayanan bir gelenek olması yatıyor ve inanıyorum da gerçek olduğuna. Hiç unutmam bir kaç yıl önce niyetlerimi bağladığım bahçedeki gül ağacı o sabah güller açmıştı. Sanki hızır as geldim bunlar da işareti demişti.

    Allah iki cihanda o çifti ayırmasın inşallah, imrendim❤️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ceren aslında Ceylan yavrusu demek :) Vladimir'e güveniyorum bu hikayenin gerçekliği konusunda ama hiç duymamıştım ben de..

      Sil
  6. Keşke orda olsaydım yanimdaki yedek maskeyi verirdim. Psikolojik manyak olmam ve önemli şeyleri yedekleyip dolasmam bir işe yarardi. Magaza müdürü ile de bir guzel kavga ederdim .Hiç olmazsa yaşlılara vermek üzere maske bulundurun magazanizda hep almaya degil az vermeye de bakın diye.Ama bunu kendimi tutamayip bagira çağıra soyler Ve sonra bende dışarı atılırdım :/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. E hadi birine verdin, diğeri? :D Onlar ayrılır mı sanıyorsun, kuzum benim <3

      Sil
  7. Hıdrellez hikayesini ilk kez duydum. "Hazinem" şeklindeki bir hitap kulağıma çok hoş geldi. Neden kadın ismi olarak kullanılmaz hiçbir dilde bu diye düşündüm. Öz Türkçesinin "Ağıç" olduğunu keşfettim:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ağıç kelimesini arattım, hiç bir bilgiye rastlamadım. Kelime kökleri çok ilgimi çekiyor. Bir arkadaşımın oğlunun ismi Cevher :) Ama haklısınız mücevher, hazine nedense isim olmamış..

      Sil
  8. Birkaç kaynakta buldum ben. Varlık, Servet, Hazine yazıp Öz Türkçe kelime arattığınızda çıkıyor.
    https://gokturukler.wordpress.com/gokturkce-sozluk/
    Şimdi aklıma geldi, bir arkadaşımın abisinin adı da Servet'ti.
    Ağıç da erkek ismi olarak kullanılıyormuş:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. A tabi ya bizim de Servet Dayı'mız vardı, Allah rahmet eylesin! Teşekkürler bilgi için!

      Sil