15 Temmuz 2020 Çarşamba

Bir denize kaç dalga sığar?*


"Sana da oluyor mu, sen de mutlu olduğun zaman sanki bir şeylere ihanet ediyormuşsun gibi hissediyor musun?" demiş Şenay. Bu soru havada asılı kaldı. Çok düşündüm, "mutlu olma ihaneti" üzerine.. Hayır. Mutlu olmayı ihanet olarak görmüyorum. Etrafımızda bu kadar korkunç, umutsuz olay yaşanırken mutlu olabilmek; gamsızlık, merhametsizlik, vurdumduymazlık mıdır? Yoksa bir nevi "dengelenme ihtiyacı" mıdır?

Ben mutluluğa olan açlığımı gizlemiyorum. Elimden geldiğince kendimi mutlu etmeye çalışanlardanım. "Entelektüel insan mutlu olamaz!" fikrine karşı çıkıyorum. Entelektüel insan, kendini herhangi bir koşulda ve durumda yine de mutlu edebilmeyi başaran, bunun için aktif olarak çalışan insandır bence.


Psikoterapide "karşıtlıktan kaçınma kuramı" vardır. "Çok güldük, şimdi kesin ağlarız!" tanıdık gelmiştir mutlaka. Bu bir ruminatif bozukluktur, düşünce ve duygu bozukluğudur. Böyle düşünen insanlar "duygusal dalgalanma yaşamaktan endişe duyan", negatif durumlar kadar pozitif durumlara da tahammül eşiği düşük olan insanlardır. Hepimizin içinde olan "ne olumsuz, ne olumlu, dengeli bir ruh haline ulaşma" dürtüsü, bu insanlarda aşırı çalıştığı için "olumsuzluk kadar olumluluğu da bir tehdit olarak görme" davranışı gelişir ve bu insanlar kendini normal sınıra döndürmek için "endişe"yi kullanmaya başlarlar. "Çok güldüm, ağlayacağım". "İyi konuştum, nazar değecek" ya da "Kesin talihim dönecek, hayal kırıklıkları, yenilgiler köşebaşında beni bekliyor".....

Hayır bu normal psikolojideki bir insanın düşünceleri değildir. Kendinizde bu düşünce tutulmalarını sık sık yakalıyorsanız, bu düşünce tutulmaları yaşam kalitenizi etkiliyor (fazla gülmeyeyim, fazla dans etmeyeyim, neşemi belli etmeyeyim, ağırbaşlı durayım), bazı kararları alırken sizi durduruyor (herkes coronadan korkarken ben tatile gitmeyeyim, ayıp), sosyal ilişkilerinize zarar veriyor (aman ona anlatmayayım nazarı değiyor onun) ise daha önceki yazımda bahsettiğim "gizli depresyon"dan muzdarip olabilirsiniz, genellenmiş anksiyete bozukluğu yaşıyor olabilirsiniz.. Dikkat etmeli...


Evet dünyada korkunçluklar var, adaletsizlikler, yenilen haklar, akıl almaz üzüntüler var. Fakat dünyada sevgi, merhamet, şefkât, karşılık beklemeden yardımseverlik de var. Dünyada hastalıklar kadar iyileşmeler de var, ölümler kadar yeni gelenler de var. Bunların içindeki "denge"yi görmeyi başaramazsak; "Tanrı neden tüm bu kötülüklere izin veriyor?" dersek meselâ... Bir arpa boyu yol aşamayız. Hayat; denge'dir....

Şimdi söyle bana; bir denize kaç dalga sığar?*


Bence: Milyonlarca... Tek bir yaşam içinde, milyonlarca yaşam yaratmak da, mutlu olmak da sadece bize bağlı, e o zaman? Mutlu olmaktan korkmayalım ne olur....

(*) Murathan Mungan - Kadırga şiirinden
Yazan: Terapist C.
Fotoğraflar ve video: Seyyah C. "Bir başıma sakin bir nehir gezisi ve akan düşünceler...."- 12.07.20, Altmühltal. Sesi açarsanız, kuş cıvıltıları çok güzel...
Bugün Düşünbil’de güzel bir yazıya denk geldim, buraya ekliyorum

28 yorum:

  1. Bir denize kaç dalga sığar sorusunun hemen ardından milyonlarca dedim ve alt satıra geçince aynı cevabı gördüm gülümsedim :))
    Kaç insanda aynı düşünce vardır? diye yeni bir soru geldi aklıma. İşte öyle.

    YanıtlaSil
  2. Mutlu olduğum anlarda değil de o anlar geçince yaşıyorum bazen o "mutluluk ihaneti" hissini ben. Ama gelip geçiyor. Mutlu olduğum anlardan vazgeçemiyorum. Bence de kimse kendi bireysel mutluluğunun peşini bırakmamalı dediğin gibi :)

    YanıtlaSil
  3. entelektüeller doğası gereği mutluluğa yatkın değiller. toplumun yükünü çektikleri için genelde hüzünlü olmaları normal. toplum mutlu olunca onlar da mutlu olabilirler tabii. veya bizdeki aydınlar yani. aman aydın olmak da entelektüel olmak da öyle pek hoş şeyler değiller. umberto eco, atilla ilhan gibi gerçek olanlar dışında tabii :) mutlu olmak iyi bir şey. bu dünyaya kimse mutsuz olmaya gelmiyor. mutlu olma da içten gelen bişey, dış olaylara pek bağlı değil. belli bir düzeyde sürekli mutlu olmak lazım en iyisi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuza katılıyorum, mutluluk insanın kendi doğasında barındırdığı, yeşerttiği, büyüttüğü bir olgu ve bunu paylaştıkça artıyor, o zaman etraftaki mutsuzluklarla mutsuz olmak yerine etrafa mutluluk saçmanın yollarına bakmalı...

      Sil
    2. Entelektüel insan sadece etrafında eksikli terslik aksaklık gören insan değildir. Gerçek entelektüellik olumlu olumsuz tüm yapıyı görebilme ve sentez yapabilme yeteneğidir..
      Mutlu olmak ile "mutluluk saçmak" ise bence çok ayrı kulvarlar. Her mutlu insanın mutluluk saçma görevi olduğunu düşünmüyorum ben.

      Sil
    3. Yani mutluluğu kendi bireysel dünyamızda yaşayıp kimseyi ortak etmeyelim mi bu kısmı tam anlayamadım sanırım.

      Sil
    4. Hayır hayır demek istediğim kişinin içğndeki mutluluk ile bunu dışa yayma / aktarma isteği farklı köklerden çıkıyor bence. Farklı kişilik yapıları bunlar..

      Sil
  4. İlk önce bu kadar ardarda yazı yayınlamış olmana alkış tutuyorum Ceren. Ben açıp bakan kadar okumadığım dolu blog yazısı olmuş. Aman nazar değmesin öyle de güzel ki yazıların, hayata bakış açın.
    Mutluluk ihaneti her an aklımda değil tabi ki, ya da biraz mutlu olmuşken ay kesin bir süre sonra üzüleceğim olay olacak paranoyasında da olmuyorum şükür. zaten kendimizi mutlu hissettiğimiz anların süresi öyle kısıtlı ki. hayat sen istesen de istemesen de sıra sıra
    getiriyor mutlu - mutsuz anları karşına.
    düşünüyorum da şu dünya da ki çabamız huzurlu tatminler yaşamaya yönelik. herkesi mutlu edecek konular farklı. insanız da diğer yandan, kendimiz mutluyken o sıra, tv de gazete de gördüğümüz bir olay, aldığımız bir haberle mutluluğumuz anında sekteye uğruyor.
    ama dediğin gibi bunca olumsuz şartlarda yaşarken insan mutlu olmayı sürdürmek bize bağlı. mecburuz yaşamaya..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Corona benim çeneme vurdu Pelinpembesi, haklısın :D Durduramıyorum yazmayı... Keşke bazılarımız gibi az ve öz yazabilsem..
      Yaşamaya mecbur değiliz ama madem yaşama kararını verdik, arkasında duralım :)

      Sil
  5. Bu yazın bana çok iyi geldi, sağolasın canım...

    YanıtlaSil
  6. Şu ruminatif bozukluk dediğin şey o zaman bizim kültürün, toplumun içine işlemiş durumda. Toptan bir takım bozukluklardan muzdaribiz sanırım zira çok gülmek, eğlenmek, coşku falan hep kötülenen şeyler olmuştur. Türkiye’de yaşayan İspanyol ve Latinlerin bu konuda süper gözlemleri vardır. Basit bir nasılsın sorusuna bile çok iyi diye cevap veremeyiz genellikle. Ben Ankara’da doğup büyüdüm mesela, orada bunu çok hissederim. Sadece görev ve sorumluluklar için yaşayan ciddi ve fazlasıyla ölçülü bir memur topluluğu. Ege falan farklı olabilir tabii. Mutluluğumu içime sindirmeyen insanların başında da ilginçtir ailem gelir. Bugün have nefis, çok güzel bir yürüyüş yaptım cümlesine babamın cevabı genellikle ama kuraklık olacak, şurada sel olmuş, memleketin durumu çok fena gibi şeyler olur ve keyfimi mahveder. (tabii ki o da Ankaralı bir memur). Ablam ve annem de bu konuda tam felakettir. Neyse ki kendinden mutlu bir insanım da görmezden geliyorum, nasıl çıkmışsam bu aileden..Işın

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ay biliyorum bazı ailelerde herkesin başında kara bulutlar dolanırken biri çıkar hayat dolu, mutluluk dolu.. Hep merak ederim nedir o insanı mutlu kılan. Tepki olabilir mi? Yok bence değil.. Sizi bulmuşken sorayım nedir :)

      Sil
  7. Son paylaşımda bu yazınızdan alıntı yaptım.

    YanıtlaSil
  8. Bende bir uygulama var uykudan önce açıyorum,kuş,su doğa sesi sen harmanlıyorsun.seninki gerçeği yarasın💝

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Calm mı? :) Ben yıllar önce Seyşeller’de sabaha karşı bir kayıt yapmıştım binlerce kuş papağan maymun ne ararsan nasıl güzeldi! Dur bulabilirsem bi posta ekleyeyim ne iyi fikir!

      Sil
  9. Çok çok polyannacılık oynamam ama mutlu olduğum anlarıda doya doya yaşarım.Mutluluk için dua ederim.Hayatta en değerli duygu halimiz mutluluk bence.Devamlı başkaları/başka durumlar(dahaiyisi/dahakötüsü) ile empati halinde olursak yaşamak zorlaşır,diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil
  10. Mutsuz anlarımda beni umursamayanları mutlu anlarımda ben de umursamam. Umursadıklarım ve beni umursayanların toplam sayısı dünya toplam nüfusunun yanında ihmal edilebilecek büyüklüktedir:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) Ama bazımız öyle içine dönük ki, mutsuzluğu da içinde. Fırtınalar kopuyor içinde, dışına yansımıyor. Dışa hep gülümseyen bir yüz.. işte o insanlara zor gün dostu olmak çok zor....
      mesela şu boşanma kararı alan arkadaşım tamamen kapandı içine, birkaç defa hadi gel kahve vs dedim ama biraz kendiyle kalmaya ihtiyacı var mesajını aldım hep. Yine de ara sıra yokluyorum ama aralar uzamaya başladı :/ Yine arayayım ben onu bir.

      Sil
  11. bu fotilerdeki gibi doğada olup kontrollü çılgınlıklar yapasın heeep :)

    YanıtlaSil
  12. Mutlu olmaktan korkmam, çok severim:) Ama bana da mutlu zamanlarda "keşke herkes mutlu olabilse" hüznü çöker aniden. Empatinin aşırısından çok şikâyetçiyim çok. Tatile gitme olayından bahsetmişsinşiz mesela, "o kadar işsiz kalan var, hâlâ gece gündüz çalışan sağlıkçılar var" diye düşündüğüm için içime sinmiyor. Ama yine de hayat akıyor, üzülsen de empatinin dibine vursan da tatiline gidiyorsun, gülmek istediğinde gülüyorsun vs. İnsan olmak zor zanaat:) Kısır döngüde dönüp duranlara selam olsun:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağlıkçılara üzülmüyorum, onlar bu mesleği isteyerek bilerek seçtiler, saygı duyuyorum. Biz de onlara destek oluyoruz, maskemizi takıyoruz, kalabalıktan uzaktayız, onlara başka türlü bir destek ne yazık ki zor şu dönemde..
      Ben onu çok yapardım eskiden hatta cebimde maaşım kalmıyordu dağıtmaktan, sonra dedim ki, bu böyle olmayacak, başkası kadar kendini de düşüneceksin. Hayatta herşeye acımak, üzülmek, boğazından geçmemek yaparsan sadece mutsuzluğu arttırıyorsun. Yardımını yine yap, elin açık gönlün açık olsun ama kendine de bak.. Özellikle zor zamanlarda önce kendi masken, sonra çocuklarının maskesi diyorlar ya uçaklarda, işte öyle....

      Sil