22 Temmuz 2020 Çarşamba

Bir Temmuz gecesi masalı

Bir Temmuz gecesi düşlesene.. Hani akşam üstleri birden çıkıverip, İstanbul'da yaşayan hepimizin şikâyetçi olduğu boğucu yaz nemini sakince süpürüp atan yıldız-karayel rüzgârı vardır ya.. Onu da kat bu düşe. Sonra senle beni al, Aşıyan'ın oradaki kıvrımlı yokuşlardan birine koy. İniyor muyuz, çıkıyor muyuz sen karar ver; benim için ikisi de uygun. Sonra etrafımıza birkaç ıhlamur ağacı, kısa boylu top akasyalar ve Arnavut kaldırımlı dar sokaklara sağlı sollu sepiştirilmiş rengârenk badanalı küçük evlerin dış bahçe duvarlarından yollara sarkan yasemenler ve hanımelleri serpiştir. Tenimizden buharlar tütsün, dilimize de bir güzel sohbet eyle... Tamam mı? İşte cennet o.


Hatırlar mısın bilmem; kütüphane köşelerinde unuttuğumuz zamanı, ancak o kıvrım kıvrım yoldan denize doğru koşturursak yakalayabileceğimizi düşünürdük. Ah o yasemenlerin, hanımellerinin tüm rayihasını saldığı "Yarim" Haziran'lar, "Tam bu işe göre olduğu düşünülen" Temmuz geceleri..

Hâlâ orada mıdır bilmem, okuldan denize kıvrım kıvrım inen o yol üzerinde, sık ağaçlar nedeniyle kolayca görünmeyen ve bu nedenle isimlerinin önünde hep bir "gizli" ya da "saklı" eki olan ufak mekânlar vardı. Geniş bahçesinde narenciye ağaçları olan bu saklı bahçelerden özellikle biri, büyülü gelirdi bana. Sık ağaçların arasından sadece yedi tepesi, beş köşesi görünen o mavi gözlü şehri izlerken, ağaç altlarına serpiştirilmiş renkli geniş minderlerin rahatlığında bize pırıl pırıl gözüken geleceğimizle ilgili rüyalara dalardık. Şehrin bu kadar içinde olmamıza rağmen, bu kadar şehir hayatından uzak kalmayı başarabilmemizi sessiz ve sakince kutlar; gürültüsü hiç dinmeyen bu kentte, Ağustos böcekleri dışında tek bir ses olmayan bu kuytu köşeyi bulabilmenin büyük şans olduğunu düşünürdük. Ve ben özellikle de o gece, tam o anda, sanırım deniz fenerlerini düşünüyordum; sanılanın aksine "ben buradayım" değil de, "benden uzak dur" deyişlerini..

Tam o anda başlamıştı işte. Önce bir tane ufacık, güçsüz, varla yok arası, ürkek bir ışık göründü; karanlıklar arasında. Sonra tam aksi yönde yeşilimsi, bir başka ürkek ışık daha. Dikkatimi çeker çekmez, hızla arttı sayıları; üç beş ve sonunda o kadar çoktular ki, saymak imkânsız! "Ateş böcekleri!" diye bağırdı arkamdan bir kız.. Halbuki bence onlar "minik gece fenerleri"ydi.

Şimdi düşünüyorum da; o zamanlar insana "bir hoş sadâ imiş.." dedirten masal gibi zamanlardı..

Şimdi o gecelerin birinde olmak isterdim. Kallavi ağbilerin tok sesleriyle "kapatıyoruz gençler.." deyişlerini duyana dek o narenciyelerin altında oturmak, engin lacivertin ucundaki kıpırtılara bakmak, sonra başımı göğe kaldırıp biraz da kanatları gümüş gümüş ışıldayan gece martılarını izlemek, sonra köprünün denize düşen ışıklı aksini.. Sahi, o kafelerde hiç müzik çalınmazdı, hatırlar mısın? Müziksiz soneler, doğanın aryaları, cırcır böceklerinin bitmek tükenmek bilmeyen aşk çığlıkları... Yeterdi. Hepimize. Sahi ne oldu o ufak kafelere, o insanlara ve de tabii, bana?

Bir yerde, birileri için hâlâ devam ediyor mu o masal?

* Bir zamanların Temmuz gecelerine, hasretle..

20 yorum:

  1. Nasıl alıp sürüklüyor peşinden satırların. O yıldız-karayel rüzgarıyla ürperdim, ağustos böceklerinin sesini duydum, sonra ateş böceklerinin ürkek ışıklarını gördüm. Temmuz da Temmuz'muş hani:)

    YanıtlaSil
  2. Ne güzel anlatmışsın... Temmuz geceleri. Sohbetler... AH yaz bitiyor diye içimi hüzün kapladı. Sabah yürüyüşünde kuruyan yapraklar yerde. Ben daha yaza başlamadım. Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler <3 Durun yahu daha yaz başlamadı benim için de! :) En güzel günleri önümüzde..

      Sil
  3. istanbulu özlediğimi farkettim.Şanslısın ömrünün bir kısmı oralarda geçmiş

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet üniversite öğrenciliğim ve sonra iki sene iş hayatı :) Çok seviyordum asla ayrılmam diyordum ama şimdi bu Temmuz gecesi dışında pek özlemiyorum, sanırım yaşayamam orada o kaos ve kalabalık içinde... Ama o Aşıyan yolu işte.... Ah ah.

      Sil
  4. güzel satırlarınla, dolu dolu bir yaz gecesinde gezindim :)

    YanıtlaSil
  5. "Şimdi o gecelerin birinde olmak isterdim." her insanın sanırım böyle dediği geceler oluyor, illaki o dönemin yaşanmış olan durumlar neticesinde oluşan güzellikler oluyor ve aynı anı tekrar etseniz dahi aynı olmuyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet :) Ne güzel hatıralar biriktirebilen bir beynimiz var neyse ki.. Böyle keyifli anların fotoğrafını çeker gibi yapıyorum zihnimde, hiç unutmak istemiyorum.

      Sil
  6. Bir sürü güne, geceye özlem duyurdu yazın, hele de şu pandemi yüzünden kısılıp kaldığımız zamanlarda. İstanbul'u da nasıl özledim, tüm karalamalara rağmen ışıldayan kadim şehri...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah ben de... Bu gelişimde günübirlik uğrayacağım bir hocamla görüşmem var, tam o yolu ineceğim yine :) Ay heyecan!

      Sil
  7. oralar öyle hala, aşiyan ve okul yolu ve kafeler, nefis nefis, insanın şiir yazası geliyor hep oralarda, orda bir de okulun film kulubu var nefis filmler tabii, yokuşta hem de :) evet özellikle yazın ordan aşağı inmek güzel, mesela inşirah sokaktan, akmerkezin ordan inerken :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnşirah sokak tam ismiyle bilemedim bunca sene sonra ama Akmerkez'den inen caddeyi çok sevmem ben ama aşiyan mezarlığının ordan kıvrıla kıvrıla inen dar sokaklar var ya, onlar enfes işte. Film Klübü'nü biliyorum ;) Benim için de izle diyeyim..

      Sil
  8. Yaz seviyorum! Özellikle serin gecelerini ve akşama doğru tüm çevreyi saran kızıllığı. Ama illa ki ağustos böceklerini.

    YanıtlaSil
  9. Satırların kalbime dokundu..😊

    YanıtlaSil
  10. Hoş bir yaz gecesi, hasret çekmemek elde değil..

    YanıtlaSil