Kahvaltının gerçekten mutlulukla bir ilgisi olmalı, sevgili Süreya.. Yoksa yeni yeni beliren tomurcukların üzerine lapa lapa kar yağan bu Nisan sabahında, insan nasıl olur da yaşam sevincini koruyabilir ki? Evet, lapa lapa kar yağıyor bahar dallarına ve biz 5 insan evladı ve bir köpek kızı, oturmuşuz sıcacık kahvaltı masasına, arada pencereye atılan endişeli kaçamak bakışlar da sayılmasa, olan biten herşey normalmiş gibi davranıyoruz. Bir Nisan sabahı, bir pazar kahvaltısı..
Kahvaltıları, diğer öğünlerden çok daha fazla seviyorum. Rengarenk masaya yayılmayı, birazcık peynir, birazcık ekmek, bir yudum çay arasına sıkıştırılmış kahkahaları.. Uzattıkça uzatılan yumurta soyma ayinlerini, zeytin çekirdeğini çatalın üstüne çıkartıp, büyük bir ciddiyetle ve denge ile soyulan yumurta kabuklarının arasına yerleştirmeyi.. İşin doğrusu, ne yediğim bulunduğum yere ve beraber olduğum insanlara göre az çok değişse de (bunu daha önce yazmıştım) kahvaltı yapmaktan aldığım keyif asla değişmiyor.
Bazı pazar sabahları dışarıda arkadaşlarla brunch yapıyoruz ama evde yapılan kahvaltının keyfi bence çok başka. Birkere insan özen gösteriyor tüm ayrıntılara, çiçek gibi döşüyor masasını. Sonra yiyeceklerle sohbetin dengede olmasına çabalıyor, biri diğerinin önüne geçmesin istiyor. Sonra herkesin kişisel damak zevkini ayrı ayrı tatmin etmek gerekiyor; azıcık akdenizin sıcaklığı, azıcık orta avrupa'nın esintisi, birazcık kuzeyin soğuğu, güneyin şekerli ağdalı tadı.. Herbiri olsun istiyor insan. Böyle, sahanda yumurtaysa gözgöz olsun beyazı, kayısı gibi sarısı.. Omletse, Datça'nın yaban kekiği koksun mis gibi.. Menemense sivri biberi, domatesi Türkiye gibi capcanlı dursun.. Domatesi salatalığı soyup getirme mesela, üzerine azıcık yeşillik at ya da ne bileyim tak bir kürdana çeri domatesi, üstüne aynı boyda minik mozzarella peyniri, en üste bir yaprak taze fesleğen (mutfağında bir saksıda her daim bulunmalı fesleğen, Akdenizlisin sen!)
Ekmekler çıtır çıtır, çeşit çeşit olsun; masanın baş köşesinde otursun. Kahve mis gibi kokutsun bütün evi, çaysa demlensin iyice. Süt ve portakal suyu orkestranın gerisinde alsın yerlerini, kutusuyla yeşil çayın yanında. Belki tercih eden olur, bilemezsin ki.. Balın içine metal kaşık sokma! Annenin öğrettiği gibi. Reçele girer miydi ki? Paşabahçenin sağlam cam kaşıklarını sok sen yine, garanti olsun. Bak yine unutuyorsun kesme şekeri, kendin kullanmıyorsun diye.. Olur mu canım?! Hadi bir de tuz getir oldu olacak, battı balık yan gider.. Hiç değilse deniz tuzu olsun bari, daha sağlıklı diyorlar. Ya da daha az zararlı.
Karlı bu nisan pazarı, sabah saat 10 civarı diye sözleştik. Herşey hazır, misafirler asla gecikmez Almanya'da. Nisan'da kar yağsa da mı gecikmezler? Yok, yine de gecikmezler. Yine gecikmediler. B. elmalı turta getirmiş, mis gibi kokuyor, alsın yerini başköşede. Ben Bursa'da büyüdüm ama Bursalılar gibi getirileni ikram etmemezlik etmem. Öyledir adet Bursa'da, görgüsüzlük diyenler bile var hediyenin sahibine ikram edilmesine.. Saçmalık! Bana ikram edilmeyecekse ne diye o yaş pastanın en güzelinden seçeyim, o susamlı çubukların en çıtırından alayım ki? Çiçek alır giderim o zaman, yemeyeceksem nasılsa. Obur muyum ben? Neyse uzatma.. Turta sen geç başköşeye, ekmekler azıcık yana.
Beş kişiyiz bu sabah, bir de Leyla. Evimize ilkkez bir hayvan geldi, yaşasın! O heyecanlı meraklı tüm odaları dolaşıp, Beagel türüne özgü koca burnunu her dolap köşesine sokup çıkardıkça, ben Semo'yu özlüyorum.. Çok özlüyorum.. Bak gitti bile camın köşesine. Cam bizim salonda yere kadar ya, yattı oraya. Hem yolu gözlüyor, hem bizi. Birimiz ufak atıştırmalık verecek gibi olursa koşarak gelir, yoksa bütün gün orda kalır artık.
Kahve kokusuna peynir kokusu, ona domatesin kırmızısı, yumurtanın sarısı, bol kahkaha, son dedikodular, şaşkınlık, geride Paris Jazz Radio'nun tınıları, onu bastıran bir kahkaha seli daha; artık hepsi birbirine karıştı.. Dışarıda kar lapa lapa, içerisi Kandinsky'nin rengarenk oda tabloları gibi sıcacık, gürültülü ve karmançorman. Kısaca; mutlu.
Efenim keyfinize sağlık =) Anlatımınıza sağlık =)
YanıtlaSil