19 Temmuz 2024 Cuma

17.7: Bir anlık aydınlanma

Hafta başında üzücü bir olay yaşadım; minik bir kuş saksağanların saldırısına uğradı ve ellerimde can verdi. Akâbinde tabii ben hemen kendimi suçladım; acaba hiç karışmasa mıydım doğanın işine, ellerimde ölmek belki onun için kuşların saldırısından bile korkutucu oldu diye.. Fakat vicdanım da saksağanların gagalayarak öldürmesini izlemeye izin veremezdi… Hemen elime alıp yaralarına bakmaya, kanamayı durdurmaya çalışmak içgüdüydü.. Uzun süre doğru mu yanlış mı diye düşündüm durdum… ve tabii neden sürekli beni bulduğunu bu tip durumların.. 

Bir ders vardı, fakat anlamıyordum, anlayana dek tekrarlanacaktı, istemiyordum..

Sonra dün akşam birden bir aydınlanma yaşadım. Öğrenmem gereken şey, birden apaçık göründü gözüme.

Kuşcuk ellerimde son nefesleri için çırpınırken ve ben de onun ölmek üzere olduğunu düşünmeksizin ve kabul etmeksizin, hâlâ onu nasıl iyileştirebilirim, onarabilirim diye çırpınırken, bir an için şöyle bir şey yaşandı: Kuş minicik ayağının parmaklarıyla, sol elimin küçük parmağına sıkı sıkı sarıldı….

O an bunun üzerinde durmadım hattâ kanamaya daha iyi müdahale edebilmek için şefkatle çözdüm parmaklarını ve onu yan yatırdım.. Fakat şimdi anlıyorum ki, o bana “lütfen sakin ol ve ölüyor olduğumu kabul et, son anlarımda sadece yanımda ol” demeye çalışıyordu. Benim bu deneyimden ve doğrusu bu ya, birçok benzer deneyimden almam gereken ders sanırım bu: herşeyi onarmaya, iyileştirmeye, herkesi kurtarmaya, düzeltmeye çalışmaktan vazgeç. Kaderin önüne geçemezsin ve onu değiştiremezsin. Bu tip durumlarda kendini asla övmediğin gibi (bak bu doğru), kendini suçlamamalısın da..

Daha sakin ve şefkatle yaklaşabilmeliyim ölüme. Onu bir felaket ve son olarak görmek yerine, bir değişim, başka bir forma geçiş olarak görebilmeliyim. Bedenin de ruhun da değişimi; bedenin yeni varlıkları beslemesi ve dönüşmesi, ruhunsa bilmediğimiz bir boyuta geçmesi olarak..

Cennet cehenneme inanmıyorum, ki zaten İslam dininde bile, imanın şartları arasında değildir dikkat edersen. Fakat öldükten sonra bizi yaratan Tanrıya döneceğimize, onun enerji boyutu içine geri katılacağımıza inanıyorum. Ve bu düşüncemi destekleyen bir çok ayet de var tüm kitaplarda. Dünya yaşamını bir eğitim, ruhu olgunlaştırma ve Tanrıya yakınlaştırma olarak düşünüyorum fakat bu eğitimin sonunda ödül / ceza olan bir sınav olduğuna da inanmıyorum. İnandığım, her insanın kendi kapasitesinde hayattan bir şeyler “fark etmesi”, “alması” ve dünya hayatı deneyiminin ruhun sonsuz yolculuğunda sadece bir dönem olması.. 

Bomboş gelip bomboş gidenler de var, dolu gelip zamanla boşalıp gidenler de, boş gelip dolu gidenler de.. Çok ilginç bu işler bence. Tabii herkes için ilginç değil, bazıları benim gibi sorgulayan, uzun uzun düşünmeyi ve kendini geliştirmeyi sevenler, bazıları fazla takılmayıp tamamen eğlence ve neşe için yaşayan hedonistler, kimi de sürekli mızmızlanıp hiçbir şeyi değiştirecek cesareti olmayan korkaklar. Her tür insan lazım bence, tek tip olsak çok sıkıcı olurdu hayat, birilerine sinirleneceğiz, birileriyle neşelenip vur patlasın çal oynasın yapacağız, birilerine üzülecek birilerine de imreneceğiz ki hayat dümdüz ve bomboş geçmesin, az entrika, az komedi, az trajedi, az da ciddiyet….. Hepsi lazım.

Bana dönecek olursak. Birkaç kişiden duyduğum bir şey var: “sen dünyanın ruhuyla çok iyi iletişim kurabiliyorsun.” Buna katılıyorum, dünyanın ve içindeki canlı ve cansız varlıkların dilini anlayabiliyorum bence de. Bu benim gücüm. Fakat karışıklığım, aceleciliğim ve sabırsızlığım, bu anlamı bazen kaçırmama neden oluyor. Bunlar da benim güçsüzlüklerim. Sakin, huzurlu, dingin kalabildiğim zamanlarda, yorgun olmadığımda, içimi dinlediğimde, çok güçlü ve doğru yolda hissediyorum. Fakat aynı anda dört beş işi yapmaya kalktığımda, ipin ucunu kaçırıyorum. O nedenle bu minimalizm olsun, zen deneyimleri olsun, tevekkül ve yaradana yakınlaşmak için biraz spirütüel yanımı beslemek olsun, bana iyi gelebilir..

Bir kuşun düşündürdüklerine bak……. Tanrı bazen varlıkları aracılığıyla konuşur der Coelho, Hesse, Popper ve diğer birçok öğretmenim…. :) Evet.. Sanırım uzun zaman sonra, yeniden dinlemeye başladım onları ve tanrının tüm ulak / elçi varlıklarını..

Bir sonraki yazı, içimdeki zen ve ruhsal minimalizm ile devam edecek. Umarım sıkılmaz ve yorumlarla değer katarsınız. Bu sıra hayat beni bu yolda yürütüyor..

Karikatürler: Bu yaz mahallemizin direklerine asılmış bir karikatür sergisi var.. :) Çok sevdim bu sergiyi.

28 yorum:

  1. imanın şartı altıdır ve ahiret inancı vardır, islamın şartı 5 dir cennet ve cehennem yazmaz ancak Kur'anda cehennem vardır ve birçok ayette geçer. inanç kişiye özel bir durum olduğu için istediğiniz şeye inanmak sizin tasarrufunuzda. Benimkisi naçizane basit bir güncelleme. Sevgiler Aliye

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahiret inancı evet ama cennetle cehenneme inanın yok ;) kuran dahil tüm tek tanrılı kitapları okudum aynı öykünün farklı versiyonları ve indirildikleri kültüre özgü adet ve öneriler değişiyor, ama temelde hepsi aynı.
      Benim ahiret inancım da kuranda ve diğer kitaplarda olanla aynı: ondan geldik ona döndürüleceğiz.. cennetle cehennemi kuranda ve diğer kitaplarda ben ruhun içinde olduğu sıkıntı ya da huzur olarak yorumluyorum. Tabii ki dini kitaplar her nabza göre şerbet sunuyor, onların amacı zaten bu genişlemek (yıllar içinde değişime uğradıklarını da düşünürsek bu da normal tabii)..

      Sil
  2. "Lütfen sakin ol ve öldüğümü kabul et" çok kıymetli bir öğreti. Kendimle epeyce didiştikten, geçip giden yıllara bir miktar hayıflandıktan, ya şu hayatın el kitabını daha erken yaşlarda verseydi ya yahu birileri dedikten sonra, içimde biraz kırgınlık, biraz geç kalmışlık düşünceleriyle harman olurken bu dünyaya insan formunda gelmenin çok da büyük bir olasılık olmadığını fark ettim ve kendi düşüncelerimle kendime çektirdiğim ızdıraplara bir son vermem gerektiğini fark ettim. Yolum bu olsun, bundan böyle. :)

    YanıtlaSil
  3. Aslanli illustrasyon Axel Scheffler' in olmali :-) Ozellikle Julia Donaldson' la olan kitaplarini cok severek okuduk :- ) Kendisinin yazip resimledigi Pip and Posy serisini de cok sevdik :- )

    "Tanrı bazen varlıkları aracılığıyla konuşur" a inanirim ben de... Bir de kendime ve sevdiklerime "Allah iyilerle karsilastirsin" diye dua ederim :-)
    Farkli insan tiplerinin hepsine ihtiyac var demeni sevdim :-)
    Hayati sorgulama olgunlugundaki kisileri severim. Yasami hazza indirgeyip sadece nese ve eglence icinde olmayi yasamak zannedenlere suphe ile yaklasirim, cunku surdurulebilir olmadigina inaniyorum :-) Mizmizlanmayi arada ben de yaparim ama dozunda tutmaya calisarak (ha ha)! Anlatip paylasmak karsi tarafin fikrini almak acisindan iyi oluyor veya karsi taraf da anlatip rahatlayabiliyor :-)

    Yeter ki birbirimizi oldugumuz gibi kabul edebilelim...

    Iyi bir yasam, uzuntu ve nese de dahil tum hisleri algilayabilmekten geciyor. Her ne olursa olsun, sonucta huzur uste cikabiliyorsa, ne mutlu bize :- )

    D u y g u





    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne kadar haklısın…

      Sil
    2. Duygu uzun yazmadım çünkü hakikaten ekleyecek bir şey bulamadım yazdıklarına:)) Yanlış anlaşılma fobisi oldu ayol bende…

      Sil
    3. Ekleyecek bir şey bulamadım çünkü gayet doğru özet ve yeterli hahahah yani yazdıkça batıyorum sanki

      Sil
    4. Canim C' cim , kucakliyorum seni simsiki! D u y g u

      Sil
  4. Sorgulamayan, düşünmeyen insanlar değiliz ki bir çok şeyi umursamadan güdüsel yaşayalım. İnsanı insan yapan kavramlar bunlar. Ölümlü olduğumuzun bilinci yaşamı daha çok sorgulatıyor ve anlamını inşa etmeni istiyor. Belki odaklanacağın ya da kendini yakın hissettiğin kavramlara daha çok sarılmalısın. Ben huzuru böyle buluyorum. İslam inancında ki her unsuru tartışmasız kabul ediyor ve bu yolda yürümeye çalışıyorum. Bana yol gösterecek büyük bir kitap var zaten. Ayette diyor zaten Kalpler Allahı anmakla huzur bulur, inandığım için de bu huzuru hissediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sorgulayan bir insan mısın gerçekten? Yani inancı sorgulamadan kabul etmek demişsin de, e o zaman sorgulayan bir insanım demek, biraz anlam çatışması olmuyor mu? ;) Kuran’da (diğer kitaplarda da olduğu gibi) birçok din düşünürünün sonradan katıldığına emin olduğu birçok ayet var, onlara peki nasıl bakıyorsun?

      Sil
    2. yorumun tonu birax sert mi olmuş, ikinciye okudum da, amacım o değildi baxen yaxılı dilde tam tonu veremiyorsun. eleştirmek değil, sen tabii muhafaxakar bir insansın bunu yaxılarını okuyan herkes bilir. benim merak ettiğim şu; inanç birçok düşünüre göre sorgulanarak kaxanıldığında daha içsel oluyor. tabii inancı bir de sorgulamadan kabul edilenler diye de tanımlayabilirix. Senin inancın bu şekilde sanırım, benimki sorgulayan türde, biri ötekinden iyi ya da doğru değil bana göre, sadece farklı versiyonlar. Bunu yaxma ihtiyacı hissettim yanlış anlaşılmak istemem. Fakat, şunu merak ederek sormuştum: HER unsuru demişsin ya, bu doğru değil gibi geliyor bana, misal (çok klişe oldu bu örnek) kuranda çok açıktır başını örteceksin, kaç yerde geçer, ama sen bildiğim kadarıyla açıksın, yine yanlış anlaşılmamayı axru ederek soruyorum, bu bir çelişki değil mi, değilse neden değil, merakımdan soruyorum :) sevgiler

      Sil
  5. Yazı dili kesinlikle amaçladığımızı ifade etmiyor, bunu biliyorum ve hemen hassasiyetle kendini açıklamışsın canım ceren. çünkü benimde yazılarımda sertlik çok olur, böyle amaçlamasam da. o yüzden seni gayet iyi anladım.
    keşke karşılıklı konuşsak saatlerce. bu tarz kendini ifade etmelerde yetersiz kalıyor. Ama şuradan başlayayım;
    Okumaya başladığım andan itibaren sorgulamaya başladım. din, inanç, kültür, kadınlık vb. Dini anlamda zaten bu tarz okullarda okumam sonucu bir temelim oldu ama hep sorular vardı kafamda ve şartlanmışlıkla kabullenmek istemiyordum. okudukça özellikle felsefe okudukça islam inancım kuvvetlendi. yerine koyabileceğim hiç bir şey bulamıyorum veartık her şekliyle kabul ediyorum. sorguladığım alanlar başka kavramlara kaydı. yine Kuranı kerimde de islamda da olan ikilemlerin farkındayım ve bunun nedenini insani eksikliklere ve anlama yetersizliklerimize endeksliyorum. Yani Allahı her haliyle kabulde anlamadığın noktalarında olacağını, bununda nedeninin bizim eksikliğimiz olduğuna, inancın akılla değil sezgi ve kalple olduğuna inanıyorum. Artık sorgulamıyorum o karanlık noktaları.
    Kesinlikle haklısın ; bir çok farz gibi tesettürde farz. Buna karşı gelmiyorum, yapamadığım bir ibadet. Bir gün onunda olacağına inanıyorum. Yapılması gereken onca şeyden biri bu da tabi ki. Ama bu yoktur demiyorum, islamda yapmamak başka onu inkar etmek başkadır. Eksik olduğum bir çok nokta var, inanç bu yolda yürümeye çalışmak. Ben de bu yolda yürümeye çalışırken tam anlamıyla bile yapamasam bile huzur duyuyorum.
    Sana bu yüzden bir amaç seçsen dedim, umarım böyle bir öneri yaptığım için haddimi aşmamışımdır. Yakınlığımızdan dolayı böyle yazdım. Ama yine inancıma göre Allah yolu dışında her şey bir oyalamaca, insan amacına aykırı.
    İnşallah ben de sert tonda yazmamışımdır, seninde dediğin gibi yazım dili farklı algılanıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim açık gönüllülükle anladığın için demek istediğimi. Bence çok samimiçok yumuşak bir tondaydı cevabın, çünkü demek istediğine cevap vermek için değil anlamak için okudum ben de :) Böyle iletişime bayılıyorum işte; apayrı fikirler de olsa ama acaba ne demek ne anlatmak istiyor bana, ben ne öğrenebilirim ne alabilirim kendime diye merakla yaklaşınca insan birbirini ne güzel anlıyor :)
      Tesettür konusundaki yaklaşımını da anladım, zaten ben de öyle diyeceğini düşünmüştüm, kitapları indiren Allah sorgulamamızı istemeseydi beynimizi o şekilde yaratırdı sonuçta.. Aksine birçok kitapta özellikle yazar; inançsızlık da inanç yolunun aşılması gereken bir parçasıdır, kavramları karşıtıyla algılayabilen bir beynimiz bence bu nedenle var.. Nasılbir cümleden beş kişi beş farklı anlam çıkartırsa, o beş kişiye göre beş farklı uygulama olması ve tümünün doğru olması da bu nedenle değil mi?
      Odaklanmak istediğim konu bu sıra tefekkür ile ilişkili, önüme de çıkıyor zaten, hatta geçen yazıda özellikle kaynak öneris istedim sen tatildeydin sanırım, bir bakar ve önerin olursa (özelden de olur) yazar mısın? :) Çok sevgiler

      Sil
  6. Cennet ve cehenneme inanmıyorsanız, hesap gününe de inanmıyorsunuz? Öyleyse bu dünyadaki kötülere ne olacak? :-)

    Bir kuşun saksağanlar tarafından avlanmasında bir kötülük görmüyorum. Orada kötülük olamaz, çünkü özgür irade ve düşünce yoktur. Aşırılık da yoktur, zulüm de.

    Ancak insanların dünyası öyle mi? Çocukların açlıktan öldüğü, bombalandığı, ve insanların korkunç zulümlere uğradığı bir dünyada yaşıyoruz. Buna destek olanlarla, veya umursamayanlarla, acıyı hissedip durdurmaya çalışanlar arasında bir fark yok mu sizce? Irkçılığa karşı tek bir söz etmeyip onu makulleştirenlerle, bu acıyı yaşayıp hakkını savunamayanlar için de bir adalet olmalı değil mi? İnsanları öldürüp, bu ölümlerle zengin olmanın da bir karşılığı olmalı değil mi? İnsanlar yokluk çekerken, para istiflemenin, ve acılara duyarsız kalmanın bir bedeli olmalı. Ben olduğuna inanıyorum.

    İnsan aklıyla sorgular, ama kalbiyle bilir.
    Ama kalp herkeste var mıdır? İşte ben bundan emin değilim. “Kalpleri mühürlenmiştir” diyor ama bazen diyorum kendime, yok bunlar insan değil, olamaz, robot gibiler, düşünüyorlar ama hissetmiyorlar, kuru düşünce hep…

    Kul e'ûzü birabbinnâs ,Melikinnâs, İlâhinnâs, Min şerrilvesvâsilhannâs, Ellezî yüvesvisü fî sudûrinnâsi, Minelcinneti vennâs.

    Bir de incil’den alıntı yapalım “Unless you turn and become like children, you will never enter the kingdom of heaven. Whoever humbles himself like this child is the greatest in the kingdom of heaven”

    B.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Protestan bir rahiple ilk paragrafta yazdığınız konuyu uzun uzun konuştum çünkü başta benim de aklıma hiç yatmamıştı. Onca insana acı çektir sonra hiç ceza almadan kurtul olacak şey miydi canım? Fakat o rahip ve sonradan da Bahailikte okuduklarım beni ikna etti; evet cehenneme inanmıyorum. İnsanların cezalandırılmasını isteyen, onların bile bile acı çekmesini dleyen bir tanrı yerine, insanları seven, onları ne olursa olsun kabul eden, suçlarını affeden bir Tanrıya inanıyorum. Hümanist olduğumu da defalarca yazmıştım, bu nedenle zaten başka türlüsüne inanamam. Elbette katillere hırsızlara va öfkeleniyorum ben de sizin gibi ama onların zaten acı çektiğine ve bu yola da durduk yere girmediklerine inanıyorum. Bir katilin yaşamını okudunuz mu hiç? Onun nelere maruz kaldığını, ya da öfke dolu birinin neden böyle öfke dolu olduğunu anlamaya çalıştığınızda onu bu noktaya getirenleri gördüğünüzde neler düşündünüz? İçinizde mutlaka bir yer cız etmiştir. Bir çocuk katili, tecavüzcüsü asla anlayamam dediğimiz bir suç değil mi? Ama onun özeline girip de hikayesini dinlediğinizde ah neler var B., adli psikolog bir arkadaşım var “suç yok ki” diyor, “herkes suçlu çünkü”….
      Çeşitli dinlerde bu konuyu çok araştırdım. Hz.İsa ve Hz. Muhammed kendi hayatlarında çok bağışlayıcı insanlar, Budha öyle, Musa öyle, peygamberleri böyleyse Tanrının kendisini düşünün.. Ceza istemek biz insanların, basit ve çocukça duygusu.. Bana çok kötülüğü dokunan insanlar oldu, olmaz mı, ama öfkem ve üzüntüm bir sızlamaya dönüşünce, oturdum hepsinin neden böyle oldupunu anlamaya çalıştım ve hepsinde bir açlık, bir sevgisizlik, bir maduriyet hikayesi buldum ve bulunca suçlamam dindi. Bu muhtrşem bir duyguydu insanı nasıl özgürleştirdğine inanamazsınız. Almanya’da yaşıyorum ondan Hitler’i örnek vereyim, ya da bizim başımızdaki Hitlerleri de düşünebiliriz; nasıl kötü insanlar değil mi amannyarabbi şöyle cehennemde çatır çatır yansalar, çektirdikleri başlarına gelse falan :) Asla böyle demiyorum; kendimi eğittim: Allahından bulsun benim ennnn kötü bedduamdır yıllardır. Ve bir şey diyeyim mi, bu beddua gerçek oluyor ve önüme de gelitor bilgisi bana ulaşıyor. İnanın bir gıdım kul hakkının yerde kaldığına şahit olmadım ki daha yaşım 45. Hitlere ne oldu; yerin dibine geçti canına kıydı, bir ruhun daha büyük azabı olabilir mi? Ben yaradana bu konuda güveniyorum. Bu dünyada cezasını mutlaka buluyor; göstermeyecek derecede gururlu olsa bile içten içe çürüyor…. Kötü ve mutlu kimseyi tanımadım hayatım boyunca, güvenin tam :)

      Sil
    2. Gelelim diğer yazdıklarınıza.
      “Ancak insanların dünyası öyle mi? Çocukların açlıktan öldüğü, bombalandığı, ve insanların korkunç zulümlere uğradığı bir dünyada yaşıyoruz. Buna destek olanlarla, veya umursamayanlarla, acıyı hissedip durdurmaya çalışanlar arasında bir fark yok mu sizce? Irkçılığa karşı tek bir söz etmeyip onu makulleştirenlerle, bu acıyı yaşayıp hakkını savunamayanlar için de bir adalet olmalı değil mi? İnsanları öldürüp, bu ölümlerle zengin olmanın da bir karşılığı olmalı değil mi? İnsanlar yokluk çekerken, para istiflemenin, ve acılara duyarsız kalmanın bir bedeli olmalı. Ben olduğuna inanıyorum.” Adalet var aslında fakat bazen bakış açımızdan net gözükmüyor. Bazı insan davranış örüntüleri (saldırganlık, paylaşamamak, ben merkezcilik ve kendini diğerlerinden üstün / farklı görmek) maalesef genetik bazı olan ve bazı insan ve gruplarda baskın ve öğretilen örüntüler arasında. Yarası olan insan başkasına yara açmayı ister maalesef bu bir psikolojik sorun ve sosyolojik sorun (İsrail filistin meselesine dokunduğunuzu düşünerek yazdım) bunun için 80 senedir uğraşan insanlar bir arpa boyu yol alamadılar. İki grubu da içinde yaşadığım için iyi tanıyorum; inanın insan olarak aynılar ayyyynı. Bu benzerlik de sanırım sorunu büyütüyor çünkü aynı derecede sorunlu iki gruptan bahsediyoruz. İlkokul çocuğu gibi kavga ediyorlar ve artık tüm sınıf bıktık biz bu ikisinden de, okuldan aramıyoruz türlü kaynaştırma programlarıyla yakınlaştırmaya çalıştık olmuyor, azıcık güzel güzel otursalar masa altından bir tekme, kimse bakmazken bir el işareti yetiyor… “Kaynayan kazan” boşuna demiyorlar…

      Sil
    3. Amerika’nın tutumu var sonra yıllarca bir kardeşi öbürüne kırdırıp arada silah satarak geçinen amerika, kirli avrupa.. Oyun çok büyük; öyle trafik işaretlerine “özgür filistin” yazmakla olmuyor sevgli B. Olmayacak… Bizim elimizden ne gelir açık söyleyeyim mi; iki tarafı da desteklememek çünkü biz iki tarafı da destekliyor ama işimize gelince müslüman kardeşimiz masalına dönüyoruz (bakınız araplar nasıl hop çekiliverdiler aradan ki genetik açıdan onlar daha yakın filistine).
      Bile isteye bir insana canlı cansız varlığa zarar veren her insan kötüdür tamam ama neden zarar vermeyi istiyor; bunu anlamadan bunu çözemeyiz..
      Kalpli paragrafınıza katılıyorum 💕

      Sil
    4. Nas süresi evet :) En güzel surelerden biridir; Amin.
      Matthew (Mathias) İncil yorumuyla yazdığınız ikinci sure ise; çocuklar gibi önyargısız, kabul edici olmak anlamında çok gğzel bir suredir gerçekten, ona da Amin!

      Sil
    5. Bu arada bu yazdıklarımı tek bir cümle ile eleştirebilirsiniz: “İnsan ıstırabıyla ilgili neredeyse nihilist bir sakinlik.“ :))) Sanırım Harari’ye yönelik eleştirilerden biriydi, aklıma geldi onu da yazayım :)) Okuyunca gülmüştüm ama bakın benim de başıma geldi şimdi…

      Sil
  7. Ölümle ilgili bir kırgınlığın varsa Yaradanla bunun kavgasını et, bazen zamanında edilmeyen kavgalar araya soğukluk sokar.benimde kızdığım kırıldığım hatta inatlaştığım çok vakitler oldu ama sonra o bana hiç kapanmayacak kapıdan tekrar özür dileyerek girip şükrederek çıkmak galiba benim sakinleşmeme,aklın şeytaniliğinden kalbin rahmaniliğine kaymama vesile oldu.Ben artık en azından inatlaşmıyorum.Sorgulama konusunda ise aklın çok kaygan bir zeminde olduğuna inanıyorum geçen bir psikiyatrist diyordu az dopamini arttırmaya bakar bende Meryem Ana olurum kim bilir.hepimizin açmazları var seninki de bu belki.Cerenin mürekkebinden şiir yazılır ama diyorsun ki hesap yapalım, belki acelende hesabı bitirebilirsem şiirde yazarım diyedir ❤️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kavga edemeyecek denli kırgınım..
      Dopamini dışardan arttırmak evet tabii ki işe yarıyor. ama altta yatanı iyileştirmiyor işte :) amaç günü geçiştirmekse tabii başka..
      Benim için değil, o nedenle sanırım kabullenmeyi öğrenmek benim yolum bu sıra... <3

      Sil
    2. Dopamini arttırma konusunu yanlış anladın,aklın acziyetini , bir hormonla sapıtabilirliğini irdelemek istemiştim.Hep sorgulama konusunun altını çiziyor ya insanlar, ben beynimle aklımla inanmıyorum yaradana, yetersiz buluyorum. etrafımda inanmayan insanların da bu akıl çukuruna düştüklerini görüyorum.modern insanının en büyük şeytanı herşeye yettiğini sandığı aklı bence. parmak izimiz gibi her şeyimiz farklı birbirimizden, sevmekten bahsediyorsak ben aklımla sevmiyorum,inanmaktan bahsediyorsak bir miktar akla ihtiyaç duyuyorum ama konu iman etmek olunca gözümün gördüğü görmediği herşeyimle tam bir teslimiyet benim tecrübe ettiğim.ama dediğim gibi hepimizinki farklı bence hepsinde farklı bir güzellik var.ben seninkine ilk defa lunapark görmüş bir çocuk gibi büyülü baktım.o ışığı gördüm,kırıldığın yerden yeşertsin seni Rabbim,bilirim o derdi bile seçerde verir,sana bundan sonra şefaat etsin güzelliklerine elçi etsin inşallah amin ❤️

      Sil
    3. Ahhh şimdi anladım demek istediğini. Fakat ben sevmek işini de salt kalbimle değil hatta baskınlıkla aklımla yapıyor olabilirim. İnancım da aklımla. Aklıma güveniyorum ama kalbime güvenmem.. Bu tabii aldığım yaralardan. Kalbimle girdiğim işlerden hep yara alarak çıktım :) Ama bu kötü değil; aksine büyük şans çünkü affetmeyi, aklınla değerlendirip empati geliştirerek anlamayı öğretiyor insana. Hayır; sevgim tamamen akılla değil elbette ama %60 akılla. İnancım da öyle ;)
      Amin 🙏 duan benim için çok değerli..

      Sil
  8. canım C., burnumun direğini sızlattın, eğer iş yerinde olmasaydım ağlardım da sanırım, ben mi ağlamaya çok hazırım bu aralar yoksa ülke gündemiyle hayvanlara karşı iyice hassas mı oldum, bilemiyorum. insanın doğaya müdahalesi, kurulan ilişki konusunu bu aralar çok sık düşünüyorum. mesela artık iklim değişikliğiyle mücadele etmememiz gerektiğini, doğanın kendisini yenilemek için yapması gerekeni yapmasını, insanı kusması gerekiyorsa ki verdiğimiz zarara bakılırsa haksız değil, kusması gerektiğini düşünüyorum. sanırım ben de insanın en yüce mahlukat olması durumunu pek anlamıyorum, kabul edemiyorum. saksağanlara da şu an biraz öfkeliyim, ama geçer. son olarak şunu söylemeden geçmek istemiyorum; kendini ifade ediş şeklini ayrı, kendinle ilgili keşfettiklerini ayrı seviyorum. ve ne zaman seni okusam ışıklanmış oluyorum, kendinle ilgili farkındalıkların, kendimle ilgili farkındalıkları doğuruyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Elisciğim, bu dünya hassas kalpler için bir cehennemdir diyen Goethe'yi analım....
      En yüceyi bırak, ben hayvanlar alemini ixledikçe, en alt seviye olduğumuxu düşünüyorum ;) yine de hümanixm...... ne çelişki.
      Ben de seni seviyorum, bu sıra sessixce takipteyim.. Düşünüyorum düşünüyorum.... Çok sevgiler.

      Sil
  9. ben bu yazıyı bir kaç kez daha okurum :) senin aydınlanmaların bende de aydınlanma yaratıyor zira :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Birlikte yürüyoruz sevgili yol arkadaşım..

      Sil