Silmeden, düzeltmeden, 20 dakika bilinç akışı..
Dünkü 20dk yazımı yazdıktan sonra çok acaip şeyler oldu. İlki; sağ elimin yüzük parmağını kırdım sanırım (emin değilim çünkü davul gibi şişmesine rağmen inat edip doktora gitmiyorum, belki yarın giderim, bilmiyorum). İkincisi de bloğu gerçekten kapatmayı düşünürken, tam aksine beni ikna eden, çok tatlı bir email aldım... Beni uzun zamandır okuyan, hiç yorum yazmayan bir insandan geliyordu bu email ve o kadar iyi geldi ki bana, anlatamam...
Bazen.. Hani Tazmanya Canavarı diye bir çizgifilm vardı hatırlar mısın? Böyle kendi etrafında döner döner herşeyi toz duman eder, sonunda kendini bile göremeyecek hale gelir, dili dışarda nefes nefese kalıverirdi... Bazen aynen öyle bir tazmanya canavarına dönüşüyorum. Bir dursam, bir sakince durabilsem..
Bugün Derin Hakikatler'in son yazısını okudum, "lock-in" denen kavramdan bahsetmiş. Yani insanın kendini dışarıya kapatması, bir tür inziva, içe dönüş.. Tüm varoluşsal akımların olmazsa olmazı.. Kendini "yeniden" bulabilmenin en emin yollarından biri. Tabii D.H. bunu farklı bir yönelimden ele alıp işlemiş ama, bende bir ışık yaktı, bir reflektör görevi gördü, dünkü "telaşelerimin" anlamını bana anlattı bu yazı.. Ciddi bir içime dönme, kapanma ihtiyacı duyuşumun gerçek nedenlerini...
Yorum olarak yazamadım ama, şu soru geldi dilimin ucuna: aslında tüm bu "içime kapanıyorum haaaa, kendime dönüyorum ey dostlar" paylaşımlarımızın nedeni "biri bana "dur" desin, "aman yapma birader" desin, "kapanma, susma, özleriz bak, seni seviyoruz, yanındayız, aynen devam" desin" diye mi??? Yani kendi kendimize bir tür anlamımızı, sosyal yapı içindeki gerekliliğimizi kanıtlama ihtiyacı mı? Yani içe dönerken bile aslında "bak şimdi ben yalnızlığı bile isteye seçiyorum" derken "ama bunu sana ilan ediyorum ki, sen beni düşün, yokluğumda özle, gel beyaz atlı Prens / Prenses misali inzivamdan kurtar, beni yeniden kabullen ve bu sayede kendimi de yeniden kabullenmemi sağla" mı? Çünkü biz insanlar - benim gibi (seçici) asosyaller de dahil - aslında sosyal varlıklarız özümüzde.. Bu nedenledir ki dini inzivaların bile "önceden belirlenmiş bir sonu" vardır.. Şimdi gidiyorum ama, şu kadar zaman sonra döneceğim.... Çünkü insanın temel bağlanma sistemleri, bu şekilde çalışır... İçe kapan ama sonra yeniden dışa dön.....
Yani evet bu bloğu kapatacak göt yok bende.
Yine yazacağım, yazacağım, kaybolacağım, yazdıklarımın anlamsızlığından utanacağım ve sonra dönüp dolaşıp yine yazacağım :)) Durum budur amirim. Dağılabiliriz....
D.H.'e katılıyorum. Biraz içe dönmek zamanı... Sonbahar ve kış, zaten başka neden var ki?
Ama abartmayalım derim... Blog silmeler, hayattaki anlamsızlığı sorgulamalar, sorgulaya sorgulaya 15km koşmalar falan değil.. Biraz kendimizle başbaşa kalabilmeler... Belki herkese birer invziva evi - inziva odası - hiç değilse inziva köşesi lazımdır.... Hani çocukken yapardık ya, bir dolap içine, saçaklı bir somya altına gizlenir, bazen yastıklardan ve battaniyelerden yaptığımız "kalelerimize" kapanırdık ya.. O şekil..... Ama orada fırıl fırıl çalışırdı aklımız, bir sonraki yaramazlıklara :)
Var mı senin de böyle inziva alanların? Anlatsana biraz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder