Milie; iki yetişkin, iki çocuk ve iki tavşanlı ailemize 7. üye olarak katılalı tam 10 gün oldu. Barınaktan sokak köpeği sahiplenmek konusundaki deneyimimi, sokaktaki hayvanların bir "memleket meselesi"ne dönüştüğü şu günlerde, detaylarıyla anlatmak ve başka insanlara ve hatta oluşturulabilecek devlet programlarına örnek olmak istedim. Hani konuşuyoruz konuşuyoruz ama iş yapmaya gelince yok ya... O anlamda ;)

Milie; orta boy, dişi, cinsi "kırma", yaklaşık 9 aylık bir sokak köpeği. Bundan 5-6 ay önce Romanya'da sokakta dolaşırken, annesiyle birlikte veteriner ekiplerine yakalanmış. Getirildiği ilk barınakta öncelikle sağlık kontrolünden geçirilmiş ve annesiyle birlikte karantinaya alınmış. Daha sonra, belediyenin veterinerleri tarafından temel aşıları, parazit kontrolü ve ilaçlanması yapılmış ve kısırlaştırılmış. Kısırlaştırma işlemi sonrası iyileşme döneminde barınakta bakılmış ve sonrasında çiplenmiş, pasaportu çıkartılmış ve Almanya'daki hayvansever derneklerinden biri tarafından buraya getirilmiş.

Neden buraya getirilmiş; çünkü Almanya'da sokak köpeği / kedisi yok, hayvanların tamamı sahipli ve kontrol altında. Yine Almanya'da tüm yeni doğacak cins ırklar devlet kontrolünde secereli bir şekilde yetiştiriliyor yani kimse ev köpeğini kafasına göre doğurtup yavruları satamıyor. İnsanlar genellikle barınaktan hayvan almak istiyorlar (çünkü kırma ırkların sağlık ve zeka avantajları var ve tabii ki cins ırklara göre daha az masraflı, üstelik bir de vicdan anlamında insan mutluluk ve övünç hissi duyuyor). Dolayısıyla, Balkan ülkelerinde sokakta yaşayan hayvanlar, bu şekilde Batı Avrupa'ya seyahat ediyor. Elbette Türkiye'den gelen köpekler de var fakat çok kısıtlı, çünkü AB üyesi olmadığımız için, sağlık kontrolleri ve karantina çok daha uzun sürüyor.

Milie Almanya'ya gelir gelmez, öncelikle yine barınakta karantina altına alınmış, yine parazit kontrolü yapılmış ve bir süre de böyle geçmiş. Bu arada hayvansever derneği (devlet kontrolü altında çalışıyorlar ve denetleniyorlar) Milie'ye uygun bir "ara ev" arayışına başlamış.
Bu "Ara Ev" sistemi şöyle oluyor: köpek konusunda bilgili ve deneyimli, hayvansever derneği gönüllüsü olan kişi ya da aileler, sokaktan barınağa alınan hayvanın "sosyalleşmesi ve ilk eğitimi"nden sorumlular. Yani henüz köpek barınağa geldiğinde, eve çiş yapılmayacağını bilmiyor, tasmayla yürümeyi bilmiyor, belki hayatında hiç çocuk görmemiş, diğer hayvanlarla nasıl geçindiği bilinmiyor ya, işte bu "Ara Ev" de köpek, sahiplendiğinde nasıl davranması gerektiğini öğreniyor. Tabii ki her köpek tüm bunları hemen öğrenemiyor ya da bir de bakıyorsun köpek diğer köpeklerle geçinemiyor ya da çocuk sesine tahammülü yok ya da travması var, herkesten ve herşeyden korkuyor, ya da ayakkabı yiyor, tüm saksı bitkilerini söküp atıyor vs. İşte bu huyları belli oluyor ve "Ara Ev" gönüllüsü deneyimli de olduğu için, köpeğe ilk eğitimleri veriyor. Milie bu ara evde de 4 hafta kalmış.

Sonra barınak sayfasında ilanı veriyor; işte "şu şu huyları var, çocuklu eve uygun ya da değil, işte kedili evde yaşayabilir, işte şehir köpeği olabilir vs." Biz o ilanda gördük Milie'yi, çok sevimli geldi, gidelim bir tanışalım dedik. Bize Milie'yi ziyaret etmeden önce ailemizin kaç kişi olduğu, yaşlarımız, evde bahçe olup olmadığı, evde ya da ofiste çalışma durumumuz, başka hayvan olup olmadığı, köpek deneyimimiz gibi soruların olduğu bir form doldurttular. Buna göre, durumu inceleyip, Milie'ye uygunsak randevu verdiler.
Randevuya gittiğimizde Milie'ye kalbimizi bıraktık resmen :)))
Eve dönünce, 2 gün iyice düşündük, taşındık ve denemeye karar verdik. Bundan sonrası çok ilginç gelişti. Barınak görevlisi bizi kontrole geldi ve evimizi baştan aşağı gezdi, vallahi yatağımın yanındaki komüdinin içine bile baktı "ilaç var mı, köpek buna ulaşabilir mi" falan diye. O kadar ayrıntılı gezdi. Sonra bizimle 3 saat boyunca ince ince herşeyi konuştu, ne kadar zaman, para ve enerji gerektiğini, günlük sorumluluklarımızı, veteriner ve köpek okulu görevlerimizi anlattı. Bizde tabii bir de tavşanlar olduğu için ve evde serbest dolaştıkları için, bahçeyi ve evdeki tavşan alanını birlikte nasıl düzenleyebileceğimizi konuştuk ve düzenleme sonrası video atma sözü verdik.. Kadın baya ince ince inceledi ve sonra dernek üyeleri birlikte karar verdiler ve "onay çıktı" :)) Onay sonrası biz "Ara Ev" ile yeniden randevulaştık, Milie'yi ne zaman alabileceğimize dair.
Evde tavşan alanını bu şekilde düzenledik,
tavşanlar kendileri, ayırdığımız bahçe bölgesine serbestçe çıkıp giriyorlar.
Milie o alana içeriden ve dışarıdan ulaşamıyor.
Tabii Milie pasaportu, tasması ve bir haftalık yemeği ile gelse de, bir sürü alınması gereken vardı. İki tane köpek yatağı alındı, mama ve su kabı, şampuanı, havlusu, tarağı, göz temizliği için bir sıvı, bunlar hep hayvanseverler derneği tarafından onaylanan ürünler olacak.. Ayrıca elbette köpek kakasını sokakta bırakamıyorsun, onun özel poşetleri var, onlar alındı :)) Sonra da gittik Milie'yi aldık, geldik.

Milie çok yumuşakbaşlı, sakin bir çocuk. Tabii henüz yavru olduğu için bilemediği çok şey var, mesela araba yolculuklarında midesi bulanıyor, kusuyor. Ya da evde öyle 3-4 saat yalnız kalmayı bırak, henüz 10dk bile yalnız bırakamıyorum, korkuyor ve ağlıyor. Fakat bunlar dışında bizimle ilişkisi, tasmayla yürümesi, tuvalet terbiyesi ve birkaç gündür - yarabbim şükür - tavşanlarla da arası gayet iyi. Ev yaşamına uyum sağladı ve öyle ekstra bir yükü - şimdilik - yok gibi.. Tabii ki 15 günün 10 günü bitti henüz, daha sürprizler yeni yeni çıkıyor olabilir :))) Ama şimdilik Milie "kalıcı olmak" için ne gerekirse canla başla yapıyor..
izle ama havlama! :))
Açık söyleyeyim, cins köpeğim de oldu 14 sene boyunca. Elbette onun yeri bambaşkaydı ve asla dolmayacak fakat daha ilk günden şunu fark ettim: sokak köpeği bambaşka. Hayvanlar sanki biliyor sokaktan "kurtarıldıklarını". Bunu anlıyorlar ve bunun için şükran duymayı biliyorlar. Ve insan da kendini bir işe yaramış, kötü giden bir sistemi kendi çapında düzeltmiş gibi de hissediyor..
Milie kalıcı olduğunda, barınak görevlisi yeniden evi ziyarete gelecek ve bu ikinci "sürpriz" ziyarette tabii köpeğe iyi bakabiliyor muyuz, gelişimi ve mutluluğu ne düzeyde bunu kontrol edecek. Tavşanlarımız da barınaktan geldikleri için biliyordum; barınaktan alınan hayvanın sahibi değil koruyucu ailesi oluyorsunuz ve asıl sahibi olan barınak onun iyi bakılmadığına karar verirse geri alabiliyor. Yine aynı şekilde, köpekten sıkıldım satacağım ya da vereceğim de olmuyor, böyle bir durumda barınak devreye girip, hayvanı kendisi geri alıyor.

Kısacası, sokaktan eve, bir köpeğin macerası bu şekilde. Türkiye'de de uygulanması hiç ama hiç zor değil. İnsanları, sokak köpekleri cins köpeklere gerçekten beş basar her anlamda diye eğitebilirsek, devlete bağlı veterinerler bu sokak köpeklerini toplasa, güzelce bir elemeden geçirse, kontrolünü ve aşılarını yapsa, kısırlaştırsa, çipini taksa ve bu sistem içinde sahiplendirmeye başlasa, bu sokak köpeği sorunu beş bilemedin on senede biter gider.. Herkes için en medeni, en doğru sistemin bu olduğuna inanıyorum. Çünkü ben sokaklara dökülen yemek artıkları ve kakalar arasında seke seke yürümek istemiyorum, bu pislikler nedeniyle sağlık sorunları yaşamak istemiyorum ve birçok insanımızın parçalanarak ölmesini ise aklım dahi almıyor 21.yy'da! Sokak hayvanı için de tecavüz dahil, bir sürü bela, araç trafiği, saldırganlaşıp birbirlerini parçalamaları gibi dertler de var. Hangi taraftan baksan, kabul edilemez durumdayız....
Bu yazıyı belki biri okur, a ne iyi fikir der, bir dernek kuralım der(iz), Türkiye'de bu sistemi yavaş yavaş oluşturmaya başlarız... Belli mi olur? Biz niyet edelim, yolu gösterelim, bence zor iş değil.....
Nazarlığımı da ekleyeyim :)) Çünkü ne yazsam, sonrasında elimde patlıyor,
Maşallah diyelim değişmesin durumlar :)))