Son Türkiye'ye gidişimde sevdiklerime birer paket "cüce ayçiçeği" tohumu vermiştim, "balkona bile dikilebilir, 50cm falan oluyor, ufak da bir çiçeği var" demiştim. Dikenler "çıkıyorlar" diye ilk hallerini yollamışlardı ama sonra hepsi tuhaf bir şekilde sessizleştiler. Olayın esrarı bu sabah çözüldü..
Sabah babam bahçelerine diktikleri "cücelerin" son halini yolladı ve dedi ki "Beden iri, kafa küçük, üstelik içi de boş; aynen Z kuşağı gibi.." :)))) Vallahi yazarken şu an bile gülüyorum, ilahi babam yaaaa! Böyle tesbitleri çoktur babammın, mizah yönü ve zekâsı çok kıvraktır.. Kimin babası? :))) Sen çok, sağlıkla ve güzel yaşa inşallah babam, e mi?
Babamdan (ve tabii annemden de) yana çok şanslı bir kız çocuğuydum. Bazı kadınlardaki "baba yaraları" bende yoktur. Hakikaten, babam beni küçük yaşımdan itibaren insan yerine koydu ve sorularımı da çocuğa değil yetişmekte olan bir insana göre cevapladı. Sohbetlerimiz ve ilişkimiz sadece onun bana sevgisi, benim ona saygım gibi üst-ast ilişkisiyle değil, gayet demokratik ve eşitlikçi oldu. Bu sayede hakka hukuka, adalete çok önem veren, insaları dinleyip anlamaya çalışan biri oldum; çünkü bana böyle davranıldı.
Fakat yine bazı kadınlardaki "babayı idealize etme" de yoktur bende, her erkekte babamı aramaya, "dünyadaki tek düzgün erkek babamdır, gerisini koysunlar bir rokete fırlatsınlar uzaya" düşüncesine de takılmadım. Bunun da nedeni yine babamın kendini "mükemmel" gösterme titizliğinin olmaması. O bana herkesin başarıları kadar hataları ve yanlışlarının da olabileceğini, mükemmelliğin doğamıza aykırı olduğunu da göstermiştir. Bu sayede, hayatıma giren insanları hep oldukları halleriyle kabul etmeyi başardım. Bu da bazılarının "beklentini düşür" dedikleri ve asla katılmadığım o konuya cevaptır aslında. Hayır beklentilerim hep yüksek olmuştur insanlardan ama yerine getirilmediğinde de sonuçta sadece "insan" oluşlarına verip fazla hayal kırıklığı duymamış, uzatmamışımdır. Tabii ki hayatımda sabit kalanlara bakınca, onları "pırlanta" gibi görmem de normal :)
Ağır konular evet. Ama bunları düşünmeme neden olan; dün dinlediğim Evrim Kuran 3+3 podcast'indeki Kalben röportajı oldu. Birçoğunuz Kalben'i çok seviyor; sesi dışında insan olarak duruşunu da. İtiraf edeyim, bir iki şarkısını dinledim, bana pek hitap etmedi. Sözden çok melodicilerdenim çünkü.. Ama son zamanlarda kitabıdır, şarkı sözlerinin içeriğidir, feminist duruşudur, sürekli bir Kalben Kalben.. Nilay Örnek'in Bülent Ortaçgil röportajında da "ben Kalben'i dinliyorum.." deyince, e bir bakayım dedim kimmiş neymiş bu Kalben...
Fakat; şimdi Evrim Kuran'ın 3+3'ünü şu nedenle seviyorum: röportaj sorularını konuklarıyla önceden paylaşmıyor, konuklar da onunla paylaşmıyor (muş, artık bilemem çağımız post-truth sonuçta) ve bence bu çok spontan doğal bir podcast dinletisine neden oluyor, bu çok güzel.. Fakat tahmin etmediğim; bu iki "yaralı" kadının bir araya geldiğinde ne olacağıymış... Biri "babasından yaralı" olduğunu, diğeri "babasını idealleştirdiği için bir türlü erkeklerde o ideali bulamadığından yaralı" olduğunu söyleyen bu iki kadın bir araya gelince..... Offff. Zaten havada uçuşan iltifatları, akışta kalalım ya da kendimizi sevelim fasülyelerinden hiç bahsetmeyeceğim, onları kişisel kişisel gelişimsel eslerle hızla geçelim.. Ama o "erkeksiz feminizm" bir başladı, oyyy. Mesaj üstüne mesaj bombardımanı.
Feminizmin en can sıkıcı noktası bence bu işte; bir noktadan sonra olay "aslında biz erkeklere beş basarız"a evriliyor. Bu podcastte de evrildi nitekim ve beni buhranlar bastı bastı.. O an dedim ki; hakikaten ne kadar şanslıymışım ki, babam ne baba yarası bıraktı ama ne de baba idealizmi bıraktı üzerimde.. Hümanizm bıraktı ancak, onu da eminim öngörmeden, bir artefakt gibi.. Bu işte büyük şansmış bir kadın için, onu anladım. Feminizm yerine hümanizm; her zaman, her koşulda..
Selam şirine. Benim babamda şakacıydı. Mutluydu. Çalışmayı severdi. Baba sevgisini beş çocuk için göstermesi zordu. Ama yaşamımı zorlaştırmadı.Hayata bakışım onun sayesinde hep mutlu oldu. Yaşamdaki olumsuzluklara senin canın sağ olsun sana bir şey olmasın diyen mantığını sevdim.alışkanlığını az parayı nasıl kullanacağını, yatırımların ipucunu ilk öğrendiğim öğretmenim dir. Sevgiler.
YanıtlaSilŞakacı insanlar ne güzeldir, her şeyi hafife almak değil de başka açıdan bakabilmek ne önemli bir yeti gerçekten özellikle yaşamın ikinci yarısında ;)
SilAyçiçeklerinin sadece çiçekleri cüceymiş demek ve babanızın tespiti, şapka çıkardım efenim. :)
YanıtlaSilhihi evet değil mi
Silİlişkinize koca bir maaşallah bırakıyorum Canım C.ciğim, Allahım ikinize de sağlıklı güzel ömürler versin, nice nice güzel anılar biriktirin <3
YanıtlaSilBen yarı "baba-yaralı" sayılırım, affettiğim şeyler oldu, affetmediklerim de. Ama heybemde sürekli taşımıyorum olanları, onları oldukları yerde bıraktım, yoluma devam ediyorum. "Feminizm yerine hümanizm; her zaman, her koşulda.." işte bu cümlene de bayıldım, yukarıda bahsettiğim açıdan bakınca hayat beni bu bakış açısının yoluna çıkardı :)
Amin amin :) Tek yol doğru yol değil belki ama anladığım kadarıyla mantıklı yol..
SilBabam vardı ama sanki de yoktu. Bunu ara ara düşünüyorum öldüğünden beri. Erkeksiz feminizme gelince, keşke erkekleri denklemden cıkarabilseydik ama bu denklem öyle bi' denklem değil bence de:)
YanıtlaSilOnlarsız olmaz ben seviyorum onları :) ama biraz yontmak gerekiyor. Erkekler kadınlar kadar ince iş yaratılmamış..
SilYa babana çok güldüm, harika bir tesbit :)))
YanıtlaSil:)))
SilYaralar.... Ebeveyn yaraları... Mevzu derin ve hassas...
YanıtlaSilÖyle
SilAyçiçekleri süper ^_^ Çocukluğumdan beri nedense severim. Trakya'yı gezerken hoşuma giderdi. Bahçem olsa dikebilirdim. Ben galiba babasıyla didişmeye programlı erkek çocukları arasındayım. Doğanın kanunu mudur bu hiç bilmiyorum. Kalben'i son dönemde (post-pandemi) takipteyim. Müzikal olarak hala tam sevemedim ama bir gelişme var.
YanıtlaSilBir Placebo değil mutlaka ;))))
SilBabamı çok severim,üç kağıtçının teki olduğunu çok ilerleyen yaşlarda öğrendim o zamana kadar idealize etmişimdir belki sonra cıkıs.Ama üç kağıtçı adamları da ayrı seviyorum:)Ben erkek seven bir feministim çünkü babam hayatta tanıdığım ilk feministti
YanıtlaSilerkek seven feminist :))) güzel tabirmiş.
SilÖncelikle Allah uzun ve sağlıklı ömürler versin ailenize ve kocaman bir maşallah ilişkiniz için:) Bu arada hayatım boyunca müziklerde söz olayını sevemedim:) Kulaklarımın bir şeyleri anlamaya, kurmaya çalışması beni hep rahatsız etti, o yüzden melodi ve enstrüman ağırlıklı müzik dinlemek favorim:)
YanıtlaSilAmin :) Aynen, şiirsel sözlerde müzik iki akor basa dönüyor ya bazen, o müzik midir yoksa melodili şiir dinletisi midir?
Silbayıldım bu yazına! feminizm yerine hümanizme, bunu sana aktaran babana da bin selam, sevgi, saygı :)
YanıtlaSil<3
SilHahaha kahkaha attım babanın sözünü okuyunca :D
YanıtlaSilBabası tarafından sevilerek ve değer görerek büyütülmüş bir kız çocuğu olarak aynı senin gibi düşünüyorum.
<3 valla çocuk eğitiminde aslında karşı cins ebeveynin daha büyük etkisi var gibi.. değil mi?
SilBabanızın yorumuna ben de sesli güldüm. Gelecek sezon balkon önüne ben de bir ayçiçeği kondurayım diyorum. Sarı güleç parlıyorlar. Babayla ilişkiniz şahaneymiş. Tüm bunları düşündürten podcast yayını da merak ettim doğrusu. En kısa sürede dinleyebilmeyi umuyorum. Sevgiler.
YanıtlaSilİlginç bir yayındı. Pek bana hitap etmedi ama düşündürdü ve bu durum hoşuma gitti :)
SilBabanızla aranızda ki ilişkinize bayıldım ne şanslısınız. Feminizme gelince maalesef zamanla kendi içinde ayrılan hatta ''erkeklerde doğum yapsın'' tartışmasını bile başlatan bir hal aldı. oysa ki amaç düşmanlık yada üstün olma çabası değil erilin baskın olduğu dünyada eşit haklara sahip olmaktı. Olay bambaşka hallere gelince insan neyi savunacağını da şaşırıyor...
YanıtlaSilazınlık psikolojisinin etkisi de var, bazı kadınlar büyük baskı ile feminizmi seçtiklerinde, biraz üste çıktıkları yani azınlık değil çoğunluk gibi hissettikleri an hemen "diğeri"ni bastırmaya kalkışıyor, bir nevi öc alma psikolojisi, bu sadece cinsiyet baskılarında değil, etnik gruplarda ya da zorbalığa uğrayan kişinin fırsat bulduğu an kendisinin de zorba olmasıyla da ilişkili.. tuhaf bir psikoloji....
SilBabanız bir ara blog yazardı, yanlış mı hatırlıyorum? Kaliteli babanın kaliteli kızı olur:) Z- kuşağı esprisine çok güldüm. Podcast'e hâlâ alışamadım, youtube'çuyum:) Evrim Kuran ve Kalben röportajını orada bulamadım. Feminizm konusunda bir erkek olarak denge/eşitlik sağlanana kadar kadınların yanındayım sanırım. N.Narda'nın yorumuna verdiğiniz cevaptaki düşüncenize katılıyorum:)
YanıtlaSilHâlâ yazıyor :)
SilBen de inanır mısınız Youtube'a alışamadım, binde bir TRT'den ya da DW'den bir belgesel izliyorum, çalışırken de arka planda dönen müzik listeleri var ama hiçbiri bana ait değil, rastgele dinliyorum.. Bir ara bir video-blog denedim ama sarmadı.. Youtuber kuşağa ait olamadım :)
Hahahah kusura bakmayın ama hakikaten öyle, oğlum olunca daha da anladım.. Erkekler Volkswagen gibi, kadınlar Audi, öyle diyelim :)))) Nazlı ve masraflı ama daha ince iş..
Ay çiçeklerine çok güldüm. Evrim Kuran'ın o podcastini bende dinledim.Kalben'in çok başka bir ruhu var. İnstagram postlarının altına da çok güzel şeyler yazıyor. Armağan Çağlayan'ın youtube kanalına da konuk olmuştu o bölümü de tavsiye ederim. Sevgiler.
YanıtlaSilDeğilik biri evet, pek tarzım değil.. Benden de sevgiler
Silen gelişmiş ülkelerde bile kadınlar erkeklerden daha az maaş alırken, regl döneminde kullanmak zorunda oldukları ürünler için ekstra vergi öderken, tecavüz davalarının büyük yüzdesi suçlunun serbest kalmasıyla sonuçlanırken hümanizm nerede? türkiye'de açık açık erkekler, kendi isteklerine uymayan kadınları öldürürken, ve islamcı devlet buna ses etmezken, hümanizm nerede? istanbul sözleşmesi en başta neden çıktı, bizim hükümet o sözleşmeden neden çıktı? kavga çıkarmak negatif olmak için yazmıyorum, sevmediğim insanla bu konuyu tartışmam, bunun black lives matter protestolarının karşısında "all lives matter" diyenlerden ne farkı var?
YanıtlaSilben babamın psikolojik sıkıntıları yüzünden feminist olmadım. 10 yaşımdayken, annemle babam boşandıktan sonra, annem benimle tek yaşamaya başlayınca komşular eve dayım geliyor diye annemin arkasından dedikodu yaptığında feminist oldum. şişman ve gözlüklü bir kız çocuğu olduğum için toplum beni seneler içerisinde intihara varan bir değersizliğe sürüklediğinde feminist oldum. patriyarkanın zincirlerinden 1 insan kurtuluyorsa, binlercesi ona esir yaşıyor, onun için acı çekiyor, insan öldürüyor. hümanizm 2. dünya savaşı sonrası ayyuka çıkmış bir değerdir. insan yeri gelince kendine denk görmediği herkesi canice katleder, bu katliamın dinamiklerine bakalım. bir yanda beyaz adamlar, öbür yanda kadınlar ve azınlıklar görürüz. ben feministim, erkekleri seviyorum, onları cinsiyetlerinden ve cinsel kimliklerinden öte göremiyorum ama çoğu beni aynı seviyede göremiyor, benim sıkıntım bu.
Kişisel ve duygusal örnekler üzerinden çıkarsak pek ilerleyemeyiz tartışırken. Daha az ben dili kullanmak da hümanizmin bir başlangıç noktası aslında.. Hümanizm çünkü dışarda değil insanın içinde olan bir kavram, diğer izm’lerden biraz farklı bu anlamda. Hümanizm, akli dengesi bozuk olana ya da şiddet eğilimi olana da önce anlamak amacıyla yaklaşmak demek, neden sorusunu sormak demek, önleyici ve koruyucu bir yaklaşım.. Bu yukarıdaki örnekler üzerinde çok uzun tartışabiliriz ama bir yere gitmez çünkü duygusal ve kişisel noktalarda kırgınlıklar karşındakini anlamak için dinlemene izin vermez, o yaraların iyileştirilmesi için çalışmak da hümanizm….
Sil