28 Ağustos 2020 Cuma

Maviye inen toprak yol


Otobanın hiç bir özelliği yok. İş kahverengi tabelâdan tâli yola sapınca başlıyor. Kıraç dağlarla mavi denizin ortasında, kıvrıla kıvrıla akan eski köy yolu bu. Şimdilerde herkesin çok acelesi olduğundan, pek kullanılmıyor.

Kıraç dağlar dedimse, aldanma. İçindeki yoğun demir oranı nedeniyle kızıl toprak ve beyaz mermerden oluşan bir tür kayalık aslında. Bu mevsimde kuru çalılıkla kaplı ama baharda gelsen, gözlerine inanamazsın. Katırtırnakları yolun iki yanında sapsarı öbekler halinde uzanır. Nergis tarlalarına yabani gelincikler ve papatyalar karışır. Çoluk çocuk, patates kızartması kokuları, renkli mayolu ve güneş yağına bürünmüş kalabalıklar da yoktur o mevsimde. Fakat şimdi yazın en curcunalı zamanı; Ağustos sonu. Olsun.. Yine de güzel. Memleket çünkü. Yuva.


Kıvrıla kıvrıla denize inen yol; kasabaya yaklaştıkça hem daralıyor, hem de satıh bozulmaya, asfaltın üzerinde yer yer göçükler belirmeye başlıyor. İnsan kendini super mario bros gibi hissediyor; o göçükten kaç, berikinin sağından geç, öbürünü ortala..

Kasabaya girmeden hemen önce, sağa dönüyorum; yol daralıyor. Tâli yoldan toprak yola doğru ilerledikçe, keyfim katlanıyor. Büyük punto harflerle "YAVAŞ" yazıyor bir tabelada. Neden sonra, üstte ve altta daha küçük harflerle yazılanı seçiyor gözüm:

Lütfen
YAVAŞ
Toz Oluyor

Bu istemsizce gülümsetiyor beni. Eve geldiğimi anlıyorum. Bu insanlar işte, benim insanlarım. Denizin - Deniz'in - insanları..


Ve son dönemeç. Artık arabayı park edip yürüme zamanı. Çünkü arabanın giremeyeceği, girse de çıkamayacağı denli dik ve dolambaçlı bir keçi yolu artık bu önümdeki. İnatçı keçiler iner mutlaka ama ben yürümeyi tercih ediyorum. Çünkü yürümek her şeyi yavaşlatıyor; tozu, rüzgârı ve dahi düşünceleri..

İşte kıvrıla kıvrıla iniyorum maviye.


86 numaranın üzümleri.
72 numaranın mavi iskelesi.
68 numaranın koca kafalı yaramaz köpeği.
Ve 64 numara.. Ah, 64 numara..


Begonvilleriyle, orada işte! Beni bekleyen, mavinin hemen üzerindeki falezlere kurulu o beyaz kale. Evim. Yuvam. Hem farklı, hem aynı. Dünya üzerinde kendimi en "ait" hissettiğim yer..


*

Ve dönüşler.. Boğazımda bir yumru. O ilk virajı döndüğüm anda hissettiğim tarifsiz özlem. Gidip de dönememek, gelip de bulamamak korkusu.. Bunu işte; nasıl anlatabilirim, bilmiyorum..

19 yorum:

  1. Resimler şahane..hele o salkım üzümler,tam huzur bulmalık...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) tablo gibi değil mi... yemeye kıyamıyoruz tabii

      Sil
  2. ege üzümlerii, begonviller, kırmızımsı topraklar eveet, bodur asmalardan kıpkırmızı görünen bağlar, incir, egenin yumuşak insanı vee hıhım o özlem, o yumru. olsuun güzel hisler bunlar :)

    YanıtlaSil
  3. Fotoğraflar harika son sözün beni vurdu. Bir yerden ayrlırken hüzün beni sarar. Giderken dönebilecek miyim? Geldiğimde aynı insanları bulabilecek miyim?Sorgular dururum.Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla yaş ilerledikçe daha da aklım kalmaya başladı.. İnşallah buluruz!

      Sil
  4. Hayır yani şimdi beni ağlatmaya ne hakkın var senin diyeceğim... En çok senin hakkın var <3 of yaa neler geldi geçti okurken... Ne acayip oysa hiç gitmediğim, hiç görmediğin bir yer ama işte bambaşka yerlere gittim ben sen anlattkça...

    YanıtlaSil
  5. Yol bozuldukça pek çok kişinin aksine sizin keyfiniz yerine geliyor. Bir yandan bozulmamış doğa ile kucaklaşırken diğer taraftan denize yaklaşıyorsunuz. O yollar, hep kavuştursun sizi, o muhteşem mavi denize ve sevdiklerinize:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle! Datça’yı da o bozuk yol nedeniyle severim, yol ne kadar bozuksa varılan yer o kadar güzel oluyor adeta :)

      Sil
    2. Sayın Tyrha aslında size bir şey danışacağım. Bu ev gördüğünüz, 50-55 senelik bir ev ve faleze kurulu olduğu için depremler vs bazı çatlaklar var. Bizimkiler her sene bir ucundan tamir eder baya büyük tamirler de geçirdiği oldu ama çatlaklar beni bu sene korkuttu. Ev tümden aşağı uçmasın :) Babam sıva çatlağı dese de, ben işi bilen birinin görmesi taraftarıyım. Sizce kime başvurmalı?

      Sil
    3. Muhterem Sadece C.:))))
      Siz "Sayın" deyince resmi yazıyla bir cevap veresim geldi:)
      Öncelikle geç cevabım için özür dilerim. Çatlakların çok büyük kısmı zemin problemlerinden, farklı oturmalardan kaynaklanır. Nadiren de gerekli yerde yeterince demir kullanılmadığı için yapısal çatlaklar olabilir. Sıva çatlakları priz dediğimiz sıvada ya da tamirattan sonra mukavemet kazanımının (sertleşme) ani olması ve gerekli kürlemenin (sulamanın) yapılmadığının işaretidir.

      Resme baktığımda evin kayalık bir zemine oturduğunu görüyorum. Bence yine de çatlakların gelişimini takip edin, bir uzama ya da genişliğinde bir artış oluyor mu zaman içinde. Eğer değişen bir şey yoksa içiniz rahat bir şekilde evinizde oturabilirsiniz. Yok eğer çatlak ilerliyor ve/veya genişliyorsa işten anlayan bir inşaat mühendisi ya da yapı denetim şirketlerinden birine danışın derim.
      Sevgiler:)

      Sil
    4. Çok teşekkürler detaylı bilgiler için! Evet bence mutlaka danışmakta yarar var..

      Sil
  6. Senin bu mavide yaşadığının aynısını ben de yeşilde yaşıyorum. Varırkenki titrek heyecan, ayrılırken çöken burukluk.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yeşil de önemli tabii ama ı ıh mavi! İlla ki mavi..

      Sil
  7. Maviyi özledim.

    "Lütfen YAVAŞ Toz Oluyor" bu bana da tanıdık geldi :)

    YanıtlaSil
  8. Eskiden çıkıp gidiyorduk, şimdi evimden çıkarken ağız tadıyla geri dönelim derken buluyorum kendimi. Onu bırak yılbaşı süslerini kaldırırken bile bir hüzün, seneye yine keyifle asalım diye diye kutuya koyuyorum. Büyümek böyle bir şey olmalı. Sağlıcskla dönün evinize. Ve sağlıcakla gelin seneye, yine hep birlikte, cümbür cemaat, mutlulukla geçirin tatilinizi.

    YanıtlaSil