9 Ağustos 2014 Cumartesi

Cote D'Azur: Şık ve lezzetli Fransız

Bir önceki yazımda bahsettiğim gibi, arabamıza atlayıp Münih'ten Akdeniz'e kavuşmak için 7 saatte 5 ülke aşarak İtalya'ya varmıştık.

4 günlük muhteşem bir şarap ve İtalyan lezzetleri eşliğinde bol yürüyüş ve bol ılıman iklimle kucaklaşma molasından sonra, yine arabamıza atlayıp bu sefer de 5 saatte 2 ülke daha geçerek (itiraf edeyim, Monako'da sabahın o saatinde grandtuvalet giyinmiş, boya küpüne batmışçasına makyajlı ve sevimsiz insan evlatlarına şaşırma nedeniyle, AB'ye inat bu tuhaf ülkeyi 1/2 ülke saymak hissiyatı içindeyim!) Fransa'nın ünlü Cote D'azur sahiline vardık.


İtalya'dan sadece bir taş atımlık uzaklıktaki bu sahil, İtalya ile Fransa arasındaki bakış açısının dağlar kadar farklı olması nedeniyle sanki birbirinden kilometrelerce uzak iki farklı ülke gibi. Oysa coğrafya açısından çok da farkları yok, masmavi deniz, kilometrelerce ev ev ev dolu sahil, rengarenk dondurmalar, zeytinlikler, üzüm bağları.. Neredeyse aynı. Tek farkı; sanırım Fransa biraz daha şık, biraz daha özenli, biraz daha "zengin ve kültürlü" duruyor. Ve evet, biraz daha pahalı.


Konaklamayı seçtiğimiz bölge yani Grasse; turistik sahilden daha kuzeyde, dağlık alandaydı ama turizm açısından İtalya'dakinin aksine, dağlık alandaki köyler çok daha kalabalık ve "modern". Daha doğrusu, tarihi doku son derece güzel korunmuş olduğu için, kendinizi ortaçağda bir şatoda konaklıyor gibi hissediyor, aynı zamanda da 21.yy'ın tüm teknolojisine sahip olduğunuz lüks bir tatil geçiriyorsunuz. Grasse; Fransa'nın parfüm başkenti. Belki Patrick Süskind okuyucuları "Koku" romanından da hatırlarlar. Geceleri ortaçağ kasabası ruhu tabii ki hafif ürpertici oluyor ama gün doğumu ve gün batımında o güzel kahve kızıl evler, yemyeşil bahçelerin arasında mütiş romantik, gerçekdışı bir güzellik sunuyor insana. Grasse'ın biraz uzağında Le Bar sur Loup köyünde kaldık ve bu köyde ortaçağda verilen bir davette, tüm davetlilerin esrarengiz bir şekilde ölmesi sonucunda, efsaneye göre hala geceleri hayaletleri dolaşır dururmuş sokaklarda (biz göremedik kendilerini). Ama gün boyu güneşin sıcak etkisi kerpiç evlerin ve taş sokakların köşelerinde dolaştı durdu.


Bölgeyi karış karış gezmek, sahile hiç inmeden ve sıkılmadan günler sürüyor. Mutlaka yapılması gerekenler arasında tabii ki Trüf mantarı (toplanma sezonu genellikle Eylül ayı) dokunuşlu çeşitli Fransız yemeklerini tatmak da var. Özellikle İtalyan mutfağının etkisiyle, çeşitli makarnaların Trüf mantarı ile taçlandırılması tam bir damak şöleni sunuyor. İsterseniz, yandaki gibi bütün mantarları da alabilir, kendi mutfağınızda deneyebilirsiniz. Ayrıca Akdenize özgü enginar, patlıcan ve deniz ürünleri, Fransız mutfağının diğer gözdeleri. Özellikle Grasse'da sokak mutfağını da denemenizi öneririm.

Fransız mutfağı benim damak tadıma biraz fazla yağlı ve soslu gelse de, tatlılarına diyecek sözüm yok tabii. Fransızlar gibi güne şekerli tatlarla başlayıp, peyniri sadece yemek sonrasında tatlı yerine yemek benim tercihim değil ama denenebilir (yemek sonrası yenen peynirin ayrıca dişlerin korunmasında yardımcı olduğu da söyleniyor). Bölgede özellikle pastaneler ve şekerleme fabrikaları turistik turlar düzenliyor ve hem işin ustalığını öğrenebilir hem de ondan bundan tadarak mükellef bir ziyafet çekebilirsiniz.

Tabii ki yeme içme dışında, parfümerileri gezebilir ve kendi teninize uygun tasarlanmış kokuları seçebilir, satın alabilirsiniz. Ayrıca Nice, Cannes ve diğer ünlü turizm merkezlerine yakınlığıyla da günü birlik kültür, alışveriş ve yaşam tarzı turları için ideal bir bölge. Kısacası, şık ve lezzetli Cote D'Azur'un alımlı ve marur bölgesi Grasse; oldukça romantik bir tatil için de, görme ve tat alma duyusuna yaşattığı festival için de, Ortaçağ'ı konforlu bir şekilde düşlemek isteyenler için de ve hatta alışveriş ve pop kültür çılgınları için de farklı turizm seçenekleri sunduğu için, herkesi tatmin edebilecek bir bölge. Görülmeli, deneyimlenmeli..

(c) Ceren Musaagaoglu Schubert - Ağustos, 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder