4 Nisan 2025 Cuma

45 Dakika Yazıları

45 dakika boyunca, bilinçakışı.. Silmeden, düzeltmeden.


Danışanıma 55 dakika var. Başımda hafif bir ağrı, midemde de bir ekşilik. İki sabahtır bisikletle çıkıyorum çocukları okula bırakmaya. Yüzüme vuran serin ve taze bahar havası, yeşillenen doğa, çiçekler ve elbette kuş sesleri. İşte yeniden bahar.

Bahar ayında insanlar birbirleriyle flört ediyor; yolda, markette, toplu taşımada. Sanırım sabah bisikletle eve dönerken benim de başıma geldi, fakat anlamadım.. Kırmızı ışıkta beklerken, soluma döndüm ve benim gibi bisiklet üzerinde bir adamla gözgöze geldik. Adam gülümsedi. Sağ gözüne güneş vurmuştu ve hayatımda gördüğüm en güzel, turkuaz desem değil, yeşil ya da mavi hiç değil ama mücevher gibi pırıl pırıl bir gözdü. Bir adet göz, evet, çünkü diğerine güneş vurmuyordu, karanlıkta parlamıyordu.. Sanki yoktu.

O an, çoook eskilerden bir yere gittim, hayâl meyâl hatırladığım bir duyguya, ışık hızıyla.. Ergenlik olsa gerek. Adını bile hatırlamadığım bir ergen çocuğun gözlerinden biriydi bu.. İşte yıllar sonra, kocaman bir yaşam sonra, bir başka ülkede, bir başka hikayede, aynı gözler.... Hiç yazılmamış bir hikayeden hiç yazılmayacak bir başka hikayeye..

İlk (ve son) tepkim gözlerimi kaçırmak oldu. Halbuki bahar ayında herkes flört eder birbiriyle, sokakta, yolda, markette... Ama bu adam, neden bana baksın ki, ilk bunu düşündüm. Saçım kayık bir topuz, üzerimde şarap kırmızısı hırkam, altında yakası mavi işli blüzüm, altında jeans, mavi spor pabuçlarım. Üstelik pabucu çıkartsam, sabah sabah değiştirmeye üşendiğim için, çorabım da delik! Başparmağım dışarı çıkıp oğlumu güldürüyor, kızımı sinirlendiriyor.. Anne değiştirsene şunu, başka çorabın mı yok? Var, var olmasına var da, bunun kenarındaki minicik yıldız figürünü çok seviyorum.. Ve artık çorabın delindiğini, hikayesinin bittiğini kabul edemiyorum......

Bitişler.. Gidişler....

Bunlardan öyle çok korkuyorum ki, şu 2 saniyelik kırmızı ışık flörtüne halim yok. Benden uzak dursun.. Hayatın aşk konusundaki görev ve sorumluluklarını fazlasıyla yerine getirdim, benden bu kadar. Halk dilinde: unumu eledim, eleğimi astım. Yeter.. 

Dün sistematik aile terapisinin ikinci seansına gittik. Haftada bir analiz bir sistematik aile terapisi ve geri kalan zamanda da bilişsel davranışçı terapi odaklı danışan görmek, biraz tuhaf.... İçim dışım psikoloji oldu. Oysa hani hedef hafif yaşamaktı; bir sincap gibi ciddi ya da.. Bunu diyen başarsaydı bari... Hayır, sincap gibi yaşanmıyor, o sincaplara özgü bir lüks. Bize işleri daha da karıştıralım diye verilmiş karmaşık bir beyinle, yaşanmıyor....

Analistim son birkaç seanstır üstün zekalı birey muamelesi yapıyor bana. Bizim ülkede her üç çocuktan biri üstün zekalıdır, bu nedenle ülkece bu durumdayız dedim. Güldü. Sonra da, çıktısını almış, bir checklist sundu bana, buradaki 15 maddenin kaçı sana uyuyor dedi. Baktım, 15i uyuyor ve ben topluma uymuyorum. Nedeni buymuş, öyle dedi. Dedim, narsistik yanımı besleme, pişman olursun. Yine güldü. Kağıdı bana uzattı, baktı yerimden kıpırdamıyorum, katlayıp cebine koydu.

Üstün ya da geri zekalı tüm çocuklar uyum sorunları yaşar derler. Toplumun üstün ve geri zekalı çocuk oranı %20, geri kalan %80 "normaller" yani, neye ne kadar uyum göstermemiz gerektiğini de belirleyen grup. İstatistik "yalan söyleme sanatıdır". Tabii ki normal dağılımın dışındaki %20nin uyum göstermeyeceği kadar normal ne olabilir? Önce ayrımlaştır, sonra etiketle. İnsan ırkı olarak en iyi bildiğimiz şey bu. Tezgahtar ruhlu bir ırk....

Zekâ IQdan bağımsız, bunu sağır sultan bile bilir. Zeka, IQnun ters orantısında, "uyum becerisi" olarak tanımlanalıberi, zaten IQ popüleritesini iyice yitirdi. Çocuk aşırı zeki, satranç şampiyonu ama her yenildiğinde ağlıyor bağırıp çağırıyor, şimdi bu mu zeki? Ya da derslerde çok iyi, hiç arkadaşı yok, bu mu zeki? Ya da daha bu sabah eşimin dediği gibi: "tipik C., büyük bir heyecanla ve tutkuyla başlayıp, hemen sıkılıyor, ilgini kaybediyorsun..." Bu mu zeka? Hayır zeki falan değilim. Bağlantıları hızlı kuruyorum, muhakeme ve empati yeteneğim yüksek ama hayır zeki değilim....

Evet bu arada. Bu sabah bunu dedi, hem de daha yataktaydık, gün resmi olarak başlamamıştı bile.. Bunu dedi ve ben de "performans anksiyetesi olabilir, dışardan beklentiler olduğu anda ilgimi yitiriyorum" dedim. O da öldürücü darbeyi vurdu: "diğerleri umursamıyor bile...."

Hakikaten doğru olabilir mi? Kimse aslında ne yaptığımızı, ne düşündüğümüzü umursamıyor olabilir mi gerçekten? Herkes sadece kendi cevabını düşünerek mi dinler karşısındakini? Bu doğruysa, gerçek bir felaket sözkonusu. Hayır, böyle olduğuna inanmıyorum, bu sadece kendi egosu odağında yaşayan birinin düşünebileceği bir şey, bir yansıtma bu. Ben kimseyi önemsemiyorum, çünkü kimse beni önemsemiyor savunma mekanizması.. Bende sıfır olan mekanizma, çünkü  ben, kendimden çok başkalarını önemsiyorum - ki bu daha da büyük bir sorun sanırım.......

İnsanlar neden birbirlerini önemser? Neden birbir dertlerimize koşarız? Bu basit bir "kendini yüceltme" olamaz, bu proaktif yani yardımlaşma davranışıdır, sosyal bir davranıştır, biz olma anlayışıdır... Birbirimizi önemseriz, mutsuz olduğumuzda birbirimize el verir, mutluluğumuzda sırtımızı sıvazlarız. İnsan budur.... Bazısı mutsuzluktan beslenir, kıskançlıktan enerji alır, doğru ama ne kadardır ki bu sapkın insanların yüzdesi? Ben azınlıkta olduklarına inanıyorum, çünkü onarılamaz bir hümanistim. Eşim değil. Hatta insanın tamamen kendi bencil egosu için yaşadığını savunan, yaptığı iyilikleri bile salt kendini iyi hissetmek ya da dışarıdan onay almak için yaptığını savunan biri. İşin tuhafı, o daha mutlu ve huzurlu, bense daha mutsuz ve huzursuzum şu hayatta.. Ya da belki sadece çok iyi saklıyor kendi mutsuzluğunu ve çok iyi oynuyor "hayata karşı neşeli duruş"unu...... Bense.... Sadece ben işte.. Sadece C.

Beeeep. 45 dakikanız dolmuştur.

16 yorum:

  1. "Hakikaten doğru olabilir mi? Kimse aslında ne yaptığımızı, ne düşündüğümüzü umursamıyor olabilir mi gerçekten? Herkes sadece kendi cevabını düşünerek mi dinler karşısındakini?" Bu sorunun cevabını çok ama çok merak ediyorum Ceren. Çünkü çok uzun zamandan beri sanki insanlar sadece duymak istedikleri şeyleri dinlemek istiyorlarmış gibi geliyor bana. Belki bende öyleyim. Hatta bazen beni dinleyenlere ne olur gerçek düşünce ve duygunu söyle, sen olsan diye bak olaya diyorum. Neden böyle oldu bilmiyorum. Yada belki insanlık iletişimden de sıkıldı :) Olabilir mi, olabilir :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben sadece kendi adıma konuşabilirim, herkese gerçek fikrimi söylerim ce bu nedenle bana kızan hatta arkadaşlığını bitiren oldu ama insanlar gerçeği duymalılar bence. Yalana tahammülüm yok ve kendim de söyleyemem.. Katı biriyim ;)

      Sil
  2. Haa seker hemsirem, senin icin bir ihtimal daha var o da ADHD, emin olamamakla birlikte yuksek enerjinden ve hassasiyetinden oyle bir vibe aliyorum. Tabi bu cok kaba bir kalip, karakerinin ince ayrintilarini belierlemiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :)) O yok işte.. Ayrıca herkese ADHD teşhisi konmasına da sinir oluyorum yahu hemşirem..

      Sil
  3. Meğer ne basit bir adı varmış, bilinçakışı :) Ben blogda hep böyle yazdım, kurgulamadan düşünmeden, düzeltmeden, çizim yaparken de ve herkesin böyle yaptığını düşünürdüm üstelik. İronik olan ise sözkonusu yaşamım ise asla kata akışına bırakamadım, kısacık bir an dahi..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Açık söyleyeyim ben de aynen öyleyim sevgili Balthus! 🙌

      Sil
  4. Ben de bir dönem 6 dakika aklımdan ne geçiyorsa hiç durmadan yazıyordum.genelde bir kelime seçip onunla başlıyordum. rahatlatıcı oluyor. bu arada erkeklerin flörtleşmesi için kıyafetin ya da saç başın önemli olduğunu düşünmüyorum:) onlar biz kadınlar için önemli..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geneli için öyle galiba :) Aslında flört çok şahane bir şey bence biz kadınlar flörte gereksiz anlam yüklüyoruz..

      Sil
  5. çoklu zeka kuramında ki türleri görünce taşlar oturmuştu bende, toptan bir aptal/zeki tanımından daha mantıklı.ben ilkokulda dersleri kötü bir çocuk tanışmıştım, bir yaz dedesinin tarlasından kaldırdığı ürünü ettiği kârı hesaplayışı nefesimi kesmişti kendimde de şaşırdığım şeyler hep vardı.Hala iki uç arasında neredeyim emin değilim sosyal zeka olayında 😁ben sana katılıyorum bu bir yansıtma insanlar önemsedikleri kişilerin ne dediğini ne yaptığını önemser,acaba sosyal zekamız benzeştiği için mi bende böyle düşündüm.not artık hümanist değilim

    YanıtlaSil
  6. Ne güzel flörtleşecek erkek var etrafta. Etrafımda o kadar çok bakımsız, kasları hormonla şişirilmiş, küfürbaz erkek var ki göz göze gelmeye korkuyorum.
    Eşine katılıyorum insanlar ne alacağına bakıyor senden, egolarını kusmaya hazırlar, küçük bir ters açıda düşman olmaya meyilli, çoğu empati yoksunu. Ben anlam yüklemiyorum artık çoğu tanıdığıma. Yardım etme olayı can çekişen insan yönümüzden kalanlar olabilir..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benimki can çekişmiyor :)) Gayet güçlü ve mutlu insan olmaktan..

      Sil
  7. Geçen hafta yeğenim aile içinde yaşadıkları bir olay nedeniyle beni aradı olaya benim kardeşim de dahil düşündüklerimi söyledim bana çok kızdığını küstüğünü annesi arkadaşıma söylemiş. Bazen hiç yorum yapma diyorum olmuyor darılan darılsın dedim ama etrafımda kimse kalmıyor bilemedim. Hülya

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hülya bence doğru olan budur, nabza göre şerbetle nereye kadar.. Benim de çevremde çok az insan var ama bir senedir farkına vardım ve iyi ki böyle diyorum çünkü ne kadar çok insan, o kadar çok drama.. :)))

      Sil
  8. Ben de karşımdaki insanın egosunu gördüğüm andan sonra onu dost olarak görememeye başlıyorum. Kendimi güvende hissetmiyorum o andan sonra ilişkide. Sanki egonun öne çıktığı yerde sevgiye yer kalmıyor. Sevginin olmadığı yerde olmayı da ben tercih etmem. Pınar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. evet yalnız olmak daha bile iyi bencil insanlarla olmaktansa....

      Sil