8 Nisan 2025 Salı

45 Dakika Yazıları - 2

45 dakika boyunca, bilinçakışı... Silmeden, düzeltmeden.

Şöyle bir “an” yaşamayalı en az 12 sene oldu! Tamamen işsiz bir şekilde 45dk boş vakit buldum ve bir cafeye oturdum, kendimle başbaşa kahve içiyorum; tamamen plansız ve spontan bir kararla! Tam 12 senedir bir ilk. Vah Cereeeeen, sen ne zaman bu hallere düştün?!

Buna vesile olan da, bugün kızımın okul arkadaşlarıyla katılmak zorunda olduğu bir staj vardı ve ben tavuk anne olarak dört kızı kendim arabayla götürüp ellerimle teslim ettim eve 50dk uzaktaki staj merkezine. Toplu taşımada ölürler, prenseslik uzuvları zedelenir falan.. Dönüş yolu trafiksizdi, tahminimden 45 dakika daha kısa sürdü. Dolayısıyla 10.30'daki sistematik aile terapisi seansına kadar bir boşluğum oldu. Terapi öncesi oturdum bir cafe’ye kahve içip kruvasan yiyorum ve etrafı izliyorum. Aynen sevgili Buraneros gibi hür hissettim :)) Ama ben onun gibi anlatamam keyifli, çünkü daha bu 12 senede bir ilk!

Tabii ki cafelerde oturup kahveler içtim bu 12 senede ama hep planlı programlı! Hep ajandada x cafe saat 15 gibi notlarla. Ay ne güzelmiş böyle spontan boşluklar.. Hürriyet bu işte!

Bugün aslında tüm gün spontan. Kızım stajdan kaçta dönecek belli değil, toplu taşıma ne kadar sürer, staj sonrası arkadaşlarıyla öğle yemeğine mi çıkar, oğlumun saç traşı var ama bebekliğinden beri traş sevmiyor, uzuuuun sarı saçlarını Brad Pitt gibi dalgalandırmak istiyor ona kalsa ama gerçekte Almanya’nın kireçli suyuyla ince telli sarı saçın resmen inek yalamış gibi kafaya yapışması durumundan muzdarip kalıyor haberi yok.. Zorla iki üç ayda bir berbere götürüyorum.. Ama bazen de götüremiyorum çünkü evde herkes kendi çapında bir diktatör bizde, ve hepsinin “ezilmiş gariban halk”ı da ben oluyorum.. Bak bunu bugün psikoloğa taşıyayım..

Aslında ben mi bunu ektim bebekliklerinden beri, yoksa karakter mi emin değilim. Benim sabit fikrim, çocukları yaptıysan, yanlarında olacaksın. Şartlar elverdiği ölçüde lafına inanmıyorum, evet belki tam zamanlı çalışsam çok daha fazla paramız olacaktı ama soru şu: o parayla allahaşkına ne yapacaktık? Açık söyleyeyim bizde yatırım ve mülkiyetçilik kafası yok, anca tek hobimiz olan seyahati edecektik. Şimdi senede 1 seyahati ancak karşılayabiliyoruz ama bence seyahat etmektense çocuklarla “hergünlük yaşam”da daha çok bir arada olabilmek yani günlük yaşam kalitesi, seyahatten daha önemli.. Ama kolay değil tek başıma. Bu da tükenmişlik yaratıyor elbette…. Of bilmiyorum canım blog. Hangisi doğru inan artık bilmiyorum, dışarda çalışıp çocukla az ve öz zaman geçirmek ve akıl sağlığını korumak mı, yoksa çocukla fazla içli dışlı olup sonunda da "olmasaydın, ben mi istedim?" i duymak mı? Bunu duyacağım kesin çünkü tüm kendini çocuğuna adayan anneler eninde sonunda bunu duyuyor.... Onca yıl çöpe.

İşin doğrusu şu ki, itiraf edeyim ben bu işi çocuk için değil kendim için yaptım. Yani çocukla zaman geçirmeyi kendim için istedim. Orada olmak, büyüdüğünü görmek, yanında olmak... Çocuğa annelik yapmak yani, çocuğun anneden faydalanmasından daha öndeydi hep.. Eh bunu da başardım çok şükür, sömüre sömüre yaşadım çocukluklarını :)) dolayısıyla onlar ilerde başıma da kaksa, ben de onlara "ben istedim ben, ben istedim!" diyebilirim...

Şimdilik okuldan geldiklerinde evde anne bulmak, kafalarına estiğinde "anne beni okuldan sen alsana" demek ya da eve geldiklerinde "işi çocukları olan anne" bulmak falan egolarını okşuyor, hoşlarına gidiyor. Birkaç sene sonra değişebilir bu ve belki o zaman ben de başka şeylerle meşgul olurum. Ama şu an "görevim" bu, hayatın "annelik dönemi"ni yaşıyorum..... Kanırta kanırta, bıkana ve bıktırana dek. Hiçbir şeyi "tadında" ve "ayarında" yapamıyorum yahu :P Çünkü mükemmelliyetçiyim. Anne mi oldun, mükemmel olacaksın. Olduğu kadar diye bir şey yok. Olabileceğinin en iyisi.. Çünkü bu senin görevin. Bunu da beceremeyeceksen yani..... Ne anlamın var hayatta?

Sorun şu ki, mükemmelliyetçilik herkese zarar çünkü doğal değil. Fakat bunu 40-45 yaş aralığında ve çok pis fark ettim ben. Kendimi suçladım ama suç %100 bende değildi ayol. Ailem çaktırmadan mükemmelliyetçilik tohumlarını çok pis ekmiş kafama. Annemin iki sözünden biri "ne olursan ol, olabileceğinin en iyisini ol"du (yani kızım sana karışmıyorum istersen okuma ev kadını ol ama olabileceğinin en iyisini ol, kızım bana ne istersen çöpçü ol ama olabileceğin en iyi çöpçü ol...) Masum gibi gözüken ama içten içe çok sakat sözler bunlar, çünkü "olabileceğimin en iyisi” nedir yani ben ne bileyim, bir kriter yok ki "oldun sen okey"... İşte al ne oldu: ne yaparsan yap "en iyi"si olamayacağını bir noktada anlıyorsun ama ya çok geç oluyor ve sen tam bir mükemmelliyetçiye dönüşmüş oluyorsun ve tükenmişlik bunalımında yakalıyorsun kendini ya da korkunç bir "hiçbir şey olamadım hayatta" hissi yaşıyorsun çünkü ya en iyisi ya hiçbir şey.... oooof of. Gri alanlar.... Hayat o gri alanlarda halbuki, hatta asıl renkler o "gri" olduğu iddia edilen alanlarda......

Neyse bu konuları bir şekilde aştım 40-45 arasında.. Ara sıra yine yoklasa da bu mükemmelliyetçilik ve ikiz kardeşi yetersizlik duygusu, açıkcası 45 ile birlikte "bu saatten sonra benden bi bok olmaz"a vardım ve "ahanda inişe geçtik şükür" ile daha huzurluyum. Fakat 40 sene benim mükemmelliyetçiliğime alışan bünyeler bundan pek memnun değil. Nerde o bizim tatlı, şeker, kıçımızı toplayan, bizi bizden çok düşünen C.'miz....?

İşte bu nedenle sistematik aile terapisine başladık çünkü dedim ki, ben analize gidiyorum, elimden geleni yapıyorum ama siz üçünüz hatta hepiniz (elimden gelse kaynanamı ana babamı hepsini toplayıp sistematik sülale terapisine götüreceğim) olduğunuz gibi kalınca hiçbir değişim olmuyor ve bu bana haksızlık! Dedim ki: hepimiz çalışacağız. Sen, 8 yaşındaki sarı kafa, sen 11 yaşındaki huysuz virjin, sen 45lik ergen, sen 79luk Nevra Sultan ve siz değerli ebeveynlerim, hepiniz bi' uğraşacaksınız bi' zahmet..... Yıllardır kendime çuvaldızı batırırken izlediniz, biraz da siz kendinize ufacık iğneler batırın bi' zahmet.

İyi geliyor blogcuğum.......

Çok iyi geliyor.

Beeeeeep. 45 dakikanız dolmuştur.

24 yorum:

  1. Selam! Sistematik aile terapisi dediğin fransızların sistemik dedikleri aile terapisi olmalı, başkası olamaz. Neyse sistematik sistemik fark etmez, terapi iyidir ya. Spontan kahve keyiflerin daim olsun diyor ve çekiliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sistemik evet. Ben de yazıya sistemik diye başlayıp sistematik diye bitirmişim :)))

      Sil
  2. 45 dakikayı sakin ve huzurlu değil de yine kendini sorgulayarak ve didikleyerek geçirmene güldüm. ruh bu şekerim, kolay değişmiyor :) anne olmayı ben de çok sevdim, olabildiğince oğlumun yanında oldum falan ama artık kendimi çoooooooook yorgun hissediyorum. bunu da ayrıca sorguluyorum tabii :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :)) ben şu ana dek ya ne güzel rahatladım diye düşünüyordum hahaha haklısın yahu

      Sil
    2. Alttaki yorumumun son cümlesine ne diyorsun Şuleciğim? ;)

      Sil
    3. çok haklısın diyorum şekerparem. ama işte oğluş yetişkin adhd ile tanışınca bu yaşlarında herkes kendi hayatının peşinde olur diye düşündüğüm zamanları böyle bir garip yaşıyoruz :(

      Sil
    4. Biliyorum, sanal olsa da sarılıyorum... Bizde de şu sıralar birşeyler dönüyor, annelik sürekli bir mücadele :( Hayır bazıları da öyle doğal ve anlam yüklemeden yaşıyor ki......

      Sil
  3. Selam sevgili arkadaşım. Ne iyi yapmışsın kafeye gidip rahatlamayı arada insanı çok mutlu ediyor. Benim torunlara beni yanında istiyor. Sadece okuldan gelince yanlarında otursun çay tost yapsın geçen cumada bende kaldılar iletişim yok ama yanlarında bulunmamı istiyorlar. Ben de diyorum ki büyümeden istiyorlar aevet yanlarında bulunmak iyi. Küçük torun on yaşında büyük torun onüç yaşında ayın 14 ünde doğum günü var. Büyüdüler. Senin yavrularda büyümüş. Çok tatlılar kızın da genç kız olma yolunda. Bizim eniştenin bir sözü vardı ölüyü fazla yıkarsan yellenir. Çok fazla verici olmayacaksın. Ben hayatta denge olmalı diyorum. Verme alma dengesi maddi anlamda değil. Sevgiyle kal

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet tuhaf ama sadece "yanında olmak" bile ne büyük fark yaratıyor.... evet 11 ve 8 benimkiler de, ne zaman oldular diye düşünüyorum :))
      açık söyleyeyim evlattan yana bu dengeyi kurabileceğimi düşünmüyorum, evlat sürekli verme ve karşılığını beklemezsen mutlu olabilme işi, karşılığında manevi bile olsa (sevgi, iletişim) birşey verecek diye düşünürsen, büyük hayal kırıklığı oluyor... Çocuklar vermek üzerine değil, almak üzerine kurulmuş... Ama 18-20 tamam yani, sonra hala almak tarafında kalmaya inat ederlerse ve sen de verme verme verme, işte o noktada denge bozuluyor, olan veren tarafa oluyor.. Dikkat etmeli...

      Sil
  4. anneden çok ev arkadaşı gibi birşeye dönüştüm ben ergenlikten sonra,tabi bazı bakımverme işleri hala bende yemekler housekipingler falan.Ama tünelin ucunda sorumluluk anlamında ışık var,bolca boş vakit var az kaldı diren hemşire.Sadece merak ettiğim senin şu spontan olup olmama mevzusu çok çocuklarla alakalı birşey değil sanki.Hep mi böyleydin?yoksa Almanya'ya gelin gidince tutulduğun bir hastalık mı? ay daha yazacaktım ama son cümleme az gülecem

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben hep listeleri olan biriydim çocukluğumdan beri. Fakat bu kadar rutin değildi hayatım. Alman kültürünün büyük etkisi oldu ve tabii asıl işimin annelik yan işimin mesleğim olmasının da.. Almanya değil ne bileyim Yunanistan ya da İspanya'da yaşasaydım çok daha yumuşak olurdu çünkü o ülkelerde de türkiye gibi her an herşey değişebiliyor ama Almanya'da düşün yani eşimin gittiği anaokuluna iki çocuğum da gitti ve büyük ihtimal aynı tuvalete işediler, aynı tahta oyuncaklarla oynadılar ayyy. Ya da bizde mesela dükkan açılır 3 ay sonra bulamazsın çünkü yerine başkası açılmış, burada 1850'den beri duran yerler var yani Almanizm böyle yaptı biraz da beni :)))

      Sil
  5. Son yorumda dediğine katılıyorum. Annelik hep verici olmak. Büyüdüklerinde kıymet bilmek değil de bir hatır sorup yanımızda olduklarını biz de hissederiz inşallah. Hülya

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :)) valla haftada bir arasalar çok bile bence.. ananemin bir sözü vardı, belli yaştan sonra idrak edebildim: "Allah herkese yerinde rahatlık versin" :)))

      Sil
    2. işte ben de bunu bekliyorum umutla. "yerinde rahat ve mutlu olduğunu bileceğim günler" gelsin lütfen :)

      Sil
  6. Ceren, yaziyi okurken sanki cafede yan masada oturuyormuşum da seni seyrediyormuşum gibi hissettim:) Ve Sistemik aile terapisini çok merak ettim! Ailece katildiginiz seanslar mi, nasıl bir akisi var? Hiç duymamistim ve cook ilgimi cekti.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merve olsaydın keşke :)
      Sistemik aile terapisi aslında tüm aile üyelerini bir arada ele alan ve aradaki "iletişim" ve bireysel ihtiyaçların genel ihtiyaçlarla dengelenmesine dayanan bir yaklaşım. Fakat biz eşimle ikimiz gidiyoruz, ilerleyen zamanlarda gerek olursa çocuklarla da konuşabilirim dedi terapist. Bakalım nasıl ilerleyecek daha 2 seans gittik, haftada bir 10 günde bir uzunca bir süre devam edeceğiz sanırım..

      Sil
  7. Sevgili Ceren, sana bu mektubu 3000 km öteden yazıyorum. "Ağlamamın sebebinden emin değilim" demişsin ya, bak bana da öyle oluyor zaman zaman. Aslında hiç ağlanmayacak bir şey tetikliyor ve ben ne kadar biriktirdiğim şey varsa hepsi için başlıyorum ağlamaya. Biri dese ki "bu sebepten mi ağlıyorsun?" "Hayır bu sebepten değil elbette, bunu bahane ederek, içime attığım, sakladığım, biriktirdiğim cümle kederlerime ağlıyorum" diyeceğim. Tıpkı dün akşam uzuuun uzun ağladığım gibi. Nehir dedi ki "Çok ağladın anne." Dedim Nehir, "bak ne kadar uzun zaman geçmiş böyle ağlamayalı, varsın bu da böyle olsun."
    Kalbimiz kırık memlekette ama bak yavaş yavaş umutlar yeşeriyor baharla birlikte ve biz de gençlere sesleniyoruz "Güzel günler göreceğiz çocuklar, motorları maviliklere süreceğiz." Gençler akın akın alanlarda, üniversitelerde. Kızım da dahil hepsiyle gurur duyuyorum, şaşırttılar bizi..
    Sen "bir mektup ne iyi gelirdi şimdi" demişsin ya günün tortusunda, yazayım dedim ben de :)
    Kalbine ferahlık diliyorum Cerencim,
    Mektubumu bitirirken selam eder, öperim..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. <3 çok teşekkürler Esencim!!! Gerçekten iyi geldi

      Sil
    2. Ah ne mutlu oldum, rica ederim Ceren :)

      Sil
  8. Belki iyi ki yanımızdaydın diyecekler. Bence muhtemeldir. :)

    YanıtlaSil
  9. "...dolayısıyla onlar ilerde başıma da kaksa, ben de onlara "ben istedim ben, ben istedim!..." bu yanıta bayıldım :-) gözümün önüne geldi isyanın, güldüm :-))

    YanıtlaSil