28 Haziran 2024 Cuma

Haziran: Yaaarim Haziran

Haziran denince, aklıma ilk Haydar Ergülen geliyor. Haydar Ergülen, Haziran’ı pek seven, okurlarına da sevdiren bir şair. Eh Haziran’ı sevmemek, Haydar Ergülen severler için pek mümkün değil.. 

Aslında onun şiirleri olmasa Haziran’ı sever miydim, bilmiyorum. Hep sınavlar ve bir şeylerin zamanında bitirilmesi için aşırı koşturmalı telaşlar ayı olmuştur benim için. Yaşım 45 oldu, hayatım daha rutin ve sakin ama yine de o “Haziran = telaş” hissi geçmedi nedense. 

Baharın son kır çiçekleri (Haziran başında komşum N.'den geldi bu buket)

Bakalım bu ay bizim diyarlarda neler olmuş:

Donduk:

Bu sene Haziran buzzz gibi başladı. Siz 40 derecelerde ayılıp bayılırken, bizde 13 derece yağmurlar ve seller vardı. Kadının biri 52 saat ağaçta kaldıktan sonra kurtarıldı, ölenler falan oldu.. İklim krizi hepimizi başka etkiliyor. Haziran sonu bizde de sıcaktı; 28 dereceyi gördük :))) Bizim için bu çok sıcak; tüm Münih ahalisi hemen göllere koştuk, su bulanık, hava yağışlar nedeniyle sivrisinek bulutlarıyla kaplı ve en beteri de, çimenler kene doluydu - hem de FMSEli cinsinden ve bizim aşımız yok, koşa koşa geri eve kaçtık. 21.yy Almanyası 'doğayı koruduğumuz' için, ilaçlama yapılmadığından kene dolu. Sizinki betonkent kabusu, bizimki yeşil Kabus.

Yine alçıya alındık:

Bu ayın olayı, oğlumun yine kolunu kırması oldu. Geçen sene bu sıralar yine kırık olan kol, bu sefer de çılgın bir doğum günü partisinde azıtırken, yine kırıldı. Ben doğum günü partilerinden korkuyorum zaten, ekşın ekşın ekşın, Alman tipi ebeveynlik (yan gözle takip), eh bu sonuç şaşırtıcı değil aslında. Hatta hiç unutamıyorum; bir tanesinde tek doğumgününde 3 çocuk birden hastanelik olmuştu.. Ne diyeyim? Bakalım piyango kime vuracak diye götürüp bırakıyoruz, bizimkine vurdu bu sefer. Geçen sefer de kızım deveden düşmüştü (Münih’te deve ne ya?!?) Ayh bırak allasen…. Doğum günlerine topyekün karşıyım :P

Doğum günü yaralanmalarının 1 numaralı sorumlusu :)) ama çok eğlenceli!

Sakince kutladık:

Fakat kızımın 11. doğumgününü, ailecek, son derece sessiz ve sakince kutladık. Ben “haydi bu sene partisiz falan iyi yırttık” derken, öğrendim ki, “asıl parti” sınavlar bitince, Temmuz ortasında, sınıfın yarısının yatılı (!) katılımıyla, bizim evde olacakMIŞ.. Baba kız karar vermişler. Offf. Neyse dur bakalım daha zaman var.. Belki vazgeçer :P unutur :PP

11 yaş yahu! Dünkü bebek, hayret vallahi! Bu sene “genç kız” halleri yavaştan başlayınca, hediye olarak odasını “genç kız” odasına çevirmemizi istedi prenses hanım. Baya uğraştım.. Hakikaten de prenses gibi odası oldu, çok mutlu oldu kızcem.. 


Bu kapı süsünü ben yaptım. Minik cam şişelere pırıltılı simler koydum ve dedim ki, ne zaman kendini mutsuz, korkmuş, endişeli ya da yalnız hissedersen, bu küçük sihirli şişeleri aç ve biraz sim al eline, bu kötü duygular hemen geçer gider göreceksin. 
💕 



bu düş kapanını da ben yaptım, sevenleri ufak notlar yazıp asıyor..

gece lambasının tatlı rengi

Tabii yine de çocuk ;)

Kızım tüm bu küçük tatlı ayrıntılar içinde özellikle de makyaj masasına çok sevindi :)))) Yaş 11, kokoşluk 1001! Yapacak bir şey yok, ben hippi bir kadınım, herşeyim doğal ve aşırı sade ama kızım bana çekmemiş.. N'apalım….

Fakat onun bu kokoş halleri, benim kokoşluk konusundaki kalıpyargılarımı yıkıyor. Bizim nesilde önemli olan doğallık, içtenlik, saçı uzun aklı kısa olmamak yani derslerine, entelektüel gelişimine falan odaklanıp, süslenme püslenme işlerini bir adım ileriye (üniversiteye) bırakmaktı değil mi? Süslü feminen tipler hâlâ bana biraz “hoş ve boş” gelir.. Biraz aşağı da görürüm itiraf edeyim.. 

Fakat bu yeni nesil bambaşka valla, hem süslüler hem çalışkan, hem aşırı sosyal kelebek, hem özdeğeri ve güveni yüksek, hem duygusal hem mantıklı; kısacası hiçbir şeyden geri kalmıyorlar. Aferin onlara vallahi! Uzaktan hem şaşırarak ve bazen de özgüvenlerine imrenerek izliyorum bu “hem saçı hem aklı uzun” yeni nesilleri..

mini miniler büyüyor..

Beslenme deneyi yaptım:

Bu ay çok ilginç bir aydınlanma yaşadım! Ameliyattan beri şu “bağırsak ikinci beyin” olayına sardırdım ben. Hazır antibiyotikle herşey cillop gibi kazınmışken, dedim sil baştan güzel bir bağırsak florası kurayım kendime. Omnibiotic Panda kullanmaya başladım (yararlı bakterileri prebiyotikle dışardan almak), şekeri bıraktım, zaten unlu gıda sevmem yemem, bitkisel ve aslında çikolataya dalmadığım anlarda :)) çok dengeli besleniyorum. Bir de bu “seed cycling” duymuşsunuzdur belki hormonları düzenliyormuş, yanısıra sabahları şahane tahıl gevrekleri hazırlıyorum, işte kefirler, antioksidan meyveler, ısırgan çayları yani resmen kafayı çizdim dostlar :)) 

sağlık kavanozları köşem :)

Fakat hakikaten şahaneydi; fitleştim ve enerji bombasıyım bir görsen! 15 gün böyle beslendim. Sonra analizde çok kilit bir noktaya geldik. O gün terapiden çıkınca gittim 200gr kahveli çikolata aldım, deliler gibi yedim.. “Nasılsa piç oldu bu bağırsak işi” dedim, o hafta her gün çikolata yedim, sabah tahıllı kahvaltım yerine kahve içtim, öğlene sandviç, akşama salata eski sisteme döndüm ve anında psikolojim değişti ya inanamadım! Yine geceleri uyuyamıyorum, vücudum şişti, bacaklarım ağrıyor, stres anksiyete cortladı, sinirliyim, çocuklar deli ediyor, eşimi boğazlayasım, kaynanayı keserle doğrayasım geliyor.. Aaaa n’oluyo ya?!


durumdan sorumlular..

O zaman uyandım dostlar! Hakikaten bağırsak florası çok önemli yahu. Denedim ve inandım; bu kadar kısa zamanda bu kadar ciddi bir değişim sadece psikolojik olamaz!!!

O zaman kararımı verdim. Zor oluyor ama yeniden probiyotikli tohumlu şekersiz ısırganlı sisteme dönüyorum. Kısa sürede böyle değiştiriyorsa bakalım birkaç ay deneyince ne olacak. Yazarım birkaç aya..

Ve geriye kalanlar / unutmak istemediklerim:

- Kızcem tiyatro öğretmenleriyle birlikte, tüm bir sene boyunca, senaryosundan dekoruna, ışığına ve kostümlerine kadar “Denizler altında 20.000 fersah” üzerinde çalıştı ve harika bir oyun sahnelediler. Gurur duyarak ve biraz da sanatçı kimliğinin günlük kimliğinden bu kadar farklı oluşuna şaşırarak izledim. Anası gibi, yetenekli olduğu şeylere karşı bile maymun iştahlı olmayıp :) tiyatroyu, severek sürdürmesi, en büyük dileğim..

- Tam bir sosyal kelebektim. Bir sürü davetler verdim.

Bu en sevdiğim tablodur; Neşeli Günler, 1978.

Bu da bizim ailemiz, Neşeli Günler, 2024. :))

- Kelebekler arasında yürüdüm.





- İsimsiz ve gizemli bir komşum, bu kadife çiçeğini bahçeme bırakmış, çok sevindim.


Taşınır ve dikilirken kopanlar da evi bir hafta kokuttu

- Bahçemde bol bol kitap okudum, hatta bir sefer uyuyakaldım (en son 3 yaşımda öğle uykusu uyumuştum ben, n'oluyor yahu, yaşlanıyor muyum, yoksa hayatın güzelliklerini yeni mi fark ediyorum?)

bu salıncakta uyunmaz mı?

Hele en sevdiğim kavuniçilerim de açtıysa..

Yasemenimin rengi 🧿

- Bahçemde ilk ahududu ve frenk üzümleri çıkmaya başladı, sırada en sevdiklerim, böğürtlenler var. Her sabah bir avuç toplamak öyle keyifli ki.. Saksıda bile yetiştirebilirsin, bol su ve öğleden sonra gölge istiyorlar.



Dalından 💕

İşte böyleeeee. Haziran tatlı tatlı, biraz telaşeli, azıcık endişeli ama bolca da küçük ayrıntılara tutunmalı ve aydınlanmalı geçti. 

Yıldızlı geceleriyle sıcacık, keyifli, neşeli, açık havada bol bol gezmeli, eğlenceli, bol bol gülüşmeli, iyi şanslı, şahane bir Temmuz; bekleniyorsunuz, haydi sahneye!

28 yorum:

  1. Oğluşun kırık kolu dışında fena değilmiş sanki? Oh ne güzel, devamı da öyle gelsin, yaz şapşahane (ne komik laf bu be:) geçsin. Ceromuz hep gülsün...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şapşik gibi :) sevimli.
      Amiiiiin. Hayata Goethe gibi bakmaya çalışıyorum artık ;)

      Sil
  2. ay ne güzel bir haziranmış bu, bayıldım, içim açıldı.
    M.'nın makyaj masası da beni düşündürdü desem? Benim öyle bir masam filan hiç olmadı. Hep banyoda bazen de her şeyi salona taşır yemek masasında yaparım makyajımı. Olsa mı artık zamanı daha da geçmeden?
    Gizemli komşu kimliğini ifşa edecek diye bekliyorum ben hala.
    Oğlanın koluna geçmişler olsun.
    Ve son olarak o nasıl turtalar? Mmmhhh. Bravo sana.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sorma; bence de çok saçma ama işte bu yaş kız çocukları hedef alan cicili bicili “zararsız” lanse edilen ürün pazarı çok çakal.. Ben de gazla üstüne düşmeden (yoksa sırf bana inat yapar) elimden geldiğince sade ve doğal olmasına uğraşıyorum.. Ama sonuçta hepimiz annelerimizin tam tersi olmaya ant içmiş gibi hareket ettiğimizden biz kadınlar :))))
      Teşekkürler canım benim bi gelsen sana daha ne şekersiz tariflerle yaparım, hadi atla gel

      Sil
  3. şahane bir haziran olmuş bence, kol kırığı hariç tabii :)

    vallahi haydar ergülen'e rağmen sevemiyorum haziran'ı. yaz demek, sıcak demek, verimsizlik demek benim için yaz mevsimi. haziran da ilk ay olarak nasibini alıyor bundan.

    kızçenin kokoşluğu güldürdü beni. benim de böyle bir kan bağı olmayan yeğenim var. ortaokuldan beri çok kokoştu. annesi ve ben babetlerle gezerken o topuklu ayakkabılarla gitti üniversiteye. saç baş her daim yapılı. ama neticede dereceyle bitirdi üniversiteyi, stanford'da post doc yaptı. şimdi de yine kokoş kokoş labda çalışan bir genetikçi. oluyor yani :) ama ben ışıklı aynaya yine de güldüm :) bir de senin anneliğini çok çok taktir ettim, simli şişe olayı beni benden aldı. öperim seni :)

    benim de son zamanlardaki depresife kaçan halim aşırı sağlıksız beslenmemden belki de o zaman! pazartesiden itibaren, başlıyorum sağlıklı beslenmeye, söz!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ay umarım o yeğene benzer.. “Hi thereeee don’t forget to subscribe my channel” olmasın da sonumuz :))))) Başlayalım şekerim bence de Pazartesi :))))

      Sil
  4. İçimi aydınlatan bir yazı ve harika fotoğraflar için teşekkürler 🌺Yeşiller gerçekten harika, kene sıkıntı ama gerisi gerçekten muhteşem. Dalında meyveler ve çiçekler çok ama çok güzel. Yeni kararlar almak, uygulamak, fitleşmek, şirin oda süsleri... Temmuz da aynı böyle şahane olsun 🌺🥰

    YanıtlaSil
  5. oh ne güzel bir yazı oğluşa geçmişler olsun. Bizim çocukken ayrı odamız bile yoktu bütün kardeşler bir odada. ama oda çok güzel olmuş ellerine sağlık güzel anne. Hülya

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok güzel değil midir ama o da? Konuşa gülüşe uyurmuşsunuzdur..

      Sil
  6. Çok geçmiş olsun. Benim için Haziran hep okulun tatili, sıcakların başlaması, aylaklık olarak kaldı. Okul hayatı bir evvelki yüzyılda kalsa bile :)

    YanıtlaSil
  7. Oğluşun koluna geçti geçti diyelim.
    Bağırsak gerçekten çok önemliymiş. Sevdiklerinle küçük kaçamaklarla dengeleyebilirsin bence. Bizim en büyük yanlışımız bir şey yiyince battı balık yan gider moduna girmek olabilir bu beslenme işinde.
    Son olarak da , yaz sana çok yakışıyor Cerencim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel bir tesbit. Aslında bir kuralım var benim, çok işe yarıyor. Ertesi gün kuralı ;))
      Rejime başladın ya, ya da sağlıklı beslenmeye, iyi de gidiyorsun ama bir noktada işte o delirme günü geliyor ondan kaçış yok. Deli gibi yedin ve hiç hareket etmedin berbat hissediyorsun falan. Aslında hiç önemli değil o gün. Ama ertesi gün aşırı önemli. Ertesi gün eğer yeniden sağlıklı beslenmeye dönebildiysen olanları unut gitsin. :))) İki gün üstüste cozutmamak yeterli..

      Sil
  8. https://open.spotify.com/show/138N3q4ELaQl8csKBYqIVy?si=bOUgnSU8Q42g3IGCNLLnEA%0A yazdığım yorum link yüzünden uçtu, destek konusu bilinçli doktorların tavsiyesi ile hayat kalitesini çok arttırıyor.ben sadece bu probiyotik bakteri türleri ile ilgili bir saat program dinlemiştim.adları birbirinden zor bakterileri tanıyınca çok saygı duydum.M' nin odasına bayıldım ♥️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bakteriler sdece fiziksel sağlığı değil psikolojiyi de çok etkiliyor.. Buçok önemli bir konuymuş evet

      Sil
  9. Döne döne. düşünerek, düşler kurarak, hep gülümseyerek okudum bu güzel yazını sevgili Ceren. Yaşamı bazen ti'ye almak. bazen de tüm ciddiyetimizle an'ın içinde yaşamak; Anılar böyle birikiyor.
    Hayatı her yönüyle yaşamak... "Bütün" küçük detaylarda gizli, farkındalığında, inceliğinde, hassasiyetinde, duyarlılığında, güzele, iyiye ulaşma çabanda.
    Düş kapanına bayıldım, bizde de vardı. taşınma sırasında mı alınmış bilemedim. Prensesin makyaj tutkusu. Çocuklar bazen bizi şaşırtıyor, ergenlikte ise çoğu zaman...
    Prensesin oda kapısı, onun gizli mabedine yaldızlarla giriş, yaşama dört elden sarılmak. Mutfakta harikalar yaratmak, anlayışlı bir eş, örnek bir anne... Seni seviyorum Ceren.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de sizi seviyorum! İnsan böyle küçük güzel ayrıntılar için yaşıyor değil mi.. Mikroevrenimiz

      Sil
  10. Film gibiydi yahu... Okudum mu izledim mi pek anlayamadım ama ne idiyse muhteşemdi:)

    YanıtlaSil
  11. yoruma yazmayı unuttum, galiba melisa kesmez di kızına sormuş ya da bir başkası orası net değil IG da görmüştüm, sence herseye güzellik katan bir şey söyle demiş. Cevabı: sim. :D

    YanıtlaSil
  12. Akıllarda bir soru, bu kadar şeyi nasıl bir aya sığdırabildi? :-) Şöyle bir dönüp kendi hayatıma baktım, tatil, tatil sonrası dinlenmek, ve bir takım işleri ertelemekle geçmiş zaman. Tamam, kendime haksızlık yapmayayım, yavaştan yeni planlara başladım. Oda harika görünüyor, keşke benim odama da sihirli bir değnek ile dokunulsa, eşyaları atıp baştan dekore edesim var. Kahve de mi kötüymüş bağırsaklara? Bir iyi diyorlar bir kötü, ben de şaşırdım, en son karaciğere iyi diyorlardı sanki… Bilgi de sürekli değişiyor, yoruldum vallahi. :-)) sevgiler B.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşin kötüsüben sanki hayatım bomboş geçiyor gibi hissediyorum, analizde bunu açmaya çalışıyorum bu sıra. Yavaşlamak istiyorum ama hayat o kadar hızlı ve ingilizcede demanding derler bulamadım tam türkçesini yani talepkâr diyebilirim belki evet sürekli birşeyler yapmam gerekiyor etrafımı mutlu etmek için olsun, onların istekleri talepleri için. Bu normalde çok hoşuma gider aslında, bu enerjiden paylaşımdan besleniyorum ama işte bazen de çok yoruluveriyorum, o zaman kötü

      Sil
    2. Eğer yoruluyorsanız, fazlasıyla dolu demek değil mi? Kime göre boş? Eğer o ses bir başkasınınsa,düğmesinden kapatabilirsiniz. :-) Yok eğer keyif alacağınız bir şeyi ertelediyseniz, daha fazla ertelemeden yapabilirsiniz. Bu bomboş kelimesi zihninize ilk ne zaman geldi yerleşti acaba. :-) Bana hep biraz yargılayıcı, küçümseyici bir tonu var gibi gelir bu kelimenin. Oysa boş da güzeldir, zen felsefesinde. İyi pazarlar 🌸

      Sil
  13. Geçmiş olsun. Maya'nın odasına ve manzarasına bayıldım. Ben bağırsaklarımın mutlu mesut çalıştıklarını düşünüyorum ama şu eliminasyon dedikleri tip beslenme de hiç denemedim. Belki de işe yarıyordur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilmiyordum, neymiş diye baktım: “Eliminasyon diyeti boyunca tüm şeker ve tatlandırıcılar, glutenli tahıllar ve unlar, süt ve süt ürünleri (peynir de dahil), mısır, işlenmiş et ürünleri, sığır eti, yumurta, kabuklu deniz ürünleri, soya ve soya içeren ürünler, alkol, siyah çay, kahve, çikolata, yer fistığı, domates, biber, patlıcan ve patates yasaktır.” Nasıl yani yaaa?! Peki ne yenebiliyor?! Yenebilenleri yazsalar daha kısa sürermiş! :))

      Sil
  14. Merhabalar.
    Pozitif enerji yükleyen çok güzel bir blog sayfası okuduğumu itiraf etmeliyim. Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim.
    Kolunu kıran oğlunuza da acil şifalar dilerim. İnşAllah en kısa zamanda şifa ile iyileşir; ama, bir daha da kırmamak için dikkat eder.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil