Sanat bence insanın gelebileceği en üst nokta. Hatta belki bundandır, dikkat edin ailelerin antropolojik yapılarına bakıldığında genellikle ilk okumuş grup öğretmen, hemşire, memur vs oluyor, sonraki nesil biraz daha okuyup doktor, mühendis vs oluyor, bir sonraki nesil ya da olmadı 2 sonraki nesil illa ki hayatın anlamını aramakla meşgul oluyor ve de ya felsefe ya sanatla ilgileniyor (bu neslin içinde sanat olup aslında başarısız olanları kazanılan tüm parayı ve statüyü yokedip başa döndürüyor, başarılı olansa genelde aile falan kurmadığı, daha alternatif, daha kafasına göre yaşamayı seçtiği için aile sona eriyor). Eğitimli, az çok üst sosyal düzeydeki ailelerin mesleki evrimi hep bu şekilde, bilmem fark ettiniz mi?
Ayda bir Münih Müzik Yüksekokulu'nun öğrenci konserlerine gidiyoruz. Hem gençlere destek oluyoruz, hem gerçekten iyiler, daha "piyasa"nın içine girmedikleri için coşkulular, onlardan aldığım enerjiyle sanki gelecek nesiller daha iyi bir dünya kuracakmış hayalleri kurarak birkaç gün gerçeklerden uzaklaşıyorum.
Geçtiğimiz hafta yine gençleri dinlemeye gittik. "Yeni yıl konseri" idi bu seferki ve her sene bu konser diğerlerinden daha özel olur, dünya çapındaki orkestra şefleri ziyarete gelir mesela ya da gerçekten yetenekli bir piyanist ya da tenör ya da çellist olur. Bu seferkinde şef Prof. Bruno Weil idi ve konuk sanatçıyı "bu ismi aklınızda tutmanızı, bir köşeye yazmanızı isterim" diyerek tanıttığı piyanist henüz 21 yaşında olan Aris Alexander Blettenberg'di. Bu genç adam hakikaten yetenekli, sayısız ödülü var ve şu an Münih'in büyük kasabalarından biri olan Garsching senfoni orkestrasında şeflik de yapıyor. Daha önemli ve özel olan ise; dünya üzerinde çok az kişinin sahip olduğu bir yeteneği var, piyano çalarken aynı zamanda senfoni orkestrasına şeflik yapabiliyor!
Gerçekten ilgiyle ve zevkle dinledik ve özellikle Schostakowitsch'in 2 numaralı piyano konçertosu opus 102 yorumundan çok etkilendik. Fakat gel gör ki; küçük yaşta aşırı bir yetenekle yüksek bir noktaya gelmiş her genç insan gibi, o da tam bir sosyal uyumsuzluk abidesi. Kıyafetinden gözlüklerine, ipincecik kürdan gibi ve tabii ki eğri boyunlu hafif kambur vücudundan sanki başka bir insana aitmişçesine fırlayan o kemikli up uzun parmaklı ellerine, tek kelimeyle: "tuhaf!". İnsana öyle geliyor ki; bir kadını (ya da erkeği) hiç öpmemiş dudakları, ellerini korumak için yapamadığı tüm o sporların çelimsiz bıraktığı bedeni.. Ne kadar naif, kırılgan ve bu dünyaya ait değil.. Kadın erkek ilişkilerinin, günlük dertlerin hatta belki yaşam savaşının bile çok dışında bir ruh. Hani Benedict Cumberbatch'in bıkmadan usanmadan oynadığı tüm o rollerdeki aslında aynı kişilik gibi; aseksüel, biraz otistik, çokça sosyal uyumsuz, biraz sosyopati de içeren yalnız dahi.
Hayatım onunkinden çok daha sıradan, sanata yeteneğim yok (aslında kayda değer hiç bir şeye yeteneğim yok, öylesine sıradan bir insanım ki..). Biraz düşünebildiğimi düşünüyorum ama ondan bile emin değilim. Ama bu "dev" çocuk için üzülüyorum! Ne saçmalık!? Onun bana üzüleceği yerde..
Dahi ya da çok yetenekli olmak; yalnız ve tuhaf olmak da demek, onun için herkese verilmemiş bu ışık.. Herkes kaldıramaz.. Ben kaldıramazdım.. Sanatsal yetenek çok başka bir "şey"..
Kalabalıklara karışsa marjinal, yalnız kalsa bohem:) Zor iş sanat! Şaka bir yana, yapamadıklarımızı yapabildikleri için bile saygıyı hak ettiklerini düşünüyorum.
YanıtlaSil:) evet
SilÜniversiteye girdiğimde ilk girdiğim yer tiyatro klübüydü. Klüpte sağlam firmaların reklam yüzü olan bir çocuk vardı. Eğitmenimiz tiyatrocuydu falan. Çömezleri sahneye ilk yıldan çıkarmazlar çıkartsalarda minicik şanslıysan iki kelimelik repliğinde olurdu. Nasıl oldu bilmiyorum ama ilk senede sahnedeydim koca ezberlencek metnim vardı. Ama sorun sahnede bu işi gerçekten yapmak isteyenler şehir dışına gittikleri her oyuna lanet ederken ben bahane arıyordum. Nasıl nefret ediyordum bazen o tüm gün alan provalardayken anlatamam. Evet sahne iyiydi ama hep orda kalamıyordun. O an anlatım bende o sanat için her şeyi yaparım ruhu yok. Çünkü cidden haklısın adamların ruhu başka. Ki senin anlattığın gibi büyük yetenekli olanların ruhu bambaşka. Herkes kaldıramıyor o yanızlığı. Çünkü cidden anlamıyoruz onların neler hissettiğini. Sanatlarıyla bir parça anlıyormuşuz taklidi yapıyoruz gibime geliyor. Çok sık kullandığım bir cümle var ve hep coverlarım. Sanat için fazla neşeli bir ruhum var.
YanıtlaSilanlamak mümkün değil, onlardan biri olmak lazım.. o nedenle diyorum ya, benim düşündüklerimin önemi yok aslında apayrı boyutlardayız
SilÜniversitedeyken "üstün zekalılar" dersimizin ödev konusu olarak "Fazıl Say" ı seçmiştim. Bir şekilde bağlantı kurup(o zamanlar bende de nasıl bir azim vardı) evine davet almıştım. Bir arkadaşımla evine gittik, uçarak. Havam inmiş şekilde geri çıktım içerden. Nasıl üzülmüştüm bana kötü davrandı diye:)Adam kötü bir adam değil meğerse yukarda bahsettiğin konu üzere imiş:)
YanıtlaSilÇok uyumsuz bir adam o yahu..
SilNeredeyse tüm sanatkarların hayatları trajiktir. Sanki acıdan beslenirler. Ya da bana öyle geliyor.
YanıtlaSilSadece acıdan değil ama aşktan heyecanlardan, duyguları daha yoğun yaşıyorlar sanırım
SilBen de isterdim ki sanat mesleğim olsun ama malesef küçükken bir şey yapılmadığı için sonrada zor kazanılıyor.En inat ettim piyanoyu öğreneceğim.Ilk adım adam kursa kaydını yaptım.Şimdilik dinlemeyi ve izlemeyi tercih ediyorum.
YanıtlaSil:D arkadaşımın annesi 55 yaşında piyano öğrendi ama bak nasıl sadece türk marşını ğret bana demiş hocaya şimdi kusursuz çalıyor ama tabii başka birşey bilmiyor, olsun diyor kimse ikinci bir eser çal demiyormuş hahahaha
SilDoğuştan gelmiş olsun veya olmasın, dikkat edersen tüm sanatsal yeteneklerde önemli yer edebilmek için çok fazla çalışmak gerekiyor. Belki de bu insanların böyle dünya ile kopukmuş gibi olmalarının sebebi de bu. Hayatı yaşamaya fırsatları kalmıyordur
YanıtlaSileşim mesela resmin yetenekten çok çalışma olduğunu sçyler, haklısın.. ama içten gelmeyince istedğin kadar çalış ;)
Silkendine haksızlık ederek bitirmeseymişsin nefis yazıymış. ben ise, buradan baktığımda, dünyaya her yaptığınla ışık yaydığını düşünüyorum. senin de sanatsal bir yeteneği olan kimseden daha az değerli ve dünyayı daha az güzelleştiren biri olduğunu düşünmeni anlayamıyorum <3
YanıtlaSilbalım pollyanna'cılıkta bu sıra tavan yaptın muck
Silkişinin kendisini nasıl algıladığıyla başkalarının onu nasıl algıladığı arasında büyük farklar olduğunu düşünürüm. Bu yazın da onu ispatlamış. Çok özel, güzel, yetenekli ve faydalı bir ruhsun bilesin <3 (kalp işareti)
YanıtlaSilYazına gelince birebir aynı şekilde düşünüyorum sanat konusunda öyle isterdim ki bir şeye yeteneğim olmasını. Dahilik seviyesinde değil sanırım ben de kaldıramazdım. Sıradan insan olmayı bile kaldıramıyorum çoğunlukla nerede kaldı dahilik. Bu arada dr.who'nun van Gogh lu bölümünü fırsatın olursa izle.
Yav bi bu arada da kendime 1 aydır okumuyormuşum bloğunu ya rezalet kınama ve tek ayak üstünde durma cezası veriyorum kendime :))
gözlerinden öperim.
Mari antrikot ben nedense bloğumdan bağlanamadım
Muck
Sil