"Bir insanın yakınları arasında kendini yabancı hissetmesine hangi bakışın, hangi sözün, hangi alayın yol açtığını kim bilebilir ki?" der Amin Maalouf, Tanios'un ağzından.
Bir zamanlar çok iyi tanıdığınızı sandığınız bir insanla yıllar sonra yeniden karşılaştığınızda, karşınızda duran yabancının yüz hatlarında size tanıdık gelen birşeyler görmekle birlikte, hiç tanımadığınız çizgileri, mimikleri ve bakışları da görürsünüz. Bu yeni çizgiler size karşınızdaki insanın hiç görmediğiniz bir yönünü gösterirken, aslında ona ne kadar yabancılaştığınızı da fark edersiniz. Gözlerin altında hiç tanımadığınız bir koyuluk vardır mesela, yıllar önce orada olmayan. Ya da çenede belirsiz bir yara izi, çoktan açılmış ve kapanmış bir yaranın belli belirsiz, soluk hayaleti. Dudakların tanıdığınız kıvrımında bir başka - bir farklı yatıklık. Gözlerdeki ışığın tonunda hissedilen ama tanımlanamayan bir değişiklik.
Tüm bunlar size, aslında bir zamanlar tanıdığınızı sandığınız o insanı belki de hiç tanımamış olduğunuzu fısıldar. İçinize bir şüphe düşer ansızın. Artık demin olduğunuz kadar emin değilsinizdir hiçbir şeyden..
Belki de değişen o değil, siz kendinizsiniz? Geçen yıllarda ona yüklediğiniz anlam değişmiş, belki yıllar önce ona o kadar yakın hissetmenize neden olan inanç ve değerleriniz değişmiştir. Kimbilir?
ahh!
YanıtlaSilgnr'dan "estranged" gelsin sana sevgili C.
:) mersi
SilKendi adıma söyleyeceğim.Bazen sınır noktaları vardır.Orada bitirmek istersiniz.Çünkü çoğu insana katlanmak zorunda oluyoruz.Çevremizdekilerden hangisini biz seçebiliyoruz ki.Akrabaları seçemiyoruz.Anne-baba aile seçemiyoruz.Okulda çoğu zaman mecburiyetten dolayı takıldığımız arkadaşlarımıza benziyoruz.İş çevreni,arkadaş çevreni sonuçta geniş bakarsan yaşadiğin ortamdan seçiyorsun sadece.Bazen insanın kaderi onu en iyilerine iter bazen en kötülerine.Ama sonuç olarak konuyla bi alakası yok sanırım yazdıklarımın :) Neyse içimi döktüm.Korkmayın bağirsaklarım yerinde duruyor:)
YanıtlaSilbence de belki biz değiştik belki de iki taraf da değişti..köprülerin altından çok sular geçmiş,olaylara bakışımız değişmiştir..yıllarca görmek isteyip de fırsat olmadığından veya başka sebeple karşılaşmadığımız bir insanı sonradan görünce bizi bir hayalkırıklığı ya da beklediğimizden çok farklı bir kişi ile karşılaştığımız hissi kaplar..bu muymuş deriz içimizden,ve keşke hayallerimizdeki gibi kalsaydı diye hayıflanırız..belki karşımızdaki de bizim hakkımızda böyle düşünmüştür kimbilir..bir arkadaşım; insan belli yaştan sonra gerçek arkadaş bulmakta zorlanıyor,okul ve gençlik zamanımızdaki içtenlik ve beklentisiz arkadaşlık sonradan özlenen fakat artık bir daha bulunamayan birşey demişti..sanırım haklıydı...
YanıtlaSil