
24 Şubat 2011 Perşembe
Afife Teyze'nin simitleri

21 Şubat 2011 Pazartesi
Kim Kimdir - Bölüm III
20 Şubat 2011 Pazar
Ölenle ölünür aslında
Ölenle ölünmez derler, yalan. İçimizden bir parça gider, hayat artık asla eskiden olduğu gibi değildir. Rüzgarın esişi bile farklıdır, suyun tadı bile değişir.. Bazı günler unutur da gülümseriz ama bir küçük şey gelir aklımıza, ta içimizdeki acı yine alevlenir. Her ölenle, biz de ölürüz aslında..
18 Şubat 2011 Cuma
Şirince ve İnci Pastanesi

Geçtiğimiz haftaya damgasını vuran, "ruhsatsız" gerekçesiyle bu güzel köyün evlerini yıkım kararı, Nişanyan'ın "ben sağken, cesedimin üstünden geçmedikçe bunu yaptırmam" haykırışı ve Kültür Bakanlığı'nın "son dakika"da yıkım kararını veto etmesi oldu. Biz de dehşet içinde izledik.
Hayır sanki heryerimiz ruhsatlı, bi Şirince ruhsatsız.. Sanki ruhsatı verdiler de almadılar (Nişanyan'a göre köyün imarı 20 senedir yapılamamakta).. Sanki Şirince'ye 5 katlı apartman dikmiş bu adamlar, ruhsatsız ruhsatsız.. Pes yani. Neyse ki bu akılsızlığın son dakikada önüne geçildi, o güzel ve de ruhsatsız evler kurtuldu.
Nişanyan medyatik bir isim, yerinde güçlü bir duruşu var, kolay kolay yıkamazlar o evleri. Yalnız aynı kaderi paylaşmakta olan ve belki de sessiz sedasız yıkılacak olan bir başka tarihimiz var: İnci Pastanesi. Beyoğlu'nda, Tünele doğru inerken ufacık bir dükkan bu, sağda kalır. O dükkanda hayatınız boyunca yiyebileceğiniz en güzel profiterol tatlısı yapılır. Usta göz kararı bir kaşık çalar melamin tabağınıza, üzerine sıcak çikolata sosu, bol kepçe.. Dudaklarınızın çevresi kapkara olur sostan, bir mutlu ayrılırsınız ki o küçücük salaş dükkandan. Rum mutfağı, tabii..

Gidin bir profiterol yiyin, ustayla konuşun, neler yapılabilir öğrenin.. Ben daha ne diyeyim.. Sahip çıkalım hep beraber.
14 Şubat 2011 Pazartesi
Karanlık

Evrenin sadece %4'ü doğrudan gözlemlenebilen maddelerden oluşuyor. Buna sizin pembe ev terlikleriniz, Çin Seddi, 2012'de ağzımıza mıçmayı planlayan Marduk gezegeni ve "sevgilim, bu bizim yıldızımız olsun mu?" dediğiniz o parlak ötesi Sirius da dahil. Sadece %4..! Geriye kalan, varlığı bir takım kütleçekimsel varsayımlarla hesaplanan ve evrenin %22'lik kısmını kaplayan "karanlık madde" (karanlık derken, bir ironi de var aslında çünkü hem ışıkla etkileşim kurulmadığı için karanlık hem de bilinmeyen anlamında karanlık. Hani ortaçağa da bilgimizin yetersizliği nedeniyle karanlık deriz ya.. Bunun ayrıca o dönem tablolarının kiliselerde uzun yıllar durması ve yakılan meşaleler yüzünden islenip kapkaranlık olması sonucunda hayatı karanlık göstermesi ile de alakası vardır. Ama son yıllarda, yeni bir tür lazer temizleme tekniği ile temizlenen bu tablolardaki canlı renkler hepimizi şaşırtmış ve orta çağ algımızı tamamen değiştirmiştir).
Bir de evrenin geri kalan %72'lik kısmını oluşturan "karanlık enerji" vardır. Karanlık enerji kavramı, benim gibi fizik bilgisi ancak ortaokul düzeyinde kalmış biri için anlatması zor bir kavram. İlkkez ortaya atan Einstein bile bu enerjiye "saçma sapan enerji" adını vererek Hubble teleskobundan gelen bilgiler bizi sarsana dek bu kavramın fazla önemsenmemesine neden olmuştur. Yıllar yılı Bilim Teknik Dergisi'nden okuduğum, Fizik Profesörü olan eniştemden dinlediğim ve aydınlanma anlarındaki dostlardan sağdan soldan duyduklarıma ve anlayabildiklerime göre, evrenimizi yaratan büyük patlama sonrasında, evrenimiz genişlemeye başladı ve genişlemenin hızı da zamanla artmaya başladı. İşte bu hızı arttıran fenomene de karanlık enerji adı veriliyor. Kuantum teorisine göre, karanlık enerji evreni o kadar genişletecek ve çekim yasasının altını üstüne getirerek, günün birinde evrenin sonunu da getirecektir. Bu teoriye göre, sonumuz karanlık ve soğuk gözüküyor.. Ta ki bir başka bütünleşmeye, bir başka büyük patlamaya dek..
Tabii bir sosyal bilimci olarak benim ilgimi, fiziksel kanunların sosyal getirileri, düşünce felsefesinin ve dini inanışların katkıları falan daha çok çekiyor. Ben bu bilgileri tek tanrılı dinlerin kitaplarında yazanla ve insanlığın kıyamet senaryolarıyla karşılaştırmaktan büyük keyif alıyorum. Kuran ve Eski Ahit'te geçen "biz evreni tekrar bozup tekrar yarattık ve hep yaratacağız" ayetlerinin büyük patlama ve genişleme ve sönme ve küçülme ve büyük patlama ile karşılaştırılması yeni değil.. Peki karanlık enerji "tanrı" adını verdiğimiz fenomen olabilir mi? Ya da hıristiyan inancına göre kutsal ruh? İçimizdeki enerjinin kaynağı, yaşam ışığı? Yoksa karanlık / korkutucu ve soğuk bir enerji midir o? Dünyanın sonunu getiren - cezalandıran bir güç müdür?
Bu aralar bu konularda okuyorum ve becerebildiğim kadar düşünüyorum. Benimle aynı bol yıldızlı gökyüzünün altında düşünmek isterseniz; Ebu Reyhan el-Biruni (islam felsefesi ve astronomi), Robert Spitzer (hıristiyan felsefesi ve astrofizik), Mauricio Suarez (fizik felsefesi) ve tabii ki Stephan Hawking (kuantum fizikçi) "The Grand Design - 2010 Bantam Press" iyi bir başlangıç. Daha hafif ve eğlenceli tercih ederseniz de; Harry Mulisch "Discovery of Heaven" 1992 serisini okumanızı ve "2001 - A Space Odyssey" filmini izlemenizi tavsiye ederim. Tabii ki bolca mısır patlağı eşliğinde ;)
8 Şubat 2011 Salı
Düğme Kutusu

Dün gece Esen Teyzem bana bu dünyayı hediye etti! Nasıl mutluyum anlatamam, o 25 senedir görmediğim dostlar sarı bir düğme kutusunun içinde bunca yıldır beni beklerlermiş. Bazısını daha elime alınca tanıdım, mesela o mor düğme! Hep kötü kalpli cadıyı oynardı. Mesela o 3 adet minik uçuk pembe düğme, 3 kız kardeştiler. Genellikle iyi geçinirlerdi. Mesela katmerli bir yeşil düğme vardı, o yabancı memleketlerde yaşardı, arada eve gelirdi, Eli kolu hediye dolu olurdu.
İnanamıyorum bu dünyayı geri bulduğuma! Ananem komşulara falan dağıtmış çoğunu ama geriye kalanlar bile yeter. Şimdi IKEA'dan kapaklı bir cam kavanoz alacağım, içine de rengarenk düğmeleri koyacağım. Evde de birkaç düğmem var, onları da ekleyeceğim. Çalışma masama koyacağım. Arada çıkarıp oynayabilirim de..
Bu arada Esen Teyzem bazı düğmelerin nereden geldiğini anlattı, hayal gücümün dışında 60 senelik bir tarih var aslında o kutuda. Bazısı tayyör denen 80lerde giyilen vatkalı etek-ceketlerden çıkarılmış, modası geçince. Bazısı pek sevilen bir hırkanın düğmesiymiş. Biri var ki, ananemin gençliğinden bir elbiseden. Ne kadar harika, değil mi???
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)