23 Mart 2011 Çarşamba

Tasarım harikaları

Geçen haftasonu kocayı yalnız bırakıp evden kaçmıştım. Bir geldim ki, ev sarı post-it kağıtlarının istilasına uğramış! Abartmıyorum, evdeki her eşyanın üstüne Almancası -der, -die, -das eki opsiyonuyla birlikte nakşedilmiş. Donlarıma el atıyorum, parmaklarım sarı post-it'lerle kaplanıyor (die Unterwasche); gecenin bir yarısı kalkıp karanlıkta bir bardak su içesim tutuyor, kenarındaki post-it burnumu kesiyor (das Glas); tam ortasından sıkılmış diş macunu tüpünün bile port-it'i var (die Zahnpasta). Seviyorum bu adamı, yaratıcılıkta ve dilimi öğreticem aşkında sınır tanımıyor.

Eve bu kaydıraktan alasım var. Yan komşunun evinde var, inanılmaz hoşuma gitti. Sonra baktım, bizim mahallede birkaç evde daha balkondan bahçeye kaydırak yapılmış. Ben de istiyorum! Zengin olunca ilk işim bu olacak :) Ha bir de masör tutmak, Eduardo.. Ama gay olsun, ailemiz dağılmasın.

Bir de yine İsveçlilerden bi kazık yedim. Bizim evin yerleri şu yeni moda cilasız parkelerden. Fena durmuyor ama bakımı bin dert, özel bir isveç doğal sabunu varmış, ille ondan kullanılması gerekiyormuş vs vs. İyi, sipariş ettik, 3 haftadır bekliyoruz. *ok içindeyiz bu arada, yerleri silmeden beyaz koltuklarda yatıp yuvarlanıyoruz manda yavruları gibi şen bir halde. Geldi sonunda bu doğal sabun.. Kutudan çıkan... ayol bildiğimiz arap sabunu!!!! Ya, ben bunun için mi bekliyorum 3 haftadır pislik içinde, sinirlerim tepeme fırladı. Bilsem gider türk mahallesine en alasından alırdım yahu. İsveç köftelerine gelesiceler..

Spor salonuna başladık bir de. O da ayrı hikaye. Kilom, BMI'ım falan yerindeymiş ama beleşe bir danışman sundular, hemen atladık. Ucuz etin yahnisi beter olurmuş; adam bildiğin SS subayı, yat - kalk, koş - dur. Heryerim tutuldu. Eduardo, nerdesin?! Adam demez mi "artık sizin yaşınızda sarkan yerlerinizi çalıştırmaya başlamamız lazım" diye, ayol nerem sarkık be adam?! Teessüf ederim, hizmet var dayaktan beter.. Sonra bir çeşit saunaya soktular, buhar odası deniyor, buhardan göz gözü görmüyor. Ohhhhh herşeye değdi, mis gibi sandal ağacı kokusu derken, bir baktım elalem çıplak! Herkes çıplak, ben mayolu! Kaçtım ordan, koşarak, topuklarım totoma değe değe..

Ben bu acaip ülkeye alışamayacağım galiba!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder