"Alemancı" oldum sonunda, geçen hafta. Geldim geleli bir düzenleme-yerleştirme-temizleme hali içindeyim, hiç olmayı beceremediğim hamarat ev kadınları gibi. Ama napiim ya, bizim iki kafadar Flo&Flo bekar-evine çevirmişler yepisyeni evi. Bir de ev zaten bomboş, kutulardan eşyaları çıkarmayınca dört duvar yankı yapıyor. İncik cincik ne varsa çıkarıp sağa sola serpiştirdim ki, yüce fizik bilgime istinaden ses dalgaları sağa sola çarpıp kaybolsun da, tın-tın bana geri dönmesin. Sırf akustik bir kaygı içinde olduğumdan valla, başka bir şey değil.
Evde halı ve perde yok (aslında olanları saysam daha az zaman alacak), görmemişler gibi eşşek kadar bir tv alıp bu aylık tüm parayı bitirdiğimiz için, temel ihtiyaçlara sıra gelemedi. Kendimizi 70'lerin free modasına kaptırdık, bir de henüz çıplak olsa da evin çevresini kaplayan ağaç dallarına güveniyoruz. Bu durumumuz da incir yaprağıyla örtünen adem babamızla havva anamızı hatırlatıyor bize. Burda da Boston'daki evim gibi sincaplar cirit atıyor, çok sevimli!
Bu hafta kutu kutu çöp çıktı evden, bununla birlikte "alemanya maceraları" yazı dizimin de ilk malzemesi çıkmış oldu. Alemanya'dan ilk gözlemim: bu memleket çöpüstan, bu alemanlar da zırdeli! Yahu 7 çeşit çöp kutusu olur mu her köşede? Metal, plastik, kağıt, renkli cam, beyaz cam, organik çöp ve ne-idüğünü tam çözemedikleriniz için "diğer"!!!! Müşfik bekarlarım Flo&Flo üç tane çöp kutusu almışlar, balkona koymuşlar, o bile bana yetti. Mesela "bu ambalaj kağıdı plastik mi, yarı plastik mi?" ya da "alümünyum metal midir?" gibi can alıcı felsefi sorunlarla boğuşup duruyorum. Neyse ben severim geri dönüşümü bir yeşil olarak ve dün de "ya allah yetti gariiii" diye haykırıp çıkardım çöpleri dışarı ama baktım ki orda daha da büyük bir bilmece beni bekliyor. 7 farklı çöp kutusunun minicik deliğinden eldeki malzemeleri bir bir atmak beceri ve çelik (ya da alümünyum?) gibi sinirler istiyor arkadaşlar! Yahu bu adamların işi mi yok, hepsi 100 yaşına dek yaşadıkları ve yaşamlarının 1/3ünü de emekli ya da tatilde geçirdikleri için işsizlikten kafayı mı sıyırmışlar anlayamadım. Çok acaip bir memleket burası yahu. Sen git 10küsür tane nükleer santral kur, sonra tut çöpleri ayırt millete. Sanırım çöpçü maaşından kısıyorlar, beleşe yurttaş çalıştırıyorlar cimri şeyler.
Eğlenceli de bişi biliyo musunuz çöp ayırmak. Bizim Bursa'daki belediye de bize ayırttırıyor çöpleri ama tüm geri dönüşüm bir çöpe, tüm organik diğer çöpe, hoooop yallaaaah. Burdaki biraz karmaşık ve takıntılı bir hal almış, kocamın bana bu konuda bir seminer vermesi de güldürdü beni bir hayli. Refah düzeyi yüksek memleketin sorunları işte, aman alümünyumu plastikle bir tutmayalım, cezası var.
Bu arada keşfettim ki, 3 katlı evimizdeki 6 dairenin sadece 4'ünde yaşam var ve üç komşum da birbirinden enteresan tipler. Yan komşum 50li yaşlarda hipi emeklisi bir amca ile partneri-teyze. Adamın soyadı "bitki yetiştiricisi" anlamına geliyor ama balkonunda kurumuş tek bir daldan oluşan cılız bir bitki duruyor. İronik. Alt komşum ise taşınma sırasında yapılan gürültü nedeniyle bizi pek sevmemiş, selam sabahı daha ben gelmeden kesmiş. Pek gudubet bir aile, bebekleri bile asık suratlı. Ben de yaşımız yakın diye bir kahve fincanıyla uğrar şeker ister muhabbete girerim falan sanmıştım. Sonuncu komşuyu henüz göremedim ama kapısının dışına üç adet silikon tüpü koymuştu, dün gece orda bir yazıyla karşılaştık: "Üç silikon tüpümden biri kaybolmuş, alan kişinin ivedilikle geri getirmesini istiyorum" yazıyor! Tabii yeni taşınan ve silikona ihtiyacı olabilecek insan profili biziz, şüpheli konumuna düştük yahu. Alta yazasım tuttu, "valla biz yürütmedik dayı" falan diye. Komşu milletiyle bi türlü yıldızım barışmıyor, herkese nasip olan güleryüzlü kaslı ve habire pizza pişirip ikram eden italyanlar yerine böyle tipler beni buluyor. Neyse, bana yazı malzemesi işte..
Son olarak, bir de havadan yakınasım var. Burda kara-kış koşulları hüküm sürüyor ve Mayıs'a dek de gitmeye pek niyeti yok anladığım kadarıyla. Donuyorum, sonra eve geliyorum, yanıyorum. Alemanlar sıcak ev seviyor. En güzeli de evin ısıtma sistemi parkenin altında, petek falan yok. Ayacıklarım sıcacık a dostlar, pek güzel bişeymiş bu şey! İnşallah sorun çıkarmaz da tüm parkeleri sökmek zorunda kalmayız diye türk insanına özgü bir korkum da var aslında ama dilimi ısırayım aman aman.
Yarın hızlı dil kursum başlıyor, doktoraya başlamama ise daha bir aydan fazla var. Yani gözlem yapacak bol bol zamanım var ve inanıyorum ki bol bol malzeme çıkar bu alemanya ve alemanlar ve zat-ı aliniz en yeni alemancı'dan, haydi bismillah diyelim!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder