3 Aralık 2010 Cuma

Oyunlar

Haberlerde izledim, yeni nesil çocukların köşe kapmaca, saklambaç, yakar top gibi oyunları oynamadıkları ve bilmedikleri anlaşılmış. Bizim milli eğitim hemen bir acil durum komisyonu oluşturup bu oyunları müfredata katmış. Artık çocuklar okulda bir yandan dolan öbür yandan boşaltılan havuz dilemasına ek olarak bu oyunları da öğreneceklermiş. Hatta ninelerimizin dedelerimizin döneminden kalma oyunlar ve oyuncaklar, son derece antropolojik bir hassasiyetle ve arkeolojik bir çabayla araştırılıyormuş. Cami çıkışı ve kahvehanelerde, tenhada kıstırılan yaşlılara seri sualler sorulması yöntemiyle kayda geçiriliyormuş.

Valla güzel bir girişim, bu araştırma ekibine beni de alsalar, sabahtan akşama kadar uygulamalı bir eğitimden geçirseler.. Kalifiye bir işçi olurum valla, HÜ'deki masterda oyunun çocuk psikolojisindeki yeri konulu bir makale de yazdıydım. Hele rengarenk kıyafetlerimle yakartop'un aranılan oyuncularından da biriydim zamanında - 500 yıl falan önce..

Çocuk oyunlarım çok acaipti benim, kardeşsizlik ve engin bir hayal gücünün etkisi muhakkak. Bana verilen hiçbir şeyle gerçek anlamında oynamadım, ananemin düğme kutusu bir nevi Sim City'ydi benim için, ne karakterler vardı bilemezsiniz.. Hele 70'li yılların perdelerindeki püsküller, taverna gülü olma yolundaki kariyerimin ilk ve son basamakları, İzmir'in su kesintili yazlarına çözüm olarak doldurulan küvetler Atlantis maceralarımdı.. Unutamadığım bir yaz Karaburun'da alt bahçeye kurduğum nevresimden çadır ve eve girmeme inadıyla bezenmiş kampçılık deneyimlerimin, hava kararırken ananemin kızarttığı köfte patates kokusuna yenik düşmesi.. Bir başka yaz kendimi deniz kızı sandığım için mayomu çıkarmayı reddettim ve koca bir yaz boyunca gece bile yatağıma mayoyla gittim. Benim için bu hayati bir durumdu çünkü her an birinin boğulacağını ve benim halihazırda üzerimdeki mayomla denize atlayıp onu kurtaracağımı hayal ederdim. Neyse ki o yaz kimse boğulmaya kalkmadı da ben de tatlı yatağımdan çıkıp, mayo üstüne giydiğim pijamalarımdan sıyrılıp gecenin bir körü denize atlamak zorunda kalmadım.

Hey gidi günler, hey..

Aslında oyun oynamayı hiç bırakmıyoruz, tamam belki ip atlamayı ve saklambaçı unuttuk ama hepimiz bilgisayarlarımızdaki ya da ipod-pad-pid-fan-fin-fon'larımızdaki oyunları, şans oyunlarını, benim çok sevdiğim kelime oyunlarını ve en önemlisi de sporu bolca ve mümkün olan her an ve ortamda kullanıyoruz. Oyun hayatımızın en önemli alışkanlıklarından biri ve sonsuz bir devinim içinde sürekli değişen sosyal yaşamda, yeniliklere adapte olmamıza ve akıl sağlığımızı korumamıza yarıyor. Sonuçta zaten hayat da kocaman bir oyun değil mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder