27 Ağustos 2021 Cuma

Geriye ne veriyorsun?

Dün Handan’ın şu yazısını okuyunca, benim de yazmak istediklerim var diye düşündüm. Sürekli aldığın, kullanıp attığın bu dünyada peki sen geriye ne veriyorsun?

Ben bir psikolog olarak yaklaşacağım bu konuya. Son beş - özellikle pandemiyi içine alan iki senedir yoğun olarak varoluşsal kaygılar duyan, dünyadaki yer ve anlamını sorgulayan ve sonunda da “hiç bir anlamı yok, her şey kötüye gidiyor, umutsuz vakayız biz” noktasına gelen insanlarla çalışıyorum. Gerek Türkiye’deki sosyo-psikolojik anlamda basık hava, gerek tüm bu kısırdöngüyü kırıp Almanya’ya gelmiş ama yine de mutlu olamamış insanlar bana soruyor: “Aslında görünürde her şeye sahibim, yani en azından diğer insanlara bakıp şükrediyorum ama içimde rüzgârlar esiyor, hiç bir şeyden zevk alamıyorum, umut duyamıyorum, sanki bir kâbusta gibiyim uyanamıyorum, neden mutsuzum, neden bir türlü bu bulantı içinden çıkamıyorum?

Görüşmeler uzadıkça gelip dayandığımız nokta hep şu oluyor: Hayata geri ödemen ne? Aldıklarının karşılığında peki sen ne veriyorsun?

Terapist olarak gözlemim, insanların “doyum” hissinin almaktan değil, aldığı kadar da vermekten geldiği. Gönüllü yapılan işler meselâ, başkasına yardım etme davranışı, özellikle de bireysel değil grup içinde gerçekleştirilen eylemler; depresyon hastalarında (ve hattâ anksiyete bozukluklarında da) ilaçtan daha fazla iyileşme sağlıyor! Keza “amaç arayışı” krizleri sırasında “amacı arama, yarat” yaklaşımı yani anlamı eylemde bulmak insanları bu kısır döngüden çıkartıyor.

Gönüllü işler arasında sadece yardım etmek, hayrına işler yapmak değil, bir de “gelecek için çalışmak” var. Yani sonuçlarını asla göremeyeceğimiz bir dava uğruna, beklentisiz ve çoğunlukla karşılığını da alamadan uğraş vermek.

Bir çocuk yetiştirirken meselâ, amacımız çocuğu mutlu etmek değildir, onu ilerideki yaşama hazırlamaktır. Üstelik bunu belki de hiç göremeyeceğimizi bile bile yaparız. Bunun için ona sağlıklı yeme alışkanlığı, kendini çevresel zararlardan uzak tutma yetisi, bedenini koruma ve bakma alışkanlığı verir ve ona hayatta bir amaç bulması için de eğitim, ilgiler, yetenekler konusunda destek oluruz. Ancak tüm bunlar karşılandığında “neşe” ya da neşenin uzun süreli hali olan mutluluk gelir. Yoksa anlık ve dışarıdan verilen mutluluğun (bir şeker daha yiyiversin, azıcık daha tabletle oynayıversin, aman ödevini de yapmayıversin) sürekli bir mutluluk olamayacağı aşikârdır. Ebeveynlik işte tam olarak budur. Çocuğu yapmanın “geri ödemesi” o çocuğa ebeveynlik yapmaktır ve bu ödemeyi verdiğimiz ölçüde “mutlu” hissederiz. 

Hayatın her alanında da böyledir. Geri ödemeler vardır. Bu ödemeleri yapmazsak mutlu olamayız. Doğanın en güzel yerine ev yaparız ama o evin bahçesi yeşillenmeden, çektiğimiz kuyu suyundan yoğrulan ekmek pişip de yarısı komşuya verilmeden ya da kurduğumuz çardakta bir dostun derdini dinleyip bir kahve ikram etmeden mutluluğu bulamayız. Yani paylaşmak, kendinden bir şey (bir yemek, bir hizmet ya da bir zaman bile olabilir bu!) üretip bir başkasına (insan olması da gerekmez, bir hayvana bir birkiye de olabilir bu) vermek, kısaca “geri vermek”, insan yaşamının doyumu için gereklidir.

Dünyanın en kutsalı; ev ekmeği.

Bu noktada Handan’ın yazısına geri dönecek olursam, doğadan yüzyıllardır aldığımızı ona geri vermek zorundayız. Sadece “çocuklarımızın geleceği” için değil, kendimiz için de. Kendi iç huzurumuz, işe yarama ve aidiyet yani genel anlamda yaşamla tamamlanmışlık hissimiz için de..

Yani ister çöplerinizi ayırın, ister tohum çeşitliliği için uğraşın, ister denizleri yol kenarlarını temizleyin elinizle, ağaç dikin, ister daha alım ve tüketim aşamasında frenleyin kendinizi, israfa karşı savaşın, ister nükleer enerjiye karşı köprülere zincirleyin ya da daha büyük devlet politikalarını değiltirebilecek adımlar atın ama bir şey yapın! Ve elinizden geliyorsa başkalarıyla birleşin, çocuğunuz olsun komşunuz olsun, ortak bir şeyler yapın ki yaptığınızın etkisini görüp daha da motive olun. Sadece internetten “like etmek”le kalmayın. Eyleme geçin. Göreceksiniz o mutsuzluk ve umutsuzluk hissi bir şeyler yaptıkça azalacak.. Yerini “ben elimden geleni yapıyorum”a (yap”tım” değil, yapıyorum) bıraktığında, insanın içi de daha az dağlanıyor, hissedeceksiniz.

Bir deneyin derim ;)

26 yorum:

  1. Sevgili Ceren güzel bir yazı yıllar önce bir psikolog Suna soyadı aklıma gelmedi. Mutluluk alış veriş değil vermedir. Bunun sonucunda almayabilirsin. Vermenin güzelli ayrı. Bu konuda annemin bir sözü vardır. "Ne verirsen elinle o gider seninle" sevgiler şirine.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle öyle. Sevgi mutluluk bunlar ilk olarak sen vereceksin ki devamı gelsin..

      Sil
  2. Ne demiş atalarımız: Vermeden almak Allah'a mahsustur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ay kusura bakmasınlar da halt etmişler. Daha ne versin can vermiş, ruh vermiş, akıl vermiş, tabiatı vermiş…. ;) Aldığı ne var, iki dua bir şükür dışında ne istemiş?

      Sil
    2. almadan vermek değil mi o? ;)

      Sil
    3. Bu karışık bir durum Sevgili Joe, ikisi de söylenir, hangisi işe gelirse o:)

      Sil
  3. okumaya doyamadım. çıktı alıp dağıtmak istediğim kişiler var sanırım :)

    YanıtlaSil
  4. ay çok güzel yazı. çok da güzel denk geldi. tam bir dernek buldum kendime, yardım derneği çocuklara filan ve kendimi sırf bu yüzden daha iyi hissediyorken üstüne bu yazını okudum. En çok da verirken başkalarıyla örgütlenmeyi önermesini sevdim. Almak ve vermek: her şey gibi bir dengeye oturmalı bence.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. <3 hattâ terazi vermek kısmında ağır geldikçe inan bi yerden iniyor üstüne almak kısmı mutlaka… verdikçe artıyor bazı şeyler

      Sil
  5. Çok güzel yazı. Vermeye daha farklı bir gözle bakmaya başladım.

    YanıtlaSil
  6. Bütün dediklerine yürekten katılıyorum.

    YanıtlaSil
  7. İsviçreden dayım geldi, kuzenler hiçbir şey göndermemişler:)) ben her zamanki gibi onlara ne hediye göndersem düşüncelerindeyim:)) ben almadan hep verenler tarafındayım.

    YanıtlaSil
  8. Sözünün üstüne bir şey demem daha <3

    (ama içimden dileğimi biliyorsun.. ah!) :)))

    YanıtlaSil
  9. Sonuna kadar haklısın. Bir işe yaradığını bilmek ve hissetmek kadar iyi gelen bir duygu yok. Doğanın ve hayatın istediği de bu bence. Birlikte çalışalım!

    YanıtlaSil
  10. Bir Psikoloğun kaleminden, gözünden bunları okumak (dinlemek) ayrı güzel geldi. Konunun bir yerinde ki cümle çok hoşuma gitti. Bazı psikolojik rahatsızlıklar ile ilgili ilaç tedavisine gerek kalmayacak aktiviteler:) Bu yüzden bir psikoloğun kaleminden bu yazıyı okumak güzel geldi:) Mobbing'in popüler olmadığı dönemlerde buna maruz kalıp kısa süreli mizaç bozukluğu yaşadım (resmi teşhisin adı buydu) Tabi böyle bir durumda ilk başlarda ilaç tedavisine istemsiz yöneldim:) Fakat bir kaç gün sonra, şuurum:) yerine geldiğinde aslında tedavim için gerçekten ihtiyacım olan şeyin haplar olmadığını anladım ve o günden sonra da hayatım başka bir şekilde yön aldı:) Hayatımızda çok zor vazgeçileceğine inanılan fiziksel şartlardan vazgeçmeyi öğrendiğimizde sanırım her şey daha kolaylaşıyor... Konu bambaşka bir yere gitti ama hazır bir psikolog bulunca içimi dökmek istedim:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Psikolog olarak zaten işimiz ilaçsız iyileşme yollarını sunabilmek.. Çok sevindim kendi kendinizin doktoru olmuşsunuz ve sorunu çabuk anlayıp çözümü üretmişsiniz.. Bazen destek gerekiyor.
      Ben de sabahtan beri sizin blogda dolanıyorum Bursa çevresinde çocuklarla gidecek yerler arıyorum çünkü annemle babamın pilini bitirdi küçük oğlum :))) Uzmanından önerilere açığım!

      Sil
    2. :)) Anne-Baba o bölgede olduğu için benden daha iyi biliyordur muhtemelen.. Ama benim o tarafta gittiğim ve bilinen yerler Trilye, Cumalıkızık, Gölyazı ve İznik. Ama buralar da çocuklara ne kadar hitap eder meçhul. Bursa Hayvanat Bahçesinin çok iyi olduğunu duymuştum, birde Kültür Parkın çocuklar için iyi bir yer olduğunu 🙏☺️

      Sil
    3. Hepsini yaptık 😝 ben aslında İznik, Oylat ormanı gibi yerleri kastetmiştim yakın çevre gezileri en az bir yarım hatta tam gün kapsayan, böylece annemle babam da biraz evde kalıp soluklanırlar.. Çok teşekkürler yine de!

      Sil
    4. Oylat çok güzel gidin Ceren Hanım. Mağarada var yakınında 😊

      Sil