"Kocamı nasıl zehirledim?" serisinden yine, yepyeni bir tarifle karşınızdayım sevgili blogger'cıklarım. Önceki şahane tarifler için bakınız: Guacamole çalışması, limonlu tart ustalık eseri, Chili Con Carne çılgınlığı, Asparagus (Kuşkonmaz) Sendromu.
Dün uzun süredir evde geçirdiğim ilk gündü ve bunun şerefine dolapta yavaştan büzülmeye başlayan malzemelerden (hiç yemek atamam, huyum kurusun ama aklıma Afrika'daki çocuklar geliyor, n'apayım) haydi bir yemek yapayım koca efendime dedim. Evdeki malzemeler: üçü de ayrı renk (sarı kırmızı ve yeşil) üç adet dolmalık biber, lor peyniri, maydonoz ve ufalanmış badem. Normal bir insan evladı bu malzemelerle ne yapar bilinmez. Ama ben Türk olmayan bir kocaya sahip olmanın getirdiği pişkinlikle, bu tip durumlarda "klasik" Türk yemekleri "icad etmeyi" bir huy haline getirdim (bu huyumun da kuruması ananemin temennisidir, zira kadın benim abuk subuk yemeklerimi Flo'nun Türk Yemeği diye öğrenmesi hadisesine fena halde kafayı taktı, beni kıtalararası ayıplamakta). Herneyse.. Ben bu alakasız malzemelerle, Osmanlı'dan günümüze sofralarımızı süsleyen, güz akşamlarının vazgeçilmez lezzeti "peynirli biber dolması"nı yapmaya karar verdim.
Öncelikle, biberlerin sapını ve çekirdeklerini kesip ayırdım, pişmeyecekleri paranoyasına kapılarak kendilerini azıcık suda 10-15dk kaynattım. Lor peynirine (Fransızların dediği gibi; güzel yemeğin sırrı Le beurre, le beurre, le beurre olduğu için) biraz tereyağ, ince kıyılmış maydonoz, azıcık fesleğen ve kıyılmış iç bademi ekledim, biraz tuz biraz da acı olmayan kırmızı biberle karıştırdım ve bu karışımı sudan alıp süzdüğüm dolmaların içine dürttüm. Daha sonra sevgili dürtülmüş biberlerimizi, sıcak ve misafirperver fırınımıza sürdüm. Yumuşayıncaya kadar (bilimsel olarak, 200 derecede yarım saat) pişirdim. Aslında lor peynirli karışıma biraz da (bilimsel olarak, iki tatlı kaşığı) bal katacaktım çünkü bir dergide bunun çok güzel bir tat dengesi yarattığını okumuştum (hayır Almanca dergi değildi, okuduğumu yanlış algıladığımı iddia edemezsiniz) ama balı tezgahın üzerine hazırlasam da valla son dakikada unutmuşum - belki de Allah tarafından engellenmiş de olabilirim.. "Allah kocayı test malzemesi gibi kullananları sevmez" (kısım 112, ayet 112).
Baktım dolmalar fırında gayet afiyetteler, keyifleri yerinde, saunaya girmiş hatunlar gibi terleyip duruyorlar. "Haçan bunun yanına ne edivereyüm?" diye düşünmeye başladım. Yanına da bir pilav edüverdüm. Valla fena da olmadı "kafadan atma peynirli biber dolması" denemem, akşama afiyetle yedik kendilerini, bugün de zehirlenme emareleri göstermediğimiz için size rahatlıkla tarifini verebiliyorum. Sevgili yaratıcı kocam bu icadıma renkerinden ötürü "trafik lambası dolması" adını verelim dediyse de, ben arama motorlarında şak diye karşınıza çıkabilmesi için klasik "peynirli biber dolması" demeyi uygun gördüm. Görüntü üstte, tadı da hafızalarda keyifle yer etti sevgili blogger'cıklarım. Şiddetle önerilir.
Son olarak; benim gibi ayda yılda bir yemek yaparsanız, sonuç ne olursa olsun, zavallı kocacığınız da bir kıymet verir, bir mutlu olur ki evlere şenlik! Bu da hikayenin kıssadan hissesi; Ceren'den Püf Noktası. Deneyin görün :P
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder