10 Nisan 2022 Pazar

14: Nisan başı

Bu hafta tamamen bilgisayar karşısında geçti. Yorgunluğu gözlerimde hissediyorum. Ama değdi. Ukrayna projesinin son birkaç detayı üzerinde çalıştım ve bitirdim, heyecanlı ve hazırım :) Ayrıca iki haftalık Paskalya tatili öncesi yığılan danışanlarımla görüştüm ve evdeki iki hastaya hizmet ettim. Tüm bunlardan fırsat bulduğum zamanlarda ise, 8 haftalık ekran orucumu kırıp "Uysallar" dizisini izledim (beğendim) ve söz konusu dizinin müzikleri eşliğinde bol bol yürüyüş yaptım. Haftanın kısa özeti tam olarak bu. 

Haftadan bana kalanlarsa şunlar oldu:

- Geçen sene bulduğumuz kocaman yeşil yumurtayı hatırlıyor musunuz? Hani içinden çirkin ördek yavrusu çıkmıştı. Keratalar 1 yaşına geldiler ama daha bebeklik tüyleri dökülmedi, hâlâ yer yer kahve tüyleri var ve hâlâ anne babalarıyla aynı gölette yaşıyorlar. Bakalım ne zaman bembeyaz kuğular olacak ve göç edecekler iki kardeş..

- "İnsana kendini değerli hissettiriyorsun" diyen bir email aldım. Çok sevindim, cevap yazamadım.

- "İnsan olmanın getirdiği zorlukları içtenlikle, eğip bükmeden paylaşman seni okuma nedenim.." diyen bir başka email aldım, çok sevindim.

- Danışan yakını bilgilendirmede "bunu bana söylediniz ya, üstümden böyle bir ohhh sanki bir ton ağırlık kalktı, bana umut verdiniz" diyen bir anne, bana uzun zaman sonra yeniden ergenlerle çalışmanın eşiğinde güç verdi.

- Komşuma kar altında kaldığı için yanıp ölen manolyalara çok üzüldüğümü söyledikten birkaç saat sonra, onun sessizce kapımın önüne bıraktığı koca bir buket laleye bayıldım.

- "Ben hiç kavga etmedim, sokaklarda bir şeyi hiç protesto etmedim.." diyen Oktay karakteri ile, "aman evladım karışma"larla büyüyen, her şeyi başarı ve ekonomik özgürlük üzerinden tanımlayan ve sonunda tepkisiz, dolayısıyla amaçsız, anlamsız ve mutsuz insanlar olan benim neslimi gayet güzel yansıtan bir dizi izledim.

- Keza aynı dizide çok güzel işlenen, günümüz aile kurumunun tüm bireylerinin apayrı dünyalarındaki yalnızlıklarını ve "Seni bilmem ama ben yalnızım Oktay.." diyen Nil’i haklı buldum.. 

- "Sen neden ağlamıyorsun evladım?" diyen Bergüzar beye verilen "O ilaç kullanıyor" cevabında kahkaha attım. Yani ben bu “Uysallar”ı pek sevdim. 

- Paskalya tatilinde, biraz ekran ve elektronik orucu yapmaya, çocuklarımla koşup yuvarlanmaya karar verdim. Burayı çok özleyeceğim ama sessizliğe ve sakinliğe, her Ramazan ayında yaptığım gibi biraz kendi içime dönmeye çooook ihtiyacım var. Nisan sonunda görüşmek üzere, hepimize sağlıklı, huzurlu ve neşeli haftalar, oruç tutan arkadaşlarımıza da Allah'ın kabul etmesini ve Ramazan ayını sağlık ve esenlikle geçirmelerini diliyorum.. 

*

Zihnin arka sokakları - Şalanj 14: Gençken korkun neydi?

Arıdan çok korkardım. Her hayvanı yılan, böcek dahil seven biriyim ama arıdan dehşete kapılırdım, sesi bile delirtirdi beni neden bilmiyorum. Sonunda iki yerimden birden sokularak bu deneyimi yaşadım (psikolojide maruz bırakılma dediğimiz terapi yöntemi), o zamandan beri korkmuyorum. Hatta yaz aylarında bizim burada çok kovan var, onları talan etmeye de yabani arılar geliyor, meydan savaşında arada kaldığım ve sokulduğum çok oluyor. Çocuklarımı da çok sokar arı, soğan koyarız hemen üzerine ve "hadi yaşadın bu sene fazla hasta olmayacaksın" diye kutlarız birbirimizi çünkü arı sokması bağışıklığı arttıran aşı gibi bir şey diyenler var ve ben inanıyorum buna..

36 yorum:

  1. Diziyi buradaki en yakın arkadaşlarım da izlemiş ve beğenmişler :)) Şöyle bir fragmana baktım, biraz komik gibi ama korkuyorum izlemeye :P Ben neredeyse 10 yıldır okuyup okuyup içimden dışımdan "Canım Ceren, iyi ki varsın!" diyorum hem kendim için hem de yalnız olmadığını gösterip umut verdiğin bir çok anne, kadın, insan için :) Arı sokunca o kış hasta olunmadığı yönündeki görüşe ben de inanıyorum çünkü kaç kez geldi başıma :) Hatta 2 yaz önce Arya'yı sokmuştu, o kış Arya da hiç hasta olmadı. Ayrıca tarım için de çok önemliler. Arıları sevelim, koruyalım :)

    İyi tatiller <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Arılar yok olursa dünya üzerindeki hayat da 5 sene içinde yok olur dememiş miydi Einstein? :)

      Sil
  2. Ben de bu hafta izliyorum Uysallar'ı. Biraz daha yoğun-derin olabilirdi sanki. Fazla konu başlığı işlenmiş geldi bana; plaza cemiyeti, tüketim toplumu, sanat çöpçüleri ifadesi mesela, yalnızlık, iletişimsizlik, aile kurumu, kendin olabilmek vs. Yine de iyi bir traji-komedi ve oyunculuklar çok keyifli.
    Lalelere ve kuğunuza bayıldım, ne güzel bir şans yakın olabilmek o güzelliklere! Elektronik orucun upurlu olsun.
    Sevgiler:-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Elektronik orucum sabahın 6.30’unda uyanıp interneti keşfedince şimdi biraz kesintiye uğradı :)) Ama günde bir defa 5dk girsem bile büyük fark olacak gözlerime ;)

      Sil
  3. e-mailler ayrı, laleler ayrı güzel :) sen de güzelsin zaten C.'ciğim :)

    En kısa zamanda başlayacağım Uysallar'a ben de.

    YanıtlaSil
  4. Aman nasıl unuttum!! Feci arılardan korkardım ahahaha :D Yazlık yerlerde koşturur dururdum. "Zihin dur bir yerini inciteceksin". Yok.

    Komşunuzun inceliği <3

    Soundtrack <3<3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :))) Tüh hatırlattım!
      Soundtrack çok güzel değil mi????

      Sil
  5. Uysallar'ı izleyeceğim de, henüz fırsat bulamadım. Senin referansın iyi bir itici güç olacak. :)
    Kuğuların bembeyaz olmaları bu kadar uzun mu sürüyormuş? İlginç, bilmiyordum. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yumurtadan yetişkinliğe, amatör kuğu gözlemciliği :))

      Sil
  6. "Uysallar" dizisini duymamıştım ama sizin sözleriniz taaa içlerde bir yere acayip dokundu:) Ve izleyeceğim kesinlikle...

    YanıtlaSil
  7. Uysallar'ı açtım ama daha izleyemedim, kararsızdım ama sen de övüyorsan bir şans vereyim.
    Ukrayna ile ilgili yaptıkların çok takdir edilesi, lalelerin ise harika.
    Bu arada, Netflix'deki "9,75 santimetre" ya da "9,75" diye geçiyor, Mehmet Eroğlu'nun aynı adlı kitabından uyarlanmış bir film. Ben izledim ve beğendim, bir dene istersen
    Çok sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bana güvenme, ben feci Haluk Bilginer hayranıyım, denizden çıksa yerim, o kadar.. :))
      Ukrayna konusunda, bakalım nasıl gidecek, bir yararı olacak mı.. Merak ediyorum..

      Sil
  8. Uysallara devam etme sebebim olacaksın :))) yaşşa! <3

    YanıtlaSil
  9. ben diziyi sevemedim ama beyim pek bir sevdi çok ince dedi.O beğenince maruz kaldım fakat devamı gelirse kulaklık takıp izlerim özellikle ev sahnelerini zira aksesuarların tamamı mimar eviyim diye bağırıyordu.Dizideki tek gerçek şey o evin dekoru olabilir benim için

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Soğuk buldum ben evi. Param var diye bağıran ama kişiliği olmayan son derece genellenebilir bir plaza eviydi bence.. Tipik..

      Sil
  10. Uysallar'ı yeni bitirdim . Beni resmen tokatladı dizi. Onun hakkında kocaman bir yazı planlıyorum. Dinlenmek ne güzel... heyecanla bekliyorum.

    YanıtlaSil
  11. Bazen küçücük bir söz yetiyor mutlu olmaya, birilerinin iyi ki varsınları ya da.
    Ördek çok tatlı :)
    Ve arılar. Ben hala korkuyorum. Birkaç sene önce saçımda yaprak olduğunu düşünüp avuçladığım bir arı tarafından sokuldum, hayvana da hak vermedim değil :))

    YanıtlaSil
  12. Murat Soner'in bol ipucu içeren Uysallar yorumunu izleyince 2. bölümden sonra bıraktım diziyi, pek sarmamıştı açıkçası.Konuyu da öğrenince:)
    Arılardan ben de tırsarım, şehir hayatında pek yok kendileri ama arada sırada 7. kat balkonuna kadar çıkıyorlar ama zararsızlar.
    Laleler ne kadar güzel, kuğular ne zarif.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 7. Kat mı?! Azme bak..
      Bir önek çiçek tohumu alıp yan bahçeye serptim, özellikle arı çeken çiçeklermiş.. Bu yaz çok eğleneceğiz :P

      Sil
  13. Laleler çok güzel hele renklerine bayıldım. Hayırlı ramazanlar. Hülya

    YanıtlaSil
  14. Nefis bir nisan olsun, dönünce anlat uzun uzun :)

    YanıtlaSil
  15. Uysalları yeni bitirdim. Beni çok sarstı, çok etkiledi. Evet belki bazı şeyler daha derin işlenebilirdi (seneryoda mantık hataları vs) ama yine de çok beğendim. Oktay'ın iki yüzlüğü, bencilliği , bir o kadar da her şeyi kabul edişi karşı çıkmayışı beni delirtti. Punk'ı bile işine geldiği gibi yorumlaması.. tabi sadece Oktay da değil diğer karakterler hakkında da döşerim ama yeri burası değil ;P

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok ilginç, ben Oktay'ı sevdim aslında. Sakinliği, sürekli arada kalışı, en son anda artık hiçbir şey yapılamayacak anda bile sakin sakin herkesin arasında kalışı, herkesi idare etmeye çalışışı, herşeyi patlama noktasına dek içine atıp sızdırmamaya çalışması.. Bilmiyorum ben sevdim Oktay'ı :))) Ama Oktay benim tam zıttım bir karakter belki ondan sevdim :)))
      Ben ennn çok Fevzi'yi sevdim, özellikle Oktay'a dan dan saydırdığı anda <3
      Bence tam yerindesin, yaz yaz :)))

      Sil
  16. Ya Oktay'ı kollarından tutup sarsmak istedim, babası yada cyco Berhudar'ın her dediğini yaptığı için . Kırk küsür yaşındasın nasıl bu kadar ezilmeye izin verirsin, oradan oraya savrulursun diye (ilk bölümlerde kızı parayı neden çaldığını anlatmak istediği anda bana anlatma annene anlat dediğinde:S). Ya da aynı Oktay'ın Moloz için arabada ağlarken, kendi ailesinde olan biteni fark etmemesi oğlunun intiharın eşiğinde oluşu, oğlunun hediyesini açmayışı vs. ne bileyim çok iki yüzlü geldi bana. Okay'a yakın hissettiğim anlar elbet benimde oldu ama çoğu zaman Fevzi 'lik yapmak istedim.Bende en son Fevzi'nin giydirmesini çok beğendim bu arada. ama gün sonunda en çok Oktay'a üzüldüm sıkışmışlığına.
    Nil'in en sondaki çıkışı çok gerçekçi ve muhteşemdi :D . O anda bile Oktay'ın sakin kalışı beni gerdi ne bileyim. Ama...En çok Oktay'ın babasına kuruldum, valla elime verseler bir kaşık suda boğardım :D Berhudar'ı bile anladığım yerler oldu ama o baba vallahi elimde kalırdı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnan bana oğlunun intiharın eşiğinde olduğunu fark etmeyen öyle çok aile var ki, şaşarsın :( Oktay gerçekçi bir karakter, çok fazla oktay var etrafımızda. Kendi dünyasına kapalı, bu nedenle bencilleşmiş, başkasının duygusal ihtiyaçlarını görmeyen ama maddi ihtiyaçları karşılanınca mutlu olacaklar sanan, sevgisini vermeyi değil "yapılacak işleri yapma rolü"nü yerine getiren ve bunu babalık, kocalık, karılık, evlatlık sanan.. Çok insan var. Bu nedenle onları suçlayamayız çünkü algı farklı, "insan olmak" robotik bir işler ve sorumluluklar bütünü. Kendin olmak ancak gizlemen gereken bir durum.. Ay oktay'ı sevdim ben.. Acımadım, bana ilginç geldi, çünkü dedim ya, tam tersim :)) belki kendime şükretmemi sağladığından sevmişimdir bak..

      Sil
    2. Yaaa , ilk satırlar beni bitirdi :( çok korkuyorum kendi kızımda böyle şeyleri fark edemezsem diye.. Nil hakkında yorumunu da merak ediyorum??

      Sil
    3. Korkma senin algın açık fazlasıyla :)
      Nil'i anlamadım ben pek, odak çok fazla oktay'daydı. Klasik geldi Nil bana, anne olmuş işi bırakmış sonra geri dönememiş, vücuduyla barışık değil, sevgi ve ilgi açı. Fazla klasik geldi. Pek ilgimi çekmedi onun yaşadıkları nedense. Yani çok işlenmiş bir konu olduğu için belki..

      Sil