Çok şükür, tatil bitti! Ama ben de bittim a dostlar.. Pazartesi günü minikleri okula ve anaokuluna tıktığım gibi, haftalık alışverişi yapıp hızla eve döndüm ve ilk icraat olarak evi şartladım, iki posta da çamaşır yıkayıp astım ve tüm işler bitip koltuğuma oturunca "hay bin kunduz, görüyor musun yine aynı hatayı yaptım!" diye kalakaldım.
Efenim ben 40 yaşımdan sonra "artık kendime de diğerleri kadar önem vereceğim" mottosuyla yola çıkıp, her tatil sonrası ilk gün işi kırıyor yani kendime kafa izni verip çalışmıyorum ve tamamen keyfime göre takılıyorum ya, ha işte o her sefer istisnasız patates oluyor. Çünkü "insanî hakkım" olarak gördüğüm "terrrrrtemiz ve minimalist düzende yaşamak" maddesi yerine getirilmeden ben bir türlü keyfime göre takılamıyorum.. Evet herkesin bir takıntısı var, benimki de temiz, düzenli ve minimalist yaşam alanları.. Çocukluğuma gidebiliriz bunun nedenlerini anlamak için ama uzatmayalım, kısaca çocuklar gelene dek 2 saat de olsa, o tertemiz, herşeyin ev dekorasyonu dergilerindeki gibi göründüğü evde tek başıma sessizce oturup bir fincan çay içmek var ya... O duygu işte, muhteşem bir duygu!
Sonra gözüme noel ağacı takıldı tabii, kurallı Almanlar 7 Ocak günü bu ağaçları önceden belirlenmiş yerlere getirip ağaç toplayanlara verirler, ben tabii gayet kuralsız kontrolsüz bir "ecnebi"yim bu memlekette. Henüz kuruma belirtisi yok ve inanılmaz güzel kokuyor, biraz daha dursun dedim. Bir de evin bu köşesi hakikaten "kış köşesi" gibi oldu, kitabımı alıp yeşile baka baka okumak inanılmaz bir keyif.. Ben de öyle yaptım. Çocuklar 14'te eve dönene dek o sarı koltukta kımıldamadan okudum, okudum, okudum..
OKUDUM:
Elena Ferrante'nin aynı isimli kitabından uyarlanan The Lost Daughter beni çok fazla etkiledi, 2 saatlik filmden sonra 3-4 saat de hakkında yazılanları okuyunca, dedim bu böyle olmayacak, ana kaynağa dönelim. Film beni çok fena çarptı fakat kitap da üstüne tüy dikti diyeyim.. Spoiler vermemek adına tek kelime yazamıyorum ama lütfen, okuyan ya da filmi izleyenler varsa, bu konuda konuşmak isteğim gerçekten had safhada. Hattâ bir gece şarap & kitap tartışması yapabiliriz zoom üzerinden. İnanılmaz doldum, taşmak üzereyim.... Tamam sustum.
EKLEME (06.02.22): İlgilenenler için bir link.
İZLEDİM:
Anne with an E'yi Leylak Dalı'mdan duymuştum. Geçen haftadan beri izlemeye çalışıyorum ama eşim sürekli "aaaa aynı sen, yahu seni izliyoruz, ah işte tipik sen" gibi ünlemlerle kesip durduğu için "eeeeh" dedim, "benim nerem benziyor bu duygu yumağı çilli kız çocuğuna?!".....
Ama diziyi yarıda bıraktım çünkü evet biraz andırıyor gibi ve kendimden yoruldum yani öyle diyeyim.. En azından bir zamanlar olduğum kız çocuğundan.. Zira artık daha uslu ve sakinim :P Ve saçlarım da uzun zamandır kahverengi tabii ;) Kızıl saçla "ateşli ruh" arasında kesinlikle bir bağ olduğuna inananlardanım bu arada ve bazen özlemiyor değilim o kızıl saçlı, fazlasıyla fevrî kızı..... (Her fırsatta fotoyu yeniden temcit pilavı gibi ısıtıp durmamın nedeni de bu hihihi ama çok tatlı, ben n’apayım.. İdare ediverin.)
KENDİME ÇEKİ DÜZEN VERDİM:
Tabii ki sadece okudum, izledim, ev temizledim'le geçmedi hafta. Çocuklardan boşalan, günde 5 saatlik zamanın 3'ünde malum çalışıyorum.. Yeni yılda günün 1 saati de Almanca çalışmaya başladım yeniden. Geriye kendime günde 1 çocuksuz saat kalıyor, onu da düzenli spor yapmaya ayırdım. Her yere yetmeyi isteyen ama program yapmadan yaşayamayan biriyim, Joe'mun dijital ajandası gerçekten muhteşem işime yarıyor, hele o “günden kalan” ve “yarına ertelenen” kısımları yok mu! Danışanlarıma her seans sonunda benzer bir soru sorarım; "bu seanstan kendine kattığın nedir ve bir sonraki seansa çalışmaya devam etmek istediğin nedir?". Ajandam da şimdi bunun aynısını bana yapıyor, çok keyifli! Bakalım neler yapmışım ajandama göre:
Ve son olarak;
ŞALANJ-2:
Zihnin Arka Sokakları fire vermezsek yıl boyu sürecek haftalık şalanjımızda bu sefer de şöyle seslenmiş biz Romalılar'a:
"Konuşmaktan en çok zevk aldığın konu ne?" - Seyahat anıları.
Ne kadar az gidilmiş bir ülkeyse o kadar keyifle dinlerim, eh benim de fena bir birikimim yok doğrusu ;) Dolayısıyla karşımda kendime denk bir seyyah buldum mu, susmam.. Sürekli soru sorarım, en ince ayrıntısına dek anlattırırım, kendim de çok severim maceralarımı anlatmayı. İlk üç'ümü yazarsam:
3 - Laos'tan Tayland'a sırtımızda çantalar, yürüyerek, 1 Fransız, 2 İngiliz, 1 Alman ve bendeniz (Temel) olarak girişimiz ve Bengal Kaplanı Doğal Yaşam Alanı tabelasıyla burun buruna gelişimiz. Pirinç tarlaları arasında bir köy evinde yalvar yakar derdimizi anlatıp, yanyana sığışıp uyuyuşumuz...
2 - Filistin lideri Yaser Arafat'ın cenazesine katılmam - ki tamamen tesadüf eseri bir durumdu o an Ramallah'ta bulunuyor olmam :P Vallahi.
1 - Malawi'de ölümden döndüğüm hafta boyunca yaşadıklarıma hiç girmeyeyim, roman olur :)
Bu haftalık da böyle. Haftaya görüşürüz! :)
Selam gel hayalini kurduğun evin benzeri çoğu uyuyor gel kal. Hayaller ve günlük yaşamın gerçekleri bazen birbirini bazen tutuyor bazen tutmuyor. Her halin güzel. Bir zamanlar iyi gezmişsin. Sevgiler şirin arkadaşım.
YanıtlaSil<3 önce sen gel, hem de oğlunu ziyaret edersin bir biletle iki kuş ;)
SilOğlum üç aya yakın Türkiye 'de. Şimdi Sinop' ta. Bienalle ilgili çalışma yapıyor.
SilTiny House Nation programının hastasıyım. Öyle güzel evler yapıyorlar ki 😍 Artık Türkiye'de de yapılıyor ufak bungalov evler. İstenilen yere konuluyor. Önceden fitatları da çok uygundu ama son durum nedir bilemiyorum. Biliyorsun benim de en büyük hayalim off road bir araç ve araç üstü çadır 🤩 Sen araziyi bul, evini yap ben de aracım ve çadırımla seni ziyarete geleyim :)
YanıtlaSilLinki ondan koydum Sapanca'daymış bu yukarıdaki evler!
SilNeden olmasın :)
Bazen hayattan biriktirdiklerine bakınca alkışlıyorum hep seni, sonra da mecburiyetler yüzünden eksik bıraktıklarımı düşünüp hayıflanıyorum:) Misal şu son iki foto, özellikle ikincisinde olunan nokta ve an!
YanıtlaSil:) daha zaman var(dır inşallah)
SilFilmi yazıyorum bir kenara.o tek başına gitme şeysi bulaşıcı mıydı acep çok fena bastırdı bu ara.Hatta oğlana sordum,sağolsun görüntülü konuşuruz n'olacak deyip izin bile verdi kendi çapında.Kocama soramadım senin hesap kendimle çözemediğim kısımları var 🤷
YanıtlaSilseninle kitap / film tartışmak çok keyifliydi, sonra ben tabii tipik ben, sıkıldım kaçtım ortamdan :))) ama 1-1 yapabiliriz yani istediğin zaman.
Sildeli doktorlarından oldum olası korkmuşumdur.ceren olursan oynarız🌼
Silİş dışında mesleğimi imkanı yok anlayamazsın, sadece bir kıyafet, giyip çıkardığım. Meslekleriyle özdeşleşen insanlardan ben de hiç hazzetmem ;)
SilGrand voyager C :) Ben de seviyorum gezi muhabbetlerini. Elimden geldiğinde geziyorum. Ama son iki yılda aksadı. Hem ekonomik durumlar hem ismi batasıca virüs. Malawi'de ne işin vardı merak ettim :))) Madonna'yı ziyarete gittim deme, senden beklerim :)))
YanıtlaSilBen Güney Afrika'dan sırt çantamla Tanzania'ya dek gittim :) 2010-11 kışında. Malawi ennn sevdiklerimden biriydi, az kalsın ölüyordum ama.. Şu ekonomi toparlasın, pandemi bitsin, yine gideceğiz eminim ben.. Az kaldı bence..
SilGecen Aralik ayinda o blogu okuyup bitirmistim. Ilki galiba 4-5yil onceydi o zamanda okumustum. Ama bu sefer bi baktim olaylar aralik -ocak ayinda. Baska bi duyguyla heyecanla okudum.
Sil:) evet 2,5 aylık bir seyahatti toplamda ama bende çok derin izler bıraktı kesinlikle..
Silçok keyifli bir blogdu orası aslında zaman bulursam revize edeyim de seyahat yazılarıma ekleyeyim hakikaten..
Sana ve yaptıklarına hayranım ve de pek seviyom balam :)
YanıtlaSil<3 ben de sana hayranım! az daha büyüyünce sen gibi olcam ben!
Silpippi uzun çorap korsan benim çocukluk kahramanımdı, çilli yüzü, kızıl saçları ve bir teki düşük duran çoraplarıyla :) anne'i ben biraz ona benzettim :)
YanıtlaSilşu salgın zamanlarında gezi anıları kadar muhteşem bir başka şey yok vallahi. ben de canım sıkıldıkça (ki kesinlikle senin kadar gezmedim) bilgisayardan fotoğrafları açıp "ay ne güzel gezmiştim" terapisi yapıyorum kendi kendime. bir daha ne zaman yaparız bilmemenin hüznüyle :)
Yok yok yapıcaz inşallah, az kaldı.. :)
SilAmerikan filmlerinde klişeler vardır ya "daha kötü ne olabilir ki" orda kes, iki saniye sonra yeniden başlat :))) biraz ona döndük ama toparlayacağız eminim ben.
O evden ben de istedim şu an:) Umarım ulaşırsın hayaline
YanıtlaSilUmarım Yeliz, umarımmmm! <3 Aslında hayâli iyi belirlemek lâzımmış bana, ne oyalanıyorum asıl istediğim bu bence. Bunu bilerek yola çıkarsam neden yapamayayım! Vakit alabilir belki ama eninde sonunda ulaşacağıma inanıyorum "garçonniérre" ime :P
SilEvet sanki yüzleştiriyor değil mi bir şeylerin "içten içten fokurdamakta olduğu" gerçeği ile.. Ne kadar dibe de gömse, görsel bazı anlık hatırlatıcılarla geçmişteki travmalara dönmesi, aynı duyguların üzerinden geçmesi, kendi kendini iyileştirmeye çalışması çok iyiydi bence.
YanıtlaSilEn son sahnedeki (yazmayayım şimdi spoiler olmasın) detay nasıldı ama? :) Hani öyle mi böyle mi bitti şimdi derken o detayın birden belirmesi ve birden anlamamız...
Melisa Kesmez'in Nohut Oda kitabını yeni bitirdim. İçinde Annemin Çadırı diye bir hikaye var, okumanızı çok isterdim, ay bahsetmeyeyim simdi belki denk gelir okursunuz ama bir evliyim, cocukluyum ve bazen yalnız yaşamak istiyorum hikayesi :) sevgiler
YanıtlaSilO kitabı okudum ama çok tuhaf hiç izi kalmamış, hiç hatırlayamadım o hikayeyi :) bir daha bakayım!
SilYaser Arafad'ın cenazesine denk gelmek gerçekten büyük bir tesadüf ama unutulmayacaklar arasında olmayı sonuna kadar hak ediyor. Her yere imkanlar oldukça gidebilirsiniz ama gittiğiniz yerleri ölümsüz kılacak anlar yakalamak çok kolay değildir.
YanıtlaSilİsrail ve Filistin’e defalarca gittim, her sefer kendimi dünyanın merkezinde gibi hissettim, pandemi sonrası sizün kaleminizden de okuyalım inşallah!
SilWith an E olan Anne'nin azmini çok sevmiştim ben. Ayrıca feci tatlıydı. :)) Bazen kendimize bile fazla geldiğimiz oluyor, haklısın. Yine de bir merak dürtmedi değil, eşin severek izleseydi sen izlemeye devam etmez miydin, yine sıkılır mıydın?
YanıtlaSilKartlarımız karşılıklı yalan oldu, hiç olmazsa sevgilerimi gönderiyorum buradan. :)
Ya 4 kişiye ulaşmadı, biri de sensin :( Hâlâ umudum var ama azalıyor..
Silo fotoğrafı başka bir blogda gördüm yanılıyormuyum. Hülya
YanıtlaSilDiğer blogda kullanmışımdır :)
Silinsanların hayallerinde bir evin olması bana hep ilginç geliyor.çünkü evler duvarlardan oluşuyor.bazen balkonları,bazen bahçeleri oluyor.bazen oturup bir ev hhayali kurmaya çalışıyorum.olmuyor.ki ben bir yengeç olarak eve düşkünüm.bunun psikolojide denk geldiği bir yer var mı?
YanıtlaSilfilmden sen çok etkilendiğin için izlemek istiyorum.bunun için vakit bulmak istiyorum.
Yaşadığım onlarca ülkedeki tüm evleri düşününce, bazen aklım karışıyor. Çok seyahat ettiğim dönemlerde geceleri bazen uyanıp ben neredeyim endişesi yaşarım. “Ev” dendiğinde aklıma tek bir yer gelmez, daha doğrusu hemen veremem cevabı.. Hangi ev çünkü… Hepsi de evimdi..
SilBelki bu nedenle bir “ev” metaforu önemli benim için.
Filmin etkisi yavaş yavaş geçti sanırım ama tartışmayı çok isterim izlersen bir ara..
Ben rüyamda ev olarak annemlerin ilk evini görürüm. (O evde dogup 24yil orda yasadim ) bende galiba "ev" olarak orasi kodlanmis. Ne kendi evimiz ne Turkiyede kirada oturduklarimiz ne annemlerin tasindiklari ev. Ben orda kalmisim.
Sil:) Benim rüyalarıma hepsi birden hücum ediyor bazen o nedenle uyanıp şu an ben kimim ve neredeyim dediğim oluyor!
SilMerhaba,
YanıtlaSilHayaller, planlar demişken.. Bir dönem İsrail' e taşınma niyetinizin olduğundan bahsetmiştiniz, hala plan dahilinde mi? Asker kızları görünce aklıma geldi :)) Merve
Kime takıldı sizce? E bana değil. Bana bir kalk gidelim demeye bakar.. :)))
SilZaten yoğun bir hayatın varken "Evi şartladım" demene bayılıyorum:) Nasıl zaman ayırıyorsun? Ben bazen boş veriyorum doğrusu:) Neyse ki seni mutlu ediyormuş.
YanıtlaSilŞalanjın bu maddesini cevaplayanları okudum. Benim konuşmaktan keyif aldığım şey "Orhun":) Ruh sağlığımı düzgün tutmak için ve herkesi sıkmamak adına frenliyorum bu duyguyu, yoksa sabaha kadar Orhun'dan bahsedebilirim:) Bu bir itiraftı, yoksa gerçekten frenliyorum kendimi. Daha da bahsetmem:)
Tertemiz düzenli o yarım gün kendimi sarayda bir prenses gibi hissediyorum, elimde porselen bardakta çayım böyle bir süzülmeler görsen :))) Sonra dağ adamları okuldan ve işten eve geliyor, büyü bozuluyor ama birkaç gün idare ediyor o hallerim beni.
SilAy bahset yahu, frenleme kendini, ne güzel şey!
Hayallerin ne kadar güzel. Biz Türkiye de o kadar saçma zamanlardan geçiyoruz ki hayal bile kurmaktan korkar olduk. Her gün zam, her gün bir iğrençlik... Hayal kurabilmeni bile kıskandım. Güzel zamanlar olmuş yine. Yediğin şeyden de acayip canım çekti. :)
YanıtlaSilBiliyorum ve kalbim orada zaten..
SilHayatla oyalanmamız lazım.. :/
Ceren filmi buldum hemen izleyeceğim şimdi. Altında yazılanları
YanıtlaSilokudum çok uzundu, hiç bir şey anlamadım ben falan yazmışlar :) daha da
merakımı arttı.
hayallerimiz, sıkıntılarımız hep paralel. küçük bir arsamız var 350 metre kare , oaraya dediğin gibi bir şey istiyorum yıllardır. ikna edemiyorum eşimi. ama urla olmadıysa gel bizim köye. tepeden denizi görüyor, hem köy hem şehre üç adım. ama bildiğin gibi marmara bölgesi ne yazık ki. ah komşu olsaydık!
senin sıkıntının tek nedeni artık kök salmış olan. evli ve çocuklu oldun böylesine özgür yaşamdan sonra. o günlerini çok özlüyorsundur, o zamanki başıboşluğu, özgürlüğü, enerjiyi vb. off ben o kadar olmasam
bile yani zamanında senin yaşadıkların kadar, şimdi bu kadar kök salma olayı beni boğuyor. hele memuriyet , offfffff!!
yazar mısın bana izleyince?
Silben sizin köye gelip seninle o üçgen eve yürümek istiyorum, inşallah diyeyim!
çok haklısın, bir de kök saldığım toprak benim toprağım değil, yetişemiyorum, çiçek açamıyorum. dün eşime dedim ki, bu toplumda ben kedi gibiyim bireyci, fevri, diğer herkes bir alman kurdu gibi kontrollü, kurallı, asıl suratlı.. eşim de bana diyor ki, ama ben golden retrieverım :)) haklı.. ama yine de kediyim yani, olmuyor..
Bu yazıyı yazar yazmaz seyrettim filmi. zaten boğuluyorum şu günlerde, iyice çarptı. oyunculuk harika, ayrıntılar harika, konu biz benzer kadınların dibe çekilişi malum sebeplerden. bir erkek seyretse anlam veremez belki. kadının yaşı aynı ben :(
YanıtlaSilsorgulaması hayatı, geçmişi.. seninde bir çok yönle benzediğini, hatta iki küçük çocuk benzerliğin, boğulması gündelik dertlerle vb. şeylerle özdeşim yaptığını düşündüm. yalnız kadının akocasını aldatmasının en büyük nedeni olarak kocasının durumunu öne çıkarması klişe bir neden gibi geldi.
Bu kadar küçük yaşlarda asla bırakıp gidemezdim, bu kadar erken evlenip çocuk sahibi olmazdım, 30lu yaşlarda çocuk sahibi oldum ve o yaşta bile bu sorumluluk çok ağır geldi bana. ikinci kez bu hataya düşemez ve kaldıramazdım.
off filmin tartışılacak çok yönü var hem de kendi hayat sorgulamamız olurdu bu, ama yazmakla da olmaz.
ben de bizim kızlara önerdim , seyredince tartışacağız bakalım. ama
bir film bile herkes tarafından farklı okunuyor.
Evet her kadın farklı bakıyor, çocuksuz, tek ya da çok çocuklu olmak farklı okutuyor filmi insana. Kitap daha ayrıntılı ve daha Lena’ya odaklanıyor, öneririm..
Sildoğrusu the lost daughter'la ilgili konuşacak bir grup buldunuz mu, konuştunuz mu çok merak ettim. konuşması zor bir konu bu; özellikle anne olanlar için diye düşünüyorum...
YanıtlaSilGrup olarak konuşamadık, keşke olabilseydi öyle.. Fakat özelde üç arkadaşımla tartıştım filmi, biri tek çocuklu, diğeri çocuksuz ve bekar, sonuncusu da benim gibi iki çocuklu. Kadınlığın tüm hâlleri değil elbette ama en azından az çok fikir verdi, hepimizin filmi farklı algıladığına dair.
SilBu konuda hep erkek hikayeleri dinledik, babalık bana göre değilmiş diyip giden geri de dönmeyen erkekler yani. Kadınların da ebeveynlikte benzer şeyler hissedebildiğini gösteren çok film yok, kafınlar birbirlerine de hep anneliklerini mükemmel gibi satmaya çalışıyorlar maalesef. Kutsal anne, çocuğu kendinden öne koyan anne.. Halbuki birçoğumuz bocalıyoruz, insan kendi gibi bocalayanların hikayelerini duymak istiyor, herşwyin mükemmel olmadığı annelikleri ve kadının kadın olarak da ele alınabildiği ebeveynlik hikayelerini..
Bunu en yakın arkadaşımızla belki konuşuyoruz ama çemberimizin dışında asla konuşulmayan, konuşulunca ayıplanan yargılanan bir konu bu. Keşke erkeklerin hikayeleri kadar kadınların hikayeleri de vöyle açıklıkla işlenebilse, tartışılabilse..