30 Ocak 2022 Pazar

4: Delice, takıntılı, çılgınca ve mega

DELİCE ÇALIŞTIM:

Bu hafta ne yaptın, tek kelimeyle anlat derseniz; çalıştım derim. Geçen haftaki karantinadan bu haftaya kalan tüm işler, ay sonu süpervizyon ve vaka analizi toplantılarıyla da birleşince, gözlerim kan çanağına dönene dek çalıştım. Ama doğası gereği dikkatini tek noktaya toplayamayan, yayılıp dağılmayı seven, kıpırdak bir insan olduğum için, bir yandan da ikinci pencerede sürekli açık tuttuğum blogger'daki komşularıma laf yetiştirip durdum. Öneri, keşif ve yorumlarınızla öyle iyi geldiniz ki! 

Hafta boyu, hattâ lâf etmeseler, hayat boyu eşlikçim.. 
Zaman yok diye değil, seviyorum diye :)
peynir ekmek domates çay = mutluluk.

TAKINTILI ŞEKİLDE DİNLEDİM:

Hafta başı, blog komşum ve çocukluk arkadaşım Hirondelle; "çarpıldığı" Hania Rani konseri 'ni bloğuna eklemiş olmasaydı, bu muhteşem kadından asla haberim olmayacaktı. Fakat aynen onu çarptığı gibi, beni de çok fena çarptı Rani! Sürekli onu dinledim. Hattâ öyle abarttım ki, "yok bu kadarı da normal değil artık" korkusuyla, kendimi zorlayarak, normalde son bir aydır öle bayıla dinlediğim Suite Espanola op.47: No 5. Milos Karadaglic (Mediterraneo) ve vazgeçilmezim David Gilmour Meltdown konseri kaydını "az ara" babında dinlemeye çalışsam da, ı-ıh, 2 saat sonra yine Rani'ye geri döndüm.

Rani'nin müziği; kalkmadan tüm gün masa başında oturacaksanız, kulak ve hayat kurtaran bir müzik.. Şiddetle tavsiye ediyor ve tadımlık bir kuple ekliyorum:

 
ÇILGINCA OYNADIM:

Hayatımıza Meta sanal gerçeklik gözlüğü denen bir şey girdi geçen hafta. Çünkü eşim benzer bir sistemin markalaştırmasıyla cebelleşiyor bir süredir ve pazardaki ürünleri deneyip duruyoruz. Fakat itiraf edeyim çok detaylı ve gerçekçi bir sistem kurmuş bizim sinir bozucu Zuckerberg, maalesef hayran kalmamak elde değil. 

Dinozorlu videolar, roller coaster deneyimi ve savaş oyunları o kadar gerçekçi ki, inanılmaz bir deneyim gerçekten. Gelecekte insanlık acaba dünyayı yaşanamaz bir yere çevirip, sonra da kendini tamamen bu aletlere bağlayıp sanal nostalji evreninde mi yaşayacak diye düşünmeden edemiyor insan.. Ürkütücü. Ama bir yandan da çok eğlenceli.. 

Tyrannosaurus Rex görmüş Bavyera Köylüsü.. 

MEGA - SEVİNDİM:

Bu hafta inanılmaz duygulandım, kelimelere nasıl dökeceğimi bilmiyorum ama karşı komşum beni öyle mutlu etti ki.. Kendi sözleriyle "mega-mutlu" oldum resmen.. Bu adamcağızla aylardır mutfak penceremin önünde el sallaşıp duruyorduk, bazen yolda karşılaşınca da ayaküstü konuşuyorduk. Sonra bir gün bana bir kitap armağan etti "çünkü mega-tatlı bir insansınız" dedi, penceremin gerisinden benim gülümseyişimi görmek gününü aydınlatıyormuş :) Açık söyleyeyim hislerimiz tamamen karşılıklı; bazı insanlarla aramda böyle güçlü bir bağ olduğunu hissediyorum bazen.. Hani kan bağının olmadığı akrabaların, dünyanın dört yanına yayılmış kayıp insanların gelmiş ve seni bulmuşlar gibi.. 

Bu kitap olayından sonra, ben zaman kolluyordum. Denk geldi sonunda ve ona yaptığım çikolatalı muffinlerden verdim, oğlum da kutuyu deniz kabukları ve ona çizdiği bir resmiyle süsledi. Pencerenin önünde pusuya yattık ve geçerken hemen yakalayıp eline tutuşturduk. Nasıl sevindi! O sıcaklığı anlatamam <3 Aradan üç gün geçti, bir sabah yine mutfakta çalışıyorum, baktım elinde beyaz bir zarf, karşıdan bana el sallıyor.. Zarfın üstüne bir oyuncak kutup ayısı iliştirmiş oğluma, içindense iki sayfalık bir hikâye çıktı!! Aman Tanrım...... 

Öyle güzel, öyle tatlı yazılmış ki! Bizim evi bir şato olarak anlatmış, içinde sihirli kakaolu keklerin piştiği, hep sıcak ve mutlu bir yuva olarak yazmış. Öyle duygulandım ki sevgili blog.. Daha önce kimse bana böyle bir hediye vermemişti, dünyaları verdi sanki o iki sayfacık hikâye bana! Bazen düşünüyorum, tamam anne baba olarak elimizden gelen sevgiyi veriyoruz (bazen boğazlamama da ramak kalmıyor değil ama seviyorum sıpaları şimdi..) şükür popüler çocuklar, arkadaşları tarafından seviliyorlar ama ne anane dede var yakınımızda (babanne malum zaten Alman-tipi uzaktan..) ne teyze dayı amca kuzen.. Yapayalnız büyüyorlar... Hani köy gerekir derler ya, doğru be blog.... maalesef doğru.  


Çok üzülüyorum bu tek başımalığımıza bazen. Çoğu benim içine dönük, kendi küçük dünyasına kapalı yapımdan kaynaklanıyor tabii (yazarkenki aşırı sosyalliğime bakma, gerçek hayatta çok insan-seçici ve asosyal bir yapım var aslında) ama ne bileyim, Alman kültürü de işimi kolaylaştırmıyor doğrusu..

Neyse ağır konular bunlar. Boşver.. Sonuçta az ama öz, birilerini biriktirdim hayatımda (nedense hepsi çocuksuz denk geldi şansıma ama neyse karıştırma artık), biriktirdiklerim yeter bana.. Küçük güvenli evrenimde, yeter..

Diyor ve huzurlarınızdan burnumu çeke çeke yok ayol, elimdekilere şükrede ede, ayrılıyorum :)

tam şu an "elimdeki"ler :)))

Pardon pardon! E hani ŞALANJ!? 

3 - Yaparken size zaman kavramını unutturan şey?

Salı Yürüyüşlerim! Bu hafta yapamadım ama.. Son 5-6 haftadır her Salı günü öğleden sonramı (ve bazen işten fırsat bulabilirsem öğleden öncemi de!) yürümeye ayırıyorum. Saatime ve gideceğim yöne hiç bakmadan, tamamen içgüdüsel ve bedenimi dinleyerek en az 5 saat durmaksızın yürüyorum. "Ayaklarımla düşünüyorum". 

Hava kararmaya başlayınca, önce nerede olduğumu bulup, sonra eve nasıl döneceğimi (yine telefonsuz) anlamaya çalışıyorum. Muhteşem bir "İçsel-GPS egzersizi" oluyor benim için çünkü şehir hayatında elimizde telefonlar, saatler, arabamızda gps'lerle içimizdeki doğal yön bulma duygumuzu körelttiğimizi düşünüyorum ve bu bence insanı çok mekanik, çok "sıkıcı" biri yapıyor... Yürürken, yön duygumu geliştirmeye çalışırken, kaybolduysam sakin kalmaya ve çözüm bulmaya uğraşırken, sadece zaman kavramını değil, sanırım her şeyi unutuyorum, tamamen o anda yaşıyorum ve bu muhteşem bir his!

Geçen haftaki keşfim. Tabii ki tırmandım, 
öğle yemeğimi de tepedeki kral dairesinde yedim :)

4 - Yeniden başlama şansın olsa, eğitimine dair neyi farklı yapardın?

Sanırım aynı şekilde yapardım. Fakat belki Boston'dan dönmezdim. Bunun kariyerim açısından bir hata olduğunu düşünüyorum çünkü bizim alanın ennnn'lerinden biri olan David Barlow'un asistanlığında kalmaya devam etseydim, sonunda da ekibindeki terapistlerden biri olurdum. Ama o zaman da, Amerika'dan Türkiye'ye döndüğüm andan sonra yaşadıklarımın ve şu an hayatımda olan insanların hiçbiri (! gerçekten, çok tuhaf ama hiçbiri!) hayatımda olmazdı.... 

I-ıh. Boston dursun yerinde, hatırası kalsın yeterli. Böyle iyiyim ben.. :)

Haftaya görüşmek üzere..

27 yorum:

  1. Günaydınnn :)

    Müziği açtım fonda dinliyorum ama beni darladı :D Gidip David Gilmour'u açiim bari.

    Komşunla olanlar yüreğimi sıcacık gözlerimi dolu dolu yaptı. Neyse ki dünyada çok güzel insanlar var :)

    Öptüm kocaman.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Akşam oldu vallahi cevap verene dek.
      Çok güzel insanlar var, çok kötü insanlar da var, o nedenle ananemin bir duası vardı: Allah iyilerle karşılaştırsın diye, benim de dilimden düşmez... Amin amin.

      Sil
  2. müzikler iyi geldi
    komşunuzda iyi çıkmış ne güzel..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet birkaç komşum var karşı evlerde, çok iyiler. İki tane çocuklu komşum var. Bir de yaşlı komşum var corona sürecinde yakınlaştık hepsiyle. Seviyorum mahalle kültürünü ben..

      Sil
  3. ah şu komşu, uzaktan ve onu tanımazken bile beni çok mutlu etti. Ne güzel ne güzel :) mutlu olmak/mutlu etmek bu kadar kolayken bazen neden bu kadar zorlanıyoruz ki!

    içsel GPS şahaneymiş. bende kesinlikle olmayan bir şey. yön duygum sıfırdır zaten ve çok imrenirim senin gibi insanlara .)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de bilmiyorum. Hep ufacık incelikler aslında mutluluğa sebep ama yapmıyoruz..
      Çalıştıkça iyileşti, arabada GPS falan kullanmıyorum, mümkün olduğunca :)

      Sil
  4. Enerjinden beslendim yine. Bir kazancım da Rani oldu, frekans açıcı, karmaşık akılları nizama sokucu bir tarz. Eskiden iki hoparlörün arasına yatıp zihnimi akord ederdim, iyi gelirdi, yetişkinlikte pek ihtiyaç olmuyor:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rani muhteşem değil mi?
      Daha sırada gri de var, elim değse.. Aklımda :)

      Sil
  5. Ömrümü peynir ekmek yiyerek geçirebilirim, o sebeple vegan falan olamam, dünyanın en güzel yiyeceği peynir, eh yanında domates, biber, bir de çay olursa amanin de amanin :)
    Komşun çok tatlı imiş, böyle jestlere bayılırım, hayatı anlamlı kılar. Tabii komşu da komşunun iyisinden anlıyormuş :)))
    Öperim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen!!!! Yemin ederim peynir ekmek domates tamam beni mutlu etmek için :)) Geçen eşimle çocuklar biryerlere gitmişti akşam kendime ziyafet çekmeye karar verdim ve ne yaptım dersin; peynir ekmek domates, ananemin çökelekten yaptığı kekikli baharatlı peynirli ezme, e daha ne olsun :))))

      Sil
  6. Ekmeğin köşesinin içini alıp peynir ve domatesi basacaksın yanına da tuza bandıra bandıra kıl biber 🤩🤩🤩 offf olsa da yesek 😍 Komşuluk çok kıymetli bir şey. Seninle komşu olmaksa büyük bir şans 🥰🥰🥰 Komşunu kıskanıyorum 😅 Dünyada her şey olacağına varıyor, böyle olmasaydı diye bir seçenek olduğunu sanmıyorum. Kaderci değilim ama bir şekilde her şey akışın bir parçası işte. O gün o saatte öyle yapmasaydım, o yana değil şu yana dönseydim, bunu değil onu seçseydim, böyle değil şöyle yapsaydım... Bence öyle bir şey mümkün değil. Her an sadece yapabileceğimiz şeyi yapıyoruz. Her seçim ondan önceki milyonlarca saniyenin bizi getirdiği bir an. Aslında bu sevdiğim bir konu saatlerce konuşabilirim 😁

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben çenesi düşükleri severim biliyorsun :) Kadercilik ve seçimler; ohoooo bitmez o konu.
      Komşuluğum iyidir gerçekten de, iltifatı aldım kabul ettim ama bak en azından blog komşumsun ;)

      Sil
  7. David Gilmour konserini severek dinlemiştim, bu yeni takıntın da güzel doğrusu. :)
    Komşuluk insana mutluluk veriyor, sanırım sizin oralarda bu yakınlık daha da değerli oluyor. :)
    Peynir ekmek domates çok güzel üçlü bayılırım, mevsimi geldiğinde peynir ekmek üzüm üçlüsünü de çok severim. :)

    Kuzenim yıllar önce bir Mayıs ayında Boston'a gitmiş ve bayılmıştı, sonra ailece oraya taşındılar. Derken kış mevsimi geldi, bitmeyen soğuk ve kar dışarılarda olmayı çok seven kuzenimi canından bezdirdi ve ne oldu dersin? O bayıla bayıla taşındığı Boston'dan kaçarcasına uzaklaştı, taşındı. :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :))) Boston'a ilk gittiğim gece kar fırtınası vardı ve sıcaklık gündüz -16'ydı. Rüzgarı çok fenadır. Ama baharı.. ahhhhh <3 Çok özledim, kuzenim 25 senedir Boston'a 1 saat uzaklıkta yaşıyor, ziyaretine gitmeyi çok istiyorum..

      Sil
  8. El becerisi olan bir şeyler öğrenmek isterdim. Marangozluk, küçük ev aletleri tamiri vs. gibi. Sabahları kahvaltı ederken Fatih Aksu'yu seyrediyorum 3-4 aydır. Onun teknedeki tamiarat işlerindeki becerisine özenmedim dersem yalan olur :) ( Fatih Aksu teknesiyle dünya turu yapan bir kaptan. 2019 da Pendik'ten denize açılıyor. Şu an Pasifik'te seyrediyor. Ben biraz geriden geliyorum, Guatamala'ya anca vardım :) )

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabii ki biliyorum Fatih Aksu'yu :) Çok sevdiğim bir arkadaşım da aynı şekilde denizde yıllardır, onun sayesinde duymuştum adını. Fakat her şeyi nasıl kendileri tamir ediyor, yokluktan var ediyorlar, bu nasıl bir kendi kendine yetme hissidir, nasıl büyük bir mutluluktur!
      Enis Bey bu arada sizi çok özledim :) Blog roll'umda yazılarınız çıkmıyor mu diye ara sıra özellikle giriyorum bloglarınıza, fakat yazmıyorsunuz çok sık, ne olur yazın, sizinki gibi bloglar ufuk açıyor... Çok sevgilerimle!

      Sil
  9. Linki unutmuşum :) https://www.youtube.com/watch?v=KZpLgBjh1kk&t=89s

    YanıtlaSil
  10. Karşı komşuya bayıldım.. işte sana bunlarla gelsin Almanya :))))
    Yoğunluğun arşı alâya vardı gerçekten..
    Hayat ne güzel akıp gidiyor senin yazdıklarını okurken.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değil mi yahu?!
      Vallahi bu akşam senin podcastle randevum var ve son 10 bölümü birden dinleyeceğim, iple çekiyorum! Bu hafta rahatım biraz daha..

      Sil
  11. Yalnız komşunun jesti nasıl harika!
    Kaldı mi böyle naif, ince düşünceli birileri.
    Bende karşılaşmak istiyorum böyle centilmenler ile :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok.. :) Aç gözlerini kocaman, samimi sakin ama kendi halinde, kendi içine dönük bir gülümseme ekle yüzüne, ne hızla geç ne çok ağır, kendi hızında devam et yola.. Mutlaka çıkıyor her köşe başında. Ama işin sırrı şu; sen de onlardan biri olacaksın her koşulda, herkes için, her zaman..

      Sil
    2. Değil mi? Önce ben öyle miyim acaba diye sorgulamam gerekir.
      Nasıl gözüktüğümü bile bilemiyorum dışarıdan...

      Sil
  12. Ah! O ne güzel komşu öyle! Sizin jestiniz de çok ince ama onunki de çok yaratıcı. Bayıldım, bayıldım. Bu devirde böyle insanları bulmak kolay değil. Maşallah diyeceğim.
    Hania Rani'yi dinlemeye başladım. Onu dinlerken bir yandan blogları okuyorum:) Teşekkürler...
    Kocaman sevgiler...

    YanıtlaSil
  13. Bursa'dan selamlar."Parşömen Sanal Fanzin"de "The Lost Daughter"
    ile ilgili güzel bir yazı var, geçtiğimiz günlerdeki bir yazınız aklıma geldi okuyunca,paylaşmak istedim.Sevgiyle kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba! Çok teşekkürler, sayenizde okudum ve benim dışımda ilgilenenler olabilir diye linkini de ekledim o yazımın altına :)

      Sil