22 Kasım 2021 Pazartesi

Yurtdışında yaşam daha mı iyi? (1)

Bu sabah, haftalık alışverişi yüklenmiş eve geliyordum, bir arkadaşım aradı. Biraz sinirleri bozulmuş memleket meselelerinden. "C., çok şanslısın yurtdışında yaşamakla, ülke bitti, bitti!" dedi. Uzunca bir süre ekonomiden, nüfus kalabalığından, trafikten, insanların birbirine saygısızlığından, doğayı katledip ülkeyi yabancı sermayeye satışımızdan konuştuktan sonra, "çok şanslısın, keşke ben de zamanında akıl edip kapağı yurtdışına atsaymışım" diyerek bitirdi sohbeti. Onu rahatlatmaya ve moral vermeye çalıştığım için, ona "yaşam her yerde zor" diyerek karşıt çıkmak istemedim ama telefonu kapattığımda, içim buruk buruktu.. 

Eve gelince "insanlar ülke şartlarından çok bunaldı, yurtdışında yaşamı kolay ve avantajlı görüyorlar haklı olarak, bu konuda gerçekçi bir yazı yazmalıyım" diye düşünüyordum ama nasıl başlayacağımı kestiremiyordum. Sonra birden elimdekiler gözüme takıldı. Tamamen gerçekleri yazayım dedim, neyse o. Değerlendirmeyi okuyanlar yapsın.

göçmek..

İlk yazım "hayat pahalılığı" üzerine olacak. Daha sonraki yazılarda ise nüfus yoğunluğu, suç oranları, tahammülsüzlük ya da mutluluk endeksi, trafik ve kentleşme sorunları, doğanın ve toprağın kullanımı, yabancı sermaye ya da işgücü gibi konulara da değinmek istiyorum. 

2008'den beri sürekli ama öncesinde de 2001'den itibaren dönem dönem yurtdışında yaşayan, okuyan, çalışan biri olarak, yaşadığım 5 farklı ülkeden sadece Almanya'yı, onun da sadece Bavyera Eyaleti'nin Münih kentini baz alacağım. Ülkeler arası farklar kadar ülke içi farklar olabileceğini de lütfen okurken göz önünde bulundurunuz. Haydi başlayalım.

Türkiye Vs. Almanya: Bölüm 1. Hayat Pahalılığı:

Her Pazar akşamı haftalık beslenme menümüzü saptar ve alışveriş listemi yazarım. Bu hafta meselâ menü şöyle:

PTS. Fırında çeşitli sebzeler, kekikli patates topları ve balık ızgara.
SL. Kırmızı mercimek çorbası, kıtır ekmek, Salata.
ÇMB. Domates soslu spagetti, üstüne top köfteler. Salata.
PMB. Mantar kavurmalı ve krema soslu maultaschen (içi kıymalı mantı gibi bir bavyera yemeği). 
CM. Ev yapımı karışık pizza.
CTS. Pırasalı kuskus pilavı, fish fingers ve tatlı patates kızartması.
PZ. Kabak mücveri, yoğurt. Meyve salatası.

Şu fotoğrafta gördükleriniz de orta düzeydeki 4 kişilik bir ailenin haftalık alışverişi oluyor:

Sabah kahvaltılarımız genelde ya meyve, ya yoğurt ya da süt ile musli. Çocukların beslenmesine de meyve, kuruyemiş ve peynir, salatalık, domatesli sandviç koyuyorum. Öğle yemeklerini okulda yiyorlar, eve geldiklerinde ara öğün yoğurt, kuruyemiş ya da meyve yanında şekerli bir şeyler yiyorlar 15 gibi. Sonra 18.30 gibi akşam yemeğine oturuyoruz. Haftasonları ise kahvaltıyı biraz geç yapıyor, öğle yemeği yerine genelde kek, meyveli pasta, ev kurabiyesi ve meyve yiyoruz. 

Şimdi gelelim gerçeklere, yani fiyatlara. Tüm bunlara 85 euro (sanırım günlük kurla 950 TL'ye tekabül ediyor) verdim. Genelde bu fiyata yapıyorum haftalık alışverişi. Tabii bunun içinde mesela temizlik, banyo malzemeleri ya da genelde ayda bir aldığım yağ, sirke, bakliyat vs gibi uzun giden ihtiyaçlar, tuvalet malzemeleri vs olunca yani ayda gerçekçi bir ortalamayla 400 euro civarı (4400 TL) bir mutfak ve ihtiyaç harcamam oluyor. Fakat tabii beslenmeyle bitmiyor, peki diğer harcamalar? 

Daha kolay okunabilmesi için tablo şeklinde yazayım:

Barınma: (ortalama 100mt'2, 3 oda bir salon evler için):

- Aylık Kira: Minimum 2000, gerçekçi 2500 euro. 
- Elektrik, su, ısıtma, çöp, apartman içi ortak giderler: 250 euro.

Ulaşım: 

- Benzin litre fiyatı: 1.7 euro.
- Tek yön tren / otobüs bileti: 3.5 euro, aylık abonman 57 euro.

Eğitim:

- İlkokuldan itibaren tüm eğitim bedava. Anaokul aylık ücretleri değişiyor ama ortalama 250-450 euro arası. Tam gün sistemler 600-700 euro fakat sayıları çok az. Okul masrafları ilkokul öğrencisi için yıllık 150 euro civarında, ilk dört sene ergonomik çanta kas iskelet sistemi nedeniyle zorunlu, 250-350 euro tutuyor. Kitapların çoğu okul tarafından öğrenciden öğrenciye geçerek kullanılıyor. 
- International School (özel): Çocuk başına yıllık 15.000 euro. 

Şehrin en manzaralı restaurant'ı, 
hem de tüm yemekler bedava..

Sağlık:

- Bedava. Fakat zorunlu sağlık sigortası 4 kişilik bir aile için devlet sigortasında aylık 800 euro civarı.

Spor / Hobi / Aktivite:

- Çocuklar için spor klüpleri ya da kurslar aylık 20 euro civarında, büyükler için özel spor merkezi aylık 30 euro. Havuz ücretleri günlük 13 euro, sabah saati 2 saatlik özel paket 5 euro. Tenis kortu saatlik kirası 20 euro. 
- Dışarıda 1 kişilik akşam yemeği: 15-30 euro, bira: 3 euro, çay kahve pasta: 3 euro. 
- Marketten / fırından ekmek fiyatı tekli küçük ekmekler 60-80 cent, baget ekmek 1-2 euro arası değişiyor. Süt 80cent - 1 euro. Bira: 80 cent. Su: bedava musluktan temiz ve kokusuz :) Poşet: 50 cent.

Daha da sorunuz varsa yorumlardan yanıtlayabilirim. 

Tüm bunların altında belirtmeliyim ki, aylık asgari ücret 1600 euro (saatlik 24 euro). Şu tablodan ortalama maaşları sektörlere göre görebilirsiniz. Münih'te tüm iş kolları arasında yapılan araştırmaya göre ortalama maaş aylık 3400 euro, fakat 4 kişilik orta seviyedeki bir ailenin tüm bu masraflar ve giderler toplandığında geçinebilmesi için gereken maaş aylık net 6000 euro'nun ya da yıllık net 75.000 euro'nun altında kalmamalı..

43 yorum:

  1. Haftalık menü yapıp alışverişi ona göre yapıyorumdan sonra takibi bıraktım:)Alamanlaştıramadıklarımızdan mısınız?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :))))) helal olsun valla kafana göre evdekilerden şipşak bişey yapabiliyorsan asıl o başarı!!! Ben başaramıyorum o nedenle planlama yapmam gerekiyor…

      Sil
  2. Ceren süper bir yazı hazırlamışsın,teşekkür ederim, linkini kızlarıma da gönderdim. Burdan (Türkiye'den) bakınca yurt dışında süper yaşıyor herkes olarak eskiden beri bir algı vardı ama ülkedeki istikrarsızlık ve getirdiği bunalım, sanırım bu etkiyi daha da artırdı. Halbuki ben bir mühendis olarak 47.000 dolarla yine de 75.000 doların altındayım. Üstelik gidenlerden de biliyorum ki yurt dışında bir sistematik var ve çoğu şey burdaki gibi lay lay lom da değil, örneğin vergiler, örneğin kurallar, yanılıyor muyum?
    Yazacaklarını heyecanla okumaya devam edeceğim, sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. A çok sevindim beğenmene. Kesinlikle haklısın. Göçmenler bazen pembe gözlükleri, bazen de dışarıya zorlandıklarını göstermek istememeleri nedeniyle göç ettikleri ülkeyi sadece muhteşemmiş gibi gösterebiliyorlar Türkiye’de kalanlara ama gerçekler öyle değil maalesef. Tamam bazı noktalarda hakikaten şükrediyorum (insan hakları yargı medya vs) ama bazı konularda da çok pişmanım. Bunları açık açık yazmak istedim, çünkü birçok danışanım var göç sonrası depresyonda olan.. Göçü düşünenlere belki farklı bir fikir verir..
      Benden de sevgiler

      Sil
  3. "kurulu düzenimiz olmasa dönerdik yiğenim" diyor musunuz? :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Koca olmasa anında dönerdim diyorum.. Ama koca beni “çocukları alamazsın haberin olsun çünkü onlar Alman vatandaşı” diye tehdit ettiği için susup oturuyorum sevgili arkadaşım..

      Sil
  4. Fiyatları TL'ye çevirmek gereksiz bence çünkü parayı orda kazanıp burada harcayamıyoruz maalesef :)) Hesap kitap yaparken oradaki maaşları baz almak lazım. Asgari ücret 1600 dediğine göre asgari ücret ile çalışan biri ev kirasını nasıl ödüyor diye düşündüm. Hadi kirası 2000 olan bir yerde iki kişi paylaşsınlar kirayı. Geriye kişi başı 600 kaldı. O parayla 1 ay geçinemez gibi. Üstelik daha zorunlu faturaları hesaplamadık bile. Bu işte bir sorun var gibi. Peki beyaz yaka çalışanlar ortalama ne kadar kazanıyor? Mesela kişi başı 6000-8000 bandında çalışan evli bir çift bahsettiğin standartlarda rahat yaşar. Totalde eve 12-16 bin girerse kirayı, faturaları ve mutfak alışverişini düştükten sonra makul bir para kalır. İş tabi ki dönüp dolaşıp yaşanılan ülkenin maaşlarının alım gücüne dayanıyor.

    Ekonomik durum bir yana bizim ülkemizde her gün yaşanan dolandırıcılık, adaletsizlik, cinayetler, şiddet ve türlü saçmalıklar da insanları iyice bezdirdi.

    Unutmadan o pırasalı kuskusun tarifini verir misin :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şöyle aslında, burada tek başına koca evde yaşayan hiç yok. Genelde evler 85mt2 ve iki oda bir salon. Öğrenciler ya da işe yeni başlayan gençler şöyle yapar genelde 2-3 kişi küçük bir evi paylaşırlar aslında kişi başı 400- 500 gibi bir fiyata malolur bu evler. 1600 asgari ile geriye 1100 falan kalıyor, geçinebilirsin tek başına paylaşımlı hayatta. Çünkü sağlık sigortanı işveren karşılar, genelde bilet parası da verir. Ek iş ders verme, evlere temizliğe gitme, çocuk hayvan bakıcılığı çok yapar öğrenciler. İkinci el eşya giysi çok ucuzdur. Yine de yetiremezsen devlet güvencesi var işsizlik maaşı yoksulluk maaşı yani asla aç açık kalmazsın bir yolu bulunur.
      Fakat dediğim aile olarak ve orta düzey bir hayat standardı baz alınarak evet 6000-8000 arası bir gelir gerekiyor ayda.
      O bezdiren konulara geleceğim diğer yazılarda, o konuda da ilginç bir durum var aslında.
      Pırasalı kuskus yazmışım dil alışkanlığı kuskus burda ince bulgur.. :))) Basit yenek yazarım sana

      Sil
    2. Paylaşımlı hayat da zor ama mecbur kalınca yapacak bi'şey yok tabi. Öğrencilik falan yine olur da şu an kendimi Evrim dışında bir ev arkadaşıyla aynı evde düşünemedim. Cıks! Ya ben onu, ya o beni boğar eninde sonunda :))) Her şeyin bir yaşı var sanırım. O yaş geçince katlanamıyor insan. Aman büyük konuşmayayım tabi insan mecbur kalınca her şeye katlanır.

      Arya çoğu sebzeyi yemiyor, türlü yolla yedirmeye çalışıyorum :)) En son soğan yerine pırasa koymaya başladım yemeklere. Bunda değişik bi'şey var sanki diye diye yiyor :))) Kötü müyüm ne :))) Sebzeli yaratıcı tüm tariflere açığım, başka da varsa yaz bana :)

      Sil
  5. Ben Merve.
    Oldukça gerçekçi bir yazı, devamını ilgiyle takip edeceğim. Gözlemlediğim kadarıyla önceden işi ayarlayıp nitelikli iş gücü olarak ve iyi bir maaş ile göç edildiğinde çok sıkıntı olmuyor. Asıl sorun herşeyi arkada bırakıp ( hatta Tr şartlarına göre iyi kabul edilen bir hayat standardını) sıfırdan mavi yaka bir iş kolunda çalışarak yaşamaya çalışmakta. Dışarıdan hersey iyi görünse de mükemmel bir yer yok sanki. Her yerin/ durumun artısı eksisi var. Göç etmeden evvel iyi düşünmek hesaplamak gerek. Sosyal medyanın rüzgarına kapılıp gitmemeli ( böyle yapıp çok pişman olanı biliyorum)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nitelikli göçmen iş gücünün düştüğü tuzakları bir sonraki yazımda ele alayım mı, yoruma yazmak çok uzayacak..

      Sil
  6. Evliysen 2 çalışan bu şartlarda zorunlu, hele ki çocuk varsa kaçınılmaz.. Orada bekar olmak sanki daha kolay gibi:) Tabi bu yazdıklarınız tamamen maddi hususlar. Bunun birde hesaplanmayan manevi faktörleri var (Yazı başlığından dolayı dedim.) Orada da, burada da kolay değil sonuç itibari ile:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Genelde çocuk 30-35’lerden sonra ve arka arkaya hızla yapılıyor, o zamana dek bir birikim sağlanmış oluyor ve kadınlar genelde çocuk okula başlayana dek evdeler sonrasında da yarı zamanlı devam ediyorlar. Almanlar şçin yaşam iş dengesi çok önemlidir ve asla izin vermezler işin yaşam kalitelerinin önüne geçmesine işte bu nedenle yazının ikinci bölümünde göçmen iş gücünden bahsedeceğim..

      Sil
  7. Çok iyi ettin bu yazı serisine başlayarak Ceren. Yakın bir arkadaşım Münih e taşınalı 3 yıla yaklaşıyor. Benzer şeyleri o da anlatıyor. Türkiye de görece iyi maaşlar alıyorlardı herşeyleri garanti idi fakat fırsatı buldukları an taşındılar ve hiç pişman olmadılar… şuan memlekette görece iyi kazanmak diye bir şey kalmadı çünkü paramız pul olmuş durumda… bir mühendis bir uzman iki beyaz yakalı çalışan olarak çocuğun okul taksidini ödeyince öööyle ortada kalıyoruz. Gerçekten şaka gibi…
    Merakla bekliyorum serinin devamını…

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 3 yıl daha balayı dönemi canımcığım ;) Allah mutlu etsin ama sennonları bir 6-7 seneden sonra bir daha dinle derim ;) çünkü ekonomik doyum sağlanıp sıradaki basamağa yani yaşam doyumuna gelince işin rengi birden değişiyor. Maalesef göçmenlerle Almanlar arasında inanılmaz bir uçurum var bu konuda (ikinci bölümde ele alacağım)

      Sil
  8. Universiteyi bitireli 30 yıl oldu, seneler içinde onlarca arkadaşım Amerika, Almanya, Hollanda gibi ülkelere gitti. Memnun olmayan olmadı. Ama bu çok kişisel bir konu.
    Ne istediğini bilmeli insanlar. Türkiye’de genelde daha kötü şartlarda ama daha lüks yaşıyoruz. Ev ve araba durumları çok farklı. Kimse işini kendi yapmaya alışkın değil örneğin. Arabasız yaşanamayacağını falan sanıyor imsanlar. Almanya’ya taşınmış iki arkadaşımdan örnek vereyim. Biri Münih’te 1+0 yaşaması zor görünen bir dairede oturdu yıllarca. Buna karşılık burada aynı işyerinde ikimiz de tabiri caizse eşekler gibi çalışırken orada en geç 4.30’da çıkılan ve asla fazla mesai yapılmayan bir iş, kendine ayrılan bir sürü zaman, çalışana saygı duyan bir işyeri vardı. Ayrıca tabii bolca ekonomik seyahat, çünkü en azından Avrupa içinde komik fiyatlara uçuluyordu. Eşyasız, lükssüz bir hayat ama dışarıda düzgün sokaklar, tertemiz bir şehir, rahat bir toplu taşıma. vs. vs. Bambaşka bir insana dönüştü. (olumlu anlamda tabii). Bir diğerarkadaşımsa Türkiye’de zaten çok zengin bir aileden ve her şeye sahip biriydi. Hepsini bıraktı. O da Almanya’ya taşındı. Onu ziyaret ettiğimde kümes gibi diyebileceğim bir evde yaşıyordu. Çok mücadele etti ama hiç pişman olmadı. Ülke değiştirmek için çok sebep var. Aileden uzaklaşmak, TR’deki alaturkalıktan, işyerlerindeki ast-üst ilişkilerinden kurtulmak, akrabalardan kurtulmak, bazen mesleki gelişim yani gitme nedenleri sadece maddi değil. Sadece değişiklik olsun diye bile gidilebilir. Bu örnekler zaten 20-30 yıl önce gidenler. O zaman bu kadar karamsar da değildik. Ama öyle annemi özlerim, Türk yemeği olmadan olmaz, aman arkadaşlarım diyenler, şımarık ve uyuşuk insanlar yurtdışında daha zorlanıyor bence. Ruhu daha batılı olanlar, benim gibi mesafeli insan ilişkilerini sevenlerse çok mutlu oluyor,

    Bir de belki daha farklı yaşayan gurbetçi kesimi var ki TR’de en az 3-4 evi olanlar tanıyorum. Daha örnek çok ama fazla uzattım. Son bir soru sana Almanya’da değil seçeceğin başka bir ülkede veya bir çok ülkede yaşama şansın olsaydıı TR’ye dönmek ister miydin yine de. Işın

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumda şu cümle beni üzdü: “Ama öyle annemi özlerim, Türk yemeği olmadan olmaz, aman arkadaşlarım diyenler, şımarık ve uyuşuk insanlar yurtdışında daha zorlanıyor bence. Ruhu daha batılı olanlar, benim gibi mesafeli insan ilişkilerini sevenlerse çok mutlu oluyor”
      Bu çok yanlış bir düşünce. Burada göçmenlerle çalışıyorum ve şimdiye dek hiç böyle bir bağlantı görmedim. Aksine, son derece “Batı kafası”yla gelip “bu muymuş” diye pişman olan çok insan var. Ya da el bebek gül bebek her tür lüks içinde yetişmiş buraya gelince hanyayı konyayı anlamış ama adapte olup devam edebilmiş insanlar. Olay annemi özlerim börek isterimden biraz daha derin. Ben 15 senedir annesine çok mutluyum diye numara yapıp her gün cehennemi yaşamış insan da tanıyorum, bu insanlarla çalışıyorum ben ve hiçbiri de şımarık değiller inan bana gurbette şımarık kalabilmek zor. Büyüyorsun eninde sonunda..
      Sorunun cevabı, tabii ki benim karakterim birçok ülkede kısa dönem yaşamaya daha yakın :)

      Sil
  9. Bizim yaşadığımız şu istikrarsız ve kötü durum nasıl düzelir bilmiyorum yurt dışında yaşayan arkadaşlarımdan duydugum kadarı ile oralarda da hayat hiç kolay değil. Hangisi daha iyi hiç bilemedim . Gitmek mi, kalıp mücadele etmek mi? Ikinciyi tercih ederimnsanirim gidersem çok özlerim ülkemi. Özlem çok ağır basıyor bende, ismimle müsemma sanırım hayatım benim de . Cok güzel bir yazı olmuş gitmeyi düşünenler defalarca okumalı.
    Sevgiler ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabii her ülkenin kendine özel olumlu ve olumsuz yanları var. Bakın mesela dünyanın en güzel ülkelerinden biri Avustralya’da hayat inanılmaz sığ ve sıkıcıydı ama insanlar çok dost canlısıydı. İsrail’de muazzam bir kültür vardı ama güvenlik sorunluydu. Hollanda’da insanlar çok çocuksu ve neşeliydi ama ülke çok küçük ve klostrofobikti. Amerika’da mesleki açıdan mütiş bir konumdaydım ama hayatımda ilk defa vize uzatma sorunu yaşadım. Aslında en büyük pişmanlığımdır Amerika’da kalmamış olmak.. Çünkü Boston tam benim karakterime uygun bir kentti.. Neyse olan oldu. Almanya’da yaşam standardım ve kalitem çok yüksek ama insanlar çok robot gibi :) Daha da uzatabilirim ama anlatabildim sanırım, Türkiye’de ise yuva hissi duyuyorum ama olan bitene dayanamıyorum sindiremiyorum… Yani evet zor karar, çok iyi düşünülmeli..

      Sil
  10. Ben de Azerbaycandan Turkiyeye geldim 2ci kez. Ilkinde bir cok neden ust uste geldigi icin deyim yerindeyse delirmis dondum. Herseyimizi birakib gelmistim. Neleri geride biraktigimi anlamadan. Neleri ozleyecegimi bilmeden.
    Ekmegi cayimizi bahcedeki kediyi bile ozluyordum. Ama yukarda bi arkadas dedigi gibi simariklik falan degildi. Insanim duygularim var.
    1 yil sonra tekrar donduk. Bu sefer 2 cocukla. Ama simdi daha mutluyum. Ne icin geldigimu biliyordum artik. Ne istedigimizi. Neleri biraktigimi bilerek. B bol sevdiklerimizi opub koklayarak. Ve bahcemizin gullerini toplayib dondurucuya koymustum. Onu bile getirdim cayin icine atib iciyoruz ara sira. Sizin tatil donusu video depoladiginiz gibi aynen oyle resimler videolar getirdim ara sira bakmak icin. Tabii azerbaycandan daha zor yasamimiz var ama biz ne icin geldigimizi biliyoruz. Vakti gelince de donucez in see Allah. Bilmiyorum belki temelli gelenler de durum farklidir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle farklı. Kalınacak zaman dilimi önceden belliyse çok daha farklı bir psikolojiyle yaşanıyor göç edilen ülkede, daha müsamahakar yaklaşıyorsun. Hatta aynı kültürdeki eşler birlikte göç ettiğinde farklı, bir eş diğerinin kültürüne göç ettiğinde farklı. Ortak bir alt kültür varsa evde, bazı şeyleri tiye almak gülüp geçmek ya da birlikte azmetmek ya da birbirine dayanma gücü vermek daha kolay olabiliyor.
      Hepsinin dinamiği farklı.. Ben bu yazımda bunlara girmeden sadece ortalama bir Türk ailesi Almanya’ya göç ettiğinde az çok onları neler beklediğinden bahsetmek istiyorum, sanırım insanların merak ettiği de bu.. Yoksa göç hakikaten kendi içinde çok karışık bir meta analiz konusu..

      Sil
  11. Hollanda'dan Türkiye'ye kesin dönüş yapan arkadaşım Türkiye şartlarını gördükten sonra koşa koşa Hollanda'ya geri döndü. Kendi çevremden gördüğüm ve duyduğum yurt dışına kaçan asla pişmanlık duymuyor. (FIRSATIM OLSA ARKAMA BAKMADAN GİDERİM) Evet mutlaka zorlukları vardır katılıyorum ama Türkiye kessinlikle yaşanmaz bir yer haline geldi. Bir ülke düşünün; benzine her 15 günde bir zam geliyor. Devlet mekanizmaları hemen hemen hiç bir noktada denetim yapamaz olmuş ve kendi burjuvasını besliyor. Tuvalet kağıdı fiyatları dolar ile birlikte zamlanıyor. Kırtasiye sektöründeyim Fabercastel'in pastel boyası bir ayda "yüzde yüz" zamlandı. Millet gelir darlığından evlenmiyor ve böyle bir ülkede çocuk yapmaktan çekiniyor. Kesinllikle şahsınıza alınmayın!!!!! ama, bizim millet, Abd'nin, Avrupa'nın kaymağını yiyerek Türkiye güzellemesi yapar ama bir türlü Türkiye'ye kesin dönüş yapmaz. Buda bana biraz samimiyetsiz geliyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Herkesin şartları, beklentileri ve algıları farklı. Benim mesleğim gereği danışanlarımın çoğu pişman meselâ, yani referans grubunuza bağlı ve göç çok karışık bir olgu. Ben bu pişman insanları şu an bulundukları ülkeye alıştırmaya, bu ülkedeki yaşamlarını iyileştirmeye çalışıyorum.
      Türkiye'deki ekonomik sorunun altında ülkeyi yıllardır dış sermayeye mahkum eden bir sistem yatıyor, eğer bu sistem bozulursa ben beyin göçü başta olmak üzere göçün geriye döneceğine inanıyorum çünkü tarihte hep böyle oldu.
      Şahsınıza alınmayın demişsiniz :) Yok alınmadım. Fakat Türkiye'ye geri dönüş yapmamanın altında bir çok farklı neden yatıyor, siyasi endişeler ya da Türkiye'ye dönünce hapse girme riskinden tut, kan davasından ya da akraba baskısından kaçanlara, çeşitli özgürlükleri yaşayamadıkları için ya da çocuğuna farklı bir gelecek vermek için kalıyor olabilir insanlar. Bunları samimiyetsiz bulmak yanlış bence..

      Sil
  12. sizi uzun zamandır okurum bir hesapta ben yapmak istiyorum. ablam frankfurt yakınlarında Mainz da yaşıyor.eşi yıllardır işşsiz ve işsizlik maaşı olarak 900 euro alıyor ablam temizliğe gidiyor ve sabahları 3 saatlik işi karşığı 700 euro alıyorlar . oğulları mobilya mağazasında 1300 euroya çalışıyor ve bu insanlar belediyeye ait sosyal konutlarda 800 euroya oturuyorlar. sağlık bedava. işsiz adamın kapısında araba var clıo. bir ara jaguar aldı 2. el 29.000 euro.türkiyede işsiz bir adam 1asgari ücretli ise 1200-1300 tl alır. tavuk kilosu 50 tl şampuan 25-30 ev kirası ortalama 700 tl diyelim. araba mı o memurlar için bile artık hayal. bu arada onlar çok mutlular neden çünkü eniştemin eşinin ailesi oarada ve türklerin arasında oturuyorlar. gayet dert ortağı ve birbirlerine yardımseverler. ablamın arkadaşı var almanla evli ama adı Ali ( aslında Hans)bir muhabbet esnasında Eşine demişki Fatma Patlıcanın almancası neydi diye bizden daha Türk yani. Sizin sıkıntınız malesef beyaz yakalı olmanız bence. para mutluluk getirmiyor ama parasız da mutlu olunmuyor. ayşe

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet ben bu yazı dizisinde beyaz yakaya odaklanmak istedim Ayşe. Mavi yakanın durumu biraz daha farklı. Ama fikir vermiş oldun, teşekkürler.
      Bu arada patlıcanın Almancasını bilmemesi çok normal çünkü hiç yemezler, patlıcan içeren tek bir yemekleri yok :)) Akşam sorsam benim eşim de bilemeyebilir. Bizim Ege bölgesi dışında yaşayanların "rubarb neydi, deniz böğrülcesi neydi? rezene neydi?" demesi gibi :))

      Sil
  13. Verdiğiniz bilgiler için teşekkürler:) Herkes kendi doğduğu toprakta huzur bulur. Muhtelif nedenlerle yabancı ülkelerde yaşamak zorunda kalıyor insanlar bazen. Hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değil. Yazdıklarınız arasına bazı hususlara şaşırdım. Haftalık yiyecek menünüz örneğin. Salı günleri çorba, ekmek, salata. Belki sağlıklı fakat bizim kültürde bununla ancak yemeğe başlarız biz:)) Her şey bir tarafa ben ölçüyü birim para üzerinden yapmanın daha sağlıklı olacağını düşünürüm. Paramız şu son on yılda eridi gitti. Sadece bugün dolar karşısında tam % 15 değerimiz düştü. Doğru yazdım, düşen paramız değil bizim değerimiz yabancı ülkeler arasında. Haklı olduğunuz yerler var. Lükse düşkünüz. Evlerimiz eşya dolu, 1+1 değil 3+1 evler dar gelir bize. Altımızdaki arabayı imkân bulsak iki yılda bir değiştiririz.

    Ülkemizin yarıdan fazlası asgari ücretle çalışıyor, 200 doların altına düştü aylıklar. İşsizlik oranını, hergün kepenk kapatan esnafları, batan şirketleri saymıyorum bile. Hepsinden öte korku iklimi, adaletin olmadığı bir ülke, geleceğimiz olan gençlerin son derece kötü bir sistemle eğitilmesi, akıl ve bilimden uzak teokratik faşizan bir yönetim, liyakatsiz kadrolar, yardımlarla karnını doyurmaya çalışan insanlar, fikir özgürlüğünün olmayışı, devlet gelirinin peşkeş çekilmesi, sanatın değersizleştirilmesi, şehit, şükür edebiyatları, yanlış dış politikalardan dolayı ülkemizin içine düştüğü komik haller, ele geçirilen yargı, ordu, polis ve diğer kurumlar... daha ne söyleyeyim. Fakülte bitiren gençlerimizin yüzde yetmiş beşi ülkeden umudunu kesmiş durumda ve diplomaları elinde yabancı bir ülkede tuvalet temizlerim daha iyi diyorlar. Belki onlara göre bizim tuzumuz kuru ama ülkenin durumu hiç parlak değil. Bir insan olarak onları görmezden gelemeyiz. Domates geçen yaz 3 - 3,5 liraydı bugün 10 -12 lira. TUİK işçiye, memura, emekliye hakkı olan ücret artışını yapmamak için enflasyon oranını % 20 den fazla göstermiyor.
    Sizi anlıyorum ama içi seni dışı beni yakar durumları biraz:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O nedenle yazı içinde sadece "bilgi" verdim, elimden geldiğince değerlendirme yapmadım ki yorumlarda tartışabilelim.. Çok teşekkürler yorumunuz için, enflasyon ve ekonomik çöküntü bir yana, insan hakları, ötekileştirme ve nefret politikası, sansür yani haber alma hakkının engellenmesi, devleti aslında ayakta tutan fil ayakları olan temel kurumların (yargı, sağlık, eğitim) çok yanlış politikalarla yönetiliyor olması ve asıl "benden başka herkes ölsün kafa yapısı"... İşte Türkiye'ye dönmemizi engelleyen budur. Yoksa neden yurtdışında yaşayalım, ne kadar üst sınıfa yükselsek bile yine öteki olduğumuz, normal haklın altında görüldüğümüz gerçeği var. Her ülkede azınlık psikolojisi geçerli, Amerika'da 20 küsür senedir yaşayan tamamen Amerikalı kuzenim hissediyor, 15 senedir yurtdışında beş farklı ülkede ben hissettim, hepimiz hissediyoruz bu kolay bir şey değil. Ha tabii "salak işte dünyadan habersiz" diyip geçiyoruz ama üstüste geldiğinde ya da zor bir günümüzdeysen tek bir yorum bile insanı oturtup ağlatabiliyor. Bunlar çok kolay değil, şımarıklık değil, göç sonrası adaptasyon ancak ikinci kuşakta başlıyor.. Neyse bunlara girmeyeyim. Yani maddi refah, yaşam kalitesi ve değeri evet ama göçmen olmanın yarattığı psikolojik süreçleri hafife almamak gerekir.
      Menüye gelirsek :))) Annemle babam da çok şaşırıyorlardı ama ben evde 1 çeşit yemek yaparım ve hepsi yenir biter, sıfır çöp sıfır israf ve her gün taze yemek :)) İkişer tabak mercimek çorba ve kıtır ekmekle doyuyoruz yahu, doyulmaz mı? Bilemedim :)))

      Sil
  14. Bu işi çok düşündüm. Ben beyaz yakalıyım, dolayısıyla geçim derdi şu anda yaşadığım yerdekinden farklı olmaz zannediyorum (Türkiye'de de çalıştım, şartları biliyorum). Yaşadığım yerde çalıştığın sürece varsın, sağlık sigortası işe bağlı, bir işi olmayanın sigorta primlerini ödeyebilmesine imkan yok. Daha yeni çıkan bir kanunla insülin için cüzi bir tavan fiyat getirildi. Ondan önce sigortası olmaya diyabet hastaları bir dozu dörde beşe bölerek kullanıyorlarmış.
    Biz 5-6 yıl önce, çocuklar küçükken kesin dönüş yapmaya karar verdik; iş bulduk, okulu ayarladık, sonra ben kronik hastalığım için doktorla görüşmeye gittim ve düzenli almam gereken ilaçların Türkiye'de olmadığını öğrendim. Parasını versem bile (ki veremem, Türkiye'deki maaşla gücüm yetmez) getirtemiyorum. Hastalık da maalesef gayet yaygın, ilaçlar çok da yeni değil. Konuyu dağıtmamak için ilâç firmalarıyla ilgili ağzımı açmayacağım. Konuştuğum doktor, bir ilacı sadece bir yıllığına klinik deney için getirtip hastalarına verebildiğini söyledi. Biz de tırıs tırıs geri döndük. Türkiye'de bu hastalıktan her sene 24 bin insan ölüyor. Hepsinini ihtiyacı yoktur ama, ihtiyacı olan da çoktur.
    Göçmenlik hakikaten dallı budaklı bir konu. Yaşadığım ülkenin siyaseti de iğrenç. Kayırma, hırsızlık, eşitsizlik, adaletsizlik var. Son 10 yılda artan korkunç bir kamplaşma var.
    Benim durumumda devletim beni koruyup kollayamadığı için başka bir ülkede yaşıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, evet bu da başka bir açıdan çok güzel ışık tuttu olaya. Teşekkürler..
      Fakat bazı ilaçların da meselâ Türkiye'de tamamen bedava olup İsveç gibi bir ülkede kullanılmadığını bu nedenle İsveçlilerin çocuklarını alıp Türkiye'ye taşındığını biliyor musunuz?
      Maalesef bu "sağlık göçü" çok farklı çok acı bir konu :( BU konuyu babama bir sormak isterim aslında.. Bir sorayım zamanı olursa aydınlatsın bizi.

      Sil
  15. Yazınızı okudum ve yorumların bazılarını okudum.Öncelikle çok güzel bir konu olmuş, aslında tek bir cümle yeter özetlemeye diyorum sadece.Davulun sesi uzaktan hoş gelirmiş:)

    YanıtlaSil
  16. Bu günlerde maddi olanaklar açısından karşılaştırması imkansız hale geldik.Paramız pul bizim artık.Ben ayakları toprağına yapışık olan insanlardanım, göç etmek/göçmen olmak zor bir durum bana göre. Çocuklarım şartları daha iyi olacaksa gitsinler isterim. Yoksa turist olup gezip gelsinler bence.Oraları gözümüzde çok da tepelere koymamak gerek ki yaptığın işle ilgili anlattıklarına bakılırsa baya da zorluk çeken var, olmaması mümkün değil zaten.
    Haftalık yemek listesi yapıp alışverişi ona göre yapmak iyi fikir. Bizde onu semt pazarlarından bir nevi yapıyoruz:)
    İlgi çekici bir yazı dizisi, devamını merakla bekliyorum.Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet maalesef :(
      Bu arada burada da var iki üç tane pazar ama marketlerin 2-3 misli fiyatlar :))) Tam ters mantık.

      Sil
  17. Merhaba,
    Beyaz yakalılardanım göç düşünmüyorum ama sıkça bu kararı alanların haberini alıyorum. Bu nedenler yazınızı da yorumlar kısmını da ilgiyle okudum çok teşekkür ederim. Devamını da merakla bekliyorum.
    Selamlar,
    Kevser

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. İlk fırsatta yazmaya çalışacağım..

      Sil
  18. Yorumların da hepsini okudum. Sanırım şu son yıllarda yurt dışında yaşamak istemenin nedenleri içine maddiyat kadar manevi şeylerin yokluğu girdi, değer verilen bir vatandaş-birey olmak isteği gibi ki bu da adaletin, huzurun, düzgün bir eğitimin, liyakatin olmaması yani aslında tüm bir yönetim çemberinin çürümüş olması sebebiyle. En azından ben yurt dışına sadece bu sebepler yüzünden giderdim. Ama hiçbir şey kağıt üstünde durduğu gibi olmaz bunu da bilmeli.

    YanıtlaSil
  19. Dışarıya bakmak yerine kendimizi düzeltmeye çalışsak ya da iyi şeyleri daha iyi etme gayretinde olsak sanki halimiz biraz daha iyiye yönelecek gibi. Umutvar olmak istiyorum, belki de ümitsiz olmaktan korktuğum için hep umut arıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düzeltmeye ve iyileştirmeye karşıt çalışan bir mekanizma oldukça çok zor ama keşke diyelim.. Benim de umudum var, az kaldı böyle gitmez diye düşünüyorum.

      Sil
  20. Sanırım şu aralar bizi deli eden ekonomik çöküşümüz ki başka bir yöne de gitmediğimiz belliydi. Son iki senede ülkedeki enflasyon öyle yükseldi ki hepimizin dengesi bozuldu. Üzerine aldığımız her şeyden bir iki tane de devlete alıyor olmamız ama verdiğimiz vergilerin bize yol su elektrik olarak geri dönmeyip yola, suya, elektriğe yine bir sürü para ödememiz, biz böyle çırpınırken bir kesimin ballandıkça ballanması öfkemizi arttırdı. Her yerin bir sürü derdi olduğunu, artıları eksileri olduğunu biliyorum ama haksızlıklar, baskılar, huzursuzluklar, adelete sıfır güven, okulların halleri, saçma sapan açıklamalar zaten ayyuka çıkmışken bir de tepe taklak ekonomi ile üzerine yangınları, selleri ve depremleri falan da koyarsak ciddi psikolojimiz bozuldu Ceren.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güven ve umut kalmadı sanırım insanlarda.. :,(

      Sil
  21. Yazıyı ve yorumların çoğunu okudum. Öncelikle çok açıklayıcı yazmışsın her detayı. Tüm bunları okuduktan sonra inan buralara gelip gelemeyceğinizle ilgili planlarda değişiklik olur diye düşündüm. Tek aklıma gelen bu oldu.
    Herşeyin hayırlısı <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) Urla'yı sadece ben istiyorum evde 1/4'lük bir azınlığım ama kararlıyım!

      Sil