25 Ocak 2021 Pazartesi

Sözün bittiği yer


Gözlerimi açtığımda güneş çoktan doğmuştu ve arabanın içi direksiyon başında geçen geceden kalma uykulu, ılık bir havayla doluydu. Daha fazla devam etmenin tehlikeli olacağını anladığımız anda sağa çekmiş, tali yolun güvenli ve gözden ırak bir ağaç altına park etmiştik. Oturduğumuz ön koltukları arkaya doğru yatırmış, arabanın açılabilen tavan kısmını sonuna dek açmış, bir süre yıldızları izlemiştik. Sonra bana ceketini vermiş “birazdan serin olabilir” demiş, sıcacık ellerinle yanağımı okşamıştın. Ceketin senin kokunla doluydu. Ya da o tanıdık huzurla..

Başımı sola eğmiş uzun uzun gözlerine bakmıştım. Heyecanlandığında yeşile çalan, sinirlendiğinde dumanlanan çok güzel isimsiz bir renkti gözlerin. Ama asıl baktığım gözlerinden çok daha içerideki, beni sakinleştiren, tüm güvensizliklerimi içine katan bir tufan gibi çevremde karman çorman dönüp durmakta olan dünyamı bir anlığına durduran, sanki nesnelerin yerçekimi kanununa ters havada asılı kalmasını sağlayan o durgun, huzurlu ruhundu. Ve ellerin.. Sıcacık ellerinin yanağıma dokunduğu anda tam içimden geçen o yıldırım çarpması hissi. Tarifsiz.

Kollarını göğsünde kavuşturmuş, bir süre yıldızları izlemiş sonra birden uyuyuvermiştin. Bir çocuk gibi, usulcacık. Ben bir süre daha yolun karanlığına, hemen altına park ettiğimiz pelit ağacının rüzgardan hafif hafif sallanan, henüz çıplak dallarına bakmış, ara sıra kırpışan yıldızların ışığı bize ulaşana dek belki de çoktaaaan sönmüş oldukları gerçeğini düşünmüştüm. “Her şeyin bir sonu....” HAYIR. Henüz değil.

Uykuya yenilmek.. Aşka düşmek.. Gözkapaklarının ağırlaşması, ağırlaşması ve.... bızzzt. Rüyasız, sanki bir saniye sürmüş bir uykuya düşmek. Bazen, bilirsin, insan uykuya dalmadan hemen önce bir düşme hissi duyar. Korkuyla sıçrar.. Ağaç dallarına asılı uyuyan maymun atalarımızdan kalma der evrim teorisi. Ama bence daha derin bir bilgi gizli, nöronlarımız, beynimizin kısa devreleri, bilinç ve bilinçdışı arasındaki o bilinmeyen dans ile ilgili.. Tüm bunları düşünürken, uyuyakalmışım işte.

Gözlerimi açtığımda güneş çoktan doğmuştu.

Ve sen yanımda, başını sağa eğmiş, kollarını kavuşturmuş, gözlerimin içine bakıyordun. Tüm gece bakmış gibi, bakıyordun. Oysa, ikimiz aynı anda, ütümüzde bize sabah olduğunu anlatmak için öten bir kumrunun “hu-hu-hu-huuuuu” sesine uyanmıştık. Günaydın, dedin. Günaydın, dedim. Gülümseştik. 

Biraz gerindik, gözlerimizi ovuşturduk sonra. Ayak parmaklarımızı oynattık. Tüm vücudumuzun uyanması zaman aldı. Önce pencereleri açtık, uykulu havanın yerini taze ve serin ilkbahar havasına bırakması için. Sonra ayaklarımızı açmak için arabadan dışarıya çıktık. İki adım yürümüştüm ki, asfaltı hafifçe kapamış buzlu kırağı tabakasının üstünde önüme bu çıktı:


Sana gösterdim. Gülümsedin. Doğanın bu tuhaf sürprizini nasıl yapmış olabileceğini tartıştık. Bir hayvanın ayak izi miydi? Bir yaprağın düşüşüyle mi oluşmuştu? Bilemedik.. Peki tam bugün karşıma çıkıvermesi? 

Sonra sen muzipçe gülümsedin “sözün bittiği yer” dedin. Ben burnumu boynuna gömüp kokunu uzun uzun içime çektim. 

ve Haydi, dedin. Yolcu yolunda gerek.

28 yorum:

  1. Hatta dilin tutulduğu yer!

    Dili tutulunca yorum yazamaz hale gelen bir okur halidir benimki ki, sadece, MUH-TE-ŞEM deyip, o romanı senin yazma vaktin gelmiş asıl cümlesini ekleyerek ve bayıldığım yazı tadını ve yazanı alkışlayarak çekiliyorum.

    Lütfen dikkat Sadece C. Hanımefendi: Bunu, bu yorumu yani, yazan çok iyi bir kitap okurudur!

    Ve ayrıca boşa, özellikle inanmadığı bir konuda boşa konuşmadığının tanığıyım.

    Vayy be! Blog dünyasında neler varmış!!!

    :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bense beğenmedim :))) Sabah uyanınca 10dk’da yazdım ama bir sürü cümle düşüklüğü ve virgül hatası var. Küt diye yollamasaymışım iyiymiş ama heyecanla oldu bi kere :P
      Yine de çok teşekkürler, büyük motivasyon verdi bana!!!

      Sil
    2. Sevgili Sadece C.,

      Çocukluğundan itibaren hayatı otomotiv dünyasında geçmiş biri olarak, daha yeni yeni blog yazıyordum, belki raslamışsındır, yakın zamanda bir yazımın içinde de söz ettiğim bir yazarın kitabını yazmıştım, çünkü kitaba bayılmıştım. O benim yazımın altına bir yorum yazmıştı, onunla kalmayıp bir de e-posta atmıştı ve ben de şu an senin yaptığın gibi, seninkiyle kıyaslanmayacak derecede berbat imlâmdan falan söz etmiştim. Yanlış anlaşılmasın, ben inan senin yazında nerede nokta nerede virgül var bakmadım, dolayısı ile beni sürükleyen duygu ve akıcılığın peşine takıldım, kapıldım gittim son noktaya kadar: bir o son noktayı görmüş ve tam da orada kıskançlıkla "Vay be!" demiş olabilirim:) Ve asla bir yorumu motivasyon için yazmam, okuduğumdan aldığım tadı dışa vurmaya hazır parmaklarım var ve onların bir de komuta merkezi ki ona kalp diyoruz:) O yazar ki koca Cumhuriyet Gazetesi upuzun bir röportajını yayınlamıştı ve orada dile ve imlâya özenin altını çiziyordu, editörlük denen bir meslek var sonuçta değil mi:) Yazdığı -zarif- yorumu da şöyle bırakıyorum ki potansiyeli yazdıklarından bile yüksek Sevgili Ceren, kendinin farkına varsın!:))

      Ben, Bir Trakya Masalı'nın yazarı Ekmel Denizer.
      La Paragas'ı ne yazık ki gecikerek keşfettim. Kitabım hakkındaki övücü sözler için teşekkür ederim. Ayrıca yazınızı biçeminden dolayı kutlarım.
      Tanışmayı dilediğimi de söylemeliyim.

      Sil
    3. Ah sevgili buraneros,
      Ben de sana daha dün okuduğum şu satırları yazmak istiyorum: "paragraflar arasında odayı bir aşağı bir yukarı dolaştığı zamanları, kendine kahve hazırladığı ya da yeni bir paket Camel sigaraya uzandığı anları saymazsak, Ferguson bu hikâyenin taslağını 2 saatten daha kısa bir sürede yazıp bitirdi".. "(taslağı düzeltmek için) kalemi eline aldıktan 6 farklı versiyon ve 9 dün sonra, elinde orijinal metinden ssadece 4 satır kalmıştı.."
      Yazmak, bence bu.. Üzerinde düşünmek, bir heyecana kapılıp ortaya saçmak değil kelimeleri ve cümleleri. Aksine çalışmak, tekrar tekrar obsesif bir tutkuyla, kendine göre "mükemmelleşinceye dek" çalışmak ve öyle yayınlamak :) Ya da büyük ihtimal, hiç yayınlamamak tabii.
      Günümüz yazarlarında şuna dikkat ediyorum, çok fazla yayın yapıyorlar, dergiler, edebiyat blogları, bulabildikleri her yerde. Bu tabii popüler olmayı sağlıyor ve yazarlığın bir yönü bu, işin ticareti oyunu bu. Ama kalite, sanki yayın sayısıyla bir gibi düşünülebiliyor. Oysa gerçekten "iyi" yazarların basılı eserleri çok az, çoğu ölümlerinden sonra basılmış, anlaşılmış.. bunun nedeni sanırım kişisel seçicilik, mükemmelliyetçilik belki (pessoa'daki gibi meselâ) ya da auster'daki gibi önce çalışmak, kendi içinde tutmayı öğrenmek, sonra en iyi 1 yayın. Zaten çoğunlukla bu "en iyi" ile çıkış yaptıktan sonra ardı ardına adeta "açılmış" gibi yazıyor bazı yazarlar ama gerisinde 20-30 senelik bir hazırlık evresi var, aceleye gelmemiş güçlü eserler bunlar.
      Ben tabii hiçbir gruba ait değilim :)) Benimki tamamen keyif, iki satır oraya karalamak, yoğun bir duyguyu betimlemek bu tamamen bana haz verdiği için. Çalakalem yazıp yayınla tuşuna basıvermek..
      Ama sonra sen ya da başka biri tutup "bu iyi.." dediğinde "ahhh" diyorum, evet fikir iyi ama acelecilik kötü, biraz demlendirsem, oturtsam üzerinde çalışsam iyi olabilecek hakikaten, özde birşeyler var, farkındayım. Ama sanırım kendime de güvenmiyorum, biraz kaybolmuş da hissediyorum, bir de işi ciddiye bindirmeyip böyle ek bir hobi olması beni mutlu ediyor, streslendirmiyor, yaratıcı strese sokmuyor.. Bilmiyorum yani..
      Bu arada o yazıyı okudum, ben bile heyecanlandım! Hani son bir yorumda bulunmuştum ya senin "romanımsı"nın altına, o konuda hâlâ "idefix" durumdayım... :)

      Sil
    4. Ahhh Sevgili Ceren,

      Mesele de o ilk paragrafta yazdıkların zaten, rastlamış mıydın bilmiyorum, bir süre benzer durumlar üzerine, Sevgili Küçük Joe'ya da yazmıştım:) Ben olmak varken ve o ben zaten güzelken, iyi yazıyorken başkalarına öykünerek, kıyaslayarak kendine setler çekmenin, rol modeller aramanın manası ne? (Kalıcı) Kitap denen şey bence insanın kendisi için yazdığı bir şey ki öyle olmalı. Samimiyetse doğru adrese ulaşmanın en önemli olgusu. Ben de geniş kitlelerin popüler kıldıklarını merak edip okudum elbette, ama enn sevdiklerim hep başkaları oldu. Alıcı çeşit çeşit elbette, bu alıcılar içinde ben iyi bir örnek miyim onu da bilmiyorum açıkçası, çok satmak mı ölçü, yoksa iz bırakmak mı bunu da bilmiyorum, ama tanıdığım ve arkadaş olmaya karar verdiğim insanların ve seçtiğim yazarların çok iyi olduğunu biliyorum, çünkü bu bana ait bir durum:)

      Ben hiç bir gruba ait değilim kısmına bayıldım yazdıklarının -ki başından beri seni öyle görmekteydim- evet bu yazar bu işi çözer dedirtiyor, hatta 10 dakikada yazdıklarıyla iyi bir okura en üstteki yorumu yazdıran, bir haftada neler neler yazar, bir haftada onları düzeltir, bir ay sonra da kitap okurun elinde olur, dedirtiyor.:) Bu kısmın, zamanları latife kabul edilebilir ama temel inancı sağlamdır yorumu yazanın:)

      Ben yazmıyorumki gençlere alan açılsın:)))

      Güzel sohbetti ama, teşekkür ederim:)

      Sil
    5. :) Asıl ben teşekkür ederim, dağınık düşüncelerim hizaya girdi.. Keyif alınarak yapılan işi, keyif düzeyinde bırakalım o zaman. Sanırım en doğrusu bu olur.

      Sil
  2. Sıcacık bir hikaye. Kalemine sağlık.😊

    YanıtlaSil
  3. Karda kıyamette arabada yatıp boyun ağrısı ile uyanmadıklarına göre 25 yaş altı bir çift.Araba var ev yada otel yok o zaman ya çulsuzlar yahut birisi evli.Ama arabada tavan açılıyor falan türkiyede orta segment bir araç ister ki orta gelir düzeyi daha olası:/ anam o zaman o oğlan evli ayrılsın kız hemen :)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) romantizm-yiyici..!

      Sil
    2. ayrıca belki onların ikisi de evli, hatta birbiriyle evli olamazlar mı? sportmen olabilirler 40lı yaşlarında boynu tutulmayan bir sürü insan var. belki dalışa falan gidiyorlar, cuma çıkmışlar yola, adam "gel hanım bi fethiyeye gidelim iki dalış yapalım da gelelim" demiş olabilir. hanım da yapmıştır poğaçaları dolmaları, geceden çıkmışlar işte ama uyku basmış, uyudular yola devam edecekler..
      Olamaz mı? Olabilir.. Var böyle çiftler.
      Ayrıca sen benim aşık karakterlerime laf edeceĞne, söyle bana perşembe akşamına okumanı yaptın notlarını aldın mı? Bu hafta gözüm üzerinde olacak bak :D

      Sil
    3. Bir kere senin senaryon sıkıcı entrika yok satmaz.Birazda ütopik;40 yaşını geçmiş boynu ağrımayan insan mı olur hadi oldu tek eşli mi kalır?:)"var böyle çiftler" deki gizli giydirmene teessüf ederim:)
      Okuma süper gidiyor ama not almadım.mavisakal üstüne düşünüyorum.onu çözersem mükemmel anneyi öldürmeye geçeceğim

      Sil
    4. Satmasın zaten, ben anları biriktiriyorum, sadece kendim için. İleride alzheimer falan olursam okuyup hatırlamak için ;) Böyle çiftler de vardı, entrikasız hayat da güzeldi demek için..
      Ben daha okumaya başlamadım :P Fakat mavisakal 2. Bölümde, biz daha ilk bölümde değil miydik?!? Birden panikleyen öğrenci emojisi bulamadım :))

      Sil
  4. Buraneros'un bütün sözlerine katılıyorum. Yazınız o kadar okuru içine çekiyor ki, yazım hatalarını dahi görmüyor en dikkatli gözler. Tevazu göstermenize gerek yok bence ama gösterdiğiniz tevazu sizi daha çok büyütüyor. Hem öykünüzden hem de Buraneros ile yaptığınız yorum sohbetinizden büyük keyif aldım. "Gülümseştik" sözcüğüne bayıldım:) Yorumların son kısmında "terspabuclar" ile yaptığınız diyalog da çok eğlenceliydi:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, hem gururlandım hem de bu nedenle utandım :)

      Sil
    2. Sizin yazı dizinizden sonra özellikle dikkat etmeye çalışıyorum ama bazen çalakalem yazılanlar devrik ve yanlış olabiliyor. Yayınla tuşuna basmadan biraz bekletmeyi öğrenmem lazım!

      Sil
    3. Bazen gözden kaçabiliyor, genellikle kendi hatalarımız gözümüze görünmüyor. Hatalı yazdıysam ikaz edilmekten mutlu olurum ben şahsen:)

      Sil
    4. Kesinlikle! Başka türlü kendimizi nasıl düzelteceğiz, geliştireceğiz?

      Sil
  5. Yaaaa şimdi ne hayaller kurdurdu bana bu hikaye...Kıskandım kahramanları. Romantizm dolu ve çok saf bir kaçamak bu evli falan değiller tamam mı:) Amatörce karalamak dertsiz tasasız güzel be Ceren. Daha ilerisibe taşımak istersen zaten içindeki dürtüye engel olamazsın gibi...Duyguyu aldım bir solukta okudum hayallere daldım daha bir yazar ne bekler o da ayrı konu;)

    YanıtlaSil
  6. yaaa o kadar güzel anlatmışsın ki sadece bir öykü mü olamaaz dedim çok sevdiim kalemine sağlıık çok fazla söyleyecek bir şey bulamadım valla bayıldıım :)

    YanıtlaSil
  7. o ikilinin sevgi enerjilerinin dillendiği bir yere rastlamaları çok tatlıydııı:)
    yaşasın olumlu kuantum yasalarııııı, çok iyi bir anlatım, kalbe dokundu:)

    YanıtlaSil