1 Aralık 2011 Perşembe

Aralık; şıkır şıkır!

Aralık ayı; yılın sonu oluşu, havanın tadının kaçması, denizin bozması, doğanın uykuya geçmesi, kış depresyonlarının kendini hissettirmeye başlaması, metabolizmaların yavaşlaması, insanların huysuzlaşması gibi nedenlerle yılın en sevimsiz ayı olması münasebetiyle; kendini bizlere beğendirebilmek için ancak süslenip püslenerek, giderayak bizi heyecanlandırmak istermiş gibi ışıltılı şekillerde karşımıza çıkar. İşte yine şıkır şıkır geldi önümüze.

Yine etrafı bir alışveriş heyecanı sardı; aslında böyle kendi içinde anlam çelişkisine kurban verdiğimiz "herkese" özel yani "sıradan" günlerde hediye değiş-tokuşunu hiç sevmem. Ama çocukluktan beri ağaçlı, çikolatalı, kurabiyeli, bol hediyeli bir noel kültürü içinde büyümüş olan kocam, 32 diş meydanda "noel geliyoooo" diyerek ellerini çırpıp durduğu için de içim kıyım kıyım kıyılıyor. Şu esnada kendi içimde sosyalist öğreti ile afrika'daki aç çocuklar bir yanda; kocamın kırmızı kurdeleli, altın ve gümüş yaldızlı, tarçın kokan masum hayalleri öteyanda.. Emperyalizmin oyununa geldim evet, bu sabah itibarıyle noel kutlama şenliklerimizin resmi açılışını yaptık.

Daha önce Avrupa'da okurken buz gibi bir havada sıcak şarap ve süslü noel marketleri ile çok hoş deneyimlerim olmuştu tabii ama noel "aile" demek, o yüzden içselleştiremediğim o noelleri saymıyorum. Avustralya'da noel okyanus kıyısında bikiniler içinde, serin birşeyler içerek kutlanıyor, ondan da bişey anlamadık biz. Geçen seneki noeli de Zambiya'da şelale tepelerinde kutlamıştık, o da sayılmaz. Çift kültürlü bir evliliğimiz olduğu için, her iki kültürün de güzel adetlerini kutluyoruz biz. Bunu zenginlik sayıyoruz. Dolayısıyla; bu benim ilk noelim..

Henüz ortada ağaç yok çünkü haftasonu bir çiftliğe gidip ordan birtane seçip beğenip almamız gerekiyor. Aslında bu konuda çok yaygara koparttım, nasıl olur da bir ağacı öldürürüz, ne barbarca adet diye.. İlk başta köklü bir ağaç alıp yazın balkonda bakmayı ya da biryere dikmeyi düşündüysek de, ağırlığı nedeniyle vaz geçtik. Ama noel ağaçsız olmuyor dostlar ve alternatifi olan plastik ağacın çevreye verdiği zarar da az değil.. Müzakereler sürdüğü için henüz ağaç yok ortada.. Ama; noel kandillerimiz, noel takvimlerimiz ve ev yapımı tarçınlı, kakulili ve mis gibi portakal kokulu sıcak şarabımız (en üstteki fotodaki gibi) hazır!

Bu yandaki Noel kandilimiz (Almanca'da Adventskranz) aslında noel'den önceki dört haftayı simgeliyor. Altındaki çam düzenlemesini bahçecilik ya da çiçekçilik yapan yerlerden alıyorsunuz ve üzerini siz süslüyor, mumları istediğiniz gibi koyuyorsunuz. Aralık'ın ilk pazar günü ilk mum yakılıyor ve takip eden her hafta bir mum daha yakılarak bu adet devam ettiriliyor. Tabii mumlar devamlı yanmıyor, ancak akşamları işten geldiğinizde, ufak birşeyler atıştırırken, tv izlerken falan hoş bir koku ve ışık veriyor ortama.

Bu yandaki ve alttaki fotolar ise noel takvimlerimiz (Almancası Adventskalender). Tabii ki daha şık gözüken tasarımcı kocamın bana tasarladığı, bol renkli ve akdeniz ruhlu olan alttaki de benim ona hazırladığım takvim. Kocamınki kalın bir kurdeleye iliştirilmiş ve camdaki askıya tutturulmuş 24 hediyecik paketinden, benimki ise mantar panoya iliştirilmiş paketçiklerden oluşuyor. Noele dek her sabah, günaydın öpücüğünden sonra ilk işimiz bu paketlere koşturmak. Bugün ilk paketleri açtık bile! İçlerinde hayal gücünüzün genişliğine uygun herşey olabiliyor. Sürprizi bozmamak için söylemiyorum ama en çok şekerlemeler, ufak hediyelik eşyalar, beraber yapılacak bazı aktiviteler için elde hazırlanmış davet kartları falan olabiliyor ;)

Bunlar bizim noel hazırlıklarımız. Komşularda da tek tük noel ağaçları, ışıklı cam süslemeleri, bacalardan sarkan koca popolu noel babalar belirmeye başladı. Henüz kar yok ama gece eksi 8-10 dereceyi bulan soğukta sıkıca giyinip şehrin çeşitli yerlerinde kurulan noel marketlerine ağaç süslemesi, ufak tefek hediyelik eşya almaya ve sıcak şarap içmeye gitmek, evdeki fırında kestane kebap yapmak, mandalinaların kabuklarını kalorifere koyduğunuzda yayılan o mis gibi koku var. Kısacası; sevimsiz Aralık ayını sevimli hale getirmek için çeşitli maymunluklar yapıyoruz işte ama işe de yarıyor, tavsiye ederim!

2 yorum:

  1. CERENMUS; bu âdet bana çok güzelmiş gibi geldi. Çok değişik duygular yaşatan uzunca bir oyun gibi.

    Ağaçların önceden alınıp bir kenarda büyütülmesi sonrada işlevleri bitince bahçenin bir kenarına dikilmesi bulunmaz bir fırsat gibi bir şey.

    Geçen seneler Türkiye'nin bazı illerinde arabalara yapılan egzost muayenelerinde muayene başına çam fidesi veriliyordu. (Sanırım tanesi 1 TL. idi) Arabanıza muayene yaptırdıktan sonra verilen bu çam fidelerini gidip istediğiniz bir yere dikebiliyor dunuz.

    Bu meyanda da Yeni Yıl mı diyorsunuz, Noel mi diyorsunuz kutlu olsun...

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler :) Ağaç konusunda; ben de köklü istiyorum ama boyu en az 1.30mt olsun istiyoruz. Onların da eve nakli, evde bakımı, geri ormana götürülmesi ve dikilmesi baya zor oluyor.. Bu işi bir canlıyı öldürmeden nasıl halledeceğiz, bilemiyorum..... Benim taktiğim; işi son ana bırakmak ve dolayısıyla ağaç bulamamak yönünde ama bu da işe yarayacak mı emin değilim :)

    YanıtlaSil